Olağan devre – 25. Pazar Günü – C

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

18/09/2022 – OLAĞAN DEVRE – 25. Pazar Günü – C

İlk Okuma Amos 8,4-7 Mezmur 112 İkinci okuma 2Tim. 2,1-8 İncil Luka 16,1-13

Aziz Pavlus sadık öğrencisi Timoteus’a mektubunda Hristiyanların dua etmesinin çok gerekli olduğunu ısrarla yazmaktadır. Onlar “nerede olurlarsa olsunlar” onların “her çeşit dua, yakarış ve şükran dualarıyla” dua etmeleri gerekmekte olduğunu söylemektedir. Onlar özellikle “krallar ve gücü elinde olanlar için” dua etmeliler, çünkü halkların huzuru ve barışı onlardan kaynaklanmaktadır.

Marinus van Reymerswaele, The parable of the unjust steward, 1540
Marinus van Reymerswaele, The parable of the unjust steward, 1540

Ayrıca bu, imanlıların dünyadaki İncil’i yayma görevlerini devam ettirebilmeleri için de önemlidir. Dünyanın buna ihtiyacı vardır: Çünkü İncil geldiği zaman insanlar gerçek bir barış, destek, birlik, paylaşma yürüyüşüne başlarlar ve de bu herkesin gelişiminde önemlidir. Dua her iyi ve faydalı işin temelidir: Gerçekten de varlığımızı ve işimizi faydalı kılacak alçakgönüllülük, uysallık ve bilgelik Ruh’unu sadece Rab’bimizden alabiliriz.

Dünyevi şeylere bağlı olmamak, hatta onları Göklerin Hükümranlığı yararına kullanmak için gereken ışığı ve bilgeliği de Rab’bin Ruh’undan alırız. Bunu İsa bize hikayesi ile anlatır. O daha önce öğrencileri ve kalabalıkla zenginliklerin imana engel olabileceği ve ayartma olabilecek tehlikeleri ve dolayısıyla insanın yaşam ciddiyeti ve sevincini engelleyebileceği üzerinde konuşmuştu. Bu anlaşılması güç olan bir konudur, özellikle zenginlikleri arttırmayı Allah’ın bir lütfu olarak gören çevrelerin düşünce tarzı için! O zamanlarda Yahudiler’in düşünce tarzı, günümüzünkinden çok farklı değildir! İsa bunu bilmekte, bu sebepten birçok defa bu konuya değinmektedir.

Bazıları İsa’nın dürüst olmayan kahya hikayesiyle kurnazlığı ve dürüst olmamayı övdüğünü zanneder. Fakat hikayenin sonucuna dikkat edersek İsa’nın öğrencilerinden dünyevi zenginlikleri ruhani bir kurnazlıkla kullanmalarını istediğini anlıyoruz. Gereken kurnazlık, bitecek bir rahatlık için zenginlik toplamak değildir, ölümden sonraki yaşamı garantilemektir. Bizim maddi rahatımız için zenginlikleri kullandığımızda bu zenginlikleri haksız, dürüst olmayan şekilde kullanmış oluruz. Bu zenginlikler aldatıcıdır, çünkü yaşamımızdan sonra yanımızda olmayacaklardır. Bu sebepten zenginlikleri öyle bir şekilde kullanmalıyız ki daha sonra işimize yarasınlar. Eğer fakirlere, muhtaç olanlara yardım edersek ve zenginliklerden faydalanmalarını sağlarsak Göklerin Hükümranlığında onlar bizim tanıklığımızı yapacaklardır. Bizden yardım gören fakirler ebedi konutlarımızda bizlere eşlik edecek gerçek zenginliklerdir! Ayrıca, dünyevi zenginlikleri kullanmakta Allah’a sadıksak yani onları zayıflara sevgisinin bir işareti olarak kullanırsak, o zaman Allah bize hükümranlığı için önemli hizmetler verebilecektir. Biz de Kilise’de fakirliği seçmiş olan kişilere değer veriyoruz, onların söylediklerini dikkatle dinliyoruz. Peygamber Amos’un duyarlılığı gerçekten de bizim ki gibidir.

Azizleri düşündüğümüz zamanlar ilk aklımıza gelenler her şeylerini fakirlere dağıtan ve bu şekilde kendilerini somutça Baba’nın ellerine emanet eden olanlardır! Bu şekilde onlar Allah’ın babalığının, İsa’nın öneminin ve güvenilirliğinin, Kutsal Ruh’un derinliğinin tanıklığını yaparlar.

Krallar ve gücü elinde olanlar için” dua ederken Peder’e hayatımızı ve yorgunluklarımızı sunacağız öyle ki O, onların da hem kendi hem de topluluğun zenginliklerini bilgelikle kullanmalarını sağlasın.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

OLAĞAN DEVRE XXIV. PERŞEMBE

İncil:  Luka 7, 36-50

Ferisiler’den biri İsa’yı yemeğe çağırdı. O da Ferisi’nin evine gidip sofraya oturdu.

O sırada, kentte günahkâr olarak tanınan bir kadın, İsa’nın, Ferisi’nin evinde yemek yediğini öğrenince kaymaktaşından bir kap içinde güzel kokulu yağ getirdi. İsa’nın arkasında, ayaklarının dibinde durup ağlayarak, gözyaşlarıyla O’nun ayaklarını ıslatmaya başladı. Saçlarıyla ayaklarını sildi, öptü ve yağı üzerlerine sürdü.

İsa’yı evine çağırmış olan Ferisi bunu görünce kendi kendine, “Bu adam peygamber olsaydı, kendisine dokunan bu kadının kim ve ne tür bir kadın olduğunu, günahkâr biri olduğunu anlardı” dedi.

Bunun üzerine İsa Ferisi’ye, “Simun” dedi, “Sana bir söyleyeceğim var.” O da, “Buyur, öğretmenim” dedi.

“Tefeciye borçlu iki kişi vardı. Biri beş yüz, öbürü de elli dinar borçluydu. Borçlarını ödeyecek güçte olmadıklarından, tefeci her ikisinin de borcunu bağışladı. Buna göre, hangisi onu çok sever?”

Simun, “Sanırım, kendisine daha çok bağışlanan” diye yanıtladı. İsa ona, “Doğru söyledin” dedi.

Sonra kadına bakarak Simun’a şunları söyledi: “Bu kadını görüyor musun? Ben senin evine geldim, ayaklarım için bana su vermedin. Bu kadın ise ayaklarımı gözyaşlarıyla ıslatıp saçlarıyla sildi.

Sen beni öpmedin, ama bu kadın eve girdiğimden beri ayaklarımı öpüp duruyor.

Sen başıma zeytinyağı sürmedin, ama bu kadın ayaklarıma güzel kokulu yağ sürdü.

Bu nedenle sana şunu söyleyeyim, kendisinin çok olan günahları bağışlanmıştır. Çok sevgi göstermesinin nedeni budur. Oysa kendisine az bağışlanan, az sever.”

Sonra kadına, “Günahların bağışlandı” dedi.

İsa’yla birlikte sofrada oturanlar kendi aralarında, “Kim bu adam? Günahları bile bağışlıyor!” şeklinde konuşmaya başladılar. İsa ise kadına, “İmanın seni kurtardı, esenlikle git” dedi.

OLAĞAN DEVRE XXIV. ÇARŞAMBA

İncil: Luka 7, 31-35

İsa, “Bu kuşağın insanlarını neye benzeteyim? Bunlar neye benziyorlar?” dedi.

“Çarşı meydanında oturup birbirlerine, ‘Size kaval çaldık, oynamadınız; ağıt yaktık, ağlamadınız’ diye seslenen çocuklara benziyorlar. Vaftizci Yahya geldiği zaman oruç tutup şaraptan kaçındı, ona ‘cinli’ diyorsunuz. İnsanoğlu geldiği zaman yiyip içti. Bu kez de diyorsunuz ki, ‘Şu obur ve ayyaş adama bakın! Vergi görevlileri ve günahkârlarla dost oldu!’

Ne var ki bilgelik, onu benimseyen herkes tarafından doğrulanır.”

OLAĞAN DEVRE XXIV. SALI

İncil: Luka 7, 11-17

Bundan kısa bir süre sonra İsa, Nain denilen bir kente gitti. Öğrencileriyle büyük bir kalabalık O’na eşlik ediyordu. İsa kentin kapısına tam yaklaştığı sırada, dul annesinin tek oğlu olan bir

adamın cenazesi kaldırılıyordu. Kent halkından büyük bir kalabalık da kadınla birlikteydi.

Rab kadını görünce ona acıdı. Kadına, “Ağlama” dedi. Yaklaşıp cenaze sedyesine dokununca sedyeyi taşıyanlar durdu. İsa, “Delikanlı” dedi, “Sana söylüyorum, kalk!”

Ölü doğrulup oturdu ve konuşmaya başladı. İsa onu annesine geri verdi. Herkesi bir korku almıştı. “Aramızda büyük bir peygamber ortaya çıktı!” ve “Allah, halkının yardımına geldi!” diyerek Allah’ı yüceltmeye başladılar. İsa’yla ilgili bu haber bütün Yahudiye’ye ve çevre bölgelere yayıldı.

OLAĞAN DEVRE XXIV. PAZARTESİ

İncil: Luka 7, 1-10

İsa, kendisini dinleyen halka bütün bu sözleri söyledikten sonra Kefarnahum’a gitti. Orada bir yüzbaşının çok değer verdiği kölesi ölüm döşeğinde hasta yatıyordu. İsa’yla ilgili haberleri duyan yüzbaşı, gelip kölesini iyileştirmesini rica etmek üzere O’na Yahudiler’in bazı ileri gelenlerini gönderdi.

Bunlar İsa’nın yanına gelince içten bir yalvarışla O’na şöyle dediler: “Bu adam senin yardımına layıktır. Çünkü ulusumuzu seviyor. Havramızı yaptıran da kendisidir.”

İsa onlarla birlikte yola çıktı. Eve yaklaştığı sırada, yüzbaşı bazı dostlarını yollayıp O’na şu haberi gönderdi: “Ya Rab, zahmet etme; evime girmene layık değilim. Bu yüzden yanına gelmeye de kendimi layık görmedim. Sen yeter ki bir söz söyle, uşağım iyileşir. Ben de buyruk altında bir görevliyim, benim de buyruğumda askerlerim var. Birine, ‘Git’ derim, gider; ötekine, ‘Gel’ derim, gelir; köleme, ‘Şunu yap’ derim, yapar.”

Bu sözleri duyan İsa yüzbaşıya hayran kaldı. Ardından gelen kalabalığa dönerek, “Size şunu söyleyeyim” dedi, “İsrail’de bile böyle iman görmedim.” Gönderilenler eve döndüklerinde köleyi iyileşmiş buldular.

OLAĞAN DEVRE XXIV. PAZAR

C Yılı:  Luka 15, 1-32

Bütün vergi görevlileriyle günahkârlar İsa’yı dinlemek için O’na akın ediyordu. Ferisiler’le din bilginleri ise, “Bu adam günahkârları kabul ediyor, onlarla birlikte yemek yiyor” diye söyleniyorlardı.

Bunun üzerine İsa onlara şu benzetmeyi anlattı: “Sizlerden birinin yüz koyunu olsa ve bunlardan bir tanesini kaybetse, doksan dokuzu bozkırda bırakarak kaybolanı bulana dek onun ardına düşmez mi? Onu bulunca da sevinç içinde omuzlarına alır, evine döner; arkadaşlarını, komşularını çağırıp onlara, ‘Benimle birlikte sevinin, kaybolan koyunumu buldum!’ der. Size şunu söyleyeyim, aynı şekilde gökte, tövbe eden tek bir günahkâr için, tövbeyi gereksinmeyen doksan dokuz doğru kişi için duyulandan daha büyük sevinç duyulacaktır.”

“Ya da on gümüş parası olan bir kadın bunlardan bir tanesini kaybetse, kandil yakıp evi süpürerek parayı bulana dek her tarafı dikkatle aramaz mı? Parayı bulunca da arkadaşlarını, komşularını çağırıp, ‘Benimle birlikte sevinin, kaybettiğim parayı buldum!’ der. Size şunu söyleyeyim, aynı şekilde Allah’ının melekleri de tövbe eden bir tek günahkâr için sevinç duyacaklar.”

İsa, “Bir adamın iki oğlu vardı” dedi. “Bunlardan küçüğü babasına, ‘Baba’ dedi, ‘Malından payıma düşeni ver bana.’ Baba da servetini iki oğlu arasında paylaştırdı. “Bundan birkaç gün sonra küçük oğul her şeyini toplayıp uzak bir ülkeye gitti. Orada sefahat içinde bir yaşam sürerek varını yoğunu çarçur etti. Delikanlı her şeyini harcadıktan sonra, o ülkede şiddetli bir kıtlık baş gösterdi, o da yokluk çekmeye başladı. Bunun üzerine gidip o ülkenin vatandaşlarından birinin hizmetine girdi.

Adam onu, domuz gütmek üzere otlaklarına yolladı. Delikanlı, domuzların yediği keçiboynuzlarıyla karnını doyurmaya can atıyordu. Ama hiç kimse ona bir şey vermedi.

“Aklı başına gelince şöyle dedi: ‘Babamın nice işçisinin fazlasıyla yiyeceği var, bense burada açlıktan ölüyorum. Kalkıp babamın yanına döneceğim, ona, Baba diyeceğim, Allah’a ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim. Beni işçilerinden biri gibi kabul et.’

“Böylece kalkıp babasının yanına döndü. Kendisi daha uzaktayken babası onu gördü, ona acıdı, koşup boynuna sarıldı ve onu öptü. Oğlu ona, ‘Baba’ dedi, ‘Allah’a ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim.'”

Babası ise kölelerine, ‘Çabuk, en iyi kaftanı getirip ona giydirin!’ dedi. ‘Parmağına yüzük takın, ayaklarına çarık giydirin! Besili danayı getirip kesin, yiyelim, eğlenelim. Çünkü benim bu oğlum ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu.’ Böylece eğlenmeye başladılar.

“Babanın büyük oğlu ise tarladaydı. Gelip eve yaklaştığında çalgı ve oyun seslerini duydu.

Uşaklardan birini yanına çağırıp, ‘Ne oluyor?’ diye sordu.

“O da, ‘Kardeşin geldi, baban da ona sağ salim kavuştuğu için besili danayı kesti’ dedi.

“Büyük oğul öfkelendi, içeri girmek istemedi. Babası dışarı çıkıp ona yalvardı. Ama o, babasına şöyle yanıt verdi: ‘Bak, bunca yıl senin için köle gibi çalıştım, hiçbir zaman buyruğundan çıkmadım. Ne var ki sen bana, arkadaşlarımla eğlenmem için hiçbir zaman bir oğlak bile vermedin. Oysa senin malını fahişelerle yiyen şu oğlun eve dönünce, onun için besili danayı kestin.’

“Babası ona, ‘Oğlum, sen her zaman yanımdasın, neyim varsa senindir’ dedi. ‘Ama sevinip eğlenmek gerekiyordu. Çünkü bu kardeşin ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu!'”

OLAĞAN DEVRE XXIII. CUMARTESİ

İncil: Luka 6, 43-49

“İyi ağaç kötü meyve, kötü ağaç da iyi meyve vermez. Her ağaç meyvesinden tanınır. Dikenli bitkilerden incir toplanmaz, çalılardan üzüm devşirilmez. İyi insan yüreğindeki iyilik hazinesinden iyilik, kötü insan içindeki kötülük hazinesinden kötülük çıkarır. İnsanın ağzı, yüreğinden taşanı söyler.

“Niçin beni ‘Ya Rab, ya Rab’ diye çağırıyorsunuz da söylediklerimi yapmıyorsunuz?

Bana gelen ve sözlerimi duyup uygulayan kişinin kime benzediğini size anlatayım.

Böyle bir kişi, evini yaparken toprağı kazan, derinlere inip temeli kaya üzerine atan adama benzer. Sel sularıyla kabaran ırmak o eve saldırsa da, onu sarsamaz. Çünkü ev sağlam yapılmıştır. Ama sözlerimi duyup da uygulamayan kişi, evini temel koymaksızın toprağın üzerine kuran adama benzer. Kabaran ırmak saldırınca ev hemen çöker. Evin yıkılışı da korkunç olur.”

OLAĞAN DEVRE XXIII. CUMA

İncil: Luka 6, 39-42

İsa onlara şu benzetmeyi de anlattı: “Kör köre kılavuzluk edebilir mi? İkisi de çukura düşmez mi? Öğrenci öğretmeninden üstün değildir, ama eğitimini tamamlayan her öğrenci öğretmeni gibi olacaktır.

“Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği farketmezsin? Kendi gözündeki merteği görmezken, kardeşine nasıl, ‘Kardeş, izin ver, gözündeki çöpü çıkarayım’ dersin? Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün.”

Olağan devre – 24. Pazar Günü – C

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

11/09/2022 – OLAĞAN DEVRE – 24. Pazar Günü – C

1.Okuma Çıkış 32,7-11.13-14 Mezmur 50 2.Okuma 1Tim. 1,12-17 İncil Lk 15,1-32

Bugünkü okuma metinlerin teması günah gerçeği ve bunun ciddiyetidir. İlk önce İsrail halkının günahı, sonra da Havarinin günahı, sonunda tüm insanların günahları gösterilmektedir. Günah çok ciddi bir gerçektir, ancak çaresiz değildir. İsrail halkı; kendi zevkine uygun, dolayısıyla tek gerçek Allah’ın hikmetli emirlerini terk ederek kolayca takip edilebilen sahte bir tanrı kendine seçti. Bu şekilde halk kendisinin dindar olduğunu zannediyordu, kendisini Mısır’ın köleliğinden kurtaran ve hürriyete kavuşturanı terk etmiş olmasına rağmen…

Lost Coin, from Art in the Christian Tradition, a project of the Vanderbilt Divinity
Lost Coin, from Art in the Christian Tradition.

Bu günah o kadar ciddi idi ki Allah, sadece sadık kalan Musa’yı kurtarmak isteyerek halkı tek başına bırakmaya karar veriyor. Fakat tam da Musa halkın kurtuluşu için aracı oluyor: O, Allah’tan ataları İbrahim, İshak ve Yakup’a verdiği sözü geri çekmemesi için dua ediyor. Bu şekilde Musa, kendisinin Allah’ınınkine benzer bir yüreğe sahip olduğunu ispat diyor. Ve de Allah, Musa’nın duası ve verdiği sözlerin hatırası sayesinde sadakatsiz halkına hala sevgi ile bakmaktadır.

Allah’ın iyiliği beklenmedik ve eş koşulmaz bir şekilde Pavlus’un yaşamında da belirdi. O sadece Allah’ın Oğlu’nu küfrederek inkar etmekle kalmıyor, Kilise’ye de zulüm ediyordu. Fakat Allah ona, dolayısıyla tüm Kilise’sine ve tüm dünyaya da merhamet etti. Gerçekten de Pavlus’a gösterildiği iyilik sayesinde birçok yerde büyük kalabalıklar onun ağzından İncil’i duyabildi. Kilise’ye zulmeden Pavlus, İsa’nın öğrencisi olunca O’nun tarafından, yaşamı ve sözleriyle, İsa’nın, günahkarları kurtarmak için geldiğini müjdelemekle görevlendirildi. Pavlus kendini en kötü günahkar olarak görüp kurtarılmaya en çok ihtiyaç duyan oldu.

Diğer günahkarlar kimlerdir? Gerçekten dünyada hala başka günahkarlar var mı? Allah onlar hakkında ne düşünüp onlara nasıl davranıyor?

İsa bütün bu sorulara meselleri ile cevap veriyor. Tüm insanlar günahkardır. İsa’nın gördüğü de budur. Herkes aynı şekilde günahkar değildir, ama tüm insanlar Baba’ya bakıp bütün insanları yüreğine kabul edebilme arzusunu gerçekleştireceklerine kendi arzularını ve ilgilerini gerçekleştiriyorlar.

Bazı kişiler Allah’tan ve birliğinden isteyerek ayrıldıkları için günahkarlardır, bazıları ise O’nun yanında imiş gibi gözükmelerine rağmen günahkardır.

Herkes vicdan yoklaması yapmalı, herkes Baba’nın sevgisiyle kendini mukayese etmelidir. Ve ben O’nun sevgisini kabul ediyor muyum? O’nun bana olan sevgisine cevap veriyor muyum? O’nun kardeşlerimi sevmesini kabulleniyor muyum? Başkasına verdiği sevgiye katılıyor muyum?

Baba ve iki oğul hikayesi hepimizi kapsar. Hepimizin, sevinçte yaşayabilmek ve sevinç sebebi olabilmek için, Baba’nın evine ve yüreğine dönmeye ihtiyacımız vardır. Herkes günahkardır, ama hiç kimse Allah’a dönemeyecek veya O’nun sevinci olamayacak kadar günahkar değildir!

Ben ve sen günahkarız, ama Baba kaybolan kuzusunu arayan çoban gibi, bizi bayram yapmak için beklemektedir. Fakat bizler içgüdülerimizi takip eden hayvanlar değiliz, bizlerin iradesi vardır ve isteyerek, dönüş yolunu bulmak için, alçalmalıyız. Baba’mızın evinde ekmek ve şefkatin, hürriyet ve birliğin var olduğunu bize hatırlatan hafızamız var. Allah’ın sevgisini terk ettiysek, suçlu olduğumuzu söyleyen bir vicdanımız da var. Baba hürriyetimize saygı göstermekte ve kendi hür kararımızı beklemektedir. Dönmemiz için, bayram yapmaya hazır bir yürekle bizi beklemektedir, elleri uzanmış bizleri kucaklamaya hazırdır.

Ayrıca Baba, bayramından hiç kimseyi dışlamak istememektedir. Maalesef, büyük oğul gibi, Allah’tan verilen sözlerini uygulayanlar, fakat O’ndan merhametli olmayı öğrenmeyenler de var. Allah için bir evlat olmayı isteyen, sadece O’nun için çalışmaya değil, ilk önce O’nun sevme şeklini, O’nun Baba olma şeklini öğrenmeye de çalışacaktır. O’nun yüreğine böylece giren, artık günahkar değildir ve göklerin hükümranlığını inşa etmeye başlamaktadır.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it