31ª Domenica del Tempo Ordinario – A
31st Sunday of Ordinary Time – A
31ème dimanche du Temps Ordinaire – A
CET - Katolik Ruhani Reisler Kurulu
Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu -|- Թուրքիոյ Կաթողիկէ Եպիսկոպոսներու Համաժողով -|- Conférence Episcopale de Turquie -|- Conference of Catholic Bishops in Turkey -|- Conferenza Episcopale Turchia -|- مؤتمر الأساقفة الكاثوليك في تركيا
31ª Domenica del Tempo Ordinario – A
31st Sunday of Ordinary Time – A
31ème dimanche du Temps Ordinaire – A
Kutsal Kitab’ın Okunması
05/11/2002 OLAĞAN DEVRE – 31- PAZAR – A YILI
1. Okuma Malaki 1,14 – 2,8. 8-10 Mez 131 (130) 2. Okuma 1.Selanik. 2,7-9. 13 İncil Mt.23,1-12
“Eğer beni dinlemezseniz ve adımı tüm yüreğinizle yüceltmezseniz…”. Kimileri bu sözlerin Allah’a layık olmadıklarını düşünebilir, çünkü bu sözleri böbürlenen ve tehdit edici bir kişinin sözleri gibi görür. Fakat “Allah’ın adını yüceltmek” ne demektir?
Kutsal Kitabı tanıyan, Allah’ın, Kendisine itaat eden insan tarafından yüceltildiğini bilmektedir. Fakirleri severek, dürüstlük, sevgi ve uyum ile davranarak, insanlar için çok büyük bir saygı isteyen Emirlerini uygulayarak, O’na itaat edilir! Allah’ın adını yüceltmek, kendi hayatı aracılığıyla, kendi ailesinin hayatı aracılığıyla, toplum hayatı aracılığıyla, Allah’ın sevgi ve merhamet olduğunu, birliği, paylaşmayı ve işbirliğini istediğini, insanın dostu olduğunu göstermektir! Bu gerçekleri yaşamayan, kendini Allah’ın halkına ait sanmamalı, böyle bir kişi kendini Allah’ın halkının üyesi olarak tanıtamaz: Çünkü Allah hakkında yalancı bir tanıklık vermiş olur; O’nu adaletsiz, şiddetli, egoist olarak tanıtmış olurdu.
Eğer bütün insanları yaratan Tek Allah tarafından yaratıldığımızı biliyorsak, neden “birbirimize hainlik ediyoruz?”. “Eğer beni dinlemezseniz ve adımı tüm yüreğinizle yüceltmezseniz üzerinize lanet gönderirim”: Bu ciddi ve etkili sözlerle Rab komşusunu sevme buyruğunu önemsemeyenin durumunun ağırlığını anlatmak ister. Hiç kimse böyle bir vaadi duyduktan sonra kendi hatasında kalmak istemeyecektir!
Allah, Peygamber Malaki aracılığıyla ilettiği uyarıyı, ilk önce halkın sorumluları olan din adamlarına yöneltir. Onların hayatına, onlarda Allah’ın hoşuna giden davranışın somut bir örneğini arayan fakirler tarafından çok dikkatle bakılmaktadır.
Bugünkü İncil’de İsa, peygamberin uyarılarına devam ederek halka, Allah’ın emirlerini öğretme görevinde bulunanların kötü davranışlarına karşı tetikte olmayı tavsiye eder. O’nun zamanında bunlar, din bilginleri ve Ferisilerdi. Sözlerle iyi öğretiyor, ama davranışlarıyla bambaşka yaşıyorlardı! Bu yüzden İsa: “Size tüm söylediklerini yapın ve yerine getirin, ama yaptıklarını yapmayın” diyordu.
Günümüzdeki aklımıza hemen Episkoposlar ve rahipler gelir. Allah’ın yolunu öğreten onlardır ve insan olduklarından dolayı bazen iyi birer örnek olmayabilir, İncil’e göre yaşamayabilirler. Gerçek şu ki: Onlar da insan ve insan olarak, zayıflar, güçsüzler ve Şeytan tarafından günaha teşvik edilirler. Bunun için aralarından bazılarının hayatlarında itaatsizlik, zayıflık görürsen veya öğrettikleri ile yaşadıkları arasında tutarsızlık bulursan şaşırmayacaksın.
Fakat İsa’nın sözü sana hitap etmektedir: Sana İncil’i ilan eden rahip henüz buna göre yaşamaya yeterli olmasa da, sen İncil’e göre yaşayacaksın. Rahibin sözlerinde ilahi otorite vardır. Sen Allah’ın kutsal sözlerine uygun yaşayacaksın, o zaman sen kendini bir ışık, başkalarına yaşamın gerçek kaynağına doğru eşlik eden bir yıldız olacaksın!
İsa öğrencilerine alçakgönüllülüğün yolunu öğretiyor, çünkü insanı Allah’ın yüreğinde sağlamca tutan tek yol budur. Diğerlerinden kendini daha üstü görme. Ünlü unvanları isteme, büyüklük taslama yolunda yürüme. İsa, sana ilahi ve ebedi hayatı iletmiş ya da şimdi de ileten insanı “peder” diye çağırmanı engellemez; O sana bir unvan aracılığıyla kendini yüceltmemeyi önerir. Ben her zaman vaftiz ismim ile çağrılmak isterdim, fakat eğer biri beni “peder” diye çağırırsa, bunda ona engel koymam, çünkü bu ona itaat ve alçakgönüllülüğün yolunda yürümek için faydalı olabilir.
Bugün İsa’nın sözleri Aziz Pavlus’un örneği ile aydınlanır. Pavlus Selanikliler arasındaki çalışmasını hatırlatarak, onlara sevgi ve şefkat ile yazar. Onlara Allah’ın Müjdesini duyurarak onları sevdi, aralarında uğraş verip yoruldu, “çocuklarını bağrına basan bir anne gibi” onlara şefkatle davrandı, onlara Hristiyan hayatının örneği oldu.
Aziz Pavlus’un sözleri, İncil’e uygun olan hayatları sayesinde iyi bir örnek olan birçok rahip ve episkoposlar tarafından tekrarlanabilirler! Hem eskiden hem de günümüzde İsa’nın Sözlerini önemseyen, ciddiye alan çobanlar çoktur! Aynı zamanda, Selanikli Hristiyanların yaptıkları gibi, çobanlardan duydukları sözleri, “insan sözü olarak değil, Allah’ın sözü olarak” kabul eden Hristiyanlar da çoktur! Peder’in hikmetini yaşayan ve O’na şan veren Allah’ın Kilisesi, güzeldir!
Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it
Kutsal Kitab’ın Okunması
01/11/2023 – TÜM AZİZLERİN BAYRAMI
Birinci okuma Ap 7,2-4.9-14 Mezmur 23 İkinci okuma 1Gv 3,1-3 İncil Mt 5,1-12
Tüm Azizler Bayramında, Matta İncil’inden İsa’nın, öğrencilerine ve kalabalığa kendini tanıttığı sözleri okuyoruz. İsa, dağa çıkıyor ve ardından herkes onu takip ediyor. Yahudi olsaydık bunun büyük ve belirtici bir olay olduğunu hemen anlardık. Dağa çıkmak; Musa’nın, Allah ile konuşmak için çağrıldığında, yaptığı şeydir. Musa dağa tek başına çıkabildi, tüm halk ise aşağıda beklemeliydi. İsa ise beraberinde herkesi alarak dağa çıkıyor: O’nunla birlikte tüm insanlar Allah ile karşılaşabilir ve O’nun sözlerini duyabilir. Ve O, dağda oturarak konuşuyor, yani O’nda Rab otoritesi var: İsa’nın sözleri, Allah’ın insanlara yöneltmek istediği mesajdır.
İsa’nın karşısında yalnız günahkarlar, Vaftizci Yahya tarafından tövbe etmeye çağrılmış günahkarlar durmaktadırlar. İsa günahkarlara konuşuyor fakat azarlama sözlerini kullanmamaktadır. Onları sadece tatlılık ve merhametle sevmek ister gibidir. Onlara kendi günahlarına bakmalarını söylemiyor; yaşamlarına da o ana kadar yaptıkları gibi devam etmelerini de söylemiyor. O, arzularını değiştirecek şekilde konuşuyor, onlara yeni varış noktaları sunuyor, bu dünyanın gözüktüğünün ötesinde başka türlü olabileceği konusunda onları bilinçli kılıyor.
O’nu dinledikten sonra öğrencileri ve kalabalık; yeni bir şekilde nefes almaya başlıyor, yaşamlarına yeni bir anlam veriyor, acılarından fayda görüyor, adalet ve kardeşlik arzularının gerçekleşebileceği ümidine kapılıyor, hayal ettikleri dünyanın mümkün olabileceğine inanmaya başlıyorlar, çünkü bunu Allah’ın Kendisi istemektedir.
İsa’nın cümleleri Kutsal Kitab’ın en güzel cümleleri gibi başlamaktadırlar:
Ne mutlu adalete uyanlara (Mez 106).
Ne mutlu O’nu özlemle bekleyenlere (Yeşaya 30,18).
Ne mutlu sabırla bekleyene (Dan 12,12).
Ne mutlu bilgelik konusunda düşünceye dalan kişiye (Şirak 14,20)!
Ne mutlu beni dinleyenler, her gün kapımı gözleyen, kapımın eşiğinden ayrılmayan kişiye (Özd 8,34)!
Ne mutlu Rab’den korkana, O’nun yolunda yürüyene (Mez 128)!
Ne mutlu sana güvenen insana (Mez 84).
Ne mutlu yoksulu düşünene (Mez 41).
Bu şekilde İsa yeni bir şey başlatmak istemediğini gösteriyor, sadece Allah’ın dinleyici ve işbirlikçi bulabilirse, her zaman gerçekleştirmek istediği şeyleri söylüyor. Şimdi İsa, Allah’ın istediği gibi yaşamak ne kadar güzel olduğunu göstermek istiyor! Onu dinleyen ve takip eden olacak mı? Kalabalığın içerisinde Allah’ın yaşamının yeniliğini, Allah ile ve Allah için yaşamayı kabul eden birileri olacak mı? Bu bir yeniliktir çünkü yaşamdan günaha götüren ve dolayısıyla acı veren her şey yok olmalı.
İşte İsa şöyle diyor: Ne mutlu ruhta fakir olanlara, yani ümitlerini zenginliklere bağlamayanlara; onlar zenginliğin daima aldatıcı olduğunu biliyor, bu yüzden onu arzulamıyorlar bile! Kendi ve başkalarının günahları için üzüntüde ağlayanlara, ne mutlu! Onlar kendi yaşamlarını ve üzüntülerini Allah’a teslim ederler, o zaman Allah kendisi onlarla ilgilenecek ve onları teselli edecek! Ne mutlu uysal olanlara, ne insanlardan ne de Allah’tan iddia ile bir şey beklememekteler: Yeryüzünde olan azla yetinmeyi biliyorlar.
İsa mutluluklara devam ediyor: Öç almayanları övüyor, çünkü onlar insanların kötülüğünü merhametle yenmektedirler. Sonra da, “Ne mutlu doğruluk uğruna eziyet çekenlere” diye ilan etmektedir. Bu mutluluk, Allah ve insanlar ile adaletli olmayı arzu edenler içindir: Allah mutlaka arzularını gerçekleştirecektir.
İsa günahkarları azarlamıyor, ama onları günah işlemeye götürmeyen şeyleri arzulamalarını sağlıyor, bu, onların bulunduğu zayıf ve zavallı durumdan kurtaracaktır.
İsa’yı şimdi dinleyen de günahkardır: Bizler günahkarız. İsa bizi azarlamıyor, ama arzulamamız gerekeni gösteriyor. Zenginlikleri, önemli yerleri, insani adaleti arzulamaya devam edersek, günahın etkisi altında olmaya devam edecektik. Göklerin hazinelerini arzulayarak ise, bizi kötülüğe sürükleyen döngüden çıkacağız ve Baba Allah’ın kutsamasının, İsa’ya itaatin, Ruh’un katsallığının etkisi altına gireceğiz.
Azizler İsa’yı dinlediler ve arzularını değiştirdiler! Böylece yaşamları Allah’ın Oğlu’nunkine uygun oldu! Biz onlara hayranlıkla bakıyoruz, onların tanıklıklarından ve sevgilerinden mutlu oluyoruz: Bugün onlardan öğrenebilme, onların örneğini takip edebilme ve başlattıkları işleri devam ettirebilme lütfunu Baba’dan diliyoruz.
Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it
30ª Domenica del Tempo Ordinario – A
30th Sunday of Ordinary Time – A
30ème Semaine du Temps Ordinaire – A
Kutsal Kitab’ın Okunması
29/10/2023 – OLAĞAN DEVRE – 30. Pazar Günü – A
Birinci okuma Çıkış 22,20-26 Mezmur 17 İkinci okuma 1 Sel. 1,5-10 İncil Mt 22,34-40
İsa’ya yöneltilen soru, zor bir sorudur: «Öğretmenim, Kutsal Yasa’da en önemli buyruk hangisi?». Cevap vermek zordur, çünkü bütün emirler, Allah’ın emirleridir, bunun için onların hepsi önemlidir. Fakat İsa bu zorluğu aşıyor, çünkü O, emirlere değil, onları sunan Kişiye bakmaktadır. O, hikmetli sözleri sunan, onları sevgi ile sunan Baba’ya bakmaktadır.
Biz O’nu dinliyoruz çünkü O’na sevgisi için minnettarız ve bunun için O’nu seviyoruz. En güzel ve temel, hayatımızı da güzel kılan Söz şudur: Sevmek. O’nu ve O’nun bir anne gibi yüreğinde taşıdığı her insanı seviyoruz. Eğer bir anneyi seversen, bütün evlatlarını da seversin. Allah’ı ve O’nun bütün evlatlarını sevmek; hayatın temeli, bütün öğretilerin amacıdır. Öldürmüyorum, çünkü seviyorum; çalmıyorum, çünkü seviyorum, eşime sadakatsiz olmuyorum, çünkü seviyorum; yalan söylemiyorum, çünkü seviyorum. Eğer sevmezsem, kendime ve bencilliğimin bütün isteklerini tatmin etmeye izin veriyorum, fakat bu şekilde Allah’ın güzelliğini saklıyorum, O’nu kimseye tanıtmıyorum, ben de O’nu tanımıyorum.
Komşuları sevme emri insan kadar eskidir. Allah insanı yarattığı andan beri ona sevme kabiliyetini ve sevilme ihtiyacını verdi. Her insanda bu iki özellik vardır, onların sayesinde o, başkalarıyla birlik içerisinde yaşayabilir. Başkalarıyla birlik içerisinde yaşayanın yüreğinde sevinç vardır ve bunu etrafında kilerine saçar. Sevme kabiliyetini kullanamayan ve sevilmeyi kabul etmeyen, başkalarıyla olan birliği engeller, mutsuzluğa kapılır ve etrafında kilerini acı çektirir.
Maalesef egoizm ve gurur kolaylıkla yüreklere girer: Bu sebepten sevmede ve sevilmeyi kabul etmede zorlanırız, birçok kere de bunlardan kaçınırız. Bu; insanı mahveden, mutlu olmasını engelleyen günahtır.
Allah insanın kötülükten hür olmasını ister ve bu sebepten ona kendi ve başkasının günahının yükünden acı çekenleri sevmeyi ”emreder”. Fakat Allah zayıflığımızı da bilir. Bu sebepten O, sadık ve devamlı olarak, gücü ve sevme kabiliyeti ile, içimizde olmak ister. Kendisinin içimizde oturabilmesi için Kendisini sevmemizi, Kendisi ile birlik içinde kalmamızı ister ve bu yolu kolaylaştırmak için işte bize İsa’yı yolluyor! Ve de İsa bizlere yeni bir sevgiyi vermekte, her çeşit kibir veya egoizmden uzak bir sevgiyi: O, bu sevgiyi ilk önce bize göstermekte, Babasına ölüme kadar itaati ve Kendisini haça gerenleri affedecek kadar merhameti yaşayarak!
Allah’a gerçek sevgiyi ve insanlara gerçek sevgiyi, İsa’nın yaşadığını görebiliriz. Din bilginine verdiği cevapta İsa, o ana kadar yaşadığı ve sonuna kadar yaşayacağı sevgiyi anlatıyordu. Biz O’nu görüp O’ndan öğrenebilmek için bakışlarımızı İsa’ya çevirip O’na dikkatle bakmaya çalışacağız.
Aziz Pavlus da bunu yapmamızı öneriyor. Ayrıca Havari, İsa’dan başka onu da örnek almamıza davet ediyor. Çünkü o, Rab tarafından çağrıldığından beri O’nun öğretilerine uygun yaşadı, yorgunluğu hiç düşünmedi. Tüm Hristiyanların yaşamı da bir model olmakta, aynen mektup yazdığı Selanikliler gibi! Onlar tövbe ettiler ve putlardan uzaklaştılar, putların izin verdiği ve egoizmin tüm şekillerini kapsayan yaşam tarzını terk ettiler: Başkalarının ve ailenin yaşamını hor görme, cinsel ahlaksızlık, eşlerin sadakatsizliği, cimrilik, şiddet.
Putları terk ederek Hristiyanlar tek gerçek ve canlı Allah’a hizmet etmektedirler: Her insanı seven Allah’a, fakire ve öksüze merhamet eden, dulu koruyan, yabancıyı koruyan Allah’a!
Hristiyan bu dünyada yabancı gibi yaşar, çünkü göklerin vatandaşı olduğunu bilir, bu sebepten bu dünyadaki yabancılara iyilikle bakar ve onlara Baba’nın sevgisini göstermek ister. Hristiyan yabancılara sadece Allah’ın sevgisinin maddi birkaç işaretini vermekle yetinmez, ona Allah’ın kendisine verdiği kocaman armağanı da tanıtmak ister, “bizleri gelecek olan öfkeli yargıdan kurtaran” ve ebedi yaşama girmemizi hazırlayan İsa’yı tanıtmak ister!
Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it
Türkiye’deki Kilise acı çeken tüm insanların yanındadır.
29ª Domenica del Tempo Ordinario – A
29th Sunday of Ordinary Time – A
29ème Semaine du Temps Ordinaire – A
Kutsal Kitab’ın Okunması
15/10/2023 – OLAĞAN DEVRE – 28. PAZAR GÜNÜ – A
Birinci okuma Yeş 25,6-10 Mezmur 22 İkinci okuma Fil 4,12-14.19-20 İncil Mt 22,1-14
İsa göklerin hükümranlığı hakkında başka bir benzetme de anlatıyor. Gerçekten bu çifte bir benzetme, kalabalıklara veya öğrencilere yönelik değildir. Onların buna ihtiyaçları yoktu.
Bu benzetme “prens rahiplere ve halkın yaşlılarına” yöneliktir, yani İsrail halkının sorumlularına. Mutlaka İsa’nın aklında ilk okuma metninde okuduğumuz Yeşaya’nın peygamberliği vardı. Allah herkese özel bir ziyafet sözü vermektedir, hatta her ulusa, dolayısıyla da paganlara, yani İsrail halkına ait olmayanlara da! Allah tüm insanları sever ve onlar için kurtuluşu, sevinç verecek, herkesin yaşamını dolduracak bir kurtuluşu ister. Kullanılan simge ziyafettir: Karnımız tok olan bizlere fazla bir şey dememekte, ama hiçbir şeyi olmayanlara veya her gün yiyeceği ekmeyi hesap eden için ne anlama geldiğini tahmin edelim!
Halkın başkanlarının ne ilgisi var? Birçok kere Allah’ın Sözünün halka ulaşmasını engellemiş olanlar onlardır, peygamberlerin Allah’a itaate ve fakirlere adaletli olmaya çağrılarını da ilgisizlikle ve zulümlerle susturmuş olanlar, onlardır. Onların İsa’nın halka konuşmasını ve halkın İsa’yı dinlemesini engelleyerek yaptıkları kötülüğü anlamaları gerekir.
İsa, Baba’nın yolladığı ve başkanlar tarafından hırpalanmış ya da öldürülmüş olan birçok peygamberlerden sonra son olarak yollanmış Oğul’dur: Ondan sonra Allah tarafından kimse gelmeyecektir. O, halk tarafından reddedilirse, ziyafete davet başkalarına yapılacak, sokaktaki “iyi ve kötüler” çağrılacak. Bu benzetme ile İsa kendi ölümünü önceden söylüyor, bunun sorumlusu da başkanlardır, ayrıca O’nu daha hiç tanımamış olanlar, hatta on emri bilmeyen, bunun için ”kötü” denen paganların da tövbe edeceklerini belirtiyor.
İsa başka bir öğreti daha vermek istiyor, bunu özellikle öğrencilerine, yani Kilise’ye bırakıyor. Allah’ın davetini kabul edenler ve Oğul’un düğün ziyafetine katılanlar, ”kötüler” dahil, yine de uyanık olmalıdırlar. Onlar düğün kıyafetini giymeye dikkat etmeliler.
Bu uyarı önemlidir, onun anlamı şudur: İsa’yı onun verebileceği sevinç ve heyecanlar için veya diğerleriyle kendini iyi hissetmenin zevki için ya da kendisini iyi bir insan sayabilmek için aramak, kolaydır. Bu şekilde yaşayan bir Hristiyan kendini göstermek ister, düğünü yani Kralın Oğlunun sevgisini her şeyin üzerinde tutmaz! Allah’ın davetinden gerçekten sevinebilen kişi; ancak ve ancak O’nun verdiği kıyafete bürünendir, ancak ve ancak İsa tarafından kurtulmayı kabul edendir.
Düğün kıyafeti giymeyi reddeden; kendi iyiliği sayesinde, kendi emirlere uyma kabiliyeti ve kendi erdemleri sayesinde düğüne katılmaya hakkı var olduğunu düşünendir.
Allah’ın davetinden ve O’nun sevgisinden faydalanabilmek için gerekli olan düğün kıyafeti; İsa’nın ölümüne girmeyi, O’nunla haçı taşımayı kabul eden alçakgönüllülüktür. Damadın sevgisini belirten bu düğün kıyafeti olmayan, İsa’nın ölümüne ve dirilişine katılmayı sağlayan vaftizi reddedendir, kendisini İsa’ya ait olarak tanıtmayandır: Bu kişi, Kilise’sine katılamaz, İsa ile ziyafete oturamaz, Ona ait olanlarla komünyonu, birliği paylaşamaz.
Düğün kıyafeti, hak edilmemiş bir armağandır. Onu giyen, minnettardır, kendisinin herkesin önünde teşekkür etmek mecbur olduğunu bilmektedir, çünkü kendisinde kendisinin aldığı ve hala almakta olduğu kıyafeti hak eden hiçbir şey olmamaktadır.
Düğün kıyafetini giyen kendini davet edenin sevgisinden mutludur ve onun başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Aziz Pavlus ile birlikte şunu söyleyebilirdi: ”İster tok ister aç olayım, ister bollukta ister ihtiyaçta olayım, her durumda ve her koşulda yaşamanın sırrını öğrendim. Beni güçlendirenin aracılığıyla her şeyi yapabilirim”. Hristiyan’nın sevinci, yeryüzünün zenginlikleri değiller, bunların eksiği onun için üzüntü değildir çünkü kralın Oğlunun düğün şölenine katılmaktadır, Rab’bin haçına, sevgisinin doluluğuna katılmaktadır.
Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it
28ª Domenica del Tempo Ordinario – A
28th Sunday of Ordinary Time – A
28ème Semaine du Temps Ordinaire – A
27ª Domenica del Tempo Ordinario – A
27th Sunday of Ordinary Time – A
27ème Semaine du Temps Ordinaire – A