Présence

Türkiye’deki Katolik Kilisesi’nin Aylık Kültür ve Haber Dergisi

“Présence” dergisi Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu’nun resmi organıdır. Ana dili Fransızca’dır, ancak İtalyanca ve Türkçe makaleler de okuyabilirsiniz. Bu nedenle Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu üyelerinden duyurular, görüşler ve düşünceler içerir. Başyazı şu anda İzmir Piskoposu olan Mgr Mgr Martin Kmetec tarafından sağlanmaktadır.
Evrensel Kilise’ye açılan ve Türkiye’deki Hıristiyan Katoliklerin eğitimi ile ilgili olarak, Vatikan’dan aylık resmi metinler veya bu metinler hakkında yayın kurulu tarafından seçilen tema ile ilgili yorumlar sunulmaktadır. Çift sayfalı bu alan temayla ilgili tanıklık için ayrılmıştır. Her şeyden önce Türkiye’deki Katolik Kilisesi’nin yaşamını yansıtması amaçlanmıştır ve farklı Episkoposlukların ana olayları ve vurguları arasındaki ilişkiyi içermektedir. Ekümenik ve dinler arası ilişkiler de önemlidir, bu da Doğu Kiliseleri ve İslam’la olan ilişkileri ayrıcalıklı kılar. Son olarak, okuyucularına bu ülkenin Hıristiyan geçmişinin zenginliğini göstermeyi ve bu yerlerin tarihini belirleyen olayların ve kişilerin anılarına katılmalarını istemektedir.

Yazı işleri müdürü:
Nathalie Ritzmann


Geçmiş yıllara ait yayınlar

Olağan Devre VI. Cumartesi

RESPONSORİUM   Bk. Özd,31:17; Mez.46, 6                                      

¥  Giyinip kollarını sıvar,  Canla başla çalışır.* Bu yüzden onun lambası hiç sönmez.

¶  Tanrı her günde ona yardımını gönderir, onun sevgi dolu varlığı onunla olacaktır. Rab onunla birliktedir, o asla düşmeyecektir. * Bu yüzden onun lambası hiç sönmez.

Olağan Devre VI. Cuma

RESPONSORİUM Yas. 6,12.13;  Özd.15,33

¥  Sizi Mısır’dan, köle olduğunuz ülkeden çıkaran Rab’bi unutmayın. * Sadece Allah’ınız olan Rab’den korkun ve yalnız ona kulluk edin.

¶ Rab korkusu bilgelik öğretir, Alçakgönüllülük de onurun önkoşuludur.  * Sadece Allah’ınız olan Rab’den korkun ve yalnız ona kulluk edin.

Olağan Devre 7. Pazar Günü C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma 1Sam 26,2.7-9.12-13.22-23 Mezmur 102 

İkinci Okuma 1Kor. 15,45-49 İncil Lk. 6,27-38

Kral Saul’un Davud’a karşı olan düşmanlığı, açıklanamaz bir kıskançlıktan kaynaklanıyordu ve gerçekten kötü bir duruma gelmişti. Bu durumda Saul’un danışmanları bile onun düşmanlığını kabul etmeleri gerekiyordu, yoksa krallarının öfkesine maruz kalabilirlerdi.

Davud, kralı için dev Golyat ile savaşarak yaşamını tehlikeye atmıştı, arp ile müzik yaparak Saul’u kötü bir ruhtan kurtarmıştı. Buna rağmen hep tehlikede olduğunun bilincindeydi. 

Bugünkü Samuel’in kitabından okuduğumuz olay bizi hayrete düşürmekte. Davud, Saul’e karşı kin beslemiyor ve onun gösterdiği tehlikeli minnettarsızlık için gücenmiyor. Kendini koruma ve öç alma imkanı olmasına rağmen yapmıyor. İmanı kendi doğal duygularından güçlüdür. İman onu yöneltiyor: Sabit, emin bir iman. Davut, imanından, yani güvenini kurduğu o Allah’tan, emin olmayı almaktadır.

O, düşmanı olan krala saygı duyuyor ve onu koruyor, çünkü kötülüğe kapılmasına rağmen o, Allah’ın kutsadığı biridir. Bu sebepten Davut onu yaralamak veya incitmek istemiyor, hatta kralın düşmanlığının yersiz olduğunu anlamasına yardımcı olmak için elinden geleni yapıyor. 

