İsa’nın Vaftizi – B

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

07/01/2024 – İsa’nın Vaftizi – B Yılı

Birinci okuma Yeş 55,1-11 Mezmur 12 İkinci okuma 1Yuh. 5,1-9 İncil Mk 1,7-11

Bugün, Rab’bin Vaftizi bayramında, Yeşaya peygamber neşeli bir daveti bize sunmaktadır. Davet Allah’ın kendisi tarafından gelmektedir: O, yüreğimizdeki açlığı ve susuzluğu görmektedir ve bizleri doyurmak ve susuzluğumuzu gidermek için kendisini bize sunmaktadır, bizleri karşılıksız ve cömert sevgisiyle kaplamaktadır. O’na doğru koşmak için arzularımızı ve düşüncelerimizi değiştirmeliyiz.

Gérard David (ca. 1460-1523), Baptism of Christ
Gérard David (ca. 1460-1523), Baptism of Christ

Bizimkiler Allah’ınkilerden değişik, bu sebepten de acı ve ölümü tecrübe etmekteyiz. Sözünü kabul ederek gerçek ve güvenli yaşamı yaşayacağız. Tıpkı yağmurdan sonra ürün ve üründen sonra ekmeğin geldiği gibi, aynı şekilde kuşkusuzca yeni bir yaşamı tecrübe edeceğiz. 

Vaftizci Yahya, Ürdün nehrinin kenarında herkesi tövbe etmeye çağırdığında, Yeşaya’nın sözleri yıllardan beri ilan ediliyorlardı. Yahya arzuları ve düşünceleri değiştirme zamanının sonunda geldiğini söylüyordu, çünkü dünyanın günahı omuzlarının üstüne aldıktan sonra bedava olarak yaşam suyunu ve ekmeğini Veren gelip, artık mevcut oldu. 

Yahya bizleri sevgisini göstermek için günahkarların arasında saklanan Olana bakmaya, O’nu kabul etmeye çağırıyor. İsa, gerçek sevgisini göstermek için günahkarların arasında saklanıyor. O, günahkarlara yanaşmaktan korkmuyor, onların günahlarını silen aynı suya giriyor. O su, O’nu kirletmeyi beceremeyecektir, bunun yerinde O, kutsallığı ile suyu ve suya girmiş olanları temizleyecektir. O, günah işlemeden, Baba’dan uzaklaşmadan kendini ‘günahkar’ yapıyor. Baba da O’nu, yardığı göklerden gelen güçlü ve güzel sesiyle sevgili Oğlu diye tanıtıyor. Hatta bir güvercin bile O’nun üzerine iniyor, herkes bu Güvercin’de Allah’ın Ruh’unun görüntüsünü gördü, tüm insanlara sevgisiyle ulaşmak isteyen Allah’ın Ruh’unu! Kendisi konabilecek toprağı, Nuh’un gemisine tekrar dönmesi gerekmeden daima yaşanabilecek yeri bulan güvercindir. 

Görülen ve duyulan olağandışıdır, çünkü Allah’ın peygamberler aracılığıyla vaat ettiklerini düşündürüyor. Zamanın tamlığına ulaştık, bekleyiş zamanı sona erdi. 

Yahya artık sadece yok olmak istiyor, kendisinden sonra Gelene ve “daha güçlü Olana” kölelerin yaptığını bile yapmaya layık hissetmiyor. Yahya’nın gücü fiziksel bir güç değil, silahların gücü de değil; onları Allah’a emniyetle götürmek için herkesi çeken güçtür! Ama İsa daha güçlüdür, çünkü O, herkesi kendine çekecektir! Hiç kimse, kendisi, yani Yuhanna’nın kendisi O’nun yani Güvey’in yerini almaya layıktır: Gelin olan halkı sonsuza dek seven Güvey, ona Allah’ın güçlü ve sabit sevgisini bağışlayabilen Güvey! Bizler de O’na gidelim, böylece Allah’tan yeni bir hayat kabul edebileceğiz, içimizde Baba’nın aynı sevgisi olacaktır.

Havari Yuhanna mektubunda bu gerçek hakkında ısrar ediyor: İsa’nın Mesih olduğuna, yani O’nun, ilahi hayatını bize bağışlamak için Allah tarafından meshedilmiş olduğuna inanan bizler, Allah aracılığıyla yeni yaşama doğduk. Bu, Allah’ın evlatları, ailesi, işbirlikçileri olmamız demektir. Bu sebepten, diyor Yuhanna, kim Allah’ın evlatlarını seviyorsa gerçekten Allah’ı da sever. 

Havari şu sorumuza cevap veriyor: Allah’ı ve evlatlarını nasıl sevebiliriz? “Allah’ı sevmek onun emirlerine uymaktır”. Ve de bu şekilde “dünya kazanılır”, etrafımızı saran dünya ve bizi mahvetmek için içimizde saklanan dünya! Biz, günahkarların girip kirlettikleri suya giren ve üzerine inmiş Ruh’un tanıklığını alan Allah’ın Oğlu’na inanarak dünyayı yeneriz. Günahkarların girdiği suya giren ve üzerine inmiş Ruh’un tanıklığını alan Oğul’a inanırız.

İsa’yı kabul etmek en büyük sorunlarımız için en iyi çaredir: Bu şekilde onları Baba’ya uygun kılarak gerçekten arzularımızı ve düşüncelerimizi değiştireceğiz. Tam da günahkarlar olarak her Sözüne ‘evet’imizi tekrar edelim. Böylece bizler de Allah’ın sevinci, memnuniyetini dayadığı yer olacağız!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Epifanya Bayramı – B

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

06/01/2024 – EPİFANYA BAYRAMI 

1.Okuma Yeş. 60,1-6 Mezmur 71 2.Okuma Ef. 3,2-3.5-6 İncil Mt. 2,1-12

Dünya Çocuklar Misyon Günü

Yeşaya peygamber ışıktan bahsediyor, dünyanın karanlıklarının arasında parlayan bir ışıktan, Allah’ın güzelliğini ve büyüklüğünü gösteren ve yukarıdan gelen bir ışıktan! Karanlık dünyayı örtüyor ama Rab’bin şanı üzerinde parlıyor! Bu ışık o kadar harikulade ki tüm insanların dikkatini çekmekte, hatta dikkatini çekmekle kalmayıp onların Rab’be yaklaşmalarını ve tapmalarını sağlamakta. Pagan halklar bu ışığın, Allah’ın ışığı olduğunu anlıyorlar ve bu sebepten sunakları ve armağanları olan altın ve buhurla gelmekteler.

Fra Angelico and Filippo Lippi, Adoration of the Magi
Fra Angelico and Filippo Lippi, Adoration of the Magi

Bugünkü İncil metni peygamberin söylediklerinin gerçekleştiğini anlatmaktadır. Işık; insanları Annesinin kollarındaki Çocuğa götüren, Çocuğun evini ve mevcudiyetini aydınlatan yıldızdır. Paganlar, Yıldız Bilimciler tarafından sembolize edilirler. Onlar, ışığıyla onları ümit ve sevinçle dolduran yıldız tarafından yönlendiriliyorlar. Karanlıklar; Herodes’in kini ve korkusudur, kin ve korku ki Herodes’ten Yeruşalim’in halkına da verilmektedir. Yıldız Bilimcilerin armağanları olan halkların altın ve buhuru birçok anlam taşımaktadırlar. İncil yazarı bunları bize açıklamamakta, bizim hayal gücümüz ve sevgimizle onları keşfetmemizi istiyor. Onlar aynı birçok durumda İsa’nın söylediği benzetmeler gibidir: Allah sevgisini bulmak için, sevgimizin nasıl gelişebileceğini görmek için fırsatlar. Yola çıkan bu adamların hazine kutuları altın, mür ve buhur taşımakta. Onlar, bize hatalı gözükebilecek keşiflerini izlediler. Ama niyetleri ciddiydi, arzularını Allah uyandırmıştı ve tam bir katılımları vardı. Allah onları bu yola koymuştu, onlar bu yolda başka bir yol, Kutsal Yazıları okuma yolunu bulacaklardır. Bu yolu da güç arayan ve günahkar bir adam olan Herodes sayesinde buldular.

Bugün okunan İncil metni, hakikaten bizim için ve bizim dünyadaki mevcudiyetimiz için çok çok önemli bir bölümdür. Bugünkü bayramın adı da “Rab’bin açıklanması”dır: İsa, hiçbir şey yapmadan veya söylemeden, uzak ülkelerin halkları tarafından kral olarak tanınır. Onlar, bir yıldızı takip edip onlara ait olmayan Yazıları okuduktan sonra kendilerini alçaltarak bir annenin kollarındaki Bebeğe tapıyorlar. Bu karşılaşmanın sevincinin hemen ardından Bebeğin yaşamının ta başından taşımak zorunda olacağı haçı da hissediyorlar.

Bizim için bunlar ne öğretiyorlar?

Her şeyden önce İsa’nın imkanımız dahilindeki her yolla aranılmaya layık olması! Fakat bunun için başkalarından da yardım dilemeliyiz.

Yaratılış bizi O’na yönlendiriyor fakat O’na sadece Kutsal Yazılar sayesinde varabileceğiz: Onlardan kendimizi esirgemeyeceğiz! Kutsal Yazılar, onları yaşamak istemeyen günahkar insanlar tarafından bildirilse de, Rab’bin Söz’ünün değerini muhafaza etmektedir.

Hazinelerimiz İsa’nın eline bırakıldığında değer kazanmaktadırlar!

Elimizdeki altın, kıskançlık ve kabadayılık, şiddet ve ölümdür; İsa’nın ellerinde ise armağan ve sevgi işaretidir. İnsani şanın ve saygının sembolleri olan buhur ve mür, İsa için kullanıldıklarında tam anlamlarına kavuşmaktadırlar.

İsa ile karşılaşan, O’nu bir kadının, Annesinin kollarında bulabileceğini bilmelidir. Kadının büyüklüğü, adam değil kadın olmasında değildir, onun dünyayı kurtaran Bebeği sunabilmesindedir. 

İsa’ya tapan kişi bu dünyada fayda beklememeli, ne sağlık ne de saygınlık: Bebeğe tapan Onunla birlikte haçı taşımaya hazır olmalı! Kendini dünyanın büyüklerinden ve zenginlerinden saklayacaktır ki, kendisini taptığı Bebeğin düşmanlarının arasında bulmasın!

Aziz Pavlus, Efeslilere yazarken İsa’nın sırrının açıklanmasıyla bize yapılan büyük armağandan bahsediyor: Tek bir beden olup Baba’nın sevgisinden faydalanmamızdan dolayı bizleri birbirimizle birlik içine koyan gizemdir. Hristiyan ortamda doğmuş olmayan kişi, daima Kilise’de yaşayan kişiden bu armağanı daha çok değerlendirebiliyor. Sevgiyi tanımamış olan kişi Baba’nın İsa ile gösterdiği sevgiyi, bunu daima yaşamış olandan daha çok değerlendirebiliyor. İsa’nın sayesinde Baba’nın bizi sevdiğini bilmek ve bunu kuşkusuzca bilmek, bizlerin birbirimizle kardeş ve dost olarak hissetmemizi sağlayan ışık ve güçtür. O zaman Çocuğa doğru koşalım: Bizleri de çeken bir yıldız ve yol gösteren bir Söz vardır!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Présence

Türkiye’deki Katolik Kilisesi’nin Aylık Kültür ve Haber Dergisi

“Présence” dergisi Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu’nun resmi organıdır. Ana dili Fransızca’dır, ancak İtalyanca ve Türkçe makaleler de okuyabilirsiniz. Bu nedenle Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu üyelerinden duyurular, görüşler ve düşünceler içerir. Başyazı şu anda İzmir Piskoposu olan Mgr Mgr Martin Kmetec tarafından sağlanmaktadır.
Evrensel Kilise’ye açılan ve Türkiye’deki Hıristiyan Katoliklerin eğitimi ile ilgili olarak, Vatikan’dan aylık resmi metinler veya bu metinler hakkında yayın kurulu tarafından seçilen tema ile ilgili yorumlar sunulmaktadır. Çift sayfalı bu alan temayla ilgili tanıklık için ayrılmıştır. Her şeyden önce Türkiye’deki Katolik Kilisesi’nin yaşamını yansıtması amaçlanmıştır ve farklı Episkoposlukların ana olayları ve vurguları arasındaki ilişkiyi içermektedir. Ekümenik ve dinler arası ilişkiler de önemlidir, bu da Doğu Kiliseleri ve İslam’la olan ilişkileri ayrıcalıklı kılar. Son olarak, okuyucularına bu ülkenin Hıristiyan geçmişinin zenginliğini göstermeyi ve bu yerlerin tarihini belirleyen olayların ve kişilerin anılarına katılmalarını istemektedir.

