Olağan Devre 2. Pazar Günü – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma Yeş. 62,1-5 Mezmur 95

İlk Okuma 1Kor. 12,4-11 İncil Yh. 2,1-12

Çünkü Rab sevincini sende bulacak, ülken de “gelinim” olacaktır”. Bu sözler yenilik ve sevinç peygamberlikleridir. Acı çeken halk teselli olacak, yenilenecek: Allah’ın onu sevdiğinden emin olacak, kanıtı olacak ve yaşamının her şeklinde kutsanacak. Bu peygamberlik Mesih’in gelişiyle gerçekleşir. O, vaat edilen “güveydir”, Allah’ın halkının mutluluklarını gerçekleştirecektir, sevinç ve barış çağı başlatacaktır. İşte bugünkü İncil bize bu sevinç döneminden konuşmaktadır.

Fırsat bir düğün ile çıkar. İsa’nın da annesiyle ve O’nun etrafında toplanmaya başlayan ilk öğrencileri ile davetli olduğu bu düğünde evliler nerdeyse ikinci plandadır. Onların kutlaması İsa’nın kendisini Yeşaya’nın peygamberliğini gerçekleştiren Mesih, halkın gerçek ve tek Güvey’i olarak göstermesi için iyi bir fırsattır. Gerçekten tüm Kana köyünün, hatta tüm dünyanın sevindiği gerçek Güvey, Allah’ın Oğlu ve Mesih, O’dur. Sadece Annesi bunu bilmekte ve O’nu tanımaktadır. Öğrencileri bile O’nun en gerçek ve en derin kimliğinden haberdar değiller! 

Kutsal Yazılarda Allah’ın gelini olarak daima İsrail halkı gösterilmektedir. Fakat o halk; Allah’tan korkan bir halktır, O’na sevgiyle hizmet etmez, varlığından zevk almaz, sözlerini hazine gibi saklamaz ve nerdeyse O’nu unutmuştur. Halkın Allah’a davranma şekli, sadakatsiz bir eşin davranışına benzer, bir eş ki başka yerde zevk arar ve okşamalarını başkalarına verir. Halkta var olan ümitsizliğin ve üzüntünün kaynağı budur: Halk üzgün, mutsuz, çünkü sevildiğinin farkında değil ve sevgisini veremez durumdadır!

Kana düğününde ilk söylenen söz annenin, Meryem’indir. O misafirlerin masasında şarabın bittiğini fark etmektedir. 

Şarap bu kadar önemli mi? Düğünde şarap; sevincin, eşlerin yaşamları için kutsamanın işareti ve kaynağıdır. Şarabın olmadığını söyleyerek Meryem, sevincin olmadığını söylemek istedi. O; gerçek şarabın, Allah’ın ve insanların sevincinin İsa olduğunu anladı. O var olmakta, fakat ne bilinmiş ne de tanınmıştır. Biz Anne’nin dikkatini anlamaktayız. Tüm halkın sevincinin eksiği var, tam da çünkü Allah ile ilişkisi sevgisizdir; bu, İsa’dan verilecektir. Mutlaka Meryem bu yöne daha çok önem vermektedir. Oğul bunu anladı.

Saatim daha gelmedi” söyleyerek “gelin” için, yani halk için yaşamını verme zamanının gelmediğini söylemekte. Şimdi kendi düğününün “saati” değil; o saat, acılarının ve ölümünün saati olacaktır. Küplerde yıkanmak ve temizlenmek için toplanan sudan yapılan yeni şarabı sunarak İsa, Allah ile ilişkimizin yüzeysel değil, içsel olması gerektiğini anlatmaktadır: O zaman ilişki bize sevinç, birlik ve neşe verecektir!

İsa; seven ve gerçek sevinç kaynağı olan Baba’ya karşı gerçek sevgiyi doğuran, gerçek güveydir. Biz de öğrencileriyle birlik olup O’na iman ediyoruz, O’nun üzerine sevgi Allah’ına imanımızı inşa ediyoruz. Sevgi olan Allah, ikinci okumada okuduğumuz gibi, gelinini güzelleştiren ve çekici kılan mücevherler gibi armağanlar ve erdemlerle kuşatır. Ve Gelin herkesi kendine çekerek onları İsa’ya getirir, barış ve birlik Gizem olur. Ve İsa yüreğin sevinci ve tesellisi olan gerçek şarabı vermeye devam ediyor. 

Böylece İsa Allah’ın Kendisini göstermesini, yani Allah’ın tüm dünyaya beslediği sevgisini göstermeyi tamamlamaktadır: Bu gösterme, önce çobanlar, sonra yıldız bilimciler, sonra da Ürdün nehrinden çıkan günahkarlar için gerçekleşti!

Kana’da gösterilen sevinç, Allah’ın sevinci, peygamber tarafından ilan edilmiş sevinçtir: “Güvey gelinle nasıl sevinirse, Allah’ın da seninle öyle sevinecek”.

P. Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

İsa’nın Vaftizi Bayramı – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma Yeş. 40,1-5.9-11 Mezmur 103

İkinci Okuma Titus 2,11-14; 3,4-7 İncil Lk. 3,15-16.21-22

Yeşaya halkın köleliğinin sona erdiğini ilan etmektedir; bu, yüksek yerlerden bağırılması gereken bir haberdir: Allah kendi gelmekte, ödülü getirerek sürüsüne özen gösteren bir çoban gibi gelmekte! Bu, Yahudi halkının teselli edilmesi için gereken sözdür, tarihin her çağında her halkın duymaya ihtiyaç duyduğu teselli sözüdür. Bizim de bugün ihtiyacımız olan sözdür. 

Kaç kişi bağımlı yaşamakta, çeşitli efendiler tarafından yaşamak istediklerinden başka şekilde yaşamaya zorlanmaktalar! Buyurmak isteyen efendiler; modalardır, ideolojilerdir, televizyonlardaki terbiyesiz konuşmalardır, komşuların, iş arkadaşlarının ilgisiz, meraklı, yüzeysel bakışlarıdır ve bunlardan da kötüsü, egoizmle beslediğimiz arzularımızdır. Bu efendilerin hükmü altında, özgürce seçilmiş bu kölelikte ne kadar acı ve hüzün var! 

