OLAĞAN DEVRE XXV. CUMA

İncil: Luka 9, 18-22

Bir gün İsa tek başına dua ediyordu, öğrencileri de yanındaydı. İsa onlara, “Halk benim kim olduğumu söylüyor?” diye sordu. Şöyle yanıtladılar: “Vaftizci Yahya diyorlar. Ama kimi İlyas, kimi de eski peygamberlerden biri dirilmiş, diyor.”

İsa onlara, “Siz ne dersiniz” dedi, “Sizce ben kimim?”

Petrus, “Sen Tanrı’nın Mesihi’sin” yanıtını verdi. İsa, onları uyararak bunu hiç kimseye söylememelerini buyurdu. İnsanoğlu’nun çok acı çekmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din

bilginlerince reddedilmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini söyledi.

OLAĞAN DEVRE XXV. PERŞEMBE

İncil: Luka 9, 7-9

Bölgenin kralı Hirodes bütün bu olanları duyunca şaşkına döndü. Çünkü bazıları Yahya’nın ölümden dirildiğini, bazıları İlyas’ın göründüğünü, başkaları ise eski peygamberlerden birinin dirildiğini söylüyordu. Hirodes, “Yahya’nın başını ben kestirdim. Şimdi hakkında böyle haberler duyduğum bu adam kim?” diyor ve İsa’yı görmenin bir yolunu arıyordu.

OLAĞAN DEVRE XXV. ÇARŞAMBA

İncil: Luka 9, 1-6

İsa, Onikiler’i yanına çağırıp onlara bütün cinler üzerinde ve hastalıkları iyileştirmek için güç ve yetki verdi. Sonra onları Tanrı’nın Egemenliği’ni duyurmaya ve hastalara şifa vermeye

gönderdi. Onlara şöyle dedi: “Yolculuk için yanınıza hiçbir şey almayın: Ne değnek, ne torba, ne ekmek, ne para, ne de yedek mintan. Hangi eve girerseniz, kentten ayrılıncaya dek orada kalın. Sizi kabul etmeyenlere gelince, kentten ayrılırken onlara uyarı olsun diye ayaklarınızın tozunu silkin.” Onlar da yola çıktılar, her yerde Müjde’yi yayarak ve hastaları iyileştirerek köy köy dolaştılar.

OLAĞAN DEVRE XXV. SALI

İncil: Luka 8, 19-21

İsa’nın annesiyle kardeşleri O’na geldiler, ama kalabalıktan ötürü kendisine yaklaşamadılar.

İsa’ya, “Annenle kardeşlerin dışarıda duruyor, seni görmek istiyorlar” diye haber verildi.

İsa haberi getirenlere şöyle karşılık verdi: “Annemle kardeşlerim, Tanrı’nın sözünü duyup yerine getirenlerdir.”

OLAĞAN DEVRE XXV. PAZARTESİ

İncil: Luka 8, 16-18

“Hiç kimse kandil yakıp bunu bir kapla örtmez, ya da yatağın altına koymaz. Tersine, içeri girenler ışığı görsünler diye onu kandilliğe koyar. Çünkü açığa çıkarılmayacak gizli hiçbir şey yok; bilinmeyecek, aydınlığa çıkmayacak saklı hiçbir şey yoktur. Bunun için, nasıl dinlediğinize dikkat edin. Kimde varsa, ona daha çok verilecek. Ama kimde yoksa kendisinde var sandığı bile elinden alınacak.”

OLAĞAN DEVRE XXV. PAZAR

B Yılı: Markos 9, 30-37

Oradan ayrılmış, Celile bölgesinden geçiyorlardı. İsa hiç kimsenin bunu bilmesini istemiyordu. Öğrencilerine öğretirken şöyle diyordu: “İnsanoğlu, insanların eline teslim edilecek ve öldürülecek, ama öldürüldükten üç gün sonra dirilecek.” Onlar bu sözleri anlamıyor, İsa’ya soru sormaktan da korkuyorlardı. Kefarnahum’a vardılar. Eve girdikten sonra İsa onlara, “Yolda neyi tartışıyordunuz?” diye sordu. Hiç birinden ses çıkmadı. Çünkü yolda aralarında kimin en büyük olduğunu tartışmışlardı. İsa oturup Onikiler’i yanına çağırdı. Onlara şöyle dedi: “Birinci olmak isteyen en sonuncu olsun, herkesin hizmetkârı olsun.” Küçük bir çocuğu alıp orta yere dikti, sonra onu kucağına alarak onlara şöyle dedi: “Böyle bir çocuğu benim adım uğruna kabul eden, beni kabul etmiş olur. Beni kabul eden de beni değil, beni göndereni kabul etmiş olur.”

OLAĞAN DEVRE XXIV. CUMARTESİ

İncil: Luka 8, 4-15

Büyük bir kalabalığın toplandığı, insanların her kentten kendisine akın akın geldiği bir sırada İsa şu benzetmeyi anlattı: “Ekincinin biri tohum ekmeye çıktı. Ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düştü, ayak altında çiğnenip gökteki kuşlara yem oldu. Kimi kayalık yere düştü, filizlenince susuzluktan kuruyup gitti. Kimi, dikenler arasına düştü. Filizlerle birlikte büyüyen dikenler filizleri boğdu. Kimi ise iyi toprağa düştü, büyüyünce yüz kat ürün verdi.” Bunları

söyledikten sonra, “İşitecek kulağı olan işitsin!” diye seslendi. İsa, bu benzetmenin anlamını kendisinden soran öğrencilerine, “Tanrı Egemenliği’nin sırlarını bilme ayrıcalığı size verildi” dedi. “Ama başkalarına benzetmelerle sesleniyorum. Öyle ki,’Gördükleri halde görmesinler,

Duydukları halde anlamasınlar.’

