Mesih İsa Evrenin Kralı Bayramı Olağan devre – 34. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

26/11/2023 – OLAĞAN DEVRE – 34.Pazar Günü – A

MESİH İSA EVRENİN KRALI BAYRAMI

1.Okuma Hez 34,11-12.15-17 Mezmur 22 2.Okuma 1Kor 15,20-26.28 İncil Mt 25,31-46

Bugün Kilise takvimini Rab’bimiz İsa’nın krallığı bayramı ile tamamlıyoruz. Matta İncil’inin metinsel hikayesinde İsa kendisi için “kral” unvanını kullanmaktadır. O, “İnsan Oğlu”; “görkemli tahtına oturacaktır”. Gerçekten de yargısını bildirmek için ağzını açtığında adı “kral” olacak!

Christ divides the sheep from the kids / Cristo divide le pecore dai capretti (Unknown, 6th century mosiac in Basilica of Saint Apollinare Nuovo, Italy)
Christ divides the sheep from the kids / Cristo divide le pecore dai capretti (Unknown, 6th century mosaic in Basilica of Saint Apollinare Nuovo, Italy)

O, tüm milletlerin O’nun önünde toplanmaları gerekecek olan kraldır ve O, kral olarak, herkes için yargısını bildirecektir. Kim beraat ettirilecektir? Kim mahkum olacaktır? Bu noktada kral bir çobana benzetilmektedir, kuzuları keçilerden ayırarak sürüsünü toplayan bir çoban! Çoban figürü, Eski Ahit’teki peygamberlerden alınmadır, özellikle de bugün metnini okuduğumuz Hezekyel peygamberden. Bu metinde çobanın dağılan kuzuları topladığını ve onlara baktığını, gıdasız kalmamaları için onları beslediğini ve hasta olanların tedavi edilmesini sağladığını okuyoruz. Bu metin, çobanın kendisinin “Koyunla koyun arasında yargıyı ben vereceğim” garantilemesiyle sona eriyor.

Bu söz güven verir, çünkü çoban koyunlarını seviyor, bu sebepten yargılaması elbette onların faydasına olacaktır. İsa, hikayeyi iyiliğinin ve adaletinin bir örneğini vererek devam ediyor. Milletlerin arasında O’nu sevmiş olan herkes, bilmeden de olsa, kutsanmış olarak çağrılır ve kraliyet mirasını alacaktır! Onlar, insanlara acıyıp durumları ve ihtiyaçları ile ilgilenen insanlardır. “En küçük kardeşlerimden biri için ne yapmamışsanız, onu benim için de yapmamış oldunuz”: İsa Kendini en küçük, en muhtaç kardeşleriyle bir tutmakta.

En küçük kardeşlerim” kimlerdir? Bu cümle geniş veya dar anlamda anlaşılabilir: İsa O’na iman edenleri düşünebilir, yani imanları yüzünden zülüm gördükleri için acı çeken Hristiyanları, ama her hangi bir sebep için acı çeken insanları da düşünüyor olabilir. Bu metni okuyan azizler genelde bu son anlamı çıkartılar; böyle anlamak bizlere de kolay gelir, hele İsa’nın diğer öğretilerini de göz önünde tutarsak, yani İsa’nın, tüm insanları, günahkar, putperest, düşman, tanıdığı veya tanımadığı herkesi sevdiğini düşünürsek.

Rab’bin bu hikayesi iman ve sevgi arasında ahenk kurar ve onları birleştirir: O’na iman etmek daima aktif ve faydalı bir sevgiyi doğurur, aynı biçimde her insana gösterilen sevgi, gösteren kişi İsa’yı tanımasa bile, imanın hakkını eşitler.

Bu hikaye aynı zamanda ufkumuzu geleceğe, ölümden sonrasına açar. Ölüm boşluk yaratmaz: Ölümden sonra yargı vardır, bunu bilmeyen ve bilmezlikten gelmek isteyen için de öyledir. Yargı, Baba’nın herkes için ölmeye ve dirilmeye yolladığı Oğul’a, yani ancak ve ancak İsa’ya aittir.

Aziz Pavlus bunu bugün de tekrar ediyor:“Herkes Mesih’te yaşama kavuşacak”ve de “Bütün düşmanlarını O’nun ayakları altına serinceye dek O’nun egemenlik sürmesi gerekir”. O halde bakışlarımız daima Rab’be, dikkatimiz Sözü’ne, arzularımız yüreğine çevrilecektir öyle ki İsa gerçekten kral olacaktır, evrenin kralı olmaktan önce, irademizin, eylemlerimizin, Allah’ın evlatları ile her ilişkimizin kralı olacaktır!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 33. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

19/11/2023 – OLAĞAN DEVRE – 33. Pazar Günü – A

1.Okuma Özd 31,10-13.19-20.30-31 Mezmur 127 2.Okuma 1Sel 5,1-6 İncil Mt. 25,14-30

Yaşamımız nasıl sona erecek merak etmemiz doğrudur! Bugün dinlediğimiz Söz, işte bundan bahsetmek, zamanımızı uygun harcamamıza yardım etmek de ister.

Allah yaşamımızın nasıl sona ereceğini söylememekte! Ama mümkün olan iki yolu ve bunların götüreceği varış noktasını bize belirtmektedir. Sonra da biz seçimimizi yapacağız. Bu dünyada Allah’ın bize bahşettikleriyle yaşıyoruz: Zaman, maddi şeyler, fiziksel ve entelektüel özellikler, ruhani kabiliyetler…

Parable of talents (A Woodcut from Historiae celebriores Veteris Testamenti Iconibus representatae, Unknown Artist - 1712)
Parable of talents (A Woodcut from Historiae celebriores Veteris Testamenti Iconibus representatae, Unknown Artist – 1712)

Biz bu dünyada sadece bir şeyler almak için yaratılmadık, ama vermek, başkalarına yaşamımızı armağan etmek için buradayız. İsa bize bunları uzun bir hikaye ile anlatmaktadır. Zengin bir adam, mutlaka döneceği uzun bir yolculuğa çıkmaktadır. Zenginliklerini hizmetkarlarına emanet eder, her birine kapasitesine göre dağıtır. Bu hizmetkarlar yokluğu sırasında ne yapacaklardır?

İsa’nın kendisinden bahsettiğini anlamak zor değil. Bu dünyada ayrılan ve sonra şanla tekrar dönen, O’dur. Giderken, elindeki büyük zenginlikleri, hizmetkarlarına verir. Bunlar Onun yokluğunda neler yapacaklardır? Biz her şeyden önce Rab İsa’nın hizmetkarlarına yani öğrencilerine, emanet ettiği zenginliklerin neler olduklarını kendimize soralım. Onun ne parası ne de mülkü var. İsa’nın emanet ettiği zenginlikler tüm insanlara doğru büyük bir sevgidir, Baba’ya derin ve sadık iman, Zakay gibi Kendisini kabul eden herkesi, haydut gibi Kendisini çağıran herkesi affetme arzusu. Ayrıca O’nun yaşamı değiştirebilen dua etme ve tapma kabiliyeti var ve özellikle de Allah’ın Sözü ve Kutsal Ruh O’nundur!

O’nun öğrencileri yanlarında Rab’bi görmedikleri bu uzun sürede ne yapacaklardır?

İsa onlara yardım etmeye çalışmaktadır, ayrıldığında Kendisini unutmasınlar ve Kendisini görmediklerinde de sadık kalsınlar diye.

Tüm zamanını ve gücünü Rab’bi bekleyerek geçirecek öğrenci olacaktır. Bu; imanın, duanın, sevme kabiliyetinin ve aldığı Ruh ve Sözün, İsa’ya şan ve sevinç veren meyve getirmelerine çalışacaktır. Ama maalesef O’nu unutanlar da olacak, aldıkları imanı, duayı, hatta Ruh’u ve Söz’ü bile saklayacaklardır. Bunlar kendi egoizmlerini tatmin ederek, yani kendileri için yaşayacaklar.

Elbette İsa şanla dolu tekrar geldiğinde birileri ve diğerleri arasında fark olacaktır, çünkü bu fark şimdiden vardır: Gerçekten de sadık imanlının etrafında, dua, iman, sevgi, sosyal ortamını değiştiren birlik yaşamı olacak; egoist öğrencinin etrafında ise boşluk, karanlık, soğuk olacaktır.

İsa’nın hikayesini okurken birçoğumuz İsa’nın anlattığı talantların maddi zenginlikler olduklarını düşünüyorlar veya zeka, irade gücü, ellerimizin arasına geçeni yönetme kabiliyeti: Bu hatalı değildir, çünkü Allah’ın bu armağanları da O’na şan vermelidirler, her insana olan büyük sevgisinin işaretleri olmalıdırlar, özellikle de küçük, fakir, korumasız ve muhtaç olanlara. İlk okumada hikayeyi bu şekilde de anlayabiliriz: Güçlü, hayranlık uyandıran ve gerçekten güzel kadın; kendini hep işine veren, sadece ailesini değil, düşkünü ve fakiri düşünen kadındır. Çok zengin olmuş bir kişinin talantlarını çoğaltmış olduğunu düşünmek ise çok hatalıdır! Kim fakirle ilgilenmiyorsa Allah’ın arzularına göre yaşamıyor! Her durumda, her imanlı kişinin ve İsa’nın öğrencisinin yüreğinde Rab’binin sevgi arzusuna hizmet etme kararı olması lazım.

Rab herkes için gelecektir ve herkesin kendisini bekleyip beklemediğini, sevip sevmediğini, kendisinin verdiği ruhani armağanların meyve verip vermediğini soracaktır. Bunun için havari bize şöyle söylemektedir: Rab’bin günü, gece hırsız nasıl gelirse öyle gelecektir”. Ve şöyle sona ermektedir: ”Öyleyse başkaları gibi uyumayalım, ayık ve uyanık olalım”. Geçici şeylerle değil, ebediyete kadar, yani Baba’nın yüreğinde kalacak olanlarla ilgileneceğiz.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 32. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

12/11/2023 – OLAĞAN DEVRE – 32. Pazar Günü – A

1.Okuma 1Kr. 8,22-23.27-30 Mezmur 94 2.Okuma 1Pet. 2,4-9 İncil  Yu. 4, 9-24

Aziz Pavlus imanlıları teselli ediyor: Onlar, Rab’bin kısa müddet sonra döneceğini düşünmelerinden dolayı ölen imanlıların İsa’nın şanlı gününde bulunamayacaklarını zannediyorlardı! Havari, Rab’bin kimseyi ayırt etmeyeceğini açıklıyor: Geleceği zaman imanlı ölüleri de çağıracaktır!

Peter von Cornelius (1783–1867), The Parable of Wise and Foolish Virgins
Peter von Cornelius (1783–1867), The Parable of Wise and Foolish Virgins

Rab bizim ve ölülerin mevcudiyetinden aynı derecede sevinç duymakta. Bizler Allah’ın her şeye kadir sevgisini anlayacak kabiliyette değiliz. Bu sebepten dirilişi anlamakta zorlanıyoruz. Rab bizleri Kendisi ile birlikte istiyor!

Rab, hikayesinde anlattığı gibi, bizleri tedbirli ve hikmetli genç kızlar gibi yanında istiyor. On genç kızın hepsi büyük sevinçle düğüne eşlik etmeleri gereken güveyin gelmekte olduğunu bilmekteler. Onun gündüz gelebileceği gibi gecenin ortasında da gelebileceğini biliyorlar. O’na hakikaten güzel bir karşılama yapmak isteyen kızlar kendilerini hazır bulunduruyorlar ve kandilleri için yedek yağ da bulunduruyorlar. Başkaları ise yedek yağ almayı düşünmediler: Bu ne demektir? Bu, güveye olan sevgilerinin var olmadığını veya sahte olduğunu göstermektedir. Çağrı geldiğinde, tedbirli ve hikmetli kızların sevgisi, tembel ve sahte kızlara yardımcı olamaz. Tembel ve sahte olanlar böyle tanınır ve bulundukları yerde kalırlar, ışıksız, ısısız, sevgi sevinci olmayan yerlerinde kalırlar!

İsa’nın bizlere bu hikayeyi anlatmasının sebebi; O’nun bizleri uyanık olmaya, Kendisi ile karşılaşmaya hazır olmamıza, Kendi hoşuna gitmemize yardımcı olmak istemesidir.

O bize karşı veya arzularımıza karşı herhangi bir şey yapamaz ve de bir şey yapmak istemez. Biz kurtarılmak istemiyorsak, O bizi kurtaramaz. Kurtuluşumuz, bize doğru gelen Kurtarıcıyı, İsa’yı kabul etmektir, O ki Kendini herkese sunmaktadır ve herkesin sevgisini kabul ederek herkesin tam ve ebedi sevince katılmasını sağlamaktadır. İsa kendisi bize: “Sizi tanımıyorum” demeye mecbur olmaktan acı çekecektir.

Fakat akılsız kızlara bunu söylemeye mecburdur: “Sizi tanımıyorum”, yani siz hayatıma katılmamakta, Egemenliğim ile sevgimin ve hikmetimin yayılmasına ilgi göstermemektesiniz. “Sizi tanımıyorum”! Ve de hiç bir şeyi yapamıyorum: Mademki sadece kendi menfaatiniz için gelmektesiniz size, ”Benimle cennette olacaksın” diye söyleyemiyorum. Cennette de memnun olmayacaksınız çünkü yüreğinizde karşılıksız sevginin eksikliği var, benimle olan birlikten de yoksunsunuz. Eğer bizler O’nu reddedersek, bize bu cevaptan başka bir cevap veremeyecektir. O bizleri O’nun gelişi için arzulu görürse, kapıyı büyük bir arzuyla açar.

Gerçek hikmet budur: O’nu sevgiyle aramak, sabah erkenden, ısrar ve devamlılıkla O’nu aramak, ilk okumada okuduğumuz gibi. İsa, Kendisini arayanlara kendini gösterir. O’nu aramayanlar ise yüreklerinde boşlukla ve bakışlarında kederle kalırlar, çünkü yaşamlarına ve ölümlerine bile anlam veremezler. 

Bu sebepten şöyle tekrar edeceğiz: Ey Rab’bim, ruhum sana susamış! Senin sevgin yaşamdan iyidir bu yüzden dudaklarım seni yüceltir.

Bu duayı tekrar ederken bizleri yanına isteyen İsa’nın hoşuna gittiği şekilde yaşamaya çalışacağız, O ki bizleri sevinç ve huzura kavuşturacak güveydir!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 31. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

05/11/2002 OLAĞAN DEVRE – 31- PAZAR – A YILI

1. Okuma Malaki 1,14 – 2,8. 8-10 Mez 131 (130) 2. Okuma 1.Selanik. 2,7-9. 13 İncil Mt.23,1-12

“Eğer beni dinlemezseniz ve adımı tüm yüreğinizle yüceltmezseniz…”. Kimileri bu sözlerin Allah’a layık olmadıklarını düşünebilir, çünkü bu sözleri böbürlenen ve tehdit edici bir kişinin sözleri gibi görür. Fakat “Allah’ın adını yüceltmek” ne demektir?

Gaddo Gaddi (c.1239–c.1312), Malachia
Gaddo Gaddi (c.1239–c.1312), Malachia

Kutsal Kitabı tanıyan, Allah’ın, Kendisine itaat eden insan tarafından yüceltildiğini bilmektedir. Fakirleri severek, dürüstlük, sevgi ve uyum ile davranarak, insanlar için çok büyük bir saygı isteyen Emirlerini uygulayarak, O’na itaat edilir! Allah’ın adını yüceltmek, kendi hayatı aracılığıyla, kendi ailesinin hayatı aracılığıyla, toplum hayatı aracılığıyla, Allah’ın sevgi ve merhamet olduğunu, birliği, paylaşmayı ve işbirliğini istediğini, insanın dostu olduğunu göstermektir! Bu gerçekleri yaşamayan, kendini Allah’ın halkına ait sanmamalı, böyle bir kişi kendini Allah’ın halkının üyesi olarak tanıtamaz: Çünkü Allah hakkında yalancı bir tanıklık vermiş olur; O’nu adaletsiz, şiddetli, egoist olarak tanıtmış olurdu.

Eğer bütün insanları yaratan Tek Allah tarafından yaratıldığımızı biliyorsak, neden “birbirimize hainlik ediyoruz?”“Eğer beni dinlemezseniz ve adımı tüm yüreğinizle yüceltmezseniz üzerinize lanet gönderirim”: Bu ciddi ve etkili sözlerle Rab komşusunu sevme buyruğunu önemsemeyenin durumunun ağırlığını anlatmak ister. Hiç kimse böyle bir vaadi duyduktan sonra kendi hatasında kalmak istemeyecektir!

Allah, Peygamber Malaki aracılığıyla ilettiği uyarıyı, ilk önce halkın sorumluları olan din adamlarına yöneltir. Onların hayatına, onlarda Allah’ın hoşuna giden davranışın somut bir örneğini arayan fakirler tarafından çok dikkatle bakılmaktadır.

Bugünkü İncil’de İsa, peygamberin uyarılarına devam ederek halka, Allah’ın emirlerini öğretme görevinde bulunanların kötü davranışlarına karşı tetikte olmayı tavsiye eder. O’nun zamanında bunlar, din bilginleri ve Ferisilerdi. Sözlerle iyi öğretiyor, ama davranışlarıyla bambaşka yaşıyorlardı! Bu yüzden İsa: “Size tüm söylediklerini yapın ve yerine getirin, ama yaptıklarını yapmayın” diyordu.

Günümüzdeki aklımıza hemen Episkoposlar ve rahipler gelir. Allah’ın yolunu öğreten onlardır ve insan olduklarından dolayı bazen iyi birer örnek olmayabilir, İncil’e göre yaşamayabilirler. Gerçek şu ki: Onlar da insan ve insan olarak, zayıflar, güçsüzler ve Şeytan tarafından günaha teşvik edilirler. Bunun için aralarından bazılarının hayatlarında itaatsizlik, zayıflık görürsen veya öğrettikleri ile yaşadıkları arasında tutarsızlık bulursan şaşırmayacaksın.

Fakat İsa’nın sözü sana hitap etmektedir: Sana İncil’i ilan eden rahip henüz buna göre yaşamaya yeterli olmasa da, sen İncil’e göre yaşayacaksın. Rahibin sözlerinde ilahi otorite vardır. Sen Allah’ın kutsal sözlerine uygun yaşayacaksın, o zaman sen kendini bir ışık, başkalarına yaşamın gerçek kaynağına doğru eşlik eden bir yıldız olacaksın!

İsa öğrencilerine alçakgönüllülüğün yolunu öğretiyor, çünkü insanı Allah’ın yüreğinde sağlamca tutan tek yol budur. Diğerlerinden kendini daha üstü görme. Ünlü unvanları isteme, büyüklük taslama yolunda yürüme. İsa, sana ilahi ve ebedi hayatı iletmiş ya da şimdi de ileten insanı “peder” diye çağırmanı engellemez; O sana bir unvan aracılığıyla kendini yüceltmemeyi önerir. Ben her zaman vaftiz ismim ile çağrılmak isterdim, fakat eğer biri beni “peder” diye çağırırsa, bunda ona engel koymam, çünkü bu ona itaat ve alçakgönüllülüğün yolunda yürümek için faydalı olabilir.

Bugün İsa’nın sözleri Aziz Pavlus’un örneği ile aydınlanır. Pavlus Selanikliler arasındaki çalışmasını hatırlatarak, onlara sevgi ve şefkat ile yazar. Onlara Allah’ın Müjdesini duyurarak onları sevdi, aralarında uğraş verip yoruldu, “çocuklarını bağrına basan bir anne gibi” onlara şefkatle davrandı, onlara Hristiyan hayatının örneği oldu.

Aziz Pavlus’un sözleri, İncil’e uygun olan hayatları sayesinde iyi bir örnek olan birçok rahip ve episkoposlar tarafından tekrarlanabilirler! Hem eskiden hem de günümüzde İsa’nın Sözlerini önemseyen, ciddiye alan çobanlar çoktur! Aynı zamanda, Selanikli Hristiyanların yaptıkları gibi, çobanlardan duydukları sözleri, “insan sözü olarak değil, Allah’ın sözü olarak” kabul eden Hristiyanlar da çoktur! Peder’in hikmetini yaşayan ve O’na şan veren Allah’ın Kilisesi, güzeldir!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Tüm Azizlerin Bayramı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

01/11/2023 – TÜM AZİZLERİN BAYRAMI

Birinci okuma Ap 7,2-4.9-14 Mezmur 23 İkinci okuma 1Gv 3,1-3 İncil Mt 5,1-12

Tüm Azizler Bayramında, Matta İncil’inden İsa’nın, öğrencilerine ve kalabalığa kendini tanıttığı sözleri okuyoruz. İsa, dağa çıkıyor ve ardından herkes onu takip ediyor. Yahudi olsaydık bunun büyük ve belirtici bir olay olduğunu hemen anlardık. Dağa çıkmak; Musa’nın, Allah ile konuşmak için çağrıldığında, yaptığı şeydir. Musa dağa tek başına çıkabildi, tüm halk ise aşağıda beklemeliydi. İsa ise beraberinde herkesi alarak dağa çıkıyor: O’nunla birlikte tüm insanlar Allah ile karşılaşabilir ve O’nun sözlerini duyabilir. Ve O, dağda oturarak konuşuyor, yani O’nda Rab otoritesi var: İsa’nın sözleri, Allah’ın insanlara yöneltmek istediği mesajdır.

İsa’nın karşısında yalnız günahkarlar, Vaftizci Yahya tarafından tövbe etmeye çağrılmış günahkarlar durmaktadırlar. İsa günahkarlara konuşuyor fakat azarlama sözlerini kullanmamaktadır. Onları sadece tatlılık ve merhametle sevmek ister gibidir. Onlara kendi günahlarına bakmalarını söylemiyor; yaşamlarına da o ana kadar yaptıkları gibi devam etmelerini de söylemiyor. O, arzularını değiştirecek şekilde konuşuyor, onlara yeni varış noktaları sunuyor, bu dünyanın gözüktüğünün ötesinde başka türlü olabileceği konusunda onları bilinçli kılıyor.

O’nu dinledikten sonra öğrencileri ve kalabalık; yeni bir şekilde nefes almaya başlıyor, yaşamlarına yeni bir anlam veriyor, acılarından fayda görüyor, adalet ve kardeşlik arzularının gerçekleşebileceği ümidine kapılıyor, hayal ettikleri dünyanın mümkün olabileceğine inanmaya başlıyorlar, çünkü bunu Allah’ın Kendisi istemektedir.

İsa’nın cümleleri Kutsal Kitab’ın en güzel cümleleri gibi başlamaktadırlar:

Ne mutlu adalete uyanlara (Mez 106).

Ne mutlu O’nu özlemle bekleyenlere (Yeşaya 30,18).

Ne mutlu sabırla bekleyene (Dan 12,12).

Ne mutlu bilgelik konusunda düşünceye dalan kişiye (Şirak 14,20)!

Ne mutlu beni dinleyenler, her gün kapımı gözleyen, kapımın eşiğinden ayrılmayan kişiye (Özd 8,34)!

Ne mutlu Rab’den korkana, O’nun yolunda yürüyene (Mez 128)!

Ne mutlu sana güvenen insana (Mez 84).

Ne mutlu yoksulu düşünene (Mez 41).

Bu şekilde İsa yeni bir şey başlatmak istemediğini gösteriyor, sadece Allah’ın dinleyici ve işbirlikçi bulabilirse, her zaman gerçekleştirmek istediği şeyleri söylüyor. Şimdi İsa, Allah’ın istediği gibi yaşamak ne kadar güzel olduğunu göstermek istiyor! Onu dinleyen ve takip eden olacak mı? Kalabalığın içerisinde Allah’ın yaşamının yeniliğini, Allah ile ve Allah için yaşamayı kabul eden birileri olacak mı? Bu bir yeniliktir çünkü yaşamdan günaha götüren ve dolayısıyla acı veren her şey yok olmalı.

İşte İsa şöyle diyor: Ne mutlu ruhta fakir olanlara, yani ümitlerini zenginliklere bağlamayanlara; onlar zenginliğin daima aldatıcı olduğunu biliyor, bu yüzden onu arzulamıyorlar bile! Kendi ve başkalarının günahları için üzüntüde ağlayanlara, ne mutlu! Onlar kendi yaşamlarını ve üzüntülerini Allah’a teslim ederler, o zaman Allah kendisi onlarla ilgilenecek ve onları teselli edecek! Ne mutlu uysal olanlara, ne insanlardan ne de Allah’tan iddia ile bir şey beklememekteler: Yeryüzünde olan azla yetinmeyi biliyorlar.

İsa mutluluklara devam ediyor: Öç almayanları övüyor, çünkü onlar insanların kötülüğünü merhametle yenmektedirler. Sonra da, “Ne mutlu doğruluk uğruna eziyet çekenlere” diye ilan etmektedir. Bu mutluluk, Allah ve insanlar ile adaletli olmayı arzu edenler içindir: Allah mutlaka arzularını gerçekleştirecektir.

İsa günahkarları azarlamıyor, ama onları günah işlemeye götürmeyen şeyleri arzulamalarını sağlıyor, bu, onların bulunduğu zayıf ve zavallı durumdan kurtaracaktır.

İsa’yı şimdi dinleyen de günahkardır: Bizler günahkarız. İsa bizi azarlamıyor, ama arzulamamız gerekeni gösteriyor. Zenginlikleri, önemli yerleri, insani adaleti arzulamaya devam edersek, günahın etkisi altında olmaya devam edecektik. Göklerin hazinelerini arzulayarak ise, bizi kötülüğe sürükleyen döngüden çıkacağız ve Baba Allah’ın kutsamasının, İsa’ya itaatin, Ruh’un katsallığının etkisi altına gireceğiz.

Azizler İsa’yı dinlediler ve arzularını değiştirdiler! Böylece yaşamları Allah’ın Oğlu’nunkine uygun oldu! Biz onlara hayranlıkla bakıyoruz, onların tanıklıklarından ve sevgilerinden mutlu oluyoruz: Bugün onlardan öğrenebilme, onların örneğini takip edebilme ve başlattıkları işleri devam ettirebilme lütfunu Baba’dan diliyoruz.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 30. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

29/10/2023 – OLAĞAN DEVRE – 30. Pazar Günü – A

Birinci okuma Çıkış 22,20-26 Mezmur 17 İkinci okuma 1 Sel. 1,5-10 İncil Mt 22,34-40

İsa’ya yöneltilen soru, zor bir sorudur: «Öğretmenim, Kutsal Yasa’da en önemli buyruk hangisi?». Cevap vermek zordur, çünkü bütün emirler, Allah’ın emirleridir, bunun için onların hepsi önemlidir. Fakat İsa bu zorluğu aşıyor, çünkü O, emirlere değil, onları sunan Kişiye bakmaktadır. O, hikmetli sözleri sunan, onları sevgi ile sunan Baba’ya bakmaktadır.

James Tissot (1886-1894), Jesus speaks to the Pharisees - Gesù parla ai farisei
James Tissot (1886-1894), Jesus speaks to the Pharisees – Gesù parla ai farisei

Biz O’nu dinliyoruz çünkü O’na sevgisi için minnettarız ve bunun için O’nu seviyoruz. En güzel ve temel, hayatımızı da güzel kılan Söz şudur: Sevmek. O’nu ve O’nun bir anne gibi yüreğinde taşıdığı her insanı seviyoruz. Eğer bir anneyi seversen, bütün evlatlarını da seversin. Allah’ı ve O’nun bütün evlatlarını sevmek; hayatın temeli, bütün öğretilerin amacıdır. Öldürmüyorum, çünkü seviyorum; çalmıyorum, çünkü seviyorum, eşime sadakatsiz olmuyorum, çünkü seviyorum; yalan söylemiyorum, çünkü seviyorum. Eğer sevmezsem, kendime ve bencilliğimin bütün isteklerini tatmin etmeye izin veriyorum, fakat bu şekilde Allah’ın güzelliğini saklıyorum, O’nu kimseye tanıtmıyorum, ben de O’nu tanımıyorum.

Komşuları sevme emri insan kadar eskidir. Allah insanı yarattığı andan beri ona sevme kabiliyetini ve sevilme ihtiyacını verdi. Her insanda bu iki özellik vardır, onların sayesinde o, başkalarıyla birlik içerisinde yaşayabilir. Başkalarıyla birlik içerisinde yaşayanın yüreğinde sevinç vardır ve bunu etrafında kilerine saçar. Sevme kabiliyetini kullanamayan ve sevilmeyi kabul etmeyen, başkalarıyla olan birliği engeller, mutsuzluğa kapılır ve etrafında kilerini acı çektirir.

Maalesef egoizm ve gurur kolaylıkla yüreklere girer: Bu sebepten sevmede ve sevilmeyi kabul etmede zorlanırız, birçok kere de bunlardan kaçınırız. Bu; insanı mahveden, mutlu olmasını engelleyen günahtır.

Allah insanın kötülükten hür olmasını ister ve bu sebepten ona kendi ve başkasının günahının yükünden acı çekenleri sevmeyi ”emreder”. Fakat Allah zayıflığımızı da bilir. Bu sebepten O, sadık ve devamlı olarak, gücü ve sevme kabiliyeti ile, içimizde olmak ister. Kendisinin içimizde oturabilmesi için Kendisini sevmemizi, Kendisi ile birlik içinde kalmamızı ister ve bu yolu kolaylaştırmak için işte bize İsa’yı yolluyor! Ve de İsa bizlere yeni bir sevgiyi vermekte, her çeşit kibir veya egoizmden uzak bir sevgiyi: O, bu sevgiyi ilk önce bize göstermekte, Babasına ölüme kadar itaati ve Kendisini haça gerenleri affedecek kadar merhameti yaşayarak!

Allah’a gerçek sevgiyi ve insanlara gerçek sevgiyi, İsa’nın yaşadığını görebiliriz. Din bilginine verdiği cevapta İsa, o ana kadar yaşadığı ve sonuna kadar yaşayacağı sevgiyi anlatıyordu. Biz O’nu görüp O’ndan öğrenebilmek için bakışlarımızı İsa’ya çevirip O’na dikkatle bakmaya çalışacağız.

Aziz Pavlus da bunu yapmamızı öneriyor. Ayrıca Havari, İsa’dan başka onu da örnek almamıza davet ediyor. Çünkü o, Rab tarafından çağrıldığından beri O’nun öğretilerine uygun yaşadı, yorgunluğu hiç düşünmedi. Tüm Hristiyanların yaşamı da bir model olmakta, aynen mektup yazdığı Selanikliler gibi! Onlar tövbe ettiler ve putlardan uzaklaştılar, putların izin verdiği ve egoizmin tüm şekillerini kapsayan yaşam tarzını terk ettiler: Başkalarının ve ailenin yaşamını hor görme, cinsel ahlaksızlık, eşlerin sadakatsizliği, cimrilik, şiddet.

Putları terk ederek Hristiyanlar tek gerçek ve canlı Allah’a hizmet etmektedirler: Her insanı seven Allah’a, fakire ve öksüze merhamet eden, dulu koruyan, yabancıyı koruyan Allah’a!

Hristiyan bu dünyada yabancı gibi yaşar, çünkü göklerin vatandaşı olduğunu bilir, bu sebepten bu dünyadaki yabancılara iyilikle bakar ve onlara Baba’nın sevgisini göstermek ister. Hristiyan yabancılara sadece Allah’ın sevgisinin maddi birkaç işaretini vermekle yetinmez, ona Allah’ın kendisine verdiği kocaman armağanı da tanıtmak ister, “bizleri gelecek olan öfkeli yargıdan kurtaran” ve ebedi yaşama girmemizi hazırlayan İsa’yı tanıtmak ister!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 28. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

15/10/2023 – OLAĞAN DEVRE – 28. PAZAR GÜNÜ – A

Birinci okuma Yeş 25,6-10 Mezmur 22 İkinci okuma Fil 4,12-14.19-20 İncil Mt 22,1-14

İsa göklerin hükümranlığı hakkında başka bir benzetme de anlatıyor. Gerçekten bu çifte bir benzetme, kalabalıklara veya öğrencilere yönelik değildir. Onların buna ihtiyaçları yoktu.

Pieter Brueghel the Younger (1564–1638), The Wedding Feast
Pieter Brueghel the Younger (1564–1638), The Wedding Feast

Bu benzetme “prens rahiplere ve halkın yaşlılarına” yöneliktir, yani İsrail halkının sorumlularına. Mutlaka İsa’nın aklında ilk okuma metninde okuduğumuz Yeşaya’nın peygamberliği vardı. Allah herkese özel bir ziyafet sözü vermektedir, hatta her ulusa, dolayısıyla da paganlara, yani İsrail halkına ait olmayanlara da! Allah tüm insanları sever ve onlar için kurtuluşu, sevinç verecek, herkesin yaşamını dolduracak bir kurtuluşu ister. Kullanılan simge ziyafettir: Karnımız tok olan bizlere fazla bir şey dememekte, ama hiçbir şeyi olmayanlara veya her gün yiyeceği ekmeyi hesap eden için ne anlama geldiğini tahmin edelim!

Halkın başkanlarının ne ilgisi var? Birçok kere Allah’ın Sözünün halka ulaşmasını engellemiş olanlar onlardır, peygamberlerin Allah’a itaate ve fakirlere adaletli olmaya çağrılarını da ilgisizlikle ve zulümlerle susturmuş olanlar, onlardır. Onların İsa’nın halka konuşmasını ve halkın İsa’yı dinlemesini engelleyerek yaptıkları kötülüğü anlamaları gerekir.

İsa, Baba’nın yolladığı ve başkanlar tarafından hırpalanmış ya da öldürülmüş olan birçok peygamberlerden sonra son olarak yollanmış Oğul’dur: Ondan sonra Allah tarafından kimse gelmeyecektir. O, halk tarafından reddedilirse, ziyafete davet başkalarına yapılacak, sokaktaki “iyi ve kötüler” çağrılacak. Bu benzetme ile İsa kendi ölümünü önceden söylüyor, bunun sorumlusu da başkanlardır, ayrıca O’nu daha hiç tanımamış olanlar, hatta on emri bilmeyen, bunun için ”kötü” denen paganların da tövbe edeceklerini belirtiyor.

İsa başka bir öğreti daha vermek istiyor, bunu özellikle öğrencilerine, yani Kilise’ye bırakıyor. Allah’ın davetini kabul edenler ve Oğul’un düğün ziyafetine katılanlar, ”kötüler” dahil, yine de uyanık olmalıdırlar. Onlar düğün kıyafetini giymeye dikkat etmeliler.

Bu uyarı önemlidir, onun anlamı şudur: İsa’yı onun verebileceği sevinç ve heyecanlar için veya diğerleriyle kendini iyi hissetmenin zevki için ya da kendisini iyi bir insan sayabilmek için aramak, kolaydır. Bu şekilde yaşayan bir Hristiyan kendini göstermek ister, düğünü yani Kralın Oğlunun sevgisini her şeyin üzerinde tutmaz! Allah’ın davetinden gerçekten sevinebilen kişi; ancak ve ancak O’nun verdiği kıyafete bürünendir, ancak ve ancak İsa tarafından kurtulmayı kabul edendir.

Düğün kıyafeti giymeyi reddeden; kendi iyiliği sayesinde, kendi emirlere uyma kabiliyeti ve kendi erdemleri sayesinde düğüne katılmaya hakkı var olduğunu düşünendir.

Allah’ın davetinden ve O’nun sevgisinden faydalanabilmek için gerekli olan düğün kıyafeti; İsa’nın ölümüne girmeyi, O’nunla haçı taşımayı kabul eden alçakgönüllülüktür. Damadın sevgisini belirten bu düğün kıyafeti olmayan, İsa’nın ölümüne ve dirilişine katılmayı sağlayan vaftizi reddedendir, kendisini İsa’ya ait olarak tanıtmayandır: Bu kişi, Kilise’sine katılamaz, İsa ile ziyafete oturamaz, Ona ait olanlarla komünyonu, birliği paylaşamaz.

Düğün kıyafeti, hak edilmemiş bir armağandır. Onu giyen, minnettardır, kendisinin herkesin önünde teşekkür etmek mecbur olduğunu bilmektedir, çünkü kendisinde kendisinin aldığı ve hala almakta olduğu kıyafeti hak eden hiçbir şey olmamaktadır.

Düğün kıyafetini giyen kendini davet edenin sevgisinden mutludur ve onun başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Aziz Pavlus ile birlikte şunu söyleyebilirdi: İster tok ister aç olayım, ister bollukta ister ihtiyaçta olayım, her durumda ve her koşulda yaşamanın sırrını öğrendim. Beni güçlendirenin aracılığıyla her şeyi yapabilirim. Hristiyan’nın sevinci, yeryüzünün zenginlikleri değiller, bunların eksiği onun için üzüntü değildir çünkü kralın Oğlunun düğün şölenine katılmaktadır, Rab’bin haçına, sevgisinin doluluğuna katılmaktadır.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 27. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

08/10/2023 – O. D. – 27. Pazar Günü – A

Yeş. 5,1-7 Mez 79 Fil 4,6-9 Mt 21,33-43

İsa’nın benzetmesi ve Yeşaya’nın metni, ikisi de bir bağdan bahsetmektedir. Her iki metinde de bağ, sahibi tarafından sevgi ve özen ile yetiştirilmektedir.

Marten van Valckenborch (1535–1612), Parable of the wicked husbandmen
Marten van Valckenborch (1535–1612), Parable of the wicked husbandmen

Yeşaya’nın metninde bağa sahip olan ve yorularak ve devamlılıkla bakan “sevgilim”dir. İsa’nın benzetmesinde ise bağın sahibi çok hizmetkarları ve tek oğlu olan biridir.

Yeşaya’da bağ, sahibi o kadar hayal kırıklığına uğratır ki o üzerine yağmur yağmasın diye bulutlara bile emreder. Bundan bağın sahibinin, bulutlara tek emir verebilen olan Allah’ın Kendisi olduğunu anlıyoruz: O, bağı ekti, O onu yetiştirdi. O, bağ tarafından hayal kırıklığına uğratılmaktadır. Her şey çok açık: Bağ; Allah’ın gösterdiği özenlere ve bekleyişlere karşılık vermeyen İsrail halkıdır; halk Allah’a itaatkar bir sevgi ile hizmet etmemektedir.

Aynen İsa’nın benzetmesini de adım adım dinlerken, İsa’nın bahsettiği halkın Baba’ya sevgi ile cevap vermeyen halk olduğunu anlarız. Başkanlar halkı buna teşvik etmediler, öğretilerle, özellikle de örneklerle halka yardım etmediler. Yüzyıllar boyunca halkın din başkanları; peygamberlerin bildirdiği Allah’ın Söz’ünü bile ret ettiler, peygamberlere kötü davranarak Allah’ın Söz’ünü ret ettiler. Şimdi Oğlu, Baba’nın kendilerine yolladığı biricik Oğlu öldürmeye hazırlananlar tam da başkanlardır.

İsa bu şekilde kendi acı çekişini ve ölümünün anlamını bildirmekte, ama aynı zamanda bunların sonuçlarını da sezdirmektedir: Halkın rehberliği başkalarına teslim edilecek, Allah’ın halkının görevi “meyvelerini yetiştirecek başka bir halka verilecektir”.

İsa’nın zamanında gerçekleşenleri düşündükçe her şey çok açık. Ama bu sözün bugün de bildirildiğini düşününce bizim için onun ne anlam taşıyabileceğini düşünelim. Gerçekten de onda öyle bir uyarı var ki sakin oturamayız.

Tarih boyunca birçok kere Kilise’nin yaşamının “tatsız” olduğu yerlerde, yani Hristiyanların dünyevi ilgilere ve zevklere kapıldıkları yerlerde, Hristiyanların İsa’yı ve O’nun öğretilerini, bazen bilerekte, unuttukları yerlerde Hristiyanların mevcudiyeti, birbirlerine güvenebilen, yardımlaşabilen üyeleri olan toplumun iyiliği de yok oldu. Tüm Batı’daki toplum yavaş yavaş İncil’in tadını kaybetti ya da onu kaybetmektedir: Gerçekten de İsa’nın var olmasını inkar etmekte! O halde bu topluma Allah’ın halkı denilemez, artık Hükümranlığının taşıyıcısı değildir. Göksel Hükümranlık başka uluslara verilecektir, onlar İncil’in var olmasından ve meyvelerinden faydalanacaklar, Baba’ya karşılıklı sevgi ve barış eylemlerini sunacaklardır.

Biz buna boyun eğemeyiz: Baba’nın bize yolladığı Oğul’u kabul ederek yaşamımızı İsa’nın Sözü ile doldurmaya çalışacağız, o zaman toplumumuza yeniden yaşam vermek için, onu sevgiye ve barışa daima ihtiyacı olan insanın hayatına uygun kılmak için yeryüzünün tuzu ve dünyanın ışığı olmaya devam edeceğiz.

Bulunduğumuz durum çok ağır, ama bugün Havari Pavlus’un bize emrettiği gibi sıkıntıya kapılmayacağız. Dualarımızı, Baba’ya şükranımızı ve Allah’ın Sözünü dinleyişimizi çoğaltacağız öyle ki O’nun düşünceleri aklımızı doldursun. O zaman dünyaya yeni hayatı verebilen, evlatlarının hayatını güzel ve kutsal kılarak Allah’ın yüreğini sevindirebilen maya olarak bizler halen dünyada mevcut olacağız!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 26. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

01/10/2023 – OLAĞAN DEVRE – 26. Pazar Günü – A

1.Okuma Hez. 18,25-28 Mezmur 23 2.Okuma Fil 2,1-11 İncil Mt 21,28-32

Geçen Pazar günü düşüncelerimizin Allah’ınkilerden değişik ve çok zayıf olduklarını görmüştük. Buna rağmen peygamber Hezekyel istediğimizi yapmakta direndiğimizi, adaletten uzaklaşarak kötülük yaptığımızı söylüyor. Bu ölüm yoludur, tersine yaşam yolu gerçek tövbeden geçer, bu da Allah’ın Söz’ünü dinledikten sonra, Rab’bin düşünme şeklinin üzerinde hikmet ile düşündükten sonra gerçekleşebilir.

St Elizabeth of Hungary - Caring and Sharing
St Elizabeth of Hungary – Caring and Sharing

İsa’nın anlattığı kısa benzetme derin düşünmenin değerini gösteriyor. Babalarının bağında çalışmaya çağrılan iki oğul arasındaki fark şudur: Birinin sevgiden kaynaklı düşünme kabiliyeti var, öteki ise kendisini ve kendi menfaatini ortaya koymaktadır. İkisi de babalarına hemen ve içgüdüsel olarak cevap veriyorlar. Biri sadece içgüdüseldir ve sonra kendi kaprisini izliyor. Ani bir ‘evet’ diyor, fakat sonra bu ‘eveti’ gerçekleştirmek için hiçbir şey yapmıyor; bu şekilde verdiği sözü bile tutmuyor. Diğeri ise kesin bir ‘hayır’ diyor, ama sonra düşünüyor, pişman olup davranışıyla babasını kendisinden daha çok sevdiğini gösteriyor.

Dinleyenler İsa’nın kendilerine söylemek istediğini kesinlikle anlamakta idiler, İsa’nın Kendisi de açıklama yaptı. Vaftizci Yahya Allah’ın arzusunu açıkladığında, kendini Allah’ın hizmetine ve tapınmaya adamış kişiler hiçbir şey yapmadılar, yani ona inanmadılar. Tövbe etmediler, kendi düşünme şekillerini değiştirmeye çalışmadılar. Tersine Allah’ın emirlerine itaat etmemiş oldukları için O’ndan uzak olanlar, yani gerçekten günahkar olanlar, ona iman etmeyi ve hayatlarını değiştirmeyi becerip Vaftizci Yahya’nın ”Allah’ın Kuzusu” olarak gösterdiği Kişi’yi dinlemeye başladılar.

Rab’bin bu açıklamasının; Allah’ın Söz’üne dikkatli olmamıza, Baba’nın isteğine kendi kaprislerimizden çok önem vermemize yardım etmesi gerekirdi. Allah’ın istediğini yaptığımızda yaşamımız değer kazanıp Baba’nın hükümranlığı için faydalı olmaktadır.

Bunu birçok kişi anlayıp çok basit ve anlaşılabilen bir şekilde bunu başkalarına anlatmayı da başardı. Bunlardan biri Kalkütta’lı azize Tereza’dır. O şöyle diyordu: ”Ben Allah’ın elinde bir kurşun kalem gibiyim; O, sevgisini yazmak için beni kullanıyor”. Allah’ın elinde olan bir kurşun kalem, roman veya spor makaleleri yazan yazarın elindeki altın bir dolma kalemden çok çok daha değerlidir. Bu sebepten kim olduğum ya da var olan marifetlerim önemli değil, önemli olan kendimi tamamen Allah’a, Baba’nın ellerine emanet etmem, itaatim sayesinde kendimi O’nun kullanmasına izin vermemdir!

Başka sözlerle Havari Pavlus da aynı şeyi yazmaktadır. O; Allah’ın hizmetinde olalım diye, bizleri Kutsal Ruh’ta, Birlik Ruh’unda yaşamaya çağırıyor. Maalesef bizi bölünmeye ve rekabete götüren egoizmin bizi yenmesine izin vermemiz çok kolaydır: Bu, bizlerin İsa’nın tanıkları olmamızı engelliyor.

Biz İsa’dan, yani O’nun alçakgönüllülüğünden öğreneceğiz. O, bize ve Baba’ya olan sevgisini ölüme, haçta ölüme kadar yaşadı. Bunu nasıl unutabiliriz?

Bunu unutan bir Hristiyan, artık Hristiyan değildir! Alçaltmaları kabul etmemiş ve kardeşleriyle birlik içerisinde olmak için alçakgönüllülüğü yaşamamış bir Hristiyan, kendine Hristiyan diyemez. Yaşam yolu yorucu, ama buna değer. Oğul’un alçakgönüllülüğünü yaşayarak da, Baba’ya itaat edeceğiz!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 25. Pazar Günü – A

24/09/2023 – OLAĞAN DEVRE – 25. Pazar Günü – A

1.Okuma Yeş 55,6-9 Mezmur 144 2.Okuma Fil 1,20-27 İncil Mt 20,1-16

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

Benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz gibi değil”. Bunu Allah söylüyor ve de bunu birçok defa tekrar söylemek zorundadır. Bunu İsa, Petrus’a dedi: O, İsa ile uzun zaman yaşamasına rağmen hala dünyaya göre yaşamakta idi. Peder yüreklerin derinliğine bakıyor ve bizim düşüncelerimizin O’nun kilerine benzemedikleri zaman bunu fark ediyor.

Millet, Jean François, 1814-1875. In the Vineyard
Millet, Jean François, 1814-1875. In the Vineyard

Gerçekten de O, sevgiden başlayarak, bir şeylere mal olan sevgi aracılığıyla sevgiye ulaşıyor, bizler ise ya başta ya da sonda içine bencillik katıyoruz. İçimizde kendiliğinden doğan ve büyüyen bencillikten, sadece bir zevk arayışı olan ve sevgi kelimesinin altını bile örten bencillikten tamamen serbest hiç olmuyoruz. Allah’ın bu acı sözlerini dinlerken, içimizdeki düşünceleri değiştirmeyi, O’nun düşüncelerine uygun düşünmeyi arzulamalıyız. Bunu nasıl yapabiliriz? Kolaydır: İsa’yı dinlemek yeterlidir. O, öğrencilerini ve kalabalığı eğitmek için çok zamanını ayırdı, onlara Baba Allah’ın düşüncelerini öğretiyordu. İncil’de okuduğumuz hükümranlık hakkındaki benzetmeler de çok güzel ve anlam doludurlar: Onların vasıtasıyla İsa bizlere Allah’ın düşüncelerini aktarıyor, onlardan zevk almamızı sağlıyor ve onları imanla kabullenmemize yardım ediyor.

Bugün dinlediğimiz benzetme, Baba’nın sevgisinin değişik yönlerini görebilmemiz için özellikle zengin ve faydalıdır. Sevginin bu yönlerini tek başımıza geliştiremiyoruz.

Bir ev sahibi, bağı için işçi aramaktadır. İsa’yı dinleyenler bağdan bahsedildiği zaman Allah’ın halkından bahsedildiğini biliyor. O halde bağın işçileri; halkın iyiliği için, Allah’tan bütün halklar için özel bir görev alan o halkın iyiliği için çalışacak olan kişilerdir.

O ev sahibi sanki her üç saat başında evden çıkmaktan, kendisi için çalışmak isteyenleri aramaktan başka şeyi yapmak istememiş gibidir. Mademki o kadar çok işçi çalıştırmakta, bağının çok büyük olduğu anlaşılıyor. Ev sahibi bağına çok düşkün, aynı zamanda başkalarından yardım kabul edip kendisi ile işbirliği yapmaya aralıksız çağırıyor. O, işini tek başına ileri götürmek istemez. Bunun için o, kimsenin zamanını boşa harcadığını görmek istemiyor. Bağında herkes için yer var!

Benzetmenin bütün bu ayrıntılarından ne anlıyorsun? Ben şunu anlıyorum, Allah’ın ve insanların tek bir amacı olmalı, işbirliği yapmalıdırlar. Allah’ın bağında çalışmayanlar; zaman kaybetmekte, tembeldirler ve geçinmek için hiç bir şeyleri olmayacaktır.

Düşüncelerimizin Allah’ın düşüncelerinden değişik olduklarını anlamamıza yardım eden başka bir şey, maaş verme şeklidir. Biz maaş saptamanın tek yolunun bir kişinin yaptığı işi değerlendirmemiz olduğunu düşünüyoruz. Göklerin egemenliğinde başka düşünme şekli vardır. Allah’ın başka kriteri vardır. O; Kendisi için çalışanların tüm yaşamlarını Kendisine bağladıklarını, dolayısıyla yaşam desteğini hak ettiklerini de biliyor. Bu ne bölünebilir ne de artırılabilir. Allah’ın verdiği maaş, Kendi sevgisidir. Bu, Kurtarıcı İsa’da insan olmuş sevgidir, Kurtarıcıdan gelen kurtuluştur. O, kurtuluşu yarıya indiremez, sevgisini de ikiye katlayamaz. O halde hepimiz aynı “parayı” alacağız ve herkesin, sadece gününün son bölümünü harcamış olanların da, kurtulmalarından ve Oğul İsa aracılığıyla Baba tarafından sevilmelerinden sevineceğiz! Peder’imizin karşılıksız sevgisine katılmaktan daha iyi düşünme şekli yoktur!

Bu harika ve yeterli ödülden Filipililere Mektubunda aziz Pavlus da bahsediyor. Havari herkesin kendisinin alacağı ödülü alması için yaşamını vermek isterdi: o kendini tam vererek çalıştı ve acı çekti, korkunç zulümler ve yorgunluklar çekti ve bizlerin zayıf olmamıza ve Allah’ın hükümranlığı için çok çalışmamamıza rağmen kendisininki aynı kurtuluşu ve sevinci paylaşacağımızı ümit ediyor. Allah’ın düşünceleri ne kadar güzel ve yolları ne kadar harika! Ve de bizi kıskançlığın, çekememezliğin, kötülülüğün bile köleleri kılan dünyadaki düşünme şekillerini bırakarak O’nun gibi düşünmek ne kadar güzel ve sevinçli olmaktadır. Bütün toplumda ve kişisel olarak her insanda bu düşmanları yok etmek için bağın bütün işçileri çalışmaktadırlar. Onlar bu düşmanları ilk önce kendi kendilerinde yok etmek için çalışacaklar.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it