Müjde getiren sen, sesini yükselt!”. Maalesef Rabbimiz İsa’nın yaşamımıza girdiğinin, günahlarımızdan kurtardığının, gözlerimizi açarak herkesle barış ve birlik yolunu gösterdiğinin iyi haberini hafif sesle söylemeye, hatta söylememeye bile alışığız. ”Sesini güçle yükselt” diyor bize Yeşaya. Bunu Vaftizci Yahya gerçekleştirdi.

Yahya gerçeği söyleyerek kendisinin sadece herkesin yüreğinde beklediği kişinin gelişini hazırlayan biri olduğunu bildirir: İçimize gelerek sevinç ve sevgi ateşi yakacak Kutsal Ruh’u bize verebilecek tek kişi İsa’dır. 

İşte İsa! O’nun Kendisi gelmekte! O da Yahya’yı dinleyip vaftiz oluyor. Biz O’nun, günah, kibir, şiddet, cinsel sapkınlıklar, hırsızlıklar, cinayetler, küfür, sihir ve kandırmalarla dolu insanların indikleri suya inişinde büyük bir alçakgönüllülük görüyoruz. 

“Sen, İsa, o suda ne yapıyorsun? Sen bizim kibirimizle ve egoizmimizle lekelenmedin, sen hiçbir zaman bizim işlediğimiz günahları işlemedin, yıkanmaya ihtiyacın yok. Yahya’nın elinin altında ne yapıyorsun? Niçin bizim kirlettiğimiz suya giriyorsun?”

İsa sessiz; üzerine bir yığın kötülük, acı, intihar, cimrilik, haksızlık, aldatma, yalan, zina ve cinsel sapkınlık, kibir ve kendini beğenmişlik saklayan iyi eylemleri de yüklenmektedir. O bize cevap vermemekte: Çok ağır bir haç taşımaya başlamakta, her birimizin taşıması gereken haçı o taşımakta!

Bize cevap veren, Baba’dır: Göklerden, sessizliğinden… O, ilk önce göğü yararak bize cevap vermektedir. Bunu “Keşke gökleri yarsan da insen!” diyen bütün halkın haykırışı diliyordu. Sonra da İsa’nın üzerine güvercin şeklinde, Kutsal Ruh’u yollamaktadır. Bu güvercin, Nuh’unkindeki gibi, Allah’ın dünyaya verdiği hayatın nerede bulunduğunu gösteriyor: İnsanlar için hayat İsa’dır. Baba İsa’dan hoşnut, çünkü O bu anda her insanın işlediği ve kimsenin onarmadığı günahların yükünü üzerine almakta. 

O suya inerek İsa o kadar büyük bir sevgi eyleminde bulunmakta ki, Baba’nın Kendisi bundan duygulanmakta. Gerçekten İsa o eylemi gerçekleştirerek sanki şunu söylemiş gibi: “İman ve sevgi nehrinin suyunu bulandıran günahların hak ettikleri cezaları bana ver, Baba! Kendimi sana sunarak ben onları onaracağım”. İşte, her insanın kurtulmasını isteyen Baba İsa’da kendi sevgisinin büyüklüğünü ve tamlığını görüp şöyle demekte: “Sen gerçekten benim Oğlumsun, Bana benzemektesin, senin sevgin, benim sevgimdir!”.

P.Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Epifanya Bayramı – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma Yeş. 60, 1-6 Mezmur 71

İkinci Okuma Ef. 3, 2-3. 5-6 İncil Mt. 2, 1-12

Bugün kutladığımız gizem; Rabbin Kendisini göstermesidir, yani O’nu Allah’ın Oğlu olarak ve Peygamberlerin vaat ettikleri Mesih olarak gösteren bir olaydır. İncil metni insanların O’nu iki şekilde aradığını gösterir. Ayrıca aynı sayfayı okuyarak, O’nu arayışta başarılı olabilmemiz sadece O’nun bizi karşılamaya gelmesiyle mümkün olabileceğini anlarız. 

Uzaktan, dolayısıyla putperest ülkelerden gelen yıldızbilimciler O’nu aramaktadır. Onların metotlarının kökleri, astrolojiden bile yararlanmaktadır. Yani imana tamamen yabancı düşüncelerden. Ama onlar başka şey yapamıyorlar. Metotlarının acayip, aradıkları kişiye yabancı olmalarına rağmen, arayışları gerçektir. İyi bir noktaya varmakadırlar, fakat sadece Yahudi halkının bilginlerinin yardımı sayesinde, bunun için sadece Kutsal Yazılar sayesinde arayışlarına devam edebilmektedirler. 

Kutsal Yazılara sahip olan Yahudi halkın başrahipleri ve yazıcıları O’nu aramaktadırlar. Buna Herodes tarafından zorlanıyorlar ve Kutsal Yazılarda cevapları buluyorlar da, ama O’nunla karşılaşma arzuları yok: Beytlehem’e doğru yürüyebilmek üzere somut adımları atmak için gerekli arzuları yoktur.

Yahudiler, gerçeğe sahip olduklarından emin olarak O’nu sevgisiz bir şekilde aramaktadırlar, O’nun, günlük yaşamlarında bir şeyler değiştirmesinden endişe duymaktadırlar.

Putperestler ise, hatalı olmalarına rağmen, sevgi ile, O’nsuz yaşayamayacaklarının bilinci ile, O’nunla karşılaşarak yaşamlarında büyük bir değişiklik olacağının umudu ile hareket etmektedirler. 

Birileri de, ötekileri de kapıya varıyor, arzularının “amacına” çok yaklaşıyorlar. Ama onlardan hiç biri yukarıdan gelen ışık olmadan etkin karşılaşmaya ulaşamazdı.

Bugünkü duamız, Allah’ın ışığını bize göndermeye devam etmesidir, böylece yakın olanlar ve uzaktan gelenler… İsa’yı bulabilsinler!

Bugün çok kişi uzaktan gelmektedir. Uzaktan gelenler arasında, sadece Betlehem’deki Bebeğin adını duymayanlar değil, kendilerini Hristiyan zannedip o Bebek hakkında sadece O’nu sevmeyenlerden, yaşamlarına Bebeği kabul etmek istemeyenlerden aldıkları haberlerle yetinenler de vardır. 

Ve bizler İsa’yı Annesinin kollarında karşılamış olmaktan şükran duyarak dua ediyoruz. O’na, O’nun varlığından emin olma güvenini, O’na hizmet etme lütfunu da kaybedebilmekten kaygılı olarak şükrediyoruz. Bunun için teşekkürümüz yakarışa dönüşüyor: Allah’tan Herodes’in o Bebeğe karşı olan nefretini hissettiğimizde de O’na alçakgönüllülükle sadık kalma lütfunu da insanlardan ve onlar tarafından ret edilmeyi korkmama gücünü de diliyoruz. Aynı zamanda duamızda, bir taraftan bizim de Yazıları anlayan bilginler gibi olup, Allah’ın Oğlu ile nerede karşılaşabileceklerini soran kardeşlerimize yardım edebilmeyi, öte taraftan aydınlık içersinde olup, kelimelere bile ihtiyaç olmadan yaşamımızla O’nu işaret edebilmeyi de istiyoruz.

Allah’sız bir dünyada ya da hakikatle Kendisini tanıtan Allah’ı kabul etmeyen, tersine kendi fikrine göre yaratılmış bir ‘allah’a hizmet eden bir dünyada yaşıyorsak da, cesaretimizi kaybetmeyelim: Allah’ın Kendisi, tüm insanların gözünde anlamlı bir ışık parlatabilir. Müslümanlar arasında birilerinin İsa’yı samimiyetle aramaya başlayabildikleri gibi, aynen, yolunu şaşırmış, gözü kör gençlerimiz arasından bazılarına da İsa’ya yöneltecek yıldız gözükebilir. Yaşamı isteyen herkes, yürekleri için ekmek ve su isteyen, gerçeği arayan herkes O’na ulaşmalı: Bu, kesin bir gerçektir!

Gerçek kardeşlikte evlatları toplayan tek Oğul, tüm insanları doyuran tek Ekmek, yüreklerin bekleyişlerine cevap veren tek Gerçek; O’dur. Alçakgönüllü olan O’nu bulur, çünkü alçakgönüllü olan O’nun işaretlerini anlar, O’nun Yazılarını açıklayanların sözlerini kabul eder. Allah’ın Oğlunun tahtının fakir, duacı, sessiz bir Annenin kolları olduğunu tanır!

Sen de O’nda Allah’ını görebil! Baba bizi bunun için İsa’nın yanına çağırır. O biliyor ki bizler, bu Bebeği sevip kabul edersek, bu Bebek tarafından mükemmel, dolu yaşamına, çok kardeşle birliği olan o yaşamına girmeye yöneltilebileceğiz.

P.Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Noel’den Sonraki 2. Pazar – C YILI

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

Birinci okuma Sirak 24,1-4.8-12 Mez 147 İkinci okuma Efes 1,3-6.15-18 İncil Yh 1,1-18

Bu pazar gününün okumaları çok ciddidir. Onlar bizi, Allah’ın insanlıktaki mevcudiyeti hakkında derin derin düşündürmektedir. Bu mevcudiyet Söz’ün beden alması sayesinde somut ve görülür oldu.

Aziz Yuhanna bugünkü İncil metninde bize diyor ki: “Söz, aramızda yaşadı”, daha doğrusu, kelimesi kelimesine tercüme edilirse şöyle diyor: “Kendi çadırını aramızda kurdu” ve Sirak Kitabında, “O, şöyle dedi: ‘Çadırını Yakup’ta kur, İsrail senin mirasçın olsun… Kutsal Tapınakta O’nun katında hizmet ettim'” diye okuduk. Burada konuşan, kendi Oğlunda beden alan Allah’ın Hikmetidir. Allah’ın Hikmeti somut bir beden aracılığıyla insanlara, kendi halkı için ve bütün dünya için, Allah’ın sevgisini getirdi. İnsanlar arasına gelen bu Bilgelik, Aziz Yuhanna’nın İncil’inde, Yunanca’da ‘logos’, Latince’de ‘Verbum’ olarak söylenir. Tercüme ederek, ‘Söz’ veya ‘Kelam’ kelimesi, yetmez. Nitekim Allah’ın ‘Sözü’, O’nun bize beslediği ve bizimle paylaşmak istediği bütün sevgisidir. Ve bu sevgi bize, sadece sözler aracılığıyla değil, daha çok bir yaşam ilişkisi aracılığıyla, ulaşıyor. Bu kelime, Allah’ın, bizi karşılamak, kurtarmak ve sevindirmek için, sevgi projesini kapsayıp, ifade etmektedir.

“Başlangıçta Söz vardı”, yani bütün yaradılışın ve bizimle ilgili olan bütün olayların temelinde O vardır. Peder’in sevgi projesi, her zaman vardı. Bu proje ‘statik’, durgun değil, çünkü özgürlüğümüze bağlıdır. Allah bizim kötülük yapmamızı ve günah işlememizi istemiyor, projesinde bu yoktur. Buna rağmen, biz günah işliyoruz ve Allah, işlediğimiz kötülüğü yok etmek için ve bunu, sevginin yeni bir fırsatına çevirmek için, projesini uyduruyor. Allah’ın ‘Kelamı’, her şeye, özellikle yaşamımıza anlam kazandıran, Allah’ın sevgi projesidir. Yaşamımız, Peder’in arzusunu yerine getirdiği zaman, nur olur.

Peder’in arzusunun görülebilen ve somut olması gerekiyor, çünkü biz dokunulabilen ve somut olanın dışında, hiçbir şeyi göremiyoruz. Bunun için Söz insan oldu, beden aldı: bizim, O’nu görmemizi, O’na dokunmamızı, O’nu sevmemizi ve kabul etmemizi sağlamak için!

Biz zayıf ve günahkârız, “karanlığız”, alışkanlıklarımıza ve bencil rahatlıklarımıza bağlıyız. Aramızda olan Allah’ın Kelamı programlarımızı karıştırıyor, değişmemizi istiyor, bu yüzden O’nu reddetmeye teşvik ediliyoruz ve günlük hayatımızda gerçekten O’nu reddetmekteyiz. Bizden Allah’ın sevgi projesini, beden alan Kelam, İsa’yı uzaklaştırıyoruz!

İsa, O’nu kabul etmemizi beklemeden, geldi. Reddedilme tehlikesi pahasına, insan olup, aramıza geldi… ve reddedilmiş oldu. Fakat Allah’ın projesi yok olamadı, O, merhametiyle bize baktı ve reddimizi bir ‘kurtuluş geçişine’ çevirdi: Nitekim, İsa’nın, reddedildiği anda, Kendisini, yaptığı sunuş sayesinde kurtulduk! Böylece O’nun yüceliğini, ölüme kadar sadık olan sevginin doluluğunu gördük. Günahları mahkum eden, ama günahkârları seven, ilahi sevgiyi gördük.

“Kendi halkına geldi, ama kendi halkı O’nu kabul etmedi”. Buna rağmen O’nun gelişi boş ve faydasız olmadı: “Kendisini O’nu kabul edenlerin tümüne Allah’ın çocukları olma yetkisi verdi”. Onlar Peder’in sevgi tasarısına girdiler!

Allah’ın çocukları: Biz de Allah’ın çocukları mıyız? İsa’yı kabul ettiğimizde biz de Allah’ın çocuklarıyız, yani Allah’ın imajının, sevgisinin, nurunun ve barışının taşıyıcıları oluyoruz. Allah’ın evlatları olarak, İsa ile beraber, Peder’in yüzünü gösterebiliriz: “Hiçbir zaman, hiç kimse Allah’ı görmedi. Ancak Baba’nın bağrında bulunan ve Allah olan biricik Oğul O’nu bildirdi”.

Aziz Pavlus bize, farklı sözlerle aynı şeyleri hatırlatıyor. Hem de, Allah’ın bize bilgelik ve vahiy ruhunu vermesi için, ve bunun aracılığıyla, bilinçli olarak, Allah’ın projesine işbirliği yapmamız için, dua etmektedir. Bu proje Mesih İsa’da zaten gerçekleşmişti, fakat evlatları olan bizlerde de devamlı gerçekleşmektedir!

Allah’ın Hikmetini övelim ve O’nu arzulayalım: Dünyayı değiştirmeye gelsin ve yenileme eserini içimizden başlayarak tüm dünyaya yaysın!

Peder Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Allah’ın Annesi Meryem Bayramı – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma Say. 6, 22-27 Mezmur 66

İkinci Okuma Gal. 4, 4-7 İncil Lk. 2, 16-21

Beytlehem’deki çobanlar bugün bize dinlemeyi, itaat etmeyi, konuşmayı ve paylaşmayı öğretiyorlar. Onlar meleklerin olağandışı seslerini dinliyor, olağandışı bir hızla da onlara itaat ediyor ve dinlediklerini ve gördüklerini anlatmaktan çekinmiyor, yaşadıkları tecrübeyi kendi aralarında birbirlerine paylaşmaktan da sevinç duyuyorlar.

Çobanlar basit kişilerdir, kültürsüz, güvensiz, dünyanın şanından uzak, dışlanmış, alçaltılmış, sık sık hor görülmüş kişilerdir. Tam da bunun için ilk olarak, daha doğrusu tek olarak melekler korosunu dinlemek için ve onların ilahilerinin sadakatli ileticileri olmak için Allah tarafından seçildiler. Çobanlar henüz ispatları görmeyen Allah’ın Annesine sevinci tattıran ilk olanlardır, çünkü onun bildiklerini tasdik ettiler. Meryem acıyı ve reddedilmeyi yaşamıştı, bunlar onun imanını deneyebilirdi. Çobanlar gibi Allah’ın eylemlerinden zevk alanlar, diğer birçok insan için sevinç kaynağı olurlar. Çobanlar sevinçle konuşuyorlar ve Meryem sessizlik içerisinde onları dinliyor. Meryem’in bu sessizliği ne güzel!

“Meryem ise, bu olaylar üzerinde derin derin düşünerek, onları kalbinde saklıyordu”.

Meryem beklediğimiz, kabul ettiğimiz, tüm adımlarını izleyeceğimiz ve tüm sözlerini dinleyeceğimiz, Çocuğun Annesidir! O Anne, sadece Annedir. Biz hiçbir zaman onu İsa’nın yerine koymayacağız: Bunu Meryem de istemez. Fakat İsa’yı kabul ettiğimiz zaman annesi Meryem’i de kabul ederiz. Meryem’in, kim bilir bize söyleyeceği ne kadar çok şeyi vardır! Bunlar yüreğinde çobanların önünde başlayan sessizliğinde olgunlaştılar.

Onun yanında kalmak bize iyi geliyor. Böylece İsa’yı sevmeyi, adımlarını takip etmeyi ve sözlerini saf, gerçek, karşılıksız bir sevgiyle dinlemeyi öğreneceğiz. Eğer bizler de İsa’yı Annesi gibi seversek, O, tarafımızdan da sevildiğini hissedecektir!

Bugün Oğul’un, sünnet acısı aracılığıyla, Allah’ın halkı tarafından kabullenildiği gündür. O’nunla acı çeken Anne de tüm halkın annesi olur. Bu, onu sevmek için ve onun melekten duyduğu şu sözleri ciddiye almasını görmek için artı bir sebep: “O kutsaldır ve O’na Allah’ın Oğlu denilecektir”.

Meryem’in kollarında taşıdığı, emzirdiği ve sünnet için acı çeken bebek, Allah’ın Oğludur! Allah’ın Oğludur, o zaman, bebek olsa da, Allah olarak kabul ediyorum, Allah’ın hak ettiği dikkati ve tapmayı O’na yapıyorum. Ve de Meryem, Allah’ın Oğlunun Annesidir! Bu yüzden Meryem, Allah’ın Annesidir!

Meryem, Elizabet’in evinde söylediği ilahideki gibi alçakgönüllü olmaya devam ediyor, sessizlikte kalıyor. O; Allah’ın Annesidir, o Allah olan bebek olarak kollarındadır, peygamberlerin vaatlerini gerçekleştiren bebek! Onlar bu Çocuğu, “barış prensi” olarak ilan etmişlerdi.

Bir çocuk barışı nasıl getirebilir? O’nu kabul eden ve seven herkes, barışı alır ve barışçı olur. O’nun barışı gerçektir, çünkü insanın yüreğine girer ve yüreğinden insanların tüm ilişkilerini iyileştirmek için çıkar. O olmadan barış asla olamaz. Güçlü adamların verdikleri barış sözleri sadece güzel sözler olarak kalır, ancak ve ancak barış prensi olan Onunla karşılaşırlarsa o sözler gerçek olabilirler.

Biz bunu yapıyoruz: İsa’yı kabul ederek insanların arzularına anlam vereceğiz, yılın bu ilk gününde söyledikleri dilekleri ve verdikleri sözleri gerçekleştireceğiz. Bu yeni yılda İsa’nın hüküm süreceği yerlerde lütuf ve gerçek barış yılı olacaktır.

Gel, Rab’bimiz İsa: Seni okşamak için ellerimiz halen çok sert ve kirli ise de, yine gel! Seni bizim için kabul etmek üzere Annen’in elleri var. Gel! Ve yanımızda kal!

Peder Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Kutsal Aile Bayramı – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma 1 Sam. 1,20-22.24-28 Mezmur 83

İkinci Okuma 1Yh 3,1-2. 21-24 İncil Lk 2,41-52

Bugünkü liturjik okumalar bizi İsa’nın ailesine dikkatlice bakmaya, dolayısıyla ailelerimizdeki ilişkiler hakkında da derin derin düşünmeye çağırıyor. İsa, Meryem ile Yusuf’un kutsal ve bakir sevgisinde kabul edildi. Allah’ın Sözü onların birbirlerini nasıl sevdiği hakkında hiçbir şey söylememektedir, bunun yerinde ikisinin Allah’a ne kadar itaatkar olduklarını belirtiyor. İki eşte bu arzu olunca karşılıklı ilişkileri hakkında da her şey bilinmektedir. 

İki eş Antlaşmanın Allah’ına itaat etmek istediklerinde tüm eylemleri ve tüm istekleri kendilerini sunmaya adanır, kendilerinden vazgeçip sevinç ve Allah’ın kutsallığının işaretlerini vermekten mutlu olurlar. Yusuf, Allah’a itaat ederek Meryem’i yanına aldı ve onun kutsallığından, olağanüstü çağrısından artık şüphe etmedi; hem Meryem’e hem de Meryem’in sessizce, dua içinde gözettiği Oğlu’na hizmet etmeye kendini sundu. 

Biz, İsa’nın bir ahırın fakirliğinde doğduğunu derin derin düşünmeye alışığız. Allah’a itaati, sadakati, yeryüzünün nimetlerinden bağımsızlığı, kendi zevk ve mutluluklarımızdan vazgeçmeyi, ebedi Söze dikkat etmeyi mümkün kılan, Meryem’in ve Yusuf’un İsa’yı kabul ettikleri ruhani ortamı da gözetmeyi becerebilecek miyiz? 

İki eş, kutsal Ailenin bu ruhani ortamını görebildiğinde onu taklit etmeyi de becerebileceklerdir. Evlatları da huzurlu, ciddi, neşeli ve hür bir ortamda büyüyeceklerdir.

Herkes, günümüzde bunlar zor, diyecektir. Evet, günümüzde çocuklarımıza bizi aldatan ve putları ile tüm insani ilişkileri bozan bu dünyanın havasından değişik bir ortam sunmak zor. 

Fakat zor olan bizi korkutmamalı, özellikle de bu, yaşam yolu ise. Kolay yol, ölüm yolu bizi korkutmalı. Meryem ve Yusuf için de, İsa’yı Allah’a itaat, iman ve Baba’ya güven ile dolu bir ortamda karşılamak zor, akıntıya ters gitmek gibi oldu.

Kendimize bunu soralım: Yaşadığımız bu dünyada, ebeveynler ailelerinde çocuklarını huzur, barış, anlayış, sevinç içerisinde büyütebilmek için gerekli ortamı yaratabilirler mi? Sadakat ve kararlılıkla yaşanan imandan başka yol yoktur. 

Duygularına çok önem veren anne ve babalar daima kararsız olacaklardır. Allah’a imana önem verenler emindir: Onlar da Meryem ve Yusuf gibi acı çekebilirler, ama çocuklarına ve tüm sosyal çevrelerine huzurlu ve istikrarlı bir ortam sunarlar.

Hepimiz dua etmeliyiz, çok dua etmeliyiz, çünkü bu tür aileler sadece dualarla kurulurlar! Ve de bir ailenin duası, herkesin duası ile güç bulur. 

Sağlıklı aileleri istiyor musunuz? Onlarda kutsallığın var olmasını sağlayın. Çevrenizde huzurlu aileler istiyor musunuz? Başkalarının dua teklif etmelerini beklemeyin, siz başlayın. 

Meryem ve Yusuf’a bakın: Her sene Yeruşalim’e çıkmak için yorucu bir yolculuk yapmaktadırlar. Onlar Oğullarını devamlılıkla, her cumartesi günü, havraya gitmesine ve her gün sabah ve akşam dua ederek Allah’ı övmesine alıştırmaktadırlar. Televizyonlarda bölünen ailelerin hikayelerini görmektense onlara dikkat edin. Meryem ve Yusuf onları örnek almayan aileler için şefaatte bulunsunlar! ”O’ndan her ne dilersek alırız. Çünkü O’nun buyruklarını yerine getiriyor ve O’nu hoşnut eden şeyleri yapıyoruz”: Bu şekilde havari Yuhanna bize güven vermektedir. Aileler için güvenle dua edeceğiz, sadece sözlerlerle değil de, özellikle Allah’ın emirlerine uyarak dua edeceğiz. Allah’ın emirlerinden ilki, şudur: O’nun buyruğu da, Oğlu İsa Mesih’in adına inanmamız ve tıpkı İsa’nın buyurduğu gibi, birbirimizi sevmemizdir”. Allah’a duamızı, İsa’ya imanımız, kardeşlerimize dikkatimiz ile değerli kılacağız. Dünyada refahımız için değil de, Allah’ımız ve Baba’mızın çok kutsal isteğini yerine gertirmek için olduğumuzu hatırlayacağız.

Peder Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

NOEL’E HAZIRLIK DEVRESİ 4.Pazar C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk okuma Mik. 5, 1-4 Mezmur 79

İkinci Okuma İbr. 10, 5-10 İncil Lk. 1, 39-48

Doğurması gereken doğuracaktır!” Bu, Allah’ın evlatlarının gerçek hürriyet anıdır. Çünkü doğacak olan “başkalarının gücünden” acı çeken halkı kurtaracaktır! Bugün dikkatimizi doğuracak olan kadına çevirelim. Doğurmasını hevesle bekliyoruz, çünkü gerçek hürriyeti ümit ediyoruz. Gerçekten başkalarının gücü, insani bir güç değil, her insana ve tüm insanlığa acı çektirmeye devam eden günahın gücüdür. 

Peygamber bir anne müjdeliyor ve biz bugün bu annenin tepeleri aşarak başka bir anne ile buluşmaya gidişini görüyoruz. İkisi de beklenmedik şekilde, Allah’ın eli ve lütfu ile ansızın karşılaşarak anne oldular, İkisi de sevgiyi kabul ettiler ve şimdi onlar sevmeyi, kendilerini sunmayı öğrenmelidirler. Çünkü içlerinde taşıdıkları yaşam yukarıdan gelen bir armağandır.

Peygamberlikler gerçekleşiyor. Halkın yüzyıllarca süren bekleyişi şimdi bu iki annenin sessizliğinde ve sırrında gerçekleşiyor. Elizabet Meryem’i kabul ederken, Yahya İsa’yı kabul ediyor! Elizabet’in Meryem’e söylediği sözler; karnındaki çocuğun kim olduğunu belirtmekte. Bu çocuğun şimdiden büyük, ilahi bir ismi var: O, peygamberin Halkına esenlik getirecek olan olarak ilan ettiği Oğul’dur. Yaşlı annenin çocuğunun sevinçten hoplamasını sağlayan sevinç, o ismin anlamını, yani Allah kurtarır, önceden açıklamaktadır. Allah sözünü tutuyor, Allah burada ve eylemlerine devam etmekte! 

Nihayet Meryem, yeni durumunun yarattığı korkuları bırakabilir ve tüm dünyanın tatmak üzere olduğu sevince yer verebilir. 

Elizabet, Meryem’i suçlamıyor, eleştirmiyor, yargılamıyor, tersine onu anlamakla kalmıyor, onu överek onu kutsanmış ve mutlu ilan ediyor. 

Kurtarıcının Annesi, gerçekten Allah tarafından kutsanmıştır ve tüm varlığında mutludur! O, sevincini belirtiyor, O sevinç ki, Allah’ın iyiliğine hayretle bakarak, büyüyor ve kendisine de acı veren dünyanın durumundan dolayı azalmıyor.

Meryem’in sevincini belirttiği ilahi, yüzyıllar boyunca Hristiyanlar tarafından kabul edilip tekrar edildi. Bu ilahi ile imanlılar Peder’e şükrediyorlar çünkü O, onların gün boyunca tatmış oldukları güneş, sevgide her sadakatlerinin mükafatıdır. Onlar da her gün zenginlerin ve güçlülerin kibirlerinden ve sertliklerinden acı çekiyorlar ve her gün fakirlerin ve acı çekenlerin, temiz kalplilerin ve merhametlilerin mutluluklarını paylaşıyorlar.

Meryem, tam da Oğlunu ve Kurtarıcımızı beklerken tüm Kilise için dua öğretmeni oldu. O dua ve sevgi öğretmenidir. 

Dua yüreği cömertliğe açar, yaşanmış sevgi de duayı gerçek ve somut kılar. Meryem’in duası, Allah’ın ve kendi Oğlunun ebediyetin sessizliğinde çınlattığı aynı sunuşu, yüksek sesle telaffuz ettiğinde başladı: “Allah’ım, işte, isteklerini yerine getirmek için geliyorum”. İbraniler’e mektup, Oğlun Baba’ya olan armağanını bu şekilde açıklamaktadır: İnsanların günahı için, kendi kanı ile arındırılmış bütün insanlığı Baba’ya göstermek için kendi bedenini kurban olarak sunuyor.

Biz de bugün tüm Kilise ile birlikte bu sözleri tekrar edelim ki sevinç dolu olanları da söyleyebilelim: “Canım, Rabbi yüceltir, ruhum, Kurtarıcım Allah sayesinde sevinçle coşar!”.

Peder Vigilio Covi

NOEL’E HAZIRLIK DEVRESİ – 3. Pazar – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma Sefanya 3, 14-18 Mezmur Yeşaya 12, 2-6

İkinci Okuma Fil. 4, 4-7 İncil Luka 3, 10-18

Allah tarafından insanlara vaat edilmiş Mesih olan İsa’yı karşılamak için hazırlanmaya devam etmekteyiz: İnsanlar, Allah’a minnettarlık duymayı ve kardeşleriyle birlik içerisinde olmayı beceremedikleri için mutlu olamaz haldedirler. Bu, çeşitli şekillerle ve ölçülerle, barışı bozmak ve yüreklerden lütfu uzaklaştırmak için var olan günahın sonucudur.

Sefanya ve aziz Pavlus’un metinleri sevince, hatta coşkuya güçlü bir davettir. Bugün peygamberin söyledikleri, ileride Nasıra’da Meryem’e yollanan melek Cebrail tarafından özetlenecek. 

Tüm hayal kırıklıklarını ve ümitsizlikleri kaldırma zamanıdır, çünkü artık Söz Verilmiş Olan gelmekte. O, “Aramızdaki Rab’dir… güçlü Kurtarıcıdır!”.Kurtulmaya ihtiyaç duyan, sevinmeye başlamaktan başka bir şey yapamaz. Havari de bu daveti yeniliyor. “Her zaman, Rab’de sevinin; yine söylüyorum: Sevinin!”.

Bu sevince ne kadar çok itiraz var! Üzüntüyü, karanlık yüzü ve koyu sesi doğrulayanların ne kadar çok seslerini duyuyorum: Yakın ve uzak dünyanın tüm kötülüğü buna çalışıyor. Fakat dünyada sadece kötülük yoktur, bizler de sadece dünyayı ezdiği ve kederlendiği kötülüğün tanıkları olmaya devam edemeyiz. Tam da bu dünyaya İsa gelmektedir!

Dünyaya İsa geldi! O, dünyaya gelmeye devam ediyor: O, dostumuz ve Kurtarıcımız; O, yaşayan Allah’ın Oğlu; O, her kötülüğün kaynağı ve sebebi olan günahtan kurtaran; O, bizi Allah’ın Ruh’u ile dolduracak, bize yeni bir yürek verecek Olan’dır. Sorunlar ve acıların arasında olsak da güvenle yönelebileceğimiz birinin olduğunu biliyoruz. Bunun için yüzümüz sevinçli, huzurlu ve minnettar olabilir. 

Üzüntülü ve hayal kırıklığına uğramış yüzlerle dolu bu dünyada bizler, yeryüzümüzü barış, sevgi yeri yapmak için ve ebedi göğe yürüyüşümüzde bize güvenle rehberlik etmek için gökten Gelenin tanıklarıyız, yani bizler İsa’nın tanıklarıyız! 

Vaftizci Yahya da bize yardım ediyor ve bizi rahatlatıyor: Her şeyden önce o, Gelecek Olanı karşılamaya somut olarak hazırlananlara basit ve somut bazı talimatlar vermektedir. İlk olarak Gelen’in arzularını yerine getirmeye davet ediyor, yani yeryüzünün nimetlerini fakirlerle bölüşmek, herkes ile ilgilenmek, azla yetinmek: Bunlar sevgi emrinin adımlarıdır; İsa bu sevgiyi günahkarlara olan sevgi ile daha da mükemmelleştirecektir. Yahya’nın öğütleri basit bir şekilde ve tövbe isteği ile kendisine yaklaşan herkese yönelmektedirler: Kalabalıklara, temiz sayılmayan bazı işleri yapanlara, askerlere bile! Bu öğütler, eğer yaşanmış olsalar, engelleri kaldırıp gelecek olan Rab’be hizmet etmek ve O’nu izlemek için yüreği hür kılmaktadırlar.

Yahya İsa’yı sevinçle göstermektedir: “Benden daha güçlü olan biri geliyor”. İsa, güçlüdür, herkesten daha güçlüdür: O’nun önünde peygamber ve O’nun önünden gelecek kişi olan Yahya da en büyük alçakgönüllülükle eğilmektedir. İsa gücünü bizi vaftiz etmek için, yani bizi Kutsal Ruh’a, daha doğrusu Kutsal Ruh’un arındıran, ısıtan ve aydınlatan ateşine daldırmak için kullanacaktır. 

İsa’nın sözleri, yeryüzündeki fakirler için sevgi dolu sözleri, ebedi ve dayanıklı her yargının temeli olacaktır. Gerçekten de buğdayı çöpten, yani Allah’a layık olanı olmayandan ayıran İsa’dır. İnsanların yargıları gerçekten önemli değildir; insani adalet, onun haksızlıkları, gecikmeleri, geçicilikleri ile birlikte, ona güvenenleri hayal kırıklarına uğratmaya devam etmektedir.

Kim bu kadar ilahi bir insanı beklemeye hazırlanmıyor?

Biz O’nunla karşılaşma arzumuzu artıralım, bunu sadece O’ndan faydalanmak için değil, kendimizi O’nun emrine koymak için yapalım. Bu şekilde sevincimiz artacaktır, çünkü yaşamımız dünyanın en değerli şeylerini aşan bir değer ve anlam kazanacaktır. Allah’ın gerçek hizmetkarları olacağız!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Lekesiz Meryem Bayramı 

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma Yar 3,9-15.20 Mezmur 97/98

İkinci Okuma Ef 1,3-6.11-12 İncil Lk 1,26-38

İnsanın hayatını çok ağır bir şekilde değiştiren ilk günahın anlatımı, Allah’ın bir çağrısıyla devam etmektedir. Allah insanı çağırıyor, sesini dinletiyor, kendi varlığını onun yanında gerekli olduğunu hissetmesini sağlıyor. Kendisinin Allah tarafından aranması insanın hoşuna gitmiyor: O’nunla birliği bozduğunun farkında ve bunu tekrar kurmamak daha kolayına geliyor. Fakat Allah, Baba gibi olan sevgisi sayesinde, insanın bu şekilde davranmasıyla mahvolma yolunda olduğunu biliyor: En yakınlarıyla bile birlik içerisinde olmayı beceremeyecek, içerisinde barışı bulamayacak ve onu çevreleyen yaratığın hiçbir şeyinden haz alamayacaktır. Bu günahkar durumunda insan sadece kendisini veya başkalarını yok etmeyi becerecektir. Maalesef bu hepimizin yaşamış olduğu ve halen gözümüzün önünde olan tecrübedir. 

Allah’a ciddi bir şekilde itaatsizlik eden bir genç, birlik içerisinde yaşanılan yerlerden kaçınır. Onun gözlerinin içine saf bir bakışla bakabilecek kişilerden kaçar. Geceyi, karanlığı ve siyah gözlükleri tercih eder.

İnsanlık bu karanlık durumu yaşıyor, insanlar yalan veya yalnızlık, eğlence veya daimi kahkahalar içerisinde saklanmak istiyor. Artık sadece Adem değil, yeryüzündeki tüm Ademler birlikten gelen sevinci ve ahengi tanımıyor. 

Allah buna nasıl el atabilir? Allah insanı saklandığı birçok yerden nasıl tekrar çağırabilir?

Full title: The Virgin in PrayerArtist: SassoferratoDate made: 1640-50Source: http://www.nationalgalleryimages.co.uk/Contact: picture.library@nationalgallery.co.ukCopyright © The National Gallery, London

İşte nihayet Allah’ın müdahalesi! Bir melek hor görülen bir bölgenin en az bilinen bir köyündeki bir bakireye bir söz getiriyor. Meleğin güç, insani direnmeleri yenebilecek bir güç gösteren bir adı var: Cebrail. Köyün de merak uyandıran bir adı var: Nasıra; çiçek kadar güzel, bir filizin, bir yeniliğin çıkmasını hatırlatan bir ad. Bakire kızın nişanlısının adı da anlamlı: Yusuf. Yusuf, Yakup’un en çok sevdiği oğlunun adıydı; Allah o oğlu diğer kardeşlerinin yolunu açması için önden Mısır’a yollamıştı. Yusuf’un adının anlamı da “Allah eklesin” dir. Gerçekten de Allah günahı sebebiyle yaşayamayacak durumda olan insana bir yaşam daha ekliyor. Bakire’nin adı o kadar güzel ki bizim kelimelerimizle tercüme edilemez, çok zengin ve değişik anlamlı bir isimdir: Meryem! Meleğin getirdiği Sözün alıcısı işte Meryem adındaki bu bakire kız. 

Bu Söz yeni değil. Bu Söz, Allah’ın tüm İsrail halkına, kurtarıcıyı yollayacağına dair verdiği Sözdür. Meryem sevinmeye, ilahiyi söylemeye ve coşmaya çağrılıyor. O, bu müjdelenen sevinç sebebiyle tüm yaşamını, tam bir sevgiyle, sınır tanımadan sunmaya çağrıldığı anlamını taşıdığını biliyor. 

Meryem cevabını vermeden önce biraz düşünüyor, bu eksik imandan dolayı değil, sadece alçakgönüllülükten. Yeruşalim’den bu kadar uzakta olan bir kız, Allah tarafından bu kadar büyük bir görev için seçilmiş olabilir mi?

Allah birini seçerken insanların beklentisine veya inançlarına mı bağlı olur? Allah daha önceden de Meryem’in kısır bir yakın akrabasına bir oğul bağışlayarak duasını kabul etmişti, böylece merhametini göstermişti. Allah kimsenin tavsiyesini istemiyor, özellikle de kendini büyük ve önemli olarak sayanlardan. Allah kimi isterse onu seçer ve hazırlar. Planlarını gerçekleştirmek için seçtiği kişiler ne kadar küçük ise o kadar çok Allah’ın büyüklüğü ve iyiliği belirir. Allah Meryem’i önceden seçti ve onu lütfu ile zenginleştirdi. Meryem’de Allah’ın isteğine sadece “evet” var. Yüreğinde tek bir “hayır”a bile yer yok.

Bugün Meryem’in “evet”i için ve yüreğinde herhangi bir “hayır” olmayışına seviniyoruz: Bu, lekesiz doğmuş denilen saf hayattır! Biz Allah’ın yaptıklarına, insanlığı daima baştan sevmeye hazır oluşuna seviniyoruz! Meryem bu sevginin meyvesi ve işaretidir. Meryem, günahı sebebiyle korku içerisinde olan ve saklanan insana yaklaşmak isteyen Peder Allah’ın sesidir. 

Meryem’e bakarsan, seni seven Allah’ı görürsün! Meryem’i görüyorsun ve seni arayan, seni karşılamaktan mutlu olan ve senin varlığının Peder’in hoşuna gittiğini söyleyen, güven verici Sesi duyarsın. O senin günahından ötürü incinmiş değil. Günahın yaşamını bozdu ve şimdi O seni iyileştirmek istiyor. Meryem’in Kilise’deki varlığı, merhamet ve yenilik müjdesidir.

Meryem’in adını kabul et, onun bakışı ile karşılaşıp onu kabul et: Huzuru bulacaksın, yaşamının yönünü değiştirmek için, konuşan Allah’ın sesini ve senin yanında yürüyen Oğlunu kabul etmek için kuvvet kazanacaksın. Böylece seni kolları açık ve gülümseme ile bekleyen Baba’ya yönelmiş olacaksın.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

NOEL’E HAZIRLIK DEVRESİ 1. Pazar C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma Yer. 33,14-16 Mezmur 24/25

İkinci Okuma 1 Sel. 3,12.13-4,2 İncil Lk. 21,25-28.34-36

Yeni litürjik yıla yani Kilise’nin takvimine başlıyoruz: Bir yıl içerisinde Allah’ın Oğlu İsa’nın gelişinden başlayarak, tüm yaşamını ve yaptıklarını, biz günahkarlar için kendini Peder’e sunmasını, anıyoruz. 

Bu anıları yaşarken Allah’ın Sözü bize eşlik etmektedir ve bizi isteklendirmektedir. Böylece tövbe yürüyüşümüzde yani Peder’e bütün yürekle, bütün akılla, bütün güçlerle yapılan dönüşümüz, ilerlemektedir. Bu yürüyüşümüz hiçbir zaman sona ermemektedir, tersine biz ilerledikçe O’ndan uzaklığımız daha da belli olmaktadır. Fakat Allah’a ulaşmayı gerçekleştiren biz değiliz, bizi karşılamaya gelmek isteyen O’dur ve O, Oğul İsa aracılığıyla bizi karşılamaktadır: Bu, büyük tesellimizdir! İşte, bugün peygamber Yeremya’nın bize hatırlattığı budur. Allah söz verdi ve verdiği sözü tutmaktadır. O bizi kurtaracağına söz verdi ve bunun için “adalet filizini” yollamaktadır. Bu “adalet filizi” hiçbir insanın görmediği ve tecrübe etmediği bir iyilikle yeryüzünü dolduracaktır. Biz bu filizin hangi adı taşıyacağını şimdiden biliyoruz, bunun için O’nun gelişini yeniden beklemeye başlıyoruz. O filizyeşerdi bile, ama filiz vermeye devam etmektedir, çünkü bizler egoizm dolu eski yaşam tarzımıza, yani Baba’mızın sevgisinden ve sevincinden bizi uzakta tutan günahları doğuran o yaşama, dönmeye devam ediyoruz.

Bize acı çektiren egoist yaşam tarzına değer vermeye alıştık. Sanki bununla mutlu oluyoruz ve bu yaşam tarzını bırakmak istemiyoruz. Bizi başkalarına karşı bencil kılan, toplumsal yaşamımıza heves ve sevinç verecek olan birliği engelleyen şey; tam da bu kendi içimize kapanmamızdır. 

Jesse Tree from Notre-Dame de Reims

Allah’ın bize söz verdiği adalet filizini kabul etmek için alışık olduğumuz yaşam tarzını ve olma şeklimizi bırakmamız, onu inkar etmemiz gerekir. Bu bizi korkutabilir, sanki dünya üzerimize düşecek gibidir, sanki güneş ve ay, yani alışık olduğumuz o şeyler yok olmuş gibidir. 

İsa, öğrencilerine konuşarak bu durumu çok iyi ve enerji ile anlattı ve şimdi bize şunu güçle tembihlemektedir: “Her an uyanık kalın ve hazır olun”! Mutluluğu istiyor muyuz? Bizim için ve etrafımızdaki insanlar için yeni bir yaşam istiyor muyuz? Bu, kendi uğraşımız sayesinde değil, çünkü İnsanoğlu’nun bulut içinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler. Sevincin ve her gerçek barışın kaynağı O’dur. O zaman her gün bekleyip duamızda ısrarla Kurtarıcı’yı, Allah’ın kurtuluşunu (= İsa’yı) isteyerek bize söz verilen “kurtuluş” arzusunu besleyeceğiz.

Aziz Pavlus Rab’den ateşli duası ile dilemekte, aynı zamanda da bizi tembihlemektedir: Kardeşler ile ilgilenin öyle ki “Birbirinize ve bütün insanlara olan sevginizi, bizim size olan sevgimiz ölçüsünde çoğaltıp artırsın!”. İsa’nın emri de budur: “Birbirinizi sevin”. Uyanık olacağız ki kutsallıkta kusursuz olmanız için yüreklerinizi pekiştirsin”. Bu uyanık kalmanın, dünyanın yüzünü değiştirmeye gelen adalet filizini bekleyip karşılamanın yoludur.

Bu duygularla, yani İsa’nın varlığını güçle arzulayarak ve, O’nu beklerken, kardeşlerimizi yenilenmiş bir sevgiyle severek, Noel Bayramına Hazırlanış Devresine başlayalım!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it