“Benzetmenin anlamı şudur: Tohum Tanrı’nın sözüdür. Yol kenarındakiler sözü işiten kişilerdir. Ama sonra İblis gelir, inanıp kurtulmasınlar diye sözü yüreklerinden alır götürür.

Kayalık yere düşenler, işittikleri sözü sevinçle kabul eden, ama kök salamadıkları için ancak bir süre inanan kişilerdir. Böyleleri denendikleri zaman imandan dönerler.

Dikenler arasına düşenler, sözü işiten ama zamanla yaşamın kaygıları, zenginlikleri ve zevkleri içinde boğulan, dolayısıyla olgun ürün vermeyenlerdir. İyi toprağa düşenler ise, sözü işitince onu iyi ve sağlam bir yürekte saklayanlardır. Bunlar sabırla dayanarak ürün verirler.”

OLAĞAN DEVRE XXIV. CUMA

İncil: Luka 8, 1-13

Bundan kısa bir süre sonra İsa on iki öğrencisiyle birlikte köy kent dolaşmaya başladı. Tanrı’nın Egemenliği’ni duyurup müjdeliyordu. Kötü ruhlardan ve hastalıklardan kurtulan bazı kadınlar, içinden yedi cin çıkmış olan Mecdelli denilen Meryem, Hirodes’in kâhyası Kuza’nın karısı Yohanna, Suzanna ve daha birçokları İsa’yla birlikte dolaşıyordu. Bunlar, kendi olanaklarıyla İsa’ya ve öğrencilerine yardım ediyorlardı. Büyük bir kalabalığın toplandığı, insanların her kentten kendisine akın akın geldiği bir sırada İsa şu benzetmeyi anlattı: “Ekincinin biri tohum ekmeye çıktı. Ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düştü, ayak altında çiğnenip gökteki kuşlara yem oldu.

Kimi kayalık yere düştü, filizlenince susuzluktan kuruyup gitti. Kimi, dikenler arasına düştü. Filizlerle birlikte büyüyen dikenler filizleri boğdu.

Kimi ise iyi toprağa düştü, büyüyünce yüz kat ürün verdi.” Bunları söyledikten sonra, “İşitecek kulağı olan işitsin!” diye seslendi. İsa, bu benzetmenin anlamını kendisinden soran öğrencilerine, “Tanrı Egemenliği’nin sırlarını bilme ayrıcalığı size verildi” dedi. “Ama başkalarına benzetmelerle sesleniyorum. Öyle ki, ‘Gördükleri halde görmesinler,

Duydukları halde anlamasınlar.’ “Benzetmenin anlamı şudur: Tohum Tanrı’nın sözüdür.

Yol kenarındakiler sözü işiten kişilerdir. Ama sonra İblis gelir, inanıp kurtulmasınlar diye sözü yüreklerinden alır götürür. Kayalık yere düşenler, işittikleri sözü sevinçle kabul eden, ama kök salamadıkları için ancak bir süre inanan kişilerdir. Böyleleri denendikleri zaman

imandan dönerler.

TÜRKİYE KATOLİK RUHANİ REİSLER KURULU VE İZMİR BAŞEPİSKOPOSU S.E. MONS. MARTIN KMETEC’IN, YENİ İSTANBUL EPİSKOPOSU S. E. MONS. MASSIMILIANO PALINURO’YA TEBRİK MESAJI

Izmir, 15. Eylül 2021

Kederli Meryem Ana Bayramı

Prot. n. 816

S. E. R. Seçilmiş Episkopos,

Mons. Massimiliano PALINURO

Pek Muhterem Ekselansları,

Papa Fransiskus Hazretleri tarafından İstanbul Apostoik Temsilciliği görevine getirilmiş olduğunuz haberini sevinç ve mutlulukla almış bulunuyoruz.

Size kardeşçe ve canlı bir samimiyetle, Kutsal Kilisenin episkoposlar birliğine ve Türkiye Episkoposları arasına hoş geldiniz demek istiyorum. Ruhbanlar, rahipler, rahibeler ve adanmış kişiler ve ayrıca bu topraklarda yaşayan tüm kutsal Tanrı Halkı adına, başlamak üzere olduğunuz görevinizde size en iyi dileklerimi sunuyorum.

Sizin için henüz tam olarak bilmediğiniz bir yol açılıyor. Ancak bu yol, size emanet edilen sürüyü beslemek için gerçek gıdayı bulmak üzere dünya yollarında kendisini izlemeye sizi çağıran Rab’bin önünüzde çizdiği yoldur. Peygamber Yeşaya gibi, siz de bu gıdanın tatlılığını tattınız, ancak hepimiz, günlük yaşamda bu gıdayı somutlaştırmak için uğraşırken çoğu kez acılaştığını biliyoruz (bk.Hez 3, 1-11).

Bu besin, İncil’in sevincinde size emanet edilmiş olan, tüm yaşam yolunda sizi zaten beslemiş olan Allah’ın halkına yol gösterirken rehberiniz ve ışığınız olacak Allah’ın Kelâmı’dır. 

Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu adına, sizi kutluyor ve Rabbimiz Mesih İsa’nın lütfu ile sizi doldurmasını, Ruhu ile sizi donatması ve her zaman yüreğine uygun cesur bir çoban olmanız için yardım etmesini diliyorum.

Sevgili Kederli Meryem Ana, şefaatiyle daima yardım etsin ve cesaret versin.

Pek Muhterem Ekselanslarına bu vesile ile en derin saygılarımı sunuyorum.

+ Martin Kmetec

Izmir Başepiskoposu