Bu sayfayı okumak çoğumuza faydalı: Onu sık sık gözümüzün önünde tutmak bize iyi gelecekti; İsa’nın eğitimini kabul etmemize hazırlamaktadır.

İyilik yapın, kutsayın, dua edin!”. Bunlar kutsal sözler, tüm iyi insanlardan beklediğimiz tavsiyeler. Ama kime iyilik yapalım? Kimi kutsayalım? Kimin için dua edelim? İsa yeni bir yaşam şekli başlatmakta, bu bizi hayrete düşürmekte: O’ndan düşünemediğimiz sözler dinliyoruz. 

Bizden nefret edenlere mi iyilik yapmak? Bizi kötüleyenleri mi kutsamak? Bize kötü davrananlar için mi dua etmek? Kötülüğe iyilikle mi cevap vermek? Bu, konuşmanın özü; bize gelen ve bize acı çektiren kötülüğe karşı sevgi, iyilik ve kutsama ile cevap vermek! Kısaca şöyle deyebiliriz: İnsanların yaptıklarına değil, daima Allah’ın yapmakta olduğuna tepki göstermek; O, daima bizi sevmektedir. Bu sevgiye daima cevap vermeyi becerebilecek miyiz? 

Eğer bize yapılan kötülüğe bakıyorsak, bu mümkün olmaz, hiçbir zaman olmaz. Doğal reaksiyonlarımız başka yöne gider. Rabbimizin işaret ettiklerini takip edebilmemiz için Baba Allah’ın arzularını gözümüzün önünde tutmalıyız. Baba Kendisine acı veren çocuklarını da sever- bunu Kaybolan Oğul Simgesinden bilmekteyiz-. Bize acı çektirenler sadece bize acı çektirmekle kalmıyor, ilk önce Baba’nın yüreğine acı verirler. O, bütün çocuklarının yüreğinden kötülüğü söküp atmak isterdi. 

Kim kötülük yapıyorsa Düşmanın, Kötünün emri altındadır. Söven ve lanetleyen, düşman olan Şeytanı takip etmektedir ve onun tarafından yakalandığı için acı içindedir. O kişinin kurtarılmaya ihtiyacı vardır, kardeşlerinden daha da zarar görmemeli. Ayrıca, kötülük yapan kardeşime kötülükle cevap verme içgüdüsüne değil, Baba’nın onu kurtarmak arzusuna katılırsam, Baba’nın acısını dindiririm.

Aziz Pavlus, bizim sadece Adem’in evlatları olmadığımızı söylediğinde bize yardımcı olmaktadır. Bizler sadece yeryüzü varlıkları değiliz, ama “yaşam veren” yeni Adem’in yaşamına katılmaktayız. Eğer Allah gerçekten içimizde ise bizler de kardeşlerimize yaşam veririz: Günahkar olduklarından dolayı bunların daima yukardan, Baba’dan gelen, bize de bağışlanmış olan saf sevgiye ihtiyaçları vardır. 

O merhametli sevgi ki bizi, tam da O’nun gibi daima ve her zaman sevmemizi sağlayan Allah’ın çocukları olarak, O’na benzer kılar. “Babanız merhametli olduğu gibi, siz de merhametli olun!”: Bizler Allah’ın bu arzusunu daima gerçekleştirmeye çalışacağız.

P.Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre – 6. Pazar Günü – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma Yer. 17,5-8 Mezmur 1 

İkinci Okuma 1Kor. 15,12.16-20 İncil Lk. 6,17.20-26

İlk okumanın başlangıcı korkutabilir: “İnsana güvenen, ölümlü yaratıklara sığınan ve yüreği Allah’tan uzaklaşan insan lanetlenir”. Lanetlenir, sözcüğünün kullanılabileceğini hiç beklemezdik. Elbette Rabbimiz, bu sözüyle kimseyi lanetlemek istemez ama içimizde özel bir dikkat uyandırmak istemektedir. Kim Allah’a değil, tersine insana güveniyorsa, kendini hayal yoluna ve acı hayal kırıklıkları yoluna yöneltmektedir. Hiçbir insan, yaşadığı müddetçe tamamıyla güvenilir olamaz: Bedensel bir hastalığa kapılabileceği gibi, ayartmalarda da düşebilir. Maalesef bu; tarihte, hatta Kilise tarihinde de birçok defa gerçekleşti. Bunun için bizler ancak ve ancak Rabbimize güvenmeliyiz. Kendimize bile tamamen güvenemeyiz. 