Yazı işleri müdürü:
Nathalie Ritzmann

Meryem Allah’ın Annesi Bayramı

01/01/2024 – MERYEM ALLAH’IN ANNESİ BAYRAMI 

1.Okuma Say. 6,22-27 Mezmur 66 2.Okuma Gal. 4,4-7 İncil Luk. 2,16-21

Yeni yılın başlangıcı dolayısıyla burada toplanmış bulunuyoruz. Yeni yılı Baba’nın bir armağanı olarak kabul etmek için gereken ışığı ve gücü bulmak istiyoruz, aynı zamanda bu yeni yılı sorumlulukla yaşamak istiyoruz öyle ki onu sevgi dolu olarak, canlı ve gerçek bir sunuş gibi Allah Baba’ya iade edebileceğiz.

Efes, Meryem Ana Evi
Efes, Meryem Ana Evi

Bu yılın sonuna varabilecek miyiz bilemiyoruz, nasıl olacak ve neler yaşayacağımızı da bilmiyoruz: Kendisi ile işbirliği yapmamız için onu bize bağışlayan Allah Baba’ya güveniyoruz. İleriye dönük tahminler yapmıyoruz: Sihirbaz, müneccimlere, medyumlara koşuşan dinsizler değiliz, şeytanın söyleyeceği yalanları duymak istemiyoruz. Bu ağır günahtan uzağız. Biz Allah’ın armağanının gerçekten Allah’ın armağanı olduğuna inanıyoruz: Bu; bir fayda, bir sorumluluk, bizim için ve O’nun sevgisini verebileceğimiz etrafımızdakiler için bir sevinçtir.

İlk okumada Allah’ın halkını Harun’nun sesi ve açılan kolları vasıtasıyla kutsayan sözlerini dinledik. Bizlere de bugünkü Ayinde bu kutsamanın aynısı verilecektir. Allah, ışığı ve gücü ile bizlere yoldaş olmak istemektedir, bu sebepten yeni yılı güven ve sevinçle karşılayalım: Allah’ın varlığı bizler için güven ve barış olacaktır. Peygamberlerin Meryem’den doğan çocuğa verdikleri isimlerden biri “Allah bizimledir”: Doğumundan sekiz gün sonra O’na verilen isim, Allah’ın bizi kurtardığının garantisini vermektedir (İsa, ‘Allah kurtarır’ demektir). Bu kurtuluştan eminiz tam da çünkü Allah bizimledir. O bizimle birlikte, tahmin edemeyeceğimiz bir şekilde: Meryem’in kollarında taşıdığı Bebek’tedir! 

Bugünkü İncil’in metni Anne’nin yani Meryem’in davranışını göstermekte. Onu sessizlik içerisinde görüyoruz, Oğlu hakkında söylenen sözlerle doldurulmuş bir sessizlikte. Çocuğun hakkında konuşanlar, en basit ve en fakir, cahil ve hor görülen kişilerdir: Onlar gibi kimseden değerlendirilen Meryem bu şeyleri önemsemiyor. O; Allah’ın birçok şekilde, ve de en çok alçakgönüllü şekilleri tercih ettiğini biliyor – İsrail’in kadınlarının arasından O, kendisini tercih etmedi mi?-. Nereden gelirse gelsin, Allah’ın Sözü dinlenilmeli ve yürekte korunmalıdır. Gerçekten de Allah’ın her Söz’ü, Allah bizimle olan O’nun bebeği ile ilişkili. Kendisi O’nun annesidir, Allah’ın Annesi! Bugün tüm Kilise Meryem’i bu unvan ile kutlamaktadır. Bu unvan ona tüm imanlılar ve Efes’te toplanan episkoposlar Konsili tarafından verildi. Meryem’e Allah’ın Annesi diyerek İsa’nın diğerleri gibi bir çocuk olmadığını belirtmiş oluyoruz; bu bebek aziz Pavlus’un yazdığı gibi “bedeninde tüm ilahiliğin tamlığını taşımaktadır”

Yeni Yıl’a Anne’yi kutlayarak başlıyoruz: Mademki o, Allah’ın Annesi, bizler de onu kendi annemiz olarak hissederiz! Sevinçle, Allah’a yöneltilmiş olan için gerçekten büyük sevgisini bizler de hissediyoruz: Bizler ki Allah’ın yaratıkları, bugünden itibaren O’nun evlatları da olmaktayız. İsa’nın Baba diye çağırdığı ve bize O’nu böyle çağırmayı öğrettiği Allah tarafından sevildiğimizi garantileyen Havarinin mesajı işte budur. Bizler Allah’ı Baba diye çağırabilsek bu gerçekten Allah’ın evlatları olduğumuzun ispatıdır. Allah bizi evlatları olarak görüyor. Bu bizim için büyük bir sevinçtir ve tüm insanları, bizi düşman olarak görenleri dahi, kardeşimiz olarak görmemizin sebebidir. Biz, düşmanlarımıza kardeşiz: Dünyada barış olması için temel budur! 

Bugün Hristiyan dünyası barış armağanı hakkında derin düşünmekte! Tüm barışa susamış ama elde etmeyi ve muhafaza etmeyi bilmeyen halklar barışa eğitmeyi istemekteler! Barışın sırrı İsa’dır, O bizlere başkalarını incitmemeyi öğretti, kendimizi incinmiş hissetmememizi de tavsiye etti. Çünkü bizlerin Allah’ın evlatları olduğumuzu söyledi ve birbirimizi kardeşler olarak görmemizi istedi. Bu sebepten kendimizi düşünmeden birbirimizin iyiliğini istiyoruz.

Bugün Meryem Ana’nın mantosunun altında toplanıyoruz, öyle ki o bizleri İsa’ya yaklaştırsın ve biz O’nun barışından ve varlığından faydalanabilelim. Böylece yeni yıla ümit ve güvenle başlayabiliyoruz: her gün İsa ile birlikte ve Baba’nın korumasıyla yaşamımız karşılaşacağımız birçok kişi için kutsama olacaktır.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Kutsal Ailenin Bayramı – B

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

31/12/2023 – KUTSAL AİLENİN BAYRAMI – B Yılı

1.Okuma Yar.15,1-6; 21,1-3 Mezm 104 2.Okuma İbr. 11,8.11-12.17-19 İncil Lk 2,22-40

Bugünkü okuma metinleri özellikle İbrahim’in, Meryem ve Yusuf’un imana itaat etmeleri üzerine dikkatimizi çekmektedirler. İbrahim ve Sara, Allah’tan bir söz almışlardı, daha sonra çok ciddi bir şekilde denendiler. İbrahim, yaşadığı zor durumlar yüzünden, birçok kere Allah’ın Sözünden şüphe etmek üzere oldu ve Allah’a hiçbir şeyin imkansız olmadığının kanıtını yaşadıktan sonra bile, ondan yine anlaşılamaz bir fedakarlık istenmekte. İbrahim, Allah’ın söz verdiği ve yaşlılığında bağışladığı tek oğlunu, Allah’a feda etmesini istediğine inanıyordu ve itaat ederek bu fedakarlığı gerçekleştirmek için gerekenleri adım adım yaptı.

Unknown, Purification and the Presentation in the Temple (Miniature extracted from the Book of Hours of the Family Of Ovens. Library and Multimedia Library of Nancy, Ms. 1874 (fol 30v)).
Unknown, Purification and the Presentation in the Temple (Miniature extracted from the Book of Hours of the Family Of Ovens. Library and Multimedia Library of Nancy, Ms. 1874 (fol 30v)).

Kutsal Yazılar niçin bu tür olayları birçok kez anlatıyor? Bu olaylar Allah’a olan imanımızın temelindedir: Allah, Allah’tır, değil mi? O’nun Sözü gerçek mi aldatmaca mı? İbrahim’in davranışı bizlere ebeveynler, çocukların gidip gelmeleri hakkında bir şeyler söylüyor mu? Ve eşlerin ilişkileri hakkında bir şeyler öğretiyor mu?

Yusuf ve Meryem, Musa’nın Yasasına uyarak Yeruşalim’deki tapınağa gidiyorlar. Peki, bu davranışları gelen çocuklarımızı nasıl kabul etmemiz hakkında fikir veriyor mu?

Allah’ın Sözü bizler için düzeltme ve arınma, bilgelik, tavsiye ve yöneltmedir, hatta kurtuluş yoluna ulaşmak için hem her kişi için hem de tüm toplum için esas göstergedir.

Eşler, çocuk bekleyerek karşılıklı sevgilerini gösterirler. Bu bekleyiş yoksa sevgileri tehlikededir, hatta egoisttir, belki de yoktur. Gerçek sevgi; birlikte sevmeye yöneltir, birinin kendini ötekine vermesine değil de, ikisinin tek bir şey olmalarına ve birlikte başkalarını yaşama çağırarak onlara kendilerini vermelerine sebep olmaktadır. 

Eşlerin beklediği çocuk gelmiyorsa, ümitsizliğe mi kapılmalıdırlar? Katiyen hayır, diyor iman dolu İbrahim. Çocuk gelmiyorsa, bakışlarımızın Allah’a doğru çevrili kalması gerektiğidir: Üzerimizde O’nun özel planları olabilir, biz bunları bilemeyiz. Eğer O, bizi bekletiyorsa, O’nun bizi denenmelere karşı güçlü bir imana hazırlamak istediği demektir, öyle ki gelecek evlat alçakgönüllü, sebatkar bir iman dolu bir ortam bulabilsin.

Çocuk gelince o nasıl kabul edilmelidir? İbrahim şöyle diyor: O çocuk Allah’ın merhametinin bir armağanıdır! Bu evlat; çabalarımızın, zekamızın veya kabiliyetimizin meyvesi değildir, bunun bilincinde olmalıyız. O, şükrederek kabul edilmelidir. Onu alçakgönüllülük, minnettarlıkla, Allah’ın Sözünün verdiği güvenle karşılamak gerekiyor. Onu ümitle beslemek ve Allah’ın Sözü ile aydınlatmak lazım.

Eşe nasıl davranılır? Hem İbrahim hem de Yusuf bize şöyle diyorlar: Eşimizi Allah’ın sevgisinin aracı olarak görelim, onda Allah’ın şefkatini, merhametini ve eserini görelim. Sara ve Meryem bize şunu söylüyorlar: Güveyin varlığından ve özellikle, zayıflığımızı güçlendiren imanından mutlu olalım. İbrahim ve Sara, bakışlarını Allah’a sabit tutarak, arzusunu gerçekleştirmek isteyerek birbirlerini seviyorlar. Yusuf ve Meryem, Oğullarını Allah’a tüm kalpleriyle sunarak ve O’nun için yaşayarak birbirlerini seviyorlar.

Onlarla karşılaşan Şimeon, onların sadece Oğul’a bakmalarına, hatta kendilerini düşünmeyip Allah’ın Oğlunun etrafında ekebileceği acıyı paylaşmak için kendilerini sunmalarına yardım ediyor. O Oğulu seven ve O’na değer veren mutlaka olacaktır, ama O’nu reddeden ve kin tutan da, mutlaka olacaktır. Onun acısını ebeveynleri paylaşacaktır, onlar buna da hazır olmaktadırlar!

Biz bugün bakışlarımızı İsa’nın ailesine çevirerek, aile ilişkilerimizde güçlü olalım ve aydınlanalım. Buna çok ihtiyacımız var çünkü her birimizin günahı bu ilişkileri engelliyor. Birçok ailede yaşamak imkansızdır, bazen aile yaşamı otelde yaşamaya, hapiste olmaya, hastanede olmaya dönüşüyor. Böyle oluyor çünkü günah hüküm sürüyor ve kimse günahı kendi yerine atmayı düşünmüyor. Günahın yeri, Allah’ın kuzusu olan İsa’nın omuzlarıdır! Eğer bu yükü, yani günahı biz tutuyorsak ve taşıyorsak, bu yük tüm ailemizi eziyor ve onu acı yeri kılıyor. Şunu hatırlayalım: İsa; yaşadığımız yerlerin, barış, huzur, şefkatli ve güvenli sevgi ortamları olmaları için Barışma Gizemini bağışladı. Aile içerisinde, eşler arasında, evlatlar ile ebeveynler arasında karşılıklı af çok önemlidir, ama unutmayalım ki, yeniden huzur, birlik ve haçımızı taşıyarak sevme kabiliyetimizi bulmak için, en önemlisi ve en ‘verimlisi’ Rab’bin Kilise aracılığıyla verdiği aftır. Birçok kişi psikologların, Barışma Gizeminin hizmetkarları olan rahiplerin yerini alabileceklerini düşünüyorlar: Allah’ın affının yeri, insanın birkaç sözlerinden alınamaz! Bu sebepten her ikisinin meyveleri çok farklıdır.

Bugün Baba Allah’a ailelerimiz için şükredelim: Önümüze koyduğu kutsal örneklere bakarak O’na şükredelim. İmanlıların ailelerine bakalım, örneğin İbrahim ve Sara’nın, ama özellikle Yusuf ve Meryem’in kutsal ailesine bakalım. Bu aile, tüm eylemlerinin, tüm arzularının merkezine İsa’yı koymaktadır. Kutsal Aile’den örnek alarak yaşamımız, bir armağan ve bir kutsama olmak için, çağrıldığımız ortamda sevgi ve hikmet yaymak için de yadım bulacaktır.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

NOEL BAYRAMI 

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

25/12/2023 – NOEL BAYRAMI 

 
Gece Yeşaya 9,1-3.5-6 Mezm. 95/96 Titus 2,11-14 Lk 2,1-14
Şafak Vakti Yeşaya 62,11-12 Mezm. 96/97 Titus 3,4-7 Lk 2,15-20
Gündüz Yeşaya 52,7-10 Mezm. 97/98 İbran. 1,1-6 Yh 1,1-18

Özellikle şafak Vakti Ayin’indeki metinlere bakmak istiyorum. Bu metinler; artık dünyada mevcut olan, artık insana ve insanlara ümit ve sevinç vermek için etkilemekte olan Kurtarıcıyı müjdeleyen metinlerdir. 

Natività Mistica (1501), particolare; Sandro Botticelli, National Gallery di Londra
Natività Mistica (1501), particolare; Sandro Botticelli, National Gallery di Londra

Aziz Pavlus, Titus’a, “oğlum benim” diye hitap ederek İsa’nın gelişinin anlamını aktarmaktadır: “Kurtarıcımız Allah, iyiliğini ve insanlara sevgisini açıkça gösterdi. Yaptığımız doğru işlerden dolayı değil, kendi merhameti yüzünden bizi kurtardı”. İsa’nın doğumu, Allah’ın iyiliğinin ve insanlara olan sevgisinin eseridir: Tarihimizi değiştiren bir eserdir. Gerçekten de egoizm ve acılar dolu insanın yaşamına, Allah’ın sevgisi güçlü bir şekilde girer. Bu sevgi bizi kurtarır, çünkü yavaş yavaş, insan yüreğinin dolu olduğu ve her tür acılarını yaratan adaletsizliklerin yerini alır. Allah bizi sevgisi ile kurtarıyor ve bu sevgi İsa’da gösterilmektedir. 

Yeşaya peygamber de, birkaç yüzyıl önce, Rab’bin gelişini müjdelerken ümit ve güven veriyordu. Rab’bin mevcudiyeti, ümitsiz ve dağılmış olan İbranileri “Kutsal toplum, Rab’bin Kurtardığı kavime” dönüştürecek. Bu halk; yeryüzünün bütün halkları için önemli olacaktır, o kadar ki bütün halklar onu arayacak, çünkü sadece onda, huzurlu bir gelecek için gerçek sevgi ve güvenlik bulunacak. Bu sebepten tüm Allah’ın halkını temsil eden Yeruşalim’e, yani “Sion kızı”na, “Aranan, terk edilmemiş kent” adı verilecektir.

Bunlar; güzel düşünceler, hayaller değildir. İşte Luka’nın bize teklif ettiği anlatım: Fakirlikte, zorlukta yaşayan ve dünyanın zenginlerinin hor gördüğü çobanlar, meleklerin onlara söylediklerini görmeye gitmek için birbirlerine cesaret veriyorlar. Bir hayal mı olacak? Geçmişte olduğu gibi boş bir ümit mi? “Aceleyle gittiler”: Gitmekle Allah’a, Peygamberler aracılığıyla Kendisini onlardan biri gibi, bir çoban gibi Kendisini tanıtan o Allah’a itaat ettiklerini biliyorlar. 

Olağanüstü bir şeyi değil: “Meryem, Yusuf ve bebeği” buluyorlar. Birçok fakir aile gibi olan, küçük bir aile buluyorlar. Her ne kadar bu aile bir çoban ailesi değilse de Bebek yemliğin içine, aynı onların bebekleri gibi yatırılmış! Hiçbir özelliği yok, ama meleklerin söyledikleri Söze tıpa tıp uygun! Söz Kelam’la bir oluyor, bildirilen Söz beden alan Söz’le birleşiyor! Bu basit uygunluk; hayret, sessizlik, sevinç oluyor!

Sadeliklerinde anlatılan olayları duyan, hayret ediyor çünkü kendisinin, Allah’ın, çok yakın, fakirler ile fakir, güçsüzler ile güçsüz bir Allah’ın istediği ve verdiği bir olayı seyretmekte olduğunu anlıyor! 

Bebeği kundağa saran ve başkalarının bilmediğini bilen Anne, sessizlikte kalıyor. Sessizlikte bir tek kendisinin duyduğu ve yaşadığı olayları düşünüyor ve sadece kendisinin anlayabileceği sonuçlara varıyor. Bu düşüncelerini yüreğinde saklıyor, fakat yüzden ve yüreğin huzurundan sızılan sevinç, kendisi farkına varmadan, etrafa yayılmaktadır.

Simdi her günkü yaşamlarına dönen çobanlar; yanlarına, işlerine ve ailelerine, ümit ve sevinç getiriyorlar: Onlar, Allah’ın var olduğunu, kendileriyle birlikte olduğunu, Söz’ünü onlara yönelttiğini, kendilerine somut bir merhamet ve barış vaadi verdiğini biliyorlar.

Biz hem Meryem’in hem onların mirasçılarıyız.

Hayretler içerisindeyiz, çünkü Noel gizemi barış ve birlik ruhunu bağışlıyor. Meryem’in sevincini ve aramızdaki Allah’ın varlığından kaynaklanan ümidi içimizde de taşımak istiyoruz. Çobanlar gibi, sosyal yaşamımızda ve ailelerimizde, insanlardan hiçbir şey bekleyip, talep etmeden, yeni bir yürekle yaşamaya başlayabiliriz: Kendimiz büyük bir sevgiyi dağıtmaya kabiliyetli kılındık!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Noel’e Hazırlık Devresi 3. Pazar Günü – B

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

17/12/2023 – NOEL BAYRAMINA HAZIRLIK DEVRESİ –

3. Pazar Günü – B Yılı

1.Okuma Yeş. 61,1-2.10-11 Mez Lk 1,46-50.53-54 2.Okuma 1 Sel. 5,16-24 İncil Yh. 1,6-8.19-28

Vaftizci Yahya’ya bakmaya ve dinlemeye devam edelim. Bugün bize tanık olarak gösterilmekte! Onun yaşamı ve sözü; ışık, peygamber, Mesih ve Güvey Olan’a tanıklıktır. Kudüs’teki Yahudilerin yolladığı araştırmacılara verdiği cevaplara bakarsak, onun İsa için yaşadığını görüyoruz:Gerçekten Vaftizci, İsa’nın tanınması ve kabul edilmesi için yollandığını bilmektedir.

John the Baptist Announcing the Messiah (Mosaic in Cappella Palatina di Palermo, located in Palermo, Italy; Unknown, mid 12th century)
John the Baptist Announcing the Messiah (Mosaic in Cappella Palatina di Palermo, located in Palermo, Italy; Unknown, mid 12th century)

Yahya’nın önemi, müjdelediği Kişinin öneminden gelir. Yahya kendi şanını aramıyor, Yücelerden doğan güneş olanın ışığını karartmak istemiyor. O bizim için değerli bir örnektir: İsa’nın öğrencileri olarak tüm yaptıklarımızı Öğretmenimizin ve Rabbimizin şanı için yapmaktayız, insanların gözünde beğenilmek için veya büyük ve önemli gözükmek için değil! Bu; büyük azizlerin, Meryem Ana’nın ve tüm Havarilerin alçakgönüllülüğüdür: Onlar, yaşamlarını Allah’a, ve O’nun sevmek ve kurtarmak istediği bütün insanlığa hizmet olarak saydılar.

Bundan büyük çağrı yoktur, tıpkı Meryem’in söyledi gibi: “O, bakışlarını kulunun düşkün haline çevirdi. İşte, bundan böyle bütün nesiller bana mutlu diyecek. Çünkü Kadir Allah, benim için büyük şeyler yaptı”. Yahya kendisinin ne Mesih ne de peygamber olmadığını söylemekten mutlu idi. O, sorular soranların kendisine verdikleri hiçbir unvanı kabul etmedi.

Yahya’nın mutluluğu; hizmetkar olmak, İsa hakkında konuşabilmek, O’nun aramızda var olduğunu ilan etmek, yüreklerde, özellikle kendini günahkar olarak kabul edenlerin yüreklerinde O’nun gelişini hazırlamaktır. Gerçekten ilk okumada Yeşaya peygamberin söylediği gibi Allah’ın Ruh’u, o Ruh ki, mesheder ve Allah’ın iyileştirici ve kurtarıcı eylemini gerçekleştirmekte yetenekli kılar, O’nun üzerindedir.

Yahya’nın kendisine koşan pişman günahkarlara gösterdiği sevinci, daha önce Yeşaya müjdeliyordu. Aziz Pavlus, bu aynı sevinci Hristiyanların yaşamasını istiyor. Selaniklilere yönelttiği tavsiye tam da şu şekilde başlıyor: “Her zaman sevinin!”.

Biz kendi kendimize şunu soruyoruz: Bize kötülük, acı, şiddet, adaletsizlik veren bu dünyada nasıl hep sevinebiliriz? İşte sevincin tarifi: “Durmadan dua edin ve her durumda şükredin”. Baba’ya minnettarlıkla yöneltilen dua daima sevinç kaynağıdır. Bu sevinç geçici şeylerden değil, Allah’ın sevgisi, İsa’ya itaat, Ruh’un tesellisi ve ışığından kaynaklıyor.

Ayinin şükran duasına girişi genelde şu sözlerle başlar: “Rabbimiz, Aziz Peder, ebedi ve kadir Allah, her zaman ve her yerde, Kurtarıcımız Mesih İsa’nın adına seni övmek ve sana şükretmek bir görevdir ve bir selamet yoludur”. Evet, doğrudur, şükretmek, kurtuluşun, bunun için sevincin kaynağıdır. Allah’a şükrettiğimiz zaman bu O’nun hoşuna gider ve O’nun sevinci yüreğimize yansır!

O halde Baba’ya O’nun Kendisi için ve O’nun tanıkları ve hizmetkarları olabildiğimiz için devamlı olarak şükrederek, sevinç alıştırmalarını yaparak Kurtarıcımızı kabul edip O’nu kutlamaya hazırlanalım.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Noel’e Hazırlık Devresi 2. Pazar Günü – B

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

10/12/202 – NOEL BAYRAMINA HAZIRLIK DEVRESİ 2. Pazar Günü – B Yılı

1.Okuma Yeş 40,1-5.9-11 Mezmur 84 2.Okuma 2Petrus 3,8-14 İncil Mk 1,1-8

Noel’e Hazırlık Devresinin bu ikinci pazar gününde Yahya’ya bakıp onu dinlemek için durmaktayız. İncilci Markos Yahya’yı tanıtırken bize Yeşaya Peygamberin bir ayetini hatırlatıyor: Demek ki, Yahya’nın çölde bağıran sesi ile Kutsal Yazılar gerçekleşmeye başlıyor. Yahya’nın yaşam tarzı ve ümit veren sözleri yüzünden halk, yaşadığı ortamdan uzaklaşarak Yahya’ya gidiyor. Bundan bizler şunu anlayabilmekteyiz: Rab’bin Sözünü dinlemek ve tövbe adımlarını atmak için, kendi alışkanlıklarımızdan ve rahatımıza bakmaktan vazgeçmemiz, fakirliği ve ölçülü olmayı kabul etmemiz gerekiyor.

Geertgen tot Sint Jans (circa 1460–circa 1488), John the Baptist in the Wilderness
Geertgen tot Sint Jans (circa 1460–circa 1488), John the Baptist in the Wilderness

Yahya’nın “deve kılından bir giysisi vardı. Çekirge ve yaban balı yerdi”: Bu giysi peygamberlerin tipik giysisiydi. Rab’bin Sözü, insanların şehvetli modalarına uymadan Allah’ı her şeyin üstünde tutan, insanların modalarına eğilmeyen insanların ağzından çıkabilir. Ayrıca o, Allah’ın iyiliğinin buldurduğu yemek ile besleniyor: Bu yemek daima günahkar, egoist ve zevk arayan insanların ellerinden kirlenmemiş yemektir.

Peki Yahya ne diyor? O; başkasından, kendinden “daha güçlü” birinden bahsediyor. Bu kişi, sadece Allah’a ait güveyin yerini alabilendir. Fakat halkın Güveyi sadece Allah’tır: Demek ki Gelecek Olan, Kutsal Ruh’la vaftiz edecek Olan; Allah’tır; O’nun tarafından Allah’ın sevgisi somutlaştırılacaktır! – İsrail halkının kültüründe çarıkların bağını çözen kişi, dul gelinde hakkı olan, onu gelin olarak alabilendir: Yahya bu yeri almak istemedi!-.

