11/06/2023 – Rabbimiz Mesih İsa’nın Bedeni ve Kanı olan Kutsal Efkaristiya Görkemli Bayramı – A
1.Okuma Yas 8,2-3.14-16 Mezmur 147 2.Okuma 1 Kor 10,16-17 İncil Yh 6,51-58
Bugün Allah’ın Sözü bize üçlü bir davet teklif ediyor: Her şeyden önce Allah’ın eserini hatırlamaya, Allah’ın evlatlarının yaşamlarına uygun beslenmeye ve bunu bizleri İsa ile birliğe ulaştıran, ekmek ve şarap ile yapmaya çağırıyor.
Musa, halka, çölde Allah’ın onlara kat etmeye çağırdığı ruhani yürüyüşü hatırlatıyor. Ruhani yürüyüş yüreğin gerçek alçakgönüllülüğüne doğru bir yürüyüş oldu, böyle bir alçakgönüllülük kendini Allah’ın önüne koyarak O’ndan bizim hoşumuza gideni değil, O’nun yaşamımız için gerekli gördüğünü istemektir. Allah, halkı bu alçakgönüllülüğe vardırmak için onu değişik acılar, açlık, susuzluk ve yılanların zehri ile denemeliydi. Her seferinde de halkı kurtaran O idi: Manna, et, kayadan fışkıran su, tunç yılan; alçakgönüllülüklerinin faydasını gösteren Allah’ın sevgisinin mucizevi işaretleriydi. Manna ve kuş eti Musa’nın alçakgönüllü duasından sonra, kayadan fışkıran su ise onun itaati sayesinde geldi; yılanların zehrinden kurtarılmaları değnek üzerindeki yılana bakan her bir kişiye alçakgönüllülüğünün mükafatı olarak verildi. Böylece, yaşamımız için gerekli olanı O’ndan alabilmek için, herkes Allah’a yönelmenin gereğini anlayacaktı. Herkes Allah’ın Sözünün bizler için yaşam, zaruri besin olduğunun garantisini aldı. Bu Söz olmadan bizler Mısır’daki millet gibi köle veya çöldeki halk gibi ölümün pençesi altında olacaktık.
Allah’ın bize verdiği besin, İsa’nın bize söylediği “gökten inen canlı ekmektir”. Bu ekmek, O’dur, kendisidir. Allah’ın ağzından çıkan Söz, hayatımıza sonsuz anlamı ve yetkiyi kazandıran Armağan; O’dur. İsa’nın bedenini yiyen ve kanını içen, yani kim kendinde O’nu kabul ederse hayat denebilen, “ebedi” niteliği taşıyan bir hayatı tatmaktadır. Bu, Adem’in aradığı hayattır. Bu hayat, ancak ve ancak Allah’tan gelebilen doluluk, barış ve sevinçtir; bunları bulmak için tüm servetimizi de harcasak, tek başımıza elde edemeyiz, uzaklara da gitsek bulamayız. Bir genç tanıdım, barış ve mutluluk, gerçek hayat arıyordu. Dünyanın birçok yerini dolaştı ve Hindistan’a kadar vardı. Kim bilir Hindu ve Budist mabetlerinin gölgesinde neler bulmayı umut ediyordu! Bana aradığını gerçekten bulduğunu anlatıyordu, fakat bunu bazı rahibelerin çadırının altında bulmuş. Bu rahibeler, İsa’nın sevgisiyle, kimsesiz çocuklara bakıyorlardı. Onların yardımıyla İsa’yı buldu, yaşamının geri kalan zamanı için İsa onun yaşam ekmeği oldu. Halen bugün o, İsa ile yaşıyor, hayatını O’na emanet ve teslim etti.
İsa, Allah’ın bize vermeyi düşündüğü ekmektir. O, O’na ve sadece O’na, ihtiyacımızın var olduğunu biliyordu. Ben kalıcı sevinci sadece O’nun huzurunda bulurum. İçimde O’nsuz hiçbir şey yok. Ne zaman ki mutsuz bir kişi ile karşılaşıyorum, bu da sıkça oluyor, yüreğimde İsa olmasa o üzüntüden etkilenirdim, o kişinin sıkıntılarını dinledikten sonra, onu hiç teselli edemeyip, ona hiç yardımcı olamazdım. İsa’nın “bedenini” yiyerek, ve mümkün olan her yolla O’nunla birlik içinde kalarak, (yani Sözü, Efkaristiya, dua ile…), benimle karşılaşacaklara yardımcı olabiliyorum: Onlar göksel mutlulukları biraz tadabileceklerdir.
Aziz Pavlus Allah’ın armağanının bir üçüncü yönünü hatırlatmakta: Komünyon! Birlik! Bize onu bölüştüğümüz kupa ve ekmek aracılığıyla verir, Mesih’in kanının kupası ve anısına böldüğümüz ekmek aracılığıyla! Bu armağanlar, bizleri Mesih İsa ile birlik içinde kılarak, bizleri tek bir beden yapar. Onun sayesinde artık, birbirimize yabancı olmayız ve kendimizi kardeş hissederiz.
Bu gerçekleri her Pazar, hatta her gün, her Efkaristiya’ya katıldığımızda yaşarız. Bugün ise bu duyguları özellikle hissediyoruz, çünkü bugün tüm Kilise bu konuyu düşünüyor, tüm Kilise bu kutsal gizeme tapıyor ve mümkün olduğu yerlerde de, kiliselerden dışarı çıkarak, İsa’ya sevgisini ve Baba’ya minnettarlığını, ilahiler söyleyerek dünyaya tanıklığını yapıyor. Herkese, iman etmeyenlere bile, bizim göklerden, yani Allah’ın sevgisinden gelen o Ekmek sayesinde, yani Allah’ın sevgisi sayesinde yaşadığımızı söyleriz. İlahiler söyleyerek yollarda bizimle birlikte o Ekmeği taşıyarak dünyaya barış ve birlik arzumuzu gösteririz ve barış, birlik ve kardeşliğin sadece İsa’dan, Allah’ın bizi sevmesi için yolladığı Oğul’dan gelebilecek olduğunun eminliğini bildiriyoruz.