Kutsal Aile Bayramı – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma 1 Sam. 1,20-22.24-28 Mezmur 83

İkinci Okuma 1Yh 3,1-2. 21-24 İncil Lk 2,41-52

Bugünkü liturjik okumalar bizi İsa’nın ailesine dikkatlice bakmaya, dolayısıyla ailelerimizdeki ilişkiler hakkında da derin derin düşünmeye çağırıyor. İsa, Meryem ile Yusuf’un kutsal ve bakir sevgisinde kabul edildi. Allah’ın Sözü onların birbirlerini nasıl sevdiği hakkında hiçbir şey söylememektedir, bunun yerinde ikisinin Allah’a ne kadar itaatkar olduklarını belirtiyor. İki eşte bu arzu olunca karşılıklı ilişkileri hakkında da her şey bilinmektedir. 

İki eş Antlaşmanın Allah’ına itaat etmek istediklerinde tüm eylemleri ve tüm istekleri kendilerini sunmaya adanır, kendilerinden vazgeçip sevinç ve Allah’ın kutsallığının işaretlerini vermekten mutlu olurlar. Yusuf, Allah’a itaat ederek Meryem’i yanına aldı ve onun kutsallığından, olağanüstü çağrısından artık şüphe etmedi; hem Meryem’e hem de Meryem’in sessizce, dua içinde gözettiği Oğlu’na hizmet etmeye kendini sundu. 

Biz, İsa’nın bir ahırın fakirliğinde doğduğunu derin derin düşünmeye alışığız. Allah’a itaati, sadakati, yeryüzünün nimetlerinden bağımsızlığı, kendi zevk ve mutluluklarımızdan vazgeçmeyi, ebedi Söze dikkat etmeyi mümkün kılan, Meryem’in ve Yusuf’un İsa’yı kabul ettikleri ruhani ortamı da gözetmeyi becerebilecek miyiz? 

İki eş, kutsal Ailenin bu ruhani ortamını görebildiğinde onu taklit etmeyi de becerebileceklerdir. Evlatları da huzurlu, ciddi, neşeli ve hür bir ortamda büyüyeceklerdir.

Herkes, günümüzde bunlar zor, diyecektir. Evet, günümüzde çocuklarımıza bizi aldatan ve putları ile tüm insani ilişkileri bozan bu dünyanın havasından değişik bir ortam sunmak zor. 

Fakat zor olan bizi korkutmamalı, özellikle de bu, yaşam yolu ise. Kolay yol, ölüm yolu bizi korkutmalı. Meryem ve Yusuf için de, İsa’yı Allah’a itaat, iman ve Baba’ya güven ile dolu bir ortamda karşılamak zor, akıntıya ters gitmek gibi oldu.

Kendimize bunu soralım: Yaşadığımız bu dünyada, ebeveynler ailelerinde çocuklarını huzur, barış, anlayış, sevinç içerisinde büyütebilmek için gerekli ortamı yaratabilirler mi? Sadakat ve kararlılıkla yaşanan imandan başka yol yoktur. 

Duygularına çok önem veren anne ve babalar daima kararsız olacaklardır. Allah’a imana önem verenler emindir: Onlar da Meryem ve Yusuf gibi acı çekebilirler, ama çocuklarına ve tüm sosyal çevrelerine huzurlu ve istikrarlı bir ortam sunarlar.

Hepimiz dua etmeliyiz, çok dua etmeliyiz, çünkü bu tür aileler sadece dualarla kurulurlar! Ve de bir ailenin duası, herkesin duası ile güç bulur. 

Sağlıklı aileleri istiyor musunuz? Onlarda kutsallığın var olmasını sağlayın. Çevrenizde huzurlu aileler istiyor musunuz? Başkalarının dua teklif etmelerini beklemeyin, siz başlayın. 

Meryem ve Yusuf’a bakın: Her sene Yeruşalim’e çıkmak için yorucu bir yolculuk yapmaktadırlar. Onlar Oğullarını devamlılıkla, her cumartesi günü, havraya gitmesine ve her gün sabah ve akşam dua ederek Allah’ı övmesine alıştırmaktadırlar. Televizyonlarda bölünen ailelerin hikayelerini görmektense onlara dikkat edin. Meryem ve Yusuf onları örnek almayan aileler için şefaatte bulunsunlar! ”O’ndan her ne dilersek alırız. Çünkü O’nun buyruklarını yerine getiriyor ve O’nu hoşnut eden şeyleri yapıyoruz”: Bu şekilde havari Yuhanna bize güven vermektedir. Aileler için güvenle dua edeceğiz, sadece sözlerlerle değil de, özellikle Allah’ın emirlerine uyarak dua edeceğiz. Allah’ın emirlerinden ilki, şudur: O’nun buyruğu da, Oğlu İsa Mesih’in adına inanmamız ve tıpkı İsa’nın buyurduğu gibi, birbirimizi sevmemizdir”. Allah’a duamızı, İsa’ya imanımız, kardeşlerimize dikkatimiz ile değerli kılacağız. Dünyada refahımız için değil de, Allah’ımız ve Baba’mızın çok kutsal isteğini yerine gertirmek için olduğumuzu hatırlayacağız.

Peder Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

NOEL’E HAZIRLIK DEVRESİ 4.Pazar C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk okuma Mik. 5, 1-4 Mezmur 79

İkinci Okuma İbr. 10, 5-10 İncil Lk. 1, 39-48

Doğurması gereken doğuracaktır!” Bu, Allah’ın evlatlarının gerçek hürriyet anıdır. Çünkü doğacak olan “başkalarının gücünden” acı çeken halkı kurtaracaktır! Bugün dikkatimizi doğuracak olan kadına çevirelim. Doğurmasını hevesle bekliyoruz, çünkü gerçek hürriyeti ümit ediyoruz. Gerçekten başkalarının gücü, insani bir güç değil, her insana ve tüm insanlığa acı çektirmeye devam eden günahın gücüdür. 

Peygamber bir anne müjdeliyor ve biz bugün bu annenin tepeleri aşarak başka bir anne ile buluşmaya gidişini görüyoruz. İkisi de beklenmedik şekilde, Allah’ın eli ve lütfu ile ansızın karşılaşarak anne oldular, İkisi de sevgiyi kabul ettiler ve şimdi onlar sevmeyi, kendilerini sunmayı öğrenmelidirler. Çünkü içlerinde taşıdıkları yaşam yukarıdan gelen bir armağandır.

Peygamberlikler gerçekleşiyor. Halkın yüzyıllarca süren bekleyişi şimdi bu iki annenin sessizliğinde ve sırrında gerçekleşiyor. Elizabet Meryem’i kabul ederken, Yahya İsa’yı kabul ediyor! Elizabet’in Meryem’e söylediği sözler; karnındaki çocuğun kim olduğunu belirtmekte. Bu çocuğun şimdiden büyük, ilahi bir ismi var: O, peygamberin Halkına esenlik getirecek olan olarak ilan ettiği Oğul’dur. Yaşlı annenin çocuğunun sevinçten hoplamasını sağlayan sevinç, o ismin anlamını, yani Allah kurtarır, önceden açıklamaktadır. Allah sözünü tutuyor, Allah burada ve eylemlerine devam etmekte! 

Nihayet Meryem, yeni durumunun yarattığı korkuları bırakabilir ve tüm dünyanın tatmak üzere olduğu sevince yer verebilir. 

Elizabet, Meryem’i suçlamıyor, eleştirmiyor, yargılamıyor, tersine onu anlamakla kalmıyor, onu överek onu kutsanmış ve mutlu ilan ediyor. 

Kurtarıcının Annesi, gerçekten Allah tarafından kutsanmıştır ve tüm varlığında mutludur! O, sevincini belirtiyor, O sevinç ki, Allah’ın iyiliğine hayretle bakarak, büyüyor ve kendisine de acı veren dünyanın durumundan dolayı azalmıyor.

Meryem’in sevincini belirttiği ilahi, yüzyıllar boyunca Hristiyanlar tarafından kabul edilip tekrar edildi. Bu ilahi ile imanlılar Peder’e şükrediyorlar çünkü O, onların gün boyunca tatmış oldukları güneş, sevgide her sadakatlerinin mükafatıdır. Onlar da her gün zenginlerin ve güçlülerin kibirlerinden ve sertliklerinden acı çekiyorlar ve her gün fakirlerin ve acı çekenlerin, temiz kalplilerin ve merhametlilerin mutluluklarını paylaşıyorlar.

Meryem, tam da Oğlunu ve Kurtarıcımızı beklerken tüm Kilise için dua öğretmeni oldu. O dua ve sevgi öğretmenidir. 

Dua yüreği cömertliğe açar, yaşanmış sevgi de duayı gerçek ve somut kılar. Meryem’in duası, Allah’ın ve kendi Oğlunun ebediyetin sessizliğinde çınlattığı aynı sunuşu, yüksek sesle telaffuz ettiğinde başladı: “Allah’ım, işte, isteklerini yerine getirmek için geliyorum”. İbraniler’e mektup, Oğlun Baba’ya olan armağanını bu şekilde açıklamaktadır: İnsanların günahı için, kendi kanı ile arındırılmış bütün insanlığı Baba’ya göstermek için kendi bedenini kurban olarak sunuyor.

Biz de bugün tüm Kilise ile birlikte bu sözleri tekrar edelim ki sevinç dolu olanları da söyleyebilelim: “Canım, Rabbi yüceltir, ruhum, Kurtarıcım Allah sayesinde sevinçle coşar!”.

Peder Vigilio Covi

NOEL’E HAZIRLIK DEVRESİ – 3. Pazar – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma Sefanya 3, 14-18 Mezmur Yeşaya 12, 2-6

İkinci Okuma Fil. 4, 4-7 İncil Luka 3, 10-18

Allah tarafından insanlara vaat edilmiş Mesih olan İsa’yı karşılamak için hazırlanmaya devam etmekteyiz: İnsanlar, Allah’a minnettarlık duymayı ve kardeşleriyle birlik içerisinde olmayı beceremedikleri için mutlu olamaz haldedirler. Bu, çeşitli şekillerle ve ölçülerle, barışı bozmak ve yüreklerden lütfu uzaklaştırmak için var olan günahın sonucudur.

Sefanya ve aziz Pavlus’un metinleri sevince, hatta coşkuya güçlü bir davettir. Bugün peygamberin söyledikleri, ileride Nasıra’da Meryem’e yollanan melek Cebrail tarafından özetlenecek. 

Tüm hayal kırıklıklarını ve ümitsizlikleri kaldırma zamanıdır, çünkü artık Söz Verilmiş Olan gelmekte. O, “Aramızdaki Rab’dir… güçlü Kurtarıcıdır!”.Kurtulmaya ihtiyaç duyan, sevinmeye başlamaktan başka bir şey yapamaz. Havari de bu daveti yeniliyor. “Her zaman, Rab’de sevinin; yine söylüyorum: Sevinin!”.

Bu sevince ne kadar çok itiraz var! Üzüntüyü, karanlık yüzü ve koyu sesi doğrulayanların ne kadar çok seslerini duyuyorum: Yakın ve uzak dünyanın tüm kötülüğü buna çalışıyor. Fakat dünyada sadece kötülük yoktur, bizler de sadece dünyayı ezdiği ve kederlendiği kötülüğün tanıkları olmaya devam edemeyiz. Tam da bu dünyaya İsa gelmektedir!

Dünyaya İsa geldi! O, dünyaya gelmeye devam ediyor: O, dostumuz ve Kurtarıcımız; O, yaşayan Allah’ın Oğlu; O, her kötülüğün kaynağı ve sebebi olan günahtan kurtaran; O, bizi Allah’ın Ruh’u ile dolduracak, bize yeni bir yürek verecek Olan’dır. Sorunlar ve acıların arasında olsak da güvenle yönelebileceğimiz birinin olduğunu biliyoruz. Bunun için yüzümüz sevinçli, huzurlu ve minnettar olabilir. 

Üzüntülü ve hayal kırıklığına uğramış yüzlerle dolu bu dünyada bizler, yeryüzümüzü barış, sevgi yeri yapmak için ve ebedi göğe yürüyüşümüzde bize güvenle rehberlik etmek için gökten Gelenin tanıklarıyız, yani bizler İsa’nın tanıklarıyız! 

Vaftizci Yahya da bize yardım ediyor ve bizi rahatlatıyor: Her şeyden önce o, Gelecek Olanı karşılamaya somut olarak hazırlananlara basit ve somut bazı talimatlar vermektedir. İlk olarak Gelen’in arzularını yerine getirmeye davet ediyor, yani yeryüzünün nimetlerini fakirlerle bölüşmek, herkes ile ilgilenmek, azla yetinmek: Bunlar sevgi emrinin adımlarıdır; İsa bu sevgiyi günahkarlara olan sevgi ile daha da mükemmelleştirecektir. Yahya’nın öğütleri basit bir şekilde ve tövbe isteği ile kendisine yaklaşan herkese yönelmektedirler: Kalabalıklara, temiz sayılmayan bazı işleri yapanlara, askerlere bile! Bu öğütler, eğer yaşanmış olsalar, engelleri kaldırıp gelecek olan Rab’be hizmet etmek ve O’nu izlemek için yüreği hür kılmaktadırlar.

Yahya İsa’yı sevinçle göstermektedir: “Benden daha güçlü olan biri geliyor”. İsa, güçlüdür, herkesten daha güçlüdür: O’nun önünde peygamber ve O’nun önünden gelecek kişi olan Yahya da en büyük alçakgönüllülükle eğilmektedir. İsa gücünü bizi vaftiz etmek için, yani bizi Kutsal Ruh’a, daha doğrusu Kutsal Ruh’un arındıran, ısıtan ve aydınlatan ateşine daldırmak için kullanacaktır. 

İsa’nın sözleri, yeryüzündeki fakirler için sevgi dolu sözleri, ebedi ve dayanıklı her yargının temeli olacaktır. Gerçekten de buğdayı çöpten, yani Allah’a layık olanı olmayandan ayıran İsa’dır. İnsanların yargıları gerçekten önemli değildir; insani adalet, onun haksızlıkları, gecikmeleri, geçicilikleri ile birlikte, ona güvenenleri hayal kırıklarına uğratmaya devam etmektedir.

Kim bu kadar ilahi bir insanı beklemeye hazırlanmıyor?

Biz O’nunla karşılaşma arzumuzu artıralım, bunu sadece O’ndan faydalanmak için değil, kendimizi O’nun emrine koymak için yapalım. Bu şekilde sevincimiz artacaktır, çünkü yaşamımız dünyanın en değerli şeylerini aşan bir değer ve anlam kazanacaktır. Allah’ın gerçek hizmetkarları olacağız!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Lekesiz Meryem Bayramı 

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma Yar 3,9-15.20 Mezmur 97/98

İkinci Okuma Ef 1,3-6.11-12 İncil Lk 1,26-38

İnsanın hayatını çok ağır bir şekilde değiştiren ilk günahın anlatımı, Allah’ın bir çağrısıyla devam etmektedir. Allah insanı çağırıyor, sesini dinletiyor, kendi varlığını onun yanında gerekli olduğunu hissetmesini sağlıyor. Kendisinin Allah tarafından aranması insanın hoşuna gitmiyor: O’nunla birliği bozduğunun farkında ve bunu tekrar kurmamak daha kolayına geliyor. Fakat Allah, Baba gibi olan sevgisi sayesinde, insanın bu şekilde davranmasıyla mahvolma yolunda olduğunu biliyor: En yakınlarıyla bile birlik içerisinde olmayı beceremeyecek, içerisinde barışı bulamayacak ve onu çevreleyen yaratığın hiçbir şeyinden haz alamayacaktır. Bu günahkar durumunda insan sadece kendisini veya başkalarını yok etmeyi becerecektir. Maalesef bu hepimizin yaşamış olduğu ve halen gözümüzün önünde olan tecrübedir. 

Allah’a ciddi bir şekilde itaatsizlik eden bir genç, birlik içerisinde yaşanılan yerlerden kaçınır. Onun gözlerinin içine saf bir bakışla bakabilecek kişilerden kaçar. Geceyi, karanlığı ve siyah gözlükleri tercih eder.

İnsanlık bu karanlık durumu yaşıyor, insanlar yalan veya yalnızlık, eğlence veya daimi kahkahalar içerisinde saklanmak istiyor. Artık sadece Adem değil, yeryüzündeki tüm Ademler birlikten gelen sevinci ve ahengi tanımıyor. 

Allah buna nasıl el atabilir? Allah insanı saklandığı birçok yerden nasıl tekrar çağırabilir?

Full title: The Virgin in PrayerArtist: SassoferratoDate made: 1640-50Source: http://www.nationalgalleryimages.co.uk/Contact: picture.library@nationalgallery.co.ukCopyright © The National Gallery, London

İşte nihayet Allah’ın müdahalesi! Bir melek hor görülen bir bölgenin en az bilinen bir köyündeki bir bakireye bir söz getiriyor. Meleğin güç, insani direnmeleri yenebilecek bir güç gösteren bir adı var: Cebrail. Köyün de merak uyandıran bir adı var: Nasıra; çiçek kadar güzel, bir filizin, bir yeniliğin çıkmasını hatırlatan bir ad. Bakire kızın nişanlısının adı da anlamlı: Yusuf. Yusuf, Yakup’un en çok sevdiği oğlunun adıydı; Allah o oğlu diğer kardeşlerinin yolunu açması için önden Mısır’a yollamıştı. Yusuf’un adının anlamı da “Allah eklesin” dir. Gerçekten de Allah günahı sebebiyle yaşayamayacak durumda olan insana bir yaşam daha ekliyor. Bakire’nin adı o kadar güzel ki bizim kelimelerimizle tercüme edilemez, çok zengin ve değişik anlamlı bir isimdir: Meryem! Meleğin getirdiği Sözün alıcısı işte Meryem adındaki bu bakire kız. 

Bu Söz yeni değil. Bu Söz, Allah’ın tüm İsrail halkına, kurtarıcıyı yollayacağına dair verdiği Sözdür. Meryem sevinmeye, ilahiyi söylemeye ve coşmaya çağrılıyor. O, bu müjdelenen sevinç sebebiyle tüm yaşamını, tam bir sevgiyle, sınır tanımadan sunmaya çağrıldığı anlamını taşıdığını biliyor. 

Meryem cevabını vermeden önce biraz düşünüyor, bu eksik imandan dolayı değil, sadece alçakgönüllülükten. Yeruşalim’den bu kadar uzakta olan bir kız, Allah tarafından bu kadar büyük bir görev için seçilmiş olabilir mi?

Allah birini seçerken insanların beklentisine veya inançlarına mı bağlı olur? Allah daha önceden de Meryem’in kısır bir yakın akrabasına bir oğul bağışlayarak duasını kabul etmişti, böylece merhametini göstermişti. Allah kimsenin tavsiyesini istemiyor, özellikle de kendini büyük ve önemli olarak sayanlardan. Allah kimi isterse onu seçer ve hazırlar. Planlarını gerçekleştirmek için seçtiği kişiler ne kadar küçük ise o kadar çok Allah’ın büyüklüğü ve iyiliği belirir. Allah Meryem’i önceden seçti ve onu lütfu ile zenginleştirdi. Meryem’de Allah’ın isteğine sadece “evet” var. Yüreğinde tek bir “hayır”a bile yer yok.

Bugün Meryem’in “evet”i için ve yüreğinde herhangi bir “hayır” olmayışına seviniyoruz: Bu, lekesiz doğmuş denilen saf hayattır! Biz Allah’ın yaptıklarına, insanlığı daima baştan sevmeye hazır oluşuna seviniyoruz! Meryem bu sevginin meyvesi ve işaretidir. Meryem, günahı sebebiyle korku içerisinde olan ve saklanan insana yaklaşmak isteyen Peder Allah’ın sesidir. 

Meryem’e bakarsan, seni seven Allah’ı görürsün! Meryem’i görüyorsun ve seni arayan, seni karşılamaktan mutlu olan ve senin varlığının Peder’in hoşuna gittiğini söyleyen, güven verici Sesi duyarsın. O senin günahından ötürü incinmiş değil. Günahın yaşamını bozdu ve şimdi O seni iyileştirmek istiyor. Meryem’in Kilise’deki varlığı, merhamet ve yenilik müjdesidir.

Meryem’in adını kabul et, onun bakışı ile karşılaşıp onu kabul et: Huzuru bulacaksın, yaşamının yönünü değiştirmek için, konuşan Allah’ın sesini ve senin yanında yürüyen Oğlunu kabul etmek için kuvvet kazanacaksın. Böylece seni kolları açık ve gülümseme ile bekleyen Baba’ya yönelmiş olacaksın.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

NOEL’E HAZIRLIK DEVRESİ 1. Pazar C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma Yer. 33,14-16 Mezmur 24/25

İkinci Okuma 1 Sel. 3,12.13-4,2 İncil Lk. 21,25-28.34-36

Yeni litürjik yıla yani Kilise’nin takvimine başlıyoruz: Bir yıl içerisinde Allah’ın Oğlu İsa’nın gelişinden başlayarak, tüm yaşamını ve yaptıklarını, biz günahkarlar için kendini Peder’e sunmasını, anıyoruz. 

Bu anıları yaşarken Allah’ın Sözü bize eşlik etmektedir ve bizi isteklendirmektedir. Böylece tövbe yürüyüşümüzde yani Peder’e bütün yürekle, bütün akılla, bütün güçlerle yapılan dönüşümüz, ilerlemektedir. Bu yürüyüşümüz hiçbir zaman sona ermemektedir, tersine biz ilerledikçe O’ndan uzaklığımız daha da belli olmaktadır. Fakat Allah’a ulaşmayı gerçekleştiren biz değiliz, bizi karşılamaya gelmek isteyen O’dur ve O, Oğul İsa aracılığıyla bizi karşılamaktadır: Bu, büyük tesellimizdir! İşte, bugün peygamber Yeremya’nın bize hatırlattığı budur. Allah söz verdi ve verdiği sözü tutmaktadır. O bizi kurtaracağına söz verdi ve bunun için “adalet filizini” yollamaktadır. Bu “adalet filizi” hiçbir insanın görmediği ve tecrübe etmediği bir iyilikle yeryüzünü dolduracaktır. Biz bu filizin hangi adı taşıyacağını şimdiden biliyoruz, bunun için O’nun gelişini yeniden beklemeye başlıyoruz. O filizyeşerdi bile, ama filiz vermeye devam etmektedir, çünkü bizler egoizm dolu eski yaşam tarzımıza, yani Baba’mızın sevgisinden ve sevincinden bizi uzakta tutan günahları doğuran o yaşama, dönmeye devam ediyoruz.

Bize acı çektiren egoist yaşam tarzına değer vermeye alıştık. Sanki bununla mutlu oluyoruz ve bu yaşam tarzını bırakmak istemiyoruz. Bizi başkalarına karşı bencil kılan, toplumsal yaşamımıza heves ve sevinç verecek olan birliği engelleyen şey; tam da bu kendi içimize kapanmamızdır. 

Jesse Tree from Notre-Dame de Reims

Allah’ın bize söz verdiği adalet filizini kabul etmek için alışık olduğumuz yaşam tarzını ve olma şeklimizi bırakmamız, onu inkar etmemiz gerekir. Bu bizi korkutabilir, sanki dünya üzerimize düşecek gibidir, sanki güneş ve ay, yani alışık olduğumuz o şeyler yok olmuş gibidir. 

İsa, öğrencilerine konuşarak bu durumu çok iyi ve enerji ile anlattı ve şimdi bize şunu güçle tembihlemektedir: “Her an uyanık kalın ve hazır olun”! Mutluluğu istiyor muyuz? Bizim için ve etrafımızdaki insanlar için yeni bir yaşam istiyor muyuz? Bu, kendi uğraşımız sayesinde değil, çünkü İnsanoğlu’nun bulut içinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler. Sevincin ve her gerçek barışın kaynağı O’dur. O zaman her gün bekleyip duamızda ısrarla Kurtarıcı’yı, Allah’ın kurtuluşunu (= İsa’yı) isteyerek bize söz verilen “kurtuluş” arzusunu besleyeceğiz.

Aziz Pavlus Rab’den ateşli duası ile dilemekte, aynı zamanda da bizi tembihlemektedir: Kardeşler ile ilgilenin öyle ki “Birbirinize ve bütün insanlara olan sevginizi, bizim size olan sevgimiz ölçüsünde çoğaltıp artırsın!”. İsa’nın emri de budur: “Birbirinizi sevin”. Uyanık olacağız ki kutsallıkta kusursuz olmanız için yüreklerinizi pekiştirsin”. Bu uyanık kalmanın, dünyanın yüzünü değiştirmeye gelen adalet filizini bekleyip karşılamanın yoludur.

Bu duygularla, yani İsa’nın varlığını güçle arzulayarak ve, O’nu beklerken, kardeşlerimizi yenilenmiş bir sevgiyle severek, Noel Bayramına Hazırlanış Devresine başlayalım!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 34. Pazar Günü, Mesih İsa Evrenin Kralı Bayramı – C

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

20/11/2022 – Mesih İsa Evrenin Kralı Bayramı – C

1. Okuma 2 Sam. 5,1-3 Mezmur 121 2.Okuma Kol. 1,12-20 İncil Luka 23, 35-43

Bugünkü okumalar, “hükümranlık” sözcüğünü öne çıkartmaktadır. Davut’un hükümranlığını incelemeye başlıyoruz, sonradan da Mesih’in ve Allah’ın hükümranlığına dikkatimiz çekiliyor. Davut, “Rab’bin önünde” kral olarak meshediliyor. Kral olarak halk için Allah’ın hizmetinde olduğunu hiç unutmamalı: O halde ne kendi faydası ne de zenginleri ve günahkarları sevindirmek için kanunlar yapamayacaktır.

Tiziano (1490–1576), Christ and the Good Thief
Tiziano (1490–1576), Christ and the Good Thief

Allah’ın hizmetinde olan kral, daima O’nun emirlerini gözünün önünde tutacak, aksi halde halkı karışıklığa, düzensizliğe, bozguna uğratacaktır. İnsanın hükümranlığı, Allah’ın hükümranlığının yansıması olmalıdır: İnsanların itaat etmesi gereken sadece O’dur. Zaten Davut ve onu meshedenler bu iyi niyetle başlıyorlar. Ama Davut bir insandır ve insan ayartılabilir: Bu denenmeyi atlatabilecek mi? Maalesef, ‘hayır’ dememiz gerekiyor.

Bütün ayartmaların üstesinden ancak ve ancak ilahi sözü gerçekleştiren, ebediyen kalacak hükümranlığa sahip, Oğul olarak çağrılacak Olan’dır. Evet, İsa denenmeleri yenecek, ilk önce çöldeki ıssızlıkta ve çeşitli zor dorumlarda, sonra da kesin bir şekilde haçta denenmeyi yenecektir!

O’nunla alay eden askerler şöyle diyorlardı: “Sen Yahudilerin kralı isen, kendini kurtar!” “Kendini kurtar!”; bunu O’na herkes söylüyor: Başkanlar, askerler, diğer mahkumlar… Bu egoizmlerini gösteren tüm insanların davranışıdır: Kendilerini kurtarmak! İnsanlar kendilerini kurtarmak için başkalarına acı çektirmeye, hatta şeytana itaat etmeye bile hazır olabilirler. Bu, insanların kral hakkındaki düşünceleridir: Kral, kendini kurtaran biridir. Gerçekten biz de hükmedenlerin ve güçlü pozisyonda olanların her şeyden önce kendilerini düşündüğünü görürüz.

Haçta acı çeken İsa, gelen teklifleri küfür gibi duymakta. O, başkalarını kurtarmak için, bizleri egoizmden ve meyvelerinden kurtarmak için haça gerildi. Bu sebepten biz O’nu Kral olarak çağırmaktan mutluyuz, O’na sevinçle ve sevgiyle itaat ederiz.

Bizler haça İsa ile gerilen iyi hayduda katılıyoruz. O, İsa’nın mucizelerini görmemiş olmasına rağmen, İsa’nın sessizlikte kendini kurtarma denemesini reddetmekte olan İsa’yı sevmeye başladı.

Bizler de haydut gibi İsa’ya şöyle diyoruz: “İsa, hükümranlığına kavuşunca beni hatırla!”. Biz O’nun krallığından şüphe etmiyoruz: O, aramızda, Allah’ın otoritesini temsil ediyor, çünkü Allah’ın sevgisiyle hepimize ulaşıyor. Haç üzerinde insani ve geçici bir hükümranlığın şanını görmüyoruz, fakat çehresinde hiçbir zaman görmediğimiz ama hep hayal ettiğimiz sevgiyi görebiliyoruz.

O, haydut gibi ayartmalar tarafından yenilmiş bizleri hatırlamaktadır. O haydut İsa’ya şöyle diyemezdi: Beni hatırla, çünkü seni takip ettim, çünkü seni dinledim ve itaat ettim. İsa’ya sadece şöyle diyebilirdi: Beni hatırla, çünkü muhtacım, gerçekten sevmeyi hiçbir zaman becermedim, başkalarına acı çektirme pahasına daima istediklerimi elde etmeye ve kendimi kurtarmaya çalıştım. Beni kimsenin beklemediği ebediyete yanımda getirecek hiçbir şeyim yok, ama sen beni hatırla. Ellerim boş, yüreğimde sadece kötü hatıraları saklayan beni hatırla.

Peki ya İsa? İsa gerçek bir kral gibi dinliyor. Bir kral gibi en güzel şeyleri vereceğine söz veriyor. İsa bu vaat sayesinde güzel olmaktadır: “Gerçekten sana söylüyorum, bugün benimle birlikte cennette olacaksın!”.

İsa kendini kurtarmıyor, düşüncemizden öte bir ümit vererek bizleri kurtarıyor. Ve çehresi en güzel çehre oluyor. Bu anda İsa’dan daha sevimli, daha ‘kral’ biri olamaz. Tacı kanlı ve dikenli olsa da! Bu anda İsa, göğün kapısıdır; en güzel ve en sürekli hükümranlığı bize açıyor: Allah’ımızın ve Baba’mızın hükümranlığını! Teşekkürler, Rab’bimiz İsa!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 33. Pazar Günü – C

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

13/11/2022 – OLAĞAN DEVRE – 33. Pazar Günü – C

1.Okuma Mal. 3,19-20 Mezmur 97 2.Okuma 2 Sel. 3,7-12 İncil Luka 21,5-19

Bu Pazar Günü Kilise takviminin son pazarından önceki haftadır: Bu sebepten zamanların sonundan, her şeyin, yaşamımızın da sona ermesinden bahseden metinler okunur. Hakikaten de her şeyin geçici olduğunun farkındayız: Hastalıklar ve kazalar sebebiyle devamlı olarak tehlikede yaşadığımızı görürüz. İsa bu gerçeklerden konuşur, bunları saklamaz veya konuşulmaması gereken bir konu olarak görmez.

James Tissot (1836–1902), The Prophecy of the Destruction of the Temple
James Tissot (1836–1902), The Prophecy of the Destruction of the Temple

O’nun sözleri yüzeysellik içerisinde yaşamamak için, uyanık olmaya ve dünyanın güzel şeylerini birer ilaha çevirmemek için yardımdır. Bizler insanların, kendi yaptıkları şeyleri ilahlara çevirmelerinin ne kadar kolay olduğunu görürüz. Bu şeylerin güzel, çekici, faydalı olduklarını gördüğümüzde onları yapanları beğeniriz, onlara anıtlar, meydanlar ithaf ederek şan veririz. Elbette insanın bunu yapması için ona zekayı ve kabiliyeti vereni unuturuz.

Bugün İsa öğrencileri ile Yeruşalim tapınağının sanatsal güzelliğinden bahsediyor. Gerçekten öğrenciler bu güzellikten dolayı hayret içinde kalmaktaydılar. İsa ise insana, özellikle de Allah’a bakmakta: Eğer insan Allah’a itaat etmezse, eserleri tuzak oluyorlar. Tapınağın zenginliği yağmacıları çekecektir; bunlar için sanatsal güzellik hiç önemli değil ve altın alabilmek için her şeyi yok edecekler!

Taş üstünde taş kalmayacak”! Gerçekten Yeruşalim tapınağı için bu sözler bir peygamberlik oldu: Kırk sene sonra böyle oldu. Fakat sadece Yeruşalim için değil de, tarih boyunca insanlar tarafından, Hristiyanlar tarafından da, sayısız eserler için, harika kiliseler için de bu sözler geçerli oldu. Bu sözler, geçmeyecek sözler; bizim muhteşem kiliselerimiz, kurduğumuz çeşitli sosyal ve yardım kurumları da sona erecekler. Bunu unutmamalıyız, öyle ki ruhsal yaşamımızı, Rab ile olan birliğimizi ve O’nun projelerini küçümsemeyelim.

Dünyada hiçbir şey sabit değildir, hiçbir şey kalıcı değildir. Halklar hareket ediyor, beraberlerinde kendi egoizmlerini, zorbalıklarını sürüklüyorlar, ellerindeki yıkıcı güçle günahlarını kabul ettiriyorlar. İsa’yı dinleyen kişi; bu olaylara, putperestliğin ve ateizmin sunabileceği çekicilikten korunmaya, insanın tek Kurtarıcısına tanıklık etmeye hazır olmalıdır. İsa’yı seven kişi, insani güvene sahip değildir: Gerçekten de insani güvene dayanmak, tehlikelidir. Böyle yapanlar, akrabalar veya sevdiklerini söyleyenlerden bile kin görecek ve kandırılacaktır. Deprem ve hastalıklardan değil de, imanımızın zayıflığından, tanıklık verme yeteneğinden yoksun olmamızdan korkmalıyız.

Gelecekte kim olduğumuzu, daha doğrusu bizi yaşatanın ve sevinç, sevgi verenin, güvenli rehberlik ve yaşamımıza anlam verenin kim olduğunu göstermek için fırsatımız olacaktır. Birçok kişiye İsa’nın kurtuluşuna katılabilme imkanını verebilme, sevincimiz olacaktır. Fakat uyanık olmamız gerekecektir öyle ki neyin Allah’a ait olduğunu, O’nunmuş gibi gözükenden ayırabilelim.

Hiçbir zaman her şeyin sona erdiğini unutmamalıyız. Bu şekilde kalıcı gerçeğe, daha doğrusu kalıcı Olan Kişiye bağlı kalacağız: O bizi gerçekten sever ve yüzyıllar boyunca yüceltilmeye layıktır!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 32. Pazar Günü – C

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

06/11/2022 – OLAĞAN DEVRE – 32. Pazar Günü – C

1.Okuma 2 Mak. 7,1-2.9-14 Mezmur 16 2.Okuma 2Sel. 2,16 – 3,5 İncil Luka 20,27-38

Bu günkü Rab’bin Sözünün ana fikri dirilişe imandır. Biz Allah’ın Allah olduğuna, ölüm dahil hiçbir şeyin O’nun üstünde olmadığına inanıyoruz. Allah insanı ölmesi için değil, yaşaması için yaratıyor! Ve O’nun yarattığı tüm insanlar O’nun sayesinde yaşıyor! İsa, bu konu hakkında O’nu zor duruma düşürmek isteyen Sadukilere, aynen böyle cevap verir.

Wojciech Stattler (1800–1875), Maccabees - Woman with seven sons
Wojciech Stattler (1800–1875), Maccabees – Woman with seven sons

Kutsal Kitabın sadece ilk beş kitabının Allah’ın Sözü olduğunu söyleyen Kudüs zenginleri olan Sadukiler, günümüzdeki bazı kişiler gibi düşünüyorlardı. Bunlar ne diyordu? “Ölüleri görmüyoruz, o halde ölüm ile her şey biter”.

Bu aynı zamanda zenginlerin ve zengin olmak isteyenlerin de düşünme şeklidir, böylece cimriliklerini, fakirleri görmeme körlüklerini, açık hırsızlıklarını, temize çıkarmalıdırlar. “Mademki ölümle her şey sona eriyor, mümkün oldukça rahat yaşayalım”. Bu “rahat” sözü de eğlence ve zevki kapsayan her türlü egoizmi ima ediyor. O zamanda bunu düşünen Sadukilerdi, şimdi genç ve yaşlı arkadaşlarımızlardır, hatta kendimizi imanlı sayan, fakat ölümü başa gelebilecek en kötü olay gibi gören, cehennem sanki yokmuş gibi düşünen bizler de öyleyiz.

İsa, İbrahim, İshak ve Yakup’tan canlı kişiler gibi bahsediyor, sebebi de Kutsal Yazıların da onlardan böyle konuşmasıdır. Allah halkını İbrahim’e olan sevgisinden dolayı kurtardı, ona ebediyen sürecek sözler verdi. İbrahim artık olmasa, Allah’ın sözlerinin de bir değeri kalmazdı! Hatta Allah’ın insanların arasında belirtilmeyi istediği ad, Eski Atalara, onların hayatlarına, onların itaatlerine ima etmektedir. Allah Musa’ya şöyle dedi: ”İsrailler’e de ki, ‘Beni size atalarınızın Allah’ı, İbrahim’in Allah’ı, İshak’ın Allah’ı ve Yakup’un Allah’ı gönderdi. Sonsuza dek adım bu olacak’.”

Yaşamımızın ölümle sonuçlanacağını nasıl düşünebiliriz? Allah ölümü yenemez mi? Öyle olmasa ölüm tanrımız olurdu, ölüm korkusu da rehberimiz. Ölümü maaş olarak kullanan Şeytan sahibimiz olmak istiyor, ölüme tapıyorsak istediğine ulaşıyor. O, Allah’ın düşmanıdır, bizi mecbur etmek için, kendisine itaatimizi kazanmak için, korkuyu, ölüm korkusunu kullanıyor. Ama biz, yaşamımızın Allah’ın elinde olduğunu bildiğimizden dolayı ebediyen yaşayacağımızdan emin olarak, bizi korkutmasına izin vermiyoruz.

Biz çocuklarına Allah’a olan sevgiyi öğretmeyi bilen sadakatli ve cesur yedi çocuk annesi gibiyiz ve olacağız. Bu çocuklar yaşamın Allah’tan kaynaklandığını bildikleri için ölümden veya acılardan korkmadılar. Yaşam Allah’ını terk etmemek için ölümü kabullendiler.

Biz İsa’nın öğretileriyle, hatta O’nunla yaşıyoruz. O, dünyada hep zülüm görüyor ve biz O’nunla kalıyoruz. O, kendini akıllı zannedenler tarafından reddediliyor, fakat biz O’nunla yaşarız. O, yöneticiler tarafından hor görülüyor ve biz O’nunla yaşıyoruz. O, karar verenler tarafından yokmuş gibi görülüyor ve biz O’nunla yaşıyoruz. O, ünlü yazarlar tarafından veya herkesin önünde konuşanlar tarafından bahsedilmiyor ve biz O’nunla yaşıyoruz. O haçta öldü ve biz O’nunla yaşıyoruz, çünkü ebediyen O’nunla yaşayabileceğimizi, hiçbir tehdit, hiçbir haksızlık Allah’ın bize, bu yaşamdan sonra vereceği yaşamı elimizden alamayacağını biliyoruz.

Belki bütün bu durumlarda İsa ile birlik içerisinde olduğumuz tamamen gerçek değildir, ama arzumuzun ve duamızın böyle olmasını istiyoruz. Gerçekten de Baba’ya bize azmi ve sebatı vermesi için dua ediyoruz ve Baba bize bunu verecektir, çünkü Kendisi, hayat kaynağı olan yüreğinden gelen gerçek hayat olan Oğluyla birlik olmamızı istiyor. Allah’ın Oğlu olan Hayat, meleklerin bile tanımadığı bir hayattır ve bize miras olacaktır.

Bu hayatı sevdiğimiz kişilerin de kuşandığını gördüğümüzde en büyük sevincimiz bu olacaktır!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 31. Pazar Günü – C

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

30/10/2022 – OLAĞAN DEVRE – 31. Pazar Günü – C

1.Okuma Bilgelik 11,22 – 12,2 Mezmur 144 2.Okuma 2Sel. 1,11 – 2,2 İncil Luk. 19,1-10

Bilgelik Kitabı Allah’ın niyetleri hakkında bize iyi bir öğreti vermektedir: Bizler günahkarız, ama O bizi hor görmez, tersine bizleri günahtan uzaklaştırmak ve günahımızı sökmek için uğraşmaktadır. “Günah işleyenleri yavaş yavaş uyarırsın, kötülükten vazgeçsin ve sana iman etsinler diye, onlara öğüt verirsin ve işledikleri günahları hatırlatırsın”.

Story of Zacchaeus (Approximately 1275 - Mural in Keldby Kirchem Vordingborg Kommune, Denmark)
Story of Zacchaeus (Approximately 1275 – Mural in Keldby Kirchem Vordingborg Kommune, Denmark)

Birçok defa O’ndan uzaklaşmış, Sözünü, mevcudiyetini hor görmüş olmamızın farkına varmamıza rağmen, Allah’ın iyiliğini ve O’nun her yaratığa olan sevgisini bildiğimiz için kurtulacağımızı ümit edebiliriz. Günahımızı tanıyarak yeniden iman edebiliriz, yani yeniden kendimizi Baba’nın sevgisine teslim edebiliriz. Böylece suçlardan hür ve kurtulmuş olacağız.

Allah günahın yükünden ve zararından kurtarmak için nasıl bizi karşılar?

Cevabı bize bugünkü İncil’in sayfası veriyor.

Bir kişi işlediği günahlardan huzursuz yaşamaktadır. İsa’yı görme imkanı olduğundan bu karşılaşmayı gerçekleştirmek için tüm fırsatları değerlendirir. Herkesin gözü önünde kendisini komik duruma düşürme pahasına bile bir şey yapar: İsa onun için her şeyden önemlidir. İsa da “saf” anlamına gelen – ilginç değil mi? – Zakay adındaki bu kişinin davranışını beğenir. Günahkar olan o, “saf” adını taşımaktadır: İşte, şimdi adı gerçek olmaktadır! İsa ile karşılaşınca olması gerektiği gibi olur.

İsa’yı kabul edip O’na bağlanan kişi, Baba’nın sevgisinin armağanını kabul etmektedir, bunun için Baba ondan hoşnuttur, bu kişi de yeniden gerçek hayat ve huzur bulmaktadır. İşte, İsa; Allah’ın günahımıza verdiği cevaptır. Sen itaatsizlik durumun için çare aramaktasın, Allah seni İsa ile karşılaştırıyor, çünkü İsa gerçekten İmmanuel’dir, yani “bizimle birlikte olan Allah’tır, O’nun bakışı seni temizliyor, iyileştiriyor, seni yeniliyor!

Aziz Luka bize bir günahkar ile İsa’nın karşılaşmasını anlatıyor çünkü bu karşılaşma Hristiyan cemaatlerinde devamlılıkla tekrarlanacaktır. Dürüst olmadıkları için hor görülen insanlar, İsa ile karşılaşarak hayat değiştirirler, devamlı olarak emirlere uymuş olan Hristiyanlara bile örnek, bazen de azarlama olacak kişilere dönüşürler. Zakay bunun bir örneğidir, sadece kandırdığı kişilere aldığını iade ettiği veya mal varlıklarının yarısını dağıttığı için değil, ama çünkü İsa’yı ciddiye aldı, Ruh’u tarafından etkilenmeyi kabul etti, Allah’ın bilgeliğinin kendi dünyevi işlerine karışmasına izin verdi. Bu karşılaşmanın önemi işte budur: İsa ile yaşamak hayatı değiştirir, yeniler.

Nasıl? Önce bunu bilmiyoruz, hayatımız nasıl değişecek bilmiyoruz: Her birimize yaşamımızı değiştirerek İsa’ya nasıl şan verebileceğimizi tavsiye eden Kutsal Ruh’tur.

Her gün İsa ile karşılaşalım, O’nu yaşamımıza kabul edelim, evimizin kapısını O’na açalım, olduğumuzu ve elimizdekini O’na verelim: O’nun zamanımızı, paramızı, yüreğimizin sevgi duygularımızı, niteliklerimizi ve kapasitelerimizi kullanıp değerlendirmesine izin verelim!

Zakay, İsa’yı kabul ederek ‘saf’ oldu. Günahkar olan ben de, İsa ile karşılaşınca ve O’nu kabullenince olabildiğimin en iyisi oluyorum! O gerçekten Allah’ın dünyada acı çeken günahkarlara sevgisi ve merhametidir!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 30. Pazar Günü – C

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

23/10/2022 – OLAĞAN DEVRE – 30. Pazar Günü – C

1.Okuma Sirak 35,12-14.16-18 Mezmur 33 2. Okuma 2Tim. 4,6-8.16-18 İncil Luka 18,9-14

Alçakgönüllünün duası bulutları aşar”! Birçok acı sebebiyle moralimiz bozulsa, gücümüz azalsa bile bu sözler iman yürüyüşümüze devam etmemiz için bizleri cesaretlendirmektedir. Acılar her zaman vardır, Sirak’ın Kitabı’nda anlatılanlar var, Aziz Pavlus’un katlandıkları var, sonra anlatılmayacak kadar çok olan başka acılar var.

Jesus MAFA project, The Pharisee and the Publican
Jesus MAFA project, The Pharisee and the Publican

Havari, dünyevi yaşama dönmeyi tercih eden ve imanını reddeden bazı öğrencileri tarafından terk edildi. Tamamıyla hayatını İsa’ya yönlendirerek yaşayan için bundan daha büyük acı olamaz. Pavlus birçok yorgunluğunun boşa gittiğini ve ümitlerinin boşa çıktığını gördü. Biri imanı terk ettiğinde ölüyormuş gibidir: Artık onunla samimi olamazsın, ondan destek ve teselli, ruhani ya da maddi bir yardım bekleyemezsin. Ona tamamen güvenemezsin.

Bu doğrudur, çünkü İsa’yı terk eden ve Kilise’sinden uzaklaşan artık Kutsal Ruh’a, birbirimizi kardeş kılan birlik Ruh’una sahip değildir. Havarinin bu acısını günümüzde birçok rahip, belki de daha derin olarak anne babalar veya dedeler yaşar. Ne yapabiliriz? Alçakgönüllülükle dua etmeliyiz. Bunu bugün bize Rab değişik şekillerde söylemektedir. Devamlılıkla dua edeceğiz ve bakışlarımızı daima Baba’ya yönelteceğiz, çünkü O’nun kötü projeleri yoktur, tersine! Aziz Pavlus da hapiste iken, artık sadece birkaç imanlıdan destek alarak tanıklığını vermeye devam edebilmek için duadan güç almaktadır.

Dua nasıl olmalı? İsa bize dua etmeyi öğretmeyi hiç bırakmıyor çünkü bizler hiç bir zaman Allah’a ulaşmış değiliz. Bugün dua etme dersi önemli bir özellikle zenginleşiyor. Bazen Allah’ın bizi dinleyebilmesi için günahsız olmamız gerektiğini düşünürüz ve madem ki günahkarız Onun bizim duamızı dinleyemediğini düşünürüz! İsa şöyle diyor: Baba Allah, önünde günahkarları görmekten mutludur, onlar merhamete ihtiyaç duyduklarını anladıklarında onları doğru kılar. Bunu anlayabilmemiz için bugün bize dua eden iki kişiyi göstermektedir. Düşüncesini kolayca anlıyoruz: Allah’a güzel laflar sıralamak yeterli değildir, önemli olan yüreğimizdir; Allah insanın yüreğini gözlemeye devam etmekte. Eğer yürekte başkalarına karşı suçlama ve yargılama varsa, o yürekten çıkan dua, dua değildir, sadece Allah’ın yüreğini yaralayan gururdur, aynen bir küfür gibi. Eğer yüreğimizde kendimizle övünme isteğimiz varsa, Allah’ın hoşuna kesinlikle gitmemekteyiz. Dua ederken yüreğimize dikkat edeceğiz: Baba’nın arzuladığını arzuluyor muyuz? Baba bizlerde başkalarına karşı Kendininki ile aynı sevgiyi görmek istiyor, acıyan ve merhametli bir sevgiyi.

Gerçek bir şekilde dua ederken her şeyden önce halen Allah’tan uzak olduğumuzu görürüz, bu sebepten Kendi affı ile bize yaklaşmasını dileriz. Aynı şeyi kardeşlerimiz için, Allah’ın emirlerine uymayan ve Allah’ın halkının birliğine katılmayan kardeşler için de dileyebiliriz,

Eğer duamız bizlerin alçakgönüllülükte büyümemizi sağlamıyorsa duamızın zaman kaybı olduğunu söyleyerek bizleri çekiştirenler haklıdır. Dua zamanları, günahkar olduğumuzun bilincinin ve tüm insanlara karşı merhametimizin arttığının fırsattı olacaktır. O zaman duamız; değişimimiz, Baba ve Oğul ile birliğimiz olan amacına ulaşmaktadır!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it