Yahya vaftiz ediyor ama onun vaftizi sadece İsa’nın vaftizine hazırlıktır. Yahya’nın vaftizi sadece insanların yaşamındaki günahları çıkarıyor, yani, Allah’ın Oğlu’nu tanıtıp O’nunla karşılaşmaya hazırlayarak, insanları Allah’a yaklaştırıyor.

İsa’nın vaftizi ise insana Allah’ın ilahi yaşamını verecek, onu ilahlaştıracak, kutsallaştıracaktır. Yahya’nın görevi Yeşaya’nın bildirdiği yorucu görevdir: Rab’bin gelişini kolaylaştırmak için yolu hazırlamaktır! Bu yol, kararlarımızı, diğer insanlarla ilişkilerimizden, düşüncelerimizden, duygularımızdan geçiyor: Rab oradan geçmelidir, orada engel bulmamalıdır.

O geleceği zaman mutluluk büyük olacak, çünkü O, en büyük sevgiyi, sona ermeyen sevgiyi getirecektir. Bu sebepten günahların affedilmesi önemlidir: Bunlar, yaşamı bir bayrama çeviren ve seven Güveyin gelişini yavaşlatan veya engelleyenlerdir. Yahya hepimizi günahlarımız için af dilemeye çağırıyor, ondan sonra İsa bizleri Allah’a benzer kılan Ruh’u verecektir.

Aziz Petrus da ikinci mektubunda bizleri günahlarımızı tanımaya ve pişman olmaya davet ediyor. Rab hazır ve pişman olduğumuzda gelecektir. Gelişinin sevinci hem yakın hem uzaktır: Yakındır çünkü Rab yakında gelecek, ama uzaktır çünkü O bizim iyiliğimiz için uygun zamanı sabırla beklemektedir.

Yaşamımızı, Rab’bin, arzularına uygun kılarak O’nu bekliyoruz. O, yaşamımızın, sadece sınırsız birlik ve sevgi olan kendi yaşamının yansıması olunca mutlu olacağımızı biliyor. Kalıcı ve şanlı gelişini beklerken sevinçli olalım. Dünyanın sonundaki şan dolu kati gelişini beklerken şimdi, burada, sonunda tam olarak gösterilen şan olmadan da, ilk gelişini sevinçle kutlayalım!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Günahsız Meryem Bayramı – B

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

08/12/2023 – GÜNAHSIZ MERYEM BAYRAMI

1.Okuma Yar. 3,9-15.20 Mezmur 97 2.Okuma Ef. 1, 3-6.11-12 İncil Luka. 1, 26-38

Bakışlarımızı Meryem’e yöneltmekteyiz. Bugün onu bizde olmayan bir armağanı için kutluyoruz: Meryem ilk günahı olmadan doğdu. Onun bu armağana sahip olması, bizim içimizde beslediğimiz ümidin gerçekleşeceğinin kanıtıdır. Ondaki armağan, kaynaktan gelen bir saflıktır, Adem’in kaybettiği ve mükemmel Oğul, yeni Adem hariç, hiçbir evladının sahip olmadığı bir saflıktır. Meryem, Allah’ın sevgisinin sınırsız ve bedava olduğunu gösteren bu büyük armağana sahiptir!

Stained Glass in the Church of Tervuren, Belgium, depicting Mother Mary and the Dogma of the Immaculate Conception

Meryem Allah’tan şüphe etmeye, O’na itaatsizlik yapmayı istemeye olan içsel yatkınlığı Adem’den miras almadı. Bu sebepten biz bugün mutluyuz: Anne olmak için, Allah’ın Oğlu’nun ve, tek bir beden olarak, O’nunla birleşenlerin Annesi olmak için seçilen Meryem, günahtan korunmuştur. Fakat kendisinin bu armağanı almış olması, bunu yaşamakta zorlanmadığı anlamını taşımaz. Meryem de denendi, Kötü Olan ona denenmeleri yaşatmaktan çekinmedi. Meryem’in günahsız oluşu için Allah’a şükredelim, ama ona da çektiği zorluklar için teşekkür edelim.

Meryem’e yeni Havva denilmektedir. İlk Havva Allah’ın Sözünü dinledi ama denendiğinde, kendisine sevgi ve hikmetle konuşana gereken güveni gösteremedi: o kendi duyularına kulak vermeye karar verdi ve duyular Allah’ın kati bir şekilde “hayır” dediklerini güzel ve iyi gördüler.

Meryem, yeni Havva, yaşayanların gerçek annesi, Allah’ın Sözünü kabul ediyor, onu seviyor ve onu gerçekleştirmek için kendini tamamen sunuyor. Kendi gördüğüne ve bildiğine önem vermiyor: Allah’ın kendi yeteneğinden üstün olduğunu biliyor. Meryem kendisine konuşan meleği seviyor ve ona inanıyor, onun söylediklerini gerçekleştirmek için kendini sunuyor.

Meryem Allah’ın ışığıyla parlamaya devam ediyor. Günahın lekesi ondaki Allah’ın kutsallığına gölge düşüremiyor: Herkesin şüphelerini ve anlayışsızlıklarını çeken Nasıra’da; İsa’nın hayranlıkla izlendiği ama inanılmadığı Kefernehum’da; İsa’ya olan sadakati ve sevgisi en son derecede denendiği Yeruşalem’de Meryem’in hayatında Allah’ın kutsallığı parlamaya devam ediyor. Meryem’de günah tutunamıyor, bize olduğu gibi ona yapışamıyor.

Havari şöyle diyor, “dünya yaratılmadan önceden beri Onun önünde sevgide kutsal ve günahsız olmak” için seçildik. Bizlere kutsallık ve arınma, vaftiz aracılığıyla verilmektedir, vaftiz de, yani ilahi yaşama dalmamız, kendimizi İsa ile Baba’ya sunmamızla gerçekleşir. İsa sayesinde bize verilen armağanları yaşamak için Meryem’e bakabiliriz: Onun Oğluyla birlik olma şekli, her birimize örnek, şefaat, güçtür!

Günahsız Meryem, Kilise’nin imajıdır, bugünkü adaklar üzerine duanın dediği gibi, “Mesih’’n lekesiz ve kırışıksız, güzelliğiyle parlayan, gelindir!” Kilise ne ise, Meryem o’dur! Meryem ne ise de Kilise o’dur! Kilise’ye dahil olan her derecedeki tüm günahkarlar, Meryem’in kutsallığından ve lekesiz parlaklığından sevinç duyar ve faydalanır: Onlar da İsa’yı sevdiklerinde Meryem’in kutsallığıyla parlarlar. Bizler Adem ile Havva’nın suçlarının yaralarından iyileşmeliyiz; bu suçlar, bizim ve atalarımızın Allah’a itaatsizlikleriyle tekrarlandı, yenilendi ve büyüdü. İsa sayesinde iyileşeceğiz ve böylece Meryem’in çehresinde tam olan güzelliğin işaretleri bizde de gözükmeye başlayacaklardır.

Bugünkü bayram, Noel Bayramından iki hafta kadar öncesine denk gelmektedir. Mutlaka biz de Meryem sayesinde, dünyanın Kurtarıcısını saf bir ortamda, gurur ve kötülükten uzakta, karşılamayı arzuluyoruz. Bu sebepten Bakire’nin saflığına bakarak günahlarımızı itiraf etmeye hazırlanalım ve İsa’ya dönmeye devam edelim.

Noel Bayramına sadece yüzeysel işaretlerle hazırlanmayacağız: Bunların içimizde gerçekleşen bir şeylerin işareti olması için çalışacağız. Kutsal Bakire Meryem Kilisedeki mevcudiyeti ile kutsallık yürüyüşümüzde bize yardım etsin: Allan’ın ışığı dünyada bizim sayemizde de parlayacaktır!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Noel’e Hazırlık Devresi 1. Pazar Günü

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

03/12/ 2023 – NOEL BAYRAMINA HAZIRLIK DEVRESİ –

1. Pazar günü– B –

1.Okuma Yeş 63,16-17.19;64,1-7 Mezmur 79 2.Okuma 1Kor 1,3-9 İncil Mk 13,33-37

Peygamber Yeşaya tüm İsrail’in duasını yankılatmaktadır: ”Keşke gökleri yarıp insen!”

Bu, garip bir duadır: Allah dünyaya inebilir mi? O; gelip ağır suçlardan, yalandan, karanlıktan, günahtan o kadar acılı bir şekilde kirletilmiş insanlığımıza dokunabilir mi? O’nun sevgi ile gözettiği bir insanın, bir yaratığın var olduğu her yerde O şimdiden mevcut değil mi?

Helen McLean, Christ in Glory (Mosaics in the Church of the Transfiguration are created in the ancient tradition of Byzantine-style mosaics)
Helen McLean, Christ in Glory (Mosaics in the Church of the Transfiguration are created in the ancient tradition of Byzantine-style mosaics)

Bu dua ile O’nun farklı bir şekilde var olmasını mı istemekteyiz? Yeni bir şekilde bizimle var olmasını, yeni bir dikkat ile bizi sevmesini mi istiyoruz?

Allah bizi severdi ve yanımıza gelirdi, hayatımız ümit etmeye, ışık görmeye, dirilmeye başlayacaktı.

Eğer Allah gelmezse – diyor peygamber – bu, O’nun bize gelmek istememesi için değil de, bizim O’nsuz hiç bir şeyi yapamaz olduğumuzu fark etmemiz içindir. Bu şekilde duamızı kabul etmesine hazırlanmamız için kendimizi O’na yöneltmemize, kendimizi O’nun evlatları olarak tanımamıza, doğruluk eylemlerini yaparak hayatımızı değiştirmemize hemen hemen zorundayız. İsa da, bugün okuduğumuz İncil’in kısa metninde, gece gündüz dikkatimizi Rab’be doğru yöneltmiş tutarak uyanık olmaya bizi teşvik etmektedir. Bu yöneltme olmasını bırakırsak kolayca ve emin olarak günahın, yani bencilliğin, gururun, başkalarına sahip olmanın, hoşumuza gelenin – bu, kardeşlerimize zarar verirse de önemli değil! -, köleliğine düşürecektik. İsa bize daimi davranışımızın hangisi olması gerektiğini söylemektedir: Uzun zaman sonra uzaktan dönen efendiyi bekleyen kişinin davranışı! O kadar ilgilenen hizmetkarı, efendinin gelişine hazır olmaya sevinçle çalışır, çünkü onu sevip onun memnun olmasını ister. Bu şekilde hizmetkarı da sadık olarak tanınabilecektir ve sadakatin ödülünü alabileceğinden emin olabilecektir.

Korintoslulara yazarken Aziz Pavlus tam da bunun için o Hristiyanları övmektedir, çünkü ‘Rab’bimiz İsa Mesih’in görünmesini” beklemekteler. Bu beklemekte olmak, Rab’bin Kendisinden sabit bir iman ve armağanlarının zenginliklerle kesinlikle mükafatlandırıldığı bir duadır. 

Rab’bi iman ve sevgi ile bekleyen cemaatte, bütün ruhani armağanla, özellikle İsa’ya tanığa faydalı olan söz ve bilgi armağanları var olmaktadırlar.

Söz armağanı, Allah’ın gizemlerini herkesten anlaşılabilen şekilde ifade edebilme armağanıdır. Ve bilgi armağanı; bütün projelerinde, İsa’nın ve havarilerinin hayatında, onların öğretişlerinde ve de insanları şeytandan kurtarıp onları kutsallaştıran Kilise’deki gizemlerinde Baba’nın sevgisini anlayabilmek ve görebilmektir. Karizmalar denilen bu ruhani armağanlar, dayanma ile İsa’da kalan kişiler içinlerdir.

Noel’e Hazırlık Devresinin dört haftası ile yeni Kilise’nin yılına başlarken, Rab’bi ruhani bekleme davranışında alıştırılacağız. O gelmektedir: O’nu sevgi ile beklemekte olan kişi bunu fark edecektir; sadece O’na hizmet etmeye çalışan kişi, O’nu kabul etmeye ve O’nun var olmasından mutlu olmaya hazır olacaktır.

Sözümüzü ve bilgimizi; sevgisine, iyiliğine ve merhametine tanıklık vermek için kullanacağız. ”Keşke gökleri yarıp insen!” diyen dua, bir eminliğe dönüşüyor: Allah gökleri açıp bizlerden biri olmaktadır, öyle ki bizler O’nu görebiliyor, dinleyebiliyor ve sevebiliyoruz. Bütün hayatımız değişecektir ve hayatın tatmin olmayan ve kendilerini hala gerçekleştirmeyen insanlara güzel haberi ilan etmek için sözlerimiz olacaklar. Bu insanlar da İsa’yı tanıyınca dirilecekler.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Mesih İsa Evrenin Kralı Bayramı – Olağan devre – 34. Pazar Günü – A

Christ divides the sheep from the kids / Cristo divide le pecore dai capretti (Unknown, 6th century mosiac in Basilica of Saint Apollinare Nuovo, Italy)
Christ divides the sheep from the kids / Cristo divide le pecore dai capretti (Unknown, 6th century mosaic in Basilica of Saint Apollinare Nuovo, Italy)


Nostro Signore Gesù Cristo Re dell’Universo – 34ª Domenica del Tempo Ordinario – A

Notre Seigneur Jésus Christ Roi de l’Univers – 34ème Dimanche du Temps Ordinaire – A

The Solemnity of Our Lord Jesus Christ, King of the Universe – 34rd Sunday of Ordinary Time – A


Meditasyon

Mesih İsa Evrenin Kralı Bayramı Olağan devre – 34. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

26/11/2023 – OLAĞAN DEVRE – 34.Pazar Günü – A

MESİH İSA EVRENİN KRALI BAYRAMI

1.Okuma Hez 34,11-12.15-17 Mezmur 22 2.Okuma 1Kor 15,20-26.28 İncil Mt 25,31-46

Bugün Kilise takvimini Rab’bimiz İsa’nın krallığı bayramı ile tamamlıyoruz. Matta İncil’inin metinsel hikayesinde İsa kendisi için “kral” unvanını kullanmaktadır. O, “İnsan Oğlu”; “görkemli tahtına oturacaktır”. Gerçekten de yargısını bildirmek için ağzını açtığında adı “kral” olacak!

Christ divides the sheep from the kids / Cristo divide le pecore dai capretti (Unknown, 6th century mosiac in Basilica of Saint Apollinare Nuovo, Italy)
Christ divides the sheep from the kids / Cristo divide le pecore dai capretti (Unknown, 6th century mosaic in Basilica of Saint Apollinare Nuovo, Italy)

O, tüm milletlerin O’nun önünde toplanmaları gerekecek olan kraldır ve O, kral olarak, herkes için yargısını bildirecektir. Kim beraat ettirilecektir? Kim mahkum olacaktır? Bu noktada kral bir çobana benzetilmektedir, kuzuları keçilerden ayırarak sürüsünü toplayan bir çoban! Çoban figürü, Eski Ahit’teki peygamberlerden alınmadır, özellikle de bugün metnini okuduğumuz Hezekyel peygamberden. Bu metinde çobanın dağılan kuzuları topladığını ve onlara baktığını, gıdasız kalmamaları için onları beslediğini ve hasta olanların tedavi edilmesini sağladığını okuyoruz. Bu metin, çobanın kendisinin “Koyunla koyun arasında yargıyı ben vereceğim” garantilemesiyle sona eriyor.

Bu söz güven verir, çünkü çoban koyunlarını seviyor, bu sebepten yargılaması elbette onların faydasına olacaktır. İsa, hikayeyi iyiliğinin ve adaletinin bir örneğini vererek devam ediyor. Milletlerin arasında O’nu sevmiş olan herkes, bilmeden de olsa, kutsanmış olarak çağrılır ve kraliyet mirasını alacaktır! Onlar, insanlara acıyıp durumları ve ihtiyaçları ile ilgilenen insanlardır. “En küçük kardeşlerimden biri için ne yapmamışsanız, onu benim için de yapmamış oldunuz”: İsa Kendini en küçük, en muhtaç kardeşleriyle bir tutmakta.

En küçük kardeşlerim” kimlerdir? Bu cümle geniş veya dar anlamda anlaşılabilir: İsa O’na iman edenleri düşünebilir, yani imanları yüzünden zülüm gördükleri için acı çeken Hristiyanları, ama her hangi bir sebep için acı çeken insanları da düşünüyor olabilir. Bu metni okuyan azizler genelde bu son anlamı çıkartılar; böyle anlamak bizlere de kolay gelir, hele İsa’nın diğer öğretilerini de göz önünde tutarsak, yani İsa’nın, tüm insanları, günahkar, putperest, düşman, tanıdığı veya tanımadığı herkesi sevdiğini düşünürsek.

Rab’bin bu hikayesi iman ve sevgi arasında ahenk kurar ve onları birleştirir: O’na iman etmek daima aktif ve faydalı bir sevgiyi doğurur, aynı biçimde her insana gösterilen sevgi, gösteren kişi İsa’yı tanımasa bile, imanın hakkını eşitler.

Bu hikaye aynı zamanda ufkumuzu geleceğe, ölümden sonrasına açar. Ölüm boşluk yaratmaz: Ölümden sonra yargı vardır, bunu bilmeyen ve bilmezlikten gelmek isteyen için de öyledir. Yargı, Baba’nın herkes için ölmeye ve dirilmeye yolladığı Oğul’a, yani ancak ve ancak İsa’ya aittir.

Aziz Pavlus bunu bugün de tekrar ediyor:“Herkes Mesih’te yaşama kavuşacak”ve de “Bütün düşmanlarını O’nun ayakları altına serinceye dek O’nun egemenlik sürmesi gerekir”. O halde bakışlarımız daima Rab’be, dikkatimiz Sözü’ne, arzularımız yüreğine çevrilecektir öyle ki İsa gerçekten kral olacaktır, evrenin kralı olmaktan önce, irademizin, eylemlerimizin, Allah’ın evlatları ile her ilişkimizin kralı olacaktır!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 33. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

19/11/2023 – OLAĞAN DEVRE – 33. Pazar Günü – A

1.Okuma Özd 31,10-13.19-20.30-31 Mezmur 127 2.Okuma 1Sel 5,1-6 İncil Mt. 25,14-30

Yaşamımız nasıl sona erecek merak etmemiz doğrudur! Bugün dinlediğimiz Söz, işte bundan bahsetmek, zamanımızı uygun harcamamıza yardım etmek de ister.

Allah yaşamımızın nasıl sona ereceğini söylememekte! Ama mümkün olan iki yolu ve bunların götüreceği varış noktasını bize belirtmektedir. Sonra da biz seçimimizi yapacağız. Bu dünyada Allah’ın bize bahşettikleriyle yaşıyoruz: Zaman, maddi şeyler, fiziksel ve entelektüel özellikler, ruhani kabiliyetler…

Parable of talents (A Woodcut from Historiae celebriores Veteris Testamenti Iconibus representatae, Unknown Artist - 1712)
Parable of talents (A Woodcut from Historiae celebriores Veteris Testamenti Iconibus representatae, Unknown Artist – 1712)

Biz bu dünyada sadece bir şeyler almak için yaratılmadık, ama vermek, başkalarına yaşamımızı armağan etmek için buradayız. İsa bize bunları uzun bir hikaye ile anlatmaktadır. Zengin bir adam, mutlaka döneceği uzun bir yolculuğa çıkmaktadır. Zenginliklerini hizmetkarlarına emanet eder, her birine kapasitesine göre dağıtır. Bu hizmetkarlar yokluğu sırasında ne yapacaklardır?

İsa’nın kendisinden bahsettiğini anlamak zor değil. Bu dünyada ayrılan ve sonra şanla tekrar dönen, O’dur. Giderken, elindeki büyük zenginlikleri, hizmetkarlarına verir. Bunlar Onun yokluğunda neler yapacaklardır? Biz her şeyden önce Rab İsa’nın hizmetkarlarına yani öğrencilerine, emanet ettiği zenginliklerin neler olduklarını kendimize soralım. Onun ne parası ne de mülkü var. İsa’nın emanet ettiği zenginlikler tüm insanlara doğru büyük bir sevgidir, Baba’ya derin ve sadık iman, Zakay gibi Kendisini kabul eden herkesi, haydut gibi Kendisini çağıran herkesi affetme arzusu. Ayrıca O’nun yaşamı değiştirebilen dua etme ve tapma kabiliyeti var ve özellikle de Allah’ın Sözü ve Kutsal Ruh O’nundur!

O’nun öğrencileri yanlarında Rab’bi görmedikleri bu uzun sürede ne yapacaklardır?

İsa onlara yardım etmeye çalışmaktadır, ayrıldığında Kendisini unutmasınlar ve Kendisini görmediklerinde de sadık kalsınlar diye.

Tüm zamanını ve gücünü Rab’bi bekleyerek geçirecek öğrenci olacaktır. Bu; imanın, duanın, sevme kabiliyetinin ve aldığı Ruh ve Sözün, İsa’ya şan ve sevinç veren meyve getirmelerine çalışacaktır. Ama maalesef O’nu unutanlar da olacak, aldıkları imanı, duayı, hatta Ruh’u ve Söz’ü bile saklayacaklardır. Bunlar kendi egoizmlerini tatmin ederek, yani kendileri için yaşayacaklar.

Elbette İsa şanla dolu tekrar geldiğinde birileri ve diğerleri arasında fark olacaktır, çünkü bu fark şimdiden vardır: Gerçekten de sadık imanlının etrafında, dua, iman, sevgi, sosyal ortamını değiştiren birlik yaşamı olacak; egoist öğrencinin etrafında ise boşluk, karanlık, soğuk olacaktır.

İsa’nın hikayesini okurken birçoğumuz İsa’nın anlattığı talantların maddi zenginlikler olduklarını düşünüyorlar veya zeka, irade gücü, ellerimizin arasına geçeni yönetme kabiliyeti: Bu hatalı değildir, çünkü Allah’ın bu armağanları da O’na şan vermelidirler, her insana olan büyük sevgisinin işaretleri olmalıdırlar, özellikle de küçük, fakir, korumasız ve muhtaç olanlara. İlk okumada hikayeyi bu şekilde de anlayabiliriz: Güçlü, hayranlık uyandıran ve gerçekten güzel kadın; kendini hep işine veren, sadece ailesini değil, düşkünü ve fakiri düşünen kadındır. Çok zengin olmuş bir kişinin talantlarını çoğaltmış olduğunu düşünmek ise çok hatalıdır! Kim fakirle ilgilenmiyorsa Allah’ın arzularına göre yaşamıyor! Her durumda, her imanlı kişinin ve İsa’nın öğrencisinin yüreğinde Rab’binin sevgi arzusuna hizmet etme kararı olması lazım.

Rab herkes için gelecektir ve herkesin kendisini bekleyip beklemediğini, sevip sevmediğini, kendisinin verdiği ruhani armağanların meyve verip vermediğini soracaktır. Bunun için havari bize şöyle söylemektedir: Rab’bin günü, gece hırsız nasıl gelirse öyle gelecektir”. Ve şöyle sona ermektedir: ”Öyleyse başkaları gibi uyumayalım, ayık ve uyanık olalım”. Geçici şeylerle değil, ebediyete kadar, yani Baba’nın yüreğinde kalacak olanlarla ilgileneceğiz.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 32. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

12/11/2023 – OLAĞAN DEVRE – 32. Pazar Günü – A

1.Okuma 1Kr. 8,22-23.27-30 Mezmur 94 2.Okuma 1Pet. 2,4-9 İncil  Yu. 4, 9-24

Aziz Pavlus imanlıları teselli ediyor: Onlar, Rab’bin kısa müddet sonra döneceğini düşünmelerinden dolayı ölen imanlıların İsa’nın şanlı gününde bulunamayacaklarını zannediyorlardı! Havari, Rab’bin kimseyi ayırt etmeyeceğini açıklıyor: Geleceği zaman imanlı ölüleri de çağıracaktır!

Peter von Cornelius (1783–1867), The Parable of Wise and Foolish Virgins
Peter von Cornelius (1783–1867), The Parable of Wise and Foolish Virgins

Rab bizim ve ölülerin mevcudiyetinden aynı derecede sevinç duymakta. Bizler Allah’ın her şeye kadir sevgisini anlayacak kabiliyette değiliz. Bu sebepten dirilişi anlamakta zorlanıyoruz. Rab bizleri Kendisi ile birlikte istiyor!

Rab, hikayesinde anlattığı gibi, bizleri tedbirli ve hikmetli genç kızlar gibi yanında istiyor. On genç kızın hepsi büyük sevinçle düğüne eşlik etmeleri gereken güveyin gelmekte olduğunu bilmekteler. Onun gündüz gelebileceği gibi gecenin ortasında da gelebileceğini biliyorlar. O’na hakikaten güzel bir karşılama yapmak isteyen kızlar kendilerini hazır bulunduruyorlar ve kandilleri için yedek yağ da bulunduruyorlar. Başkaları ise yedek yağ almayı düşünmediler: Bu ne demektir? Bu, güveye olan sevgilerinin var olmadığını veya sahte olduğunu göstermektedir. Çağrı geldiğinde, tedbirli ve hikmetli kızların sevgisi, tembel ve sahte kızlara yardımcı olamaz. Tembel ve sahte olanlar böyle tanınır ve bulundukları yerde kalırlar, ışıksız, ısısız, sevgi sevinci olmayan yerlerinde kalırlar!

İsa’nın bizlere bu hikayeyi anlatmasının sebebi; O’nun bizleri uyanık olmaya, Kendisi ile karşılaşmaya hazır olmamıza, Kendi hoşuna gitmemize yardımcı olmak istemesidir.

O bize karşı veya arzularımıza karşı herhangi bir şey yapamaz ve de bir şey yapmak istemez. Biz kurtarılmak istemiyorsak, O bizi kurtaramaz. Kurtuluşumuz, bize doğru gelen Kurtarıcıyı, İsa’yı kabul etmektir, O ki Kendini herkese sunmaktadır ve herkesin sevgisini kabul ederek herkesin tam ve ebedi sevince katılmasını sağlamaktadır. İsa kendisi bize: “Sizi tanımıyorum” demeye mecbur olmaktan acı çekecektir.

Fakat akılsız kızlara bunu söylemeye mecburdur: “Sizi tanımıyorum”, yani siz hayatıma katılmamakta, Egemenliğim ile sevgimin ve hikmetimin yayılmasına ilgi göstermemektesiniz. “Sizi tanımıyorum”! Ve de hiç bir şeyi yapamıyorum: Mademki sadece kendi menfaatiniz için gelmektesiniz size, ”Benimle cennette olacaksın” diye söyleyemiyorum. Cennette de memnun olmayacaksınız çünkü yüreğinizde karşılıksız sevginin eksikliği var, benimle olan birlikten de yoksunsunuz. Eğer bizler O’nu reddedersek, bize bu cevaptan başka bir cevap veremeyecektir. O bizleri O’nun gelişi için arzulu görürse, kapıyı büyük bir arzuyla açar.

Gerçek hikmet budur: O’nu sevgiyle aramak, sabah erkenden, ısrar ve devamlılıkla O’nu aramak, ilk okumada okuduğumuz gibi. İsa, Kendisini arayanlara kendini gösterir. O’nu aramayanlar ise yüreklerinde boşlukla ve bakışlarında kederle kalırlar, çünkü yaşamlarına ve ölümlerine bile anlam veremezler. 

Bu sebepten şöyle tekrar edeceğiz: Ey Rab’bim, ruhum sana susamış! Senin sevgin yaşamdan iyidir bu yüzden dudaklarım seni yüceltir.

Bu duayı tekrar ederken bizleri yanına isteyen İsa’nın hoşuna gittiği şekilde yaşamaya çalışacağız, O ki bizleri sevinç ve huzura kavuşturacak güveydir!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 31. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

05/11/2002 OLAĞAN DEVRE – 31- PAZAR – A YILI

1. Okuma Malaki 1,14 – 2,8. 8-10 Mez 131 (130) 2. Okuma 1.Selanik. 2,7-9. 13 İncil Mt.23,1-12

“Eğer beni dinlemezseniz ve adımı tüm yüreğinizle yüceltmezseniz…”. Kimileri bu sözlerin Allah’a layık olmadıklarını düşünebilir, çünkü bu sözleri böbürlenen ve tehdit edici bir kişinin sözleri gibi görür. Fakat “Allah’ın adını yüceltmek” ne demektir?

Gaddo Gaddi (c.1239–c.1312), Malachia
Gaddo Gaddi (c.1239–c.1312), Malachia

Kutsal Kitabı tanıyan, Allah’ın, Kendisine itaat eden insan tarafından yüceltildiğini bilmektedir. Fakirleri severek, dürüstlük, sevgi ve uyum ile davranarak, insanlar için çok büyük bir saygı isteyen Emirlerini uygulayarak, O’na itaat edilir! Allah’ın adını yüceltmek, kendi hayatı aracılığıyla, kendi ailesinin hayatı aracılığıyla, toplum hayatı aracılığıyla, Allah’ın sevgi ve merhamet olduğunu, birliği, paylaşmayı ve işbirliğini istediğini, insanın dostu olduğunu göstermektir! Bu gerçekleri yaşamayan, kendini Allah’ın halkına ait sanmamalı, böyle bir kişi kendini Allah’ın halkının üyesi olarak tanıtamaz: Çünkü Allah hakkında yalancı bir tanıklık vermiş olur; O’nu adaletsiz, şiddetli, egoist olarak tanıtmış olurdu.

Eğer bütün insanları yaratan Tek Allah tarafından yaratıldığımızı biliyorsak, neden “birbirimize hainlik ediyoruz?”“Eğer beni dinlemezseniz ve adımı tüm yüreğinizle yüceltmezseniz üzerinize lanet gönderirim”: Bu ciddi ve etkili sözlerle Rab komşusunu sevme buyruğunu önemsemeyenin durumunun ağırlığını anlatmak ister. Hiç kimse böyle bir vaadi duyduktan sonra kendi hatasında kalmak istemeyecektir!

Allah, Peygamber Malaki aracılığıyla ilettiği uyarıyı, ilk önce halkın sorumluları olan din adamlarına yöneltir. Onların hayatına, onlarda Allah’ın hoşuna giden davranışın somut bir örneğini arayan fakirler tarafından çok dikkatle bakılmaktadır.

Bugünkü İncil’de İsa, peygamberin uyarılarına devam ederek halka, Allah’ın emirlerini öğretme görevinde bulunanların kötü davranışlarına karşı tetikte olmayı tavsiye eder. O’nun zamanında bunlar, din bilginleri ve Ferisilerdi. Sözlerle iyi öğretiyor, ama davranışlarıyla bambaşka yaşıyorlardı! Bu yüzden İsa: “Size tüm söylediklerini yapın ve yerine getirin, ama yaptıklarını yapmayın” diyordu.

Günümüzdeki aklımıza hemen Episkoposlar ve rahipler gelir. Allah’ın yolunu öğreten onlardır ve insan olduklarından dolayı bazen iyi birer örnek olmayabilir, İncil’e göre yaşamayabilirler. Gerçek şu ki: Onlar da insan ve insan olarak, zayıflar, güçsüzler ve Şeytan tarafından günaha teşvik edilirler. Bunun için aralarından bazılarının hayatlarında itaatsizlik, zayıflık görürsen veya öğrettikleri ile yaşadıkları arasında tutarsızlık bulursan şaşırmayacaksın.

Fakat İsa’nın sözü sana hitap etmektedir: Sana İncil’i ilan eden rahip henüz buna göre yaşamaya yeterli olmasa da, sen İncil’e göre yaşayacaksın. Rahibin sözlerinde ilahi otorite vardır. Sen Allah’ın kutsal sözlerine uygun yaşayacaksın, o zaman sen kendini bir ışık, başkalarına yaşamın gerçek kaynağına doğru eşlik eden bir yıldız olacaksın!

İsa öğrencilerine alçakgönüllülüğün yolunu öğretiyor, çünkü insanı Allah’ın yüreğinde sağlamca tutan tek yol budur. Diğerlerinden kendini daha üstü görme. Ünlü unvanları isteme, büyüklük taslama yolunda yürüme. İsa, sana ilahi ve ebedi hayatı iletmiş ya da şimdi de ileten insanı “peder” diye çağırmanı engellemez; O sana bir unvan aracılığıyla kendini yüceltmemeyi önerir. Ben her zaman vaftiz ismim ile çağrılmak isterdim, fakat eğer biri beni “peder” diye çağırırsa, bunda ona engel koymam, çünkü bu ona itaat ve alçakgönüllülüğün yolunda yürümek için faydalı olabilir.

Bugün İsa’nın sözleri Aziz Pavlus’un örneği ile aydınlanır. Pavlus Selanikliler arasındaki çalışmasını hatırlatarak, onlara sevgi ve şefkat ile yazar. Onlara Allah’ın Müjdesini duyurarak onları sevdi, aralarında uğraş verip yoruldu, “çocuklarını bağrına basan bir anne gibi” onlara şefkatle davrandı, onlara Hristiyan hayatının örneği oldu.

Aziz Pavlus’un sözleri, İncil’e uygun olan hayatları sayesinde iyi bir örnek olan birçok rahip ve episkoposlar tarafından tekrarlanabilirler! Hem eskiden hem de günümüzde İsa’nın Sözlerini önemseyen, ciddiye alan çobanlar çoktur! Aynı zamanda, Selanikli Hristiyanların yaptıkları gibi, çobanlardan duydukları sözleri, “insan sözü olarak değil, Allah’ın sözü olarak” kabul eden Hristiyanlar da çoktur! Peder’in hikmetini yaşayan ve O’na şan veren Allah’ın Kilisesi, güzeldir!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Tüm Azizlerin Bayramı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

01/11/2023 – TÜM AZİZLERİN BAYRAMI

Birinci okuma Ap 7,2-4.9-14 Mezmur 23 İkinci okuma 1Gv 3,1-3 İncil Mt 5,1-12

Tüm Azizler Bayramında, Matta İncil’inden İsa’nın, öğrencilerine ve kalabalığa kendini tanıttığı sözleri okuyoruz. İsa, dağa çıkıyor ve ardından herkes onu takip ediyor. Yahudi olsaydık bunun büyük ve belirtici bir olay olduğunu hemen anlardık. Dağa çıkmak; Musa’nın, Allah ile konuşmak için çağrıldığında, yaptığı şeydir. Musa dağa tek başına çıkabildi, tüm halk ise aşağıda beklemeliydi. İsa ise beraberinde herkesi alarak dağa çıkıyor: O’nunla birlikte tüm insanlar Allah ile karşılaşabilir ve O’nun sözlerini duyabilir. Ve O, dağda oturarak konuşuyor, yani O’nda Rab otoritesi var: İsa’nın sözleri, Allah’ın insanlara yöneltmek istediği mesajdır.

İsa’nın karşısında yalnız günahkarlar, Vaftizci Yahya tarafından tövbe etmeye çağrılmış günahkarlar durmaktadırlar. İsa günahkarlara konuşuyor fakat azarlama sözlerini kullanmamaktadır. Onları sadece tatlılık ve merhametle sevmek ister gibidir. Onlara kendi günahlarına bakmalarını söylemiyor; yaşamlarına da o ana kadar yaptıkları gibi devam etmelerini de söylemiyor. O, arzularını değiştirecek şekilde konuşuyor, onlara yeni varış noktaları sunuyor, bu dünyanın gözüktüğünün ötesinde başka türlü olabileceği konusunda onları bilinçli kılıyor.

O’nu dinledikten sonra öğrencileri ve kalabalık; yeni bir şekilde nefes almaya başlıyor, yaşamlarına yeni bir anlam veriyor, acılarından fayda görüyor, adalet ve kardeşlik arzularının gerçekleşebileceği ümidine kapılıyor, hayal ettikleri dünyanın mümkün olabileceğine inanmaya başlıyorlar, çünkü bunu Allah’ın Kendisi istemektedir.

İsa’nın cümleleri Kutsal Kitab’ın en güzel cümleleri gibi başlamaktadırlar:

Ne mutlu adalete uyanlara (Mez 106).

Ne mutlu O’nu özlemle bekleyenlere (Yeşaya 30,18).

Ne mutlu sabırla bekleyene (Dan 12,12).

Ne mutlu bilgelik konusunda düşünceye dalan kişiye (Şirak 14,20)!

Ne mutlu beni dinleyenler, her gün kapımı gözleyen, kapımın eşiğinden ayrılmayan kişiye (Özd 8,34)!

Ne mutlu Rab’den korkana, O’nun yolunda yürüyene (Mez 128)!

Ne mutlu sana güvenen insana (Mez 84).

Ne mutlu yoksulu düşünene (Mez 41).

Bu şekilde İsa yeni bir şey başlatmak istemediğini gösteriyor, sadece Allah’ın dinleyici ve işbirlikçi bulabilirse, her zaman gerçekleştirmek istediği şeyleri söylüyor. Şimdi İsa, Allah’ın istediği gibi yaşamak ne kadar güzel olduğunu göstermek istiyor! Onu dinleyen ve takip eden olacak mı? Kalabalığın içerisinde Allah’ın yaşamının yeniliğini, Allah ile ve Allah için yaşamayı kabul eden birileri olacak mı? Bu bir yeniliktir çünkü yaşamdan günaha götüren ve dolayısıyla acı veren her şey yok olmalı.

İşte İsa şöyle diyor: Ne mutlu ruhta fakir olanlara, yani ümitlerini zenginliklere bağlamayanlara; onlar zenginliğin daima aldatıcı olduğunu biliyor, bu yüzden onu arzulamıyorlar bile! Kendi ve başkalarının günahları için üzüntüde ağlayanlara, ne mutlu! Onlar kendi yaşamlarını ve üzüntülerini Allah’a teslim ederler, o zaman Allah kendisi onlarla ilgilenecek ve onları teselli edecek! Ne mutlu uysal olanlara, ne insanlardan ne de Allah’tan iddia ile bir şey beklememekteler: Yeryüzünde olan azla yetinmeyi biliyorlar.

İsa mutluluklara devam ediyor: Öç almayanları övüyor, çünkü onlar insanların kötülüğünü merhametle yenmektedirler. Sonra da, “Ne mutlu doğruluk uğruna eziyet çekenlere” diye ilan etmektedir. Bu mutluluk, Allah ve insanlar ile adaletli olmayı arzu edenler içindir: Allah mutlaka arzularını gerçekleştirecektir.

İsa günahkarları azarlamıyor, ama onları günah işlemeye götürmeyen şeyleri arzulamalarını sağlıyor, bu, onların bulunduğu zayıf ve zavallı durumdan kurtaracaktır.

İsa’yı şimdi dinleyen de günahkardır: Bizler günahkarız. İsa bizi azarlamıyor, ama arzulamamız gerekeni gösteriyor. Zenginlikleri, önemli yerleri, insani adaleti arzulamaya devam edersek, günahın etkisi altında olmaya devam edecektik. Göklerin hazinelerini arzulayarak ise, bizi kötülüğe sürükleyen döngüden çıkacağız ve Baba Allah’ın kutsamasının, İsa’ya itaatin, Ruh’un katsallığının etkisi altına gireceğiz.

Azizler İsa’yı dinlediler ve arzularını değiştirdiler! Böylece yaşamları Allah’ın Oğlu’nunkine uygun oldu! Biz onlara hayranlıkla bakıyoruz, onların tanıklıklarından ve sevgilerinden mutlu oluyoruz: Bugün onlardan öğrenebilme, onların örneğini takip edebilme ve başlattıkları işleri devam ettirebilme lütfunu Baba’dan diliyoruz.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 30. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

29/10/2023 – OLAĞAN DEVRE – 30. Pazar Günü – A

Birinci okuma Çıkış 22,20-26 Mezmur 17 İkinci okuma 1 Sel. 1,5-10 İncil Mt 22,34-40

İsa’ya yöneltilen soru, zor bir sorudur: «Öğretmenim, Kutsal Yasa’da en önemli buyruk hangisi?». Cevap vermek zordur, çünkü bütün emirler, Allah’ın emirleridir, bunun için onların hepsi önemlidir. Fakat İsa bu zorluğu aşıyor, çünkü O, emirlere değil, onları sunan Kişiye bakmaktadır. O, hikmetli sözleri sunan, onları sevgi ile sunan Baba’ya bakmaktadır.

James Tissot (1886-1894), Jesus speaks to the Pharisees - Gesù parla ai farisei
James Tissot (1886-1894), Jesus speaks to the Pharisees – Gesù parla ai farisei

Biz O’nu dinliyoruz çünkü O’na sevgisi için minnettarız ve bunun için O’nu seviyoruz. En güzel ve temel, hayatımızı da güzel kılan Söz şudur: Sevmek. O’nu ve O’nun bir anne gibi yüreğinde taşıdığı her insanı seviyoruz. Eğer bir anneyi seversen, bütün evlatlarını da seversin. Allah’ı ve O’nun bütün evlatlarını sevmek; hayatın temeli, bütün öğretilerin amacıdır. Öldürmüyorum, çünkü seviyorum; çalmıyorum, çünkü seviyorum, eşime sadakatsiz olmuyorum, çünkü seviyorum; yalan söylemiyorum, çünkü seviyorum. Eğer sevmezsem, kendime ve bencilliğimin bütün isteklerini tatmin etmeye izin veriyorum, fakat bu şekilde Allah’ın güzelliğini saklıyorum, O’nu kimseye tanıtmıyorum, ben de O’nu tanımıyorum.

Komşuları sevme emri insan kadar eskidir. Allah insanı yarattığı andan beri ona sevme kabiliyetini ve sevilme ihtiyacını verdi. Her insanda bu iki özellik vardır, onların sayesinde o, başkalarıyla birlik içerisinde yaşayabilir. Başkalarıyla birlik içerisinde yaşayanın yüreğinde sevinç vardır ve bunu etrafında kilerine saçar. Sevme kabiliyetini kullanamayan ve sevilmeyi kabul etmeyen, başkalarıyla olan birliği engeller, mutsuzluğa kapılır ve etrafında kilerini acı çektirir.

Maalesef egoizm ve gurur kolaylıkla yüreklere girer: Bu sebepten sevmede ve sevilmeyi kabul etmede zorlanırız, birçok kere de bunlardan kaçınırız. Bu; insanı mahveden, mutlu olmasını engelleyen günahtır.

Allah insanın kötülükten hür olmasını ister ve bu sebepten ona kendi ve başkasının günahının yükünden acı çekenleri sevmeyi ”emreder”. Fakat Allah zayıflığımızı da bilir. Bu sebepten O, sadık ve devamlı olarak, gücü ve sevme kabiliyeti ile, içimizde olmak ister. Kendisinin içimizde oturabilmesi için Kendisini sevmemizi, Kendisi ile birlik içinde kalmamızı ister ve bu yolu kolaylaştırmak için işte bize İsa’yı yolluyor! Ve de İsa bizlere yeni bir sevgiyi vermekte, her çeşit kibir veya egoizmden uzak bir sevgiyi: O, bu sevgiyi ilk önce bize göstermekte, Babasına ölüme kadar itaati ve Kendisini haça gerenleri affedecek kadar merhameti yaşayarak!

Allah’a gerçek sevgiyi ve insanlara gerçek sevgiyi, İsa’nın yaşadığını görebiliriz. Din bilginine verdiği cevapta İsa, o ana kadar yaşadığı ve sonuna kadar yaşayacağı sevgiyi anlatıyordu. Biz O’nu görüp O’ndan öğrenebilmek için bakışlarımızı İsa’ya çevirip O’na dikkatle bakmaya çalışacağız.

Aziz Pavlus da bunu yapmamızı öneriyor. Ayrıca Havari, İsa’dan başka onu da örnek almamıza davet ediyor. Çünkü o, Rab tarafından çağrıldığından beri O’nun öğretilerine uygun yaşadı, yorgunluğu hiç düşünmedi. Tüm Hristiyanların yaşamı da bir model olmakta, aynen mektup yazdığı Selanikliler gibi! Onlar tövbe ettiler ve putlardan uzaklaştılar, putların izin verdiği ve egoizmin tüm şekillerini kapsayan yaşam tarzını terk ettiler: Başkalarının ve ailenin yaşamını hor görme, cinsel ahlaksızlık, eşlerin sadakatsizliği, cimrilik, şiddet.

Putları terk ederek Hristiyanlar tek gerçek ve canlı Allah’a hizmet etmektedirler: Her insanı seven Allah’a, fakire ve öksüze merhamet eden, dulu koruyan, yabancıyı koruyan Allah’a!

Hristiyan bu dünyada yabancı gibi yaşar, çünkü göklerin vatandaşı olduğunu bilir, bu sebepten bu dünyadaki yabancılara iyilikle bakar ve onlara Baba’nın sevgisini göstermek ister. Hristiyan yabancılara sadece Allah’ın sevgisinin maddi birkaç işaretini vermekle yetinmez, ona Allah’ın kendisine verdiği kocaman armağanı da tanıtmak ister, “bizleri gelecek olan öfkeli yargıdan kurtaran” ve ebedi yaşama girmemizi hazırlayan İsa’yı tanıtmak ister!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 28. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

15/10/2023 – OLAĞAN DEVRE – 28. PAZAR GÜNÜ – A

Birinci okuma Yeş 25,6-10 Mezmur 22 İkinci okuma Fil 4,12-14.19-20 İncil Mt 22,1-14

İsa göklerin hükümranlığı hakkında başka bir benzetme de anlatıyor. Gerçekten bu çifte bir benzetme, kalabalıklara veya öğrencilere yönelik değildir. Onların buna ihtiyaçları yoktu.

Pieter Brueghel the Younger (1564–1638), The Wedding Feast
Pieter Brueghel the Younger (1564–1638), The Wedding Feast

Bu benzetme “prens rahiplere ve halkın yaşlılarına” yöneliktir, yani İsrail halkının sorumlularına. Mutlaka İsa’nın aklında ilk okuma metninde okuduğumuz Yeşaya’nın peygamberliği vardı. Allah herkese özel bir ziyafet sözü vermektedir, hatta her ulusa, dolayısıyla da paganlara, yani İsrail halkına ait olmayanlara da! Allah tüm insanları sever ve onlar için kurtuluşu, sevinç verecek, herkesin yaşamını dolduracak bir kurtuluşu ister. Kullanılan simge ziyafettir: Karnımız tok olan bizlere fazla bir şey dememekte, ama hiçbir şeyi olmayanlara veya her gün yiyeceği ekmeyi hesap eden için ne anlama geldiğini tahmin edelim!

Halkın başkanlarının ne ilgisi var? Birçok kere Allah’ın Sözünün halka ulaşmasını engellemiş olanlar onlardır, peygamberlerin Allah’a itaate ve fakirlere adaletli olmaya çağrılarını da ilgisizlikle ve zulümlerle susturmuş olanlar, onlardır. Onların İsa’nın halka konuşmasını ve halkın İsa’yı dinlemesini engelleyerek yaptıkları kötülüğü anlamaları gerekir.

İsa, Baba’nın yolladığı ve başkanlar tarafından hırpalanmış ya da öldürülmüş olan birçok peygamberlerden sonra son olarak yollanmış Oğul’dur: Ondan sonra Allah tarafından kimse gelmeyecektir. O, halk tarafından reddedilirse, ziyafete davet başkalarına yapılacak, sokaktaki “iyi ve kötüler” çağrılacak. Bu benzetme ile İsa kendi ölümünü önceden söylüyor, bunun sorumlusu da başkanlardır, ayrıca O’nu daha hiç tanımamış olanlar, hatta on emri bilmeyen, bunun için ”kötü” denen paganların da tövbe edeceklerini belirtiyor.

İsa başka bir öğreti daha vermek istiyor, bunu özellikle öğrencilerine, yani Kilise’ye bırakıyor. Allah’ın davetini kabul edenler ve Oğul’un düğün ziyafetine katılanlar, ”kötüler” dahil, yine de uyanık olmalıdırlar. Onlar düğün kıyafetini giymeye dikkat etmeliler.

Bu uyarı önemlidir, onun anlamı şudur: İsa’yı onun verebileceği sevinç ve heyecanlar için veya diğerleriyle kendini iyi hissetmenin zevki için ya da kendisini iyi bir insan sayabilmek için aramak, kolaydır. Bu şekilde yaşayan bir Hristiyan kendini göstermek ister, düğünü yani Kralın Oğlunun sevgisini her şeyin üzerinde tutmaz! Allah’ın davetinden gerçekten sevinebilen kişi; ancak ve ancak O’nun verdiği kıyafete bürünendir, ancak ve ancak İsa tarafından kurtulmayı kabul edendir.

Düğün kıyafeti giymeyi reddeden; kendi iyiliği sayesinde, kendi emirlere uyma kabiliyeti ve kendi erdemleri sayesinde düğüne katılmaya hakkı var olduğunu düşünendir.

Allah’ın davetinden ve O’nun sevgisinden faydalanabilmek için gerekli olan düğün kıyafeti; İsa’nın ölümüne girmeyi, O’nunla haçı taşımayı kabul eden alçakgönüllülüktür. Damadın sevgisini belirten bu düğün kıyafeti olmayan, İsa’nın ölümüne ve dirilişine katılmayı sağlayan vaftizi reddedendir, kendisini İsa’ya ait olarak tanıtmayandır: Bu kişi, Kilise’sine katılamaz, İsa ile ziyafete oturamaz, Ona ait olanlarla komünyonu, birliği paylaşamaz.

Düğün kıyafeti, hak edilmemiş bir armağandır. Onu giyen, minnettardır, kendisinin herkesin önünde teşekkür etmek mecbur olduğunu bilmektedir, çünkü kendisinde kendisinin aldığı ve hala almakta olduğu kıyafeti hak eden hiçbir şey olmamaktadır.

Düğün kıyafetini giyen kendini davet edenin sevgisinden mutludur ve onun başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Aziz Pavlus ile birlikte şunu söyleyebilirdi: İster tok ister aç olayım, ister bollukta ister ihtiyaçta olayım, her durumda ve her koşulda yaşamanın sırrını öğrendim. Beni güçlendirenin aracılığıyla her şeyi yapabilirim. Hristiyan’nın sevinci, yeryüzünün zenginlikleri değiller, bunların eksiği onun için üzüntü değildir çünkü kralın Oğlunun düğün şölenine katılmaktadır, Rab’bin haçına, sevgisinin doluluğuna katılmaktadır.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 27. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

08/10/2023 – O. D. – 27. Pazar Günü – A

Yeş. 5,1-7 Mez 79 Fil 4,6-9 Mt 21,33-43

İsa’nın benzetmesi ve Yeşaya’nın metni, ikisi de bir bağdan bahsetmektedir. Her iki metinde de bağ, sahibi tarafından sevgi ve özen ile yetiştirilmektedir.

Marten van Valckenborch (1535–1612), Parable of the wicked husbandmen
Marten van Valckenborch (1535–1612), Parable of the wicked husbandmen

Yeşaya’nın metninde bağa sahip olan ve yorularak ve devamlılıkla bakan “sevgilim”dir. İsa’nın benzetmesinde ise bağın sahibi çok hizmetkarları ve tek oğlu olan biridir.

Yeşaya’da bağ, sahibi o kadar hayal kırıklığına uğratır ki o üzerine yağmur yağmasın diye bulutlara bile emreder. Bundan bağın sahibinin, bulutlara tek emir verebilen olan Allah’ın Kendisi olduğunu anlıyoruz: O, bağı ekti, O onu yetiştirdi. O, bağ tarafından hayal kırıklığına uğratılmaktadır. Her şey çok açık: Bağ; Allah’ın gösterdiği özenlere ve bekleyişlere karşılık vermeyen İsrail halkıdır; halk Allah’a itaatkar bir sevgi ile hizmet etmemektedir.

Aynen İsa’nın benzetmesini de adım adım dinlerken, İsa’nın bahsettiği halkın Baba’ya sevgi ile cevap vermeyen halk olduğunu anlarız. Başkanlar halkı buna teşvik etmediler, öğretilerle, özellikle de örneklerle halka yardım etmediler. Yüzyıllar boyunca halkın din başkanları; peygamberlerin bildirdiği Allah’ın Söz’ünü bile ret ettiler, peygamberlere kötü davranarak Allah’ın Söz’ünü ret ettiler. Şimdi Oğlu, Baba’nın kendilerine yolladığı biricik Oğlu öldürmeye hazırlananlar tam da başkanlardır.

İsa bu şekilde kendi acı çekişini ve ölümünün anlamını bildirmekte, ama aynı zamanda bunların sonuçlarını da sezdirmektedir: Halkın rehberliği başkalarına teslim edilecek, Allah’ın halkının görevi “meyvelerini yetiştirecek başka bir halka verilecektir”.

İsa’nın zamanında gerçekleşenleri düşündükçe her şey çok açık. Ama bu sözün bugün de bildirildiğini düşününce bizim için onun ne anlam taşıyabileceğini düşünelim. Gerçekten de onda öyle bir uyarı var ki sakin oturamayız.

Tarih boyunca birçok kere Kilise’nin yaşamının “tatsız” olduğu yerlerde, yani Hristiyanların dünyevi ilgilere ve zevklere kapıldıkları yerlerde, Hristiyanların İsa’yı ve O’nun öğretilerini, bazen bilerekte, unuttukları yerlerde Hristiyanların mevcudiyeti, birbirlerine güvenebilen, yardımlaşabilen üyeleri olan toplumun iyiliği de yok oldu. Tüm Batı’daki toplum yavaş yavaş İncil’in tadını kaybetti ya da onu kaybetmektedir: Gerçekten de İsa’nın var olmasını inkar etmekte! O halde bu topluma Allah’ın halkı denilemez, artık Hükümranlığının taşıyıcısı değildir. Göksel Hükümranlık başka uluslara verilecektir, onlar İncil’in var olmasından ve meyvelerinden faydalanacaklar, Baba’ya karşılıklı sevgi ve barış eylemlerini sunacaklardır.

Biz buna boyun eğemeyiz: Baba’nın bize yolladığı Oğul’u kabul ederek yaşamımızı İsa’nın Sözü ile doldurmaya çalışacağız, o zaman toplumumuza yeniden yaşam vermek için, onu sevgiye ve barışa daima ihtiyacı olan insanın hayatına uygun kılmak için yeryüzünün tuzu ve dünyanın ışığı olmaya devam edeceğiz.

Bulunduğumuz durum çok ağır, ama bugün Havari Pavlus’un bize emrettiği gibi sıkıntıya kapılmayacağız. Dualarımızı, Baba’ya şükranımızı ve Allah’ın Sözünü dinleyişimizi çoğaltacağız öyle ki O’nun düşünceleri aklımızı doldursun. O zaman dünyaya yeni hayatı verebilen, evlatlarının hayatını güzel ve kutsal kılarak Allah’ın yüreğini sevindirebilen maya olarak bizler halen dünyada mevcut olacağız!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 26. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

01/10/2023 – OLAĞAN DEVRE – 26. Pazar Günü – A

1.Okuma Hez. 18,25-28 Mezmur 23 2.Okuma Fil 2,1-11 İncil Mt 21,28-32

Geçen Pazar günü düşüncelerimizin Allah’ınkilerden değişik ve çok zayıf olduklarını görmüştük. Buna rağmen peygamber Hezekyel istediğimizi yapmakta direndiğimizi, adaletten uzaklaşarak kötülük yaptığımızı söylüyor. Bu ölüm yoludur, tersine yaşam yolu gerçek tövbeden geçer, bu da Allah’ın Söz’ünü dinledikten sonra, Rab’bin düşünme şeklinin üzerinde hikmet ile düşündükten sonra gerçekleşebilir.

St Elizabeth of Hungary - Caring and Sharing
St Elizabeth of Hungary – Caring and Sharing

İsa’nın anlattığı kısa benzetme derin düşünmenin değerini gösteriyor. Babalarının bağında çalışmaya çağrılan iki oğul arasındaki fark şudur: Birinin sevgiden kaynaklı düşünme kabiliyeti var, öteki ise kendisini ve kendi menfaatini ortaya koymaktadır. İkisi de babalarına hemen ve içgüdüsel olarak cevap veriyorlar. Biri sadece içgüdüseldir ve sonra kendi kaprisini izliyor. Ani bir ‘evet’ diyor, fakat sonra bu ‘eveti’ gerçekleştirmek için hiçbir şey yapmıyor; bu şekilde verdiği sözü bile tutmuyor. Diğeri ise kesin bir ‘hayır’ diyor, ama sonra düşünüyor, pişman olup davranışıyla babasını kendisinden daha çok sevdiğini gösteriyor.

Dinleyenler İsa’nın kendilerine söylemek istediğini kesinlikle anlamakta idiler, İsa’nın Kendisi de açıklama yaptı. Vaftizci Yahya Allah’ın arzusunu açıkladığında, kendini Allah’ın hizmetine ve tapınmaya adamış kişiler hiçbir şey yapmadılar, yani ona inanmadılar. Tövbe etmediler, kendi düşünme şekillerini değiştirmeye çalışmadılar. Tersine Allah’ın emirlerine itaat etmemiş oldukları için O’ndan uzak olanlar, yani gerçekten günahkar olanlar, ona iman etmeyi ve hayatlarını değiştirmeyi becerip Vaftizci Yahya’nın ”Allah’ın Kuzusu” olarak gösterdiği Kişi’yi dinlemeye başladılar.

Rab’bin bu açıklamasının; Allah’ın Söz’üne dikkatli olmamıza, Baba’nın isteğine kendi kaprislerimizden çok önem vermemize yardım etmesi gerekirdi. Allah’ın istediğini yaptığımızda yaşamımız değer kazanıp Baba’nın hükümranlığı için faydalı olmaktadır.

Bunu birçok kişi anlayıp çok basit ve anlaşılabilen bir şekilde bunu başkalarına anlatmayı da başardı. Bunlardan biri Kalkütta’lı azize Tereza’dır. O şöyle diyordu: ”Ben Allah’ın elinde bir kurşun kalem gibiyim; O, sevgisini yazmak için beni kullanıyor”. Allah’ın elinde olan bir kurşun kalem, roman veya spor makaleleri yazan yazarın elindeki altın bir dolma kalemden çok çok daha değerlidir. Bu sebepten kim olduğum ya da var olan marifetlerim önemli değil, önemli olan kendimi tamamen Allah’a, Baba’nın ellerine emanet etmem, itaatim sayesinde kendimi O’nun kullanmasına izin vermemdir!

Başka sözlerle Havari Pavlus da aynı şeyi yazmaktadır. O; Allah’ın hizmetinde olalım diye, bizleri Kutsal Ruh’ta, Birlik Ruh’unda yaşamaya çağırıyor. Maalesef bizi bölünmeye ve rekabete götüren egoizmin bizi yenmesine izin vermemiz çok kolaydır: Bu, bizlerin İsa’nın tanıkları olmamızı engelliyor.

Biz İsa’dan, yani O’nun alçakgönüllülüğünden öğreneceğiz. O, bize ve Baba’ya olan sevgisini ölüme, haçta ölüme kadar yaşadı. Bunu nasıl unutabiliriz?

Bunu unutan bir Hristiyan, artık Hristiyan değildir! Alçaltmaları kabul etmemiş ve kardeşleriyle birlik içerisinde olmak için alçakgönüllülüğü yaşamamış bir Hristiyan, kendine Hristiyan diyemez. Yaşam yolu yorucu, ama buna değer. Oğul’un alçakgönüllülüğünü yaşayarak da, Baba’ya itaat edeceğiz!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 25. Pazar Günü – A

24/09/2023 – OLAĞAN DEVRE – 25. Pazar Günü – A

1.Okuma Yeş 55,6-9 Mezmur 144 2.Okuma Fil 1,20-27 İncil Mt 20,1-16

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

Benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz gibi değil”. Bunu Allah söylüyor ve de bunu birçok defa tekrar söylemek zorundadır. Bunu İsa, Petrus’a dedi: O, İsa ile uzun zaman yaşamasına rağmen hala dünyaya göre yaşamakta idi. Peder yüreklerin derinliğine bakıyor ve bizim düşüncelerimizin O’nun kilerine benzemedikleri zaman bunu fark ediyor.

Millet, Jean François, 1814-1875. In the Vineyard
Millet, Jean François, 1814-1875. In the Vineyard

Gerçekten de O, sevgiden başlayarak, bir şeylere mal olan sevgi aracılığıyla sevgiye ulaşıyor, bizler ise ya başta ya da sonda içine bencillik katıyoruz. İçimizde kendiliğinden doğan ve büyüyen bencillikten, sadece bir zevk arayışı olan ve sevgi kelimesinin altını bile örten bencillikten tamamen serbest hiç olmuyoruz. Allah’ın bu acı sözlerini dinlerken, içimizdeki düşünceleri değiştirmeyi, O’nun düşüncelerine uygun düşünmeyi arzulamalıyız. Bunu nasıl yapabiliriz? Kolaydır: İsa’yı dinlemek yeterlidir. O, öğrencilerini ve kalabalığı eğitmek için çok zamanını ayırdı, onlara Baba Allah’ın düşüncelerini öğretiyordu. İncil’de okuduğumuz hükümranlık hakkındaki benzetmeler de çok güzel ve anlam doludurlar: Onların vasıtasıyla İsa bizlere Allah’ın düşüncelerini aktarıyor, onlardan zevk almamızı sağlıyor ve onları imanla kabullenmemize yardım ediyor.

Bugün dinlediğimiz benzetme, Baba’nın sevgisinin değişik yönlerini görebilmemiz için özellikle zengin ve faydalıdır. Sevginin bu yönlerini tek başımıza geliştiremiyoruz.

Bir ev sahibi, bağı için işçi aramaktadır. İsa’yı dinleyenler bağdan bahsedildiği zaman Allah’ın halkından bahsedildiğini biliyor. O halde bağın işçileri; halkın iyiliği için, Allah’tan bütün halklar için özel bir görev alan o halkın iyiliği için çalışacak olan kişilerdir.

O ev sahibi sanki her üç saat başında evden çıkmaktan, kendisi için çalışmak isteyenleri aramaktan başka şeyi yapmak istememiş gibidir. Mademki o kadar çok işçi çalıştırmakta, bağının çok büyük olduğu anlaşılıyor. Ev sahibi bağına çok düşkün, aynı zamanda başkalarından yardım kabul edip kendisi ile işbirliği yapmaya aralıksız çağırıyor. O, işini tek başına ileri götürmek istemez. Bunun için o, kimsenin zamanını boşa harcadığını görmek istemiyor. Bağında herkes için yer var!

Benzetmenin bütün bu ayrıntılarından ne anlıyorsun? Ben şunu anlıyorum, Allah’ın ve insanların tek bir amacı olmalı, işbirliği yapmalıdırlar. Allah’ın bağında çalışmayanlar; zaman kaybetmekte, tembeldirler ve geçinmek için hiç bir şeyleri olmayacaktır.

Düşüncelerimizin