Elbette seçimlerimiz için bazı kişilere danışabiliriz, onların hikmetine güvenebiliriz, ama bunu sadece onların da Allah’ın Sözüne sıkıca bağlı olduklarından dolayı yapmalıyız.

Peygamber şöyle devam eder: “Ne mutlu Rabbe güvenen insana, Rab onun güvencesidir”. Böyle bir insana rastladığımızda sevinebiliriz: O bizim için de Rabbin bir armağanı olacaktır, onu dinleyip yaşamımız için fikir danışabiliriz; fakat bunu, daima Allah’a güvenerek yapacağız. Biz birinin sözüne ve tavsiyesine hep ihtiyaç duyacak şekilde yaratıldık. Birçok kişinin, kimseyi bulamadıklarından çok paralar vererek onları dinlemeleri için psikoloji okumuş kişilere başvurduklarını görürüz. Bunun faydasını görebiliyorlar mı? Bazen evet, yüreklerini açtıkları kişi Rabbe güvenen birisi ise!

Károly Ferenczy (1862–1917)

İsa’nın ağzından çıkan ve bugün duyduğumuz sözler peygamberin öğretisini başka görüntülerle tekrar ediyorlar. Ne mutlu beklentilerini ve ümitlerini zenginliklere değil de, Allah’a bağlayanlara! Aynı zamanda bu dünyanın şeylerinden mahrum olan ve insanların şefkatinden yoksun olanlara da ne mutlu! Kendi mutluluklarını Allah’ın iyiliğine bağlamaktadırlar! Ne mutlu Baba’ya itaat eden ve Oğul’u seven insana: Zulmedilse de alay edilse de mutluluğunu Allah’ın iyiliğine bağlamaktadır! Onun mutluluğu; bir takım şeylerden ve insani şefkatten yoksun olması değil, bu eksik sayesinde olgunlaşan onun Allah’a güvenidir. 

Kim Allah’a devamlılıkla bağlı ise yüreği barış içerisindedir, etrafındakiler için de barış kaynağı olur. Dünya için bir kutsama olur. Dünya, kendilerini Allah’a sunanlar, Allah’ı dinleyenler ve acılarıyla O’na tanıklık edenler sayesinde yaşar. 

Etrafımızı saran ve bizi elde etmek isteyen tüm kötülüğe rağmen, Rabbe güvenmemiz için gücü nerede buluruz? Hristiyan’ın imanında sağlam kalabilmesi için sebepleri nereden kaynaklanır? Bunun cevabını bize Havari Pavlus verir: “Oysa Mesih ölmüş olanların ilk örneği olarak dirilmiştir”. Bu; bizi emin, güçlü, sabit kılan gerçektir. Bu, bizi dünyaya geri getirmek isteyen tüm ayartmalara karşı zaferdir. 

Mesih İsa, ölüme kadar Rabbe güvendi ve tüm ümidini Baba’ya bağladı, O gerçek yoksul, O etrafındakilerin günahlarından dolayı acı çeken zavallı ağlayandır, O, herkes için yaşamını feda etmesine rağmen, herkes tarafından hor görülendir. Evet, O öldü, fakat Baba O’nu ölülerden diriltti: Böylece O bizlere yolunun Allah’ın yolu, yaşam yolu olduğunun ve dirilişin bizi de beklediğinin garantisini verir. Bu eminlik, imanımıza ve Rabbe güvenimize değer ve emniyet verir.

Etrafımızda diriliş gerçeğini yaşayan kişileri arayacağız, onlarla aynı imanı ve ümidi paylaşacağız. Böylece dünyaya hükmeden inançsızlık ve maddiyatçılık bizi etkilemeyecek, yalnızlık ve acıda yardım alabileceğiz.

P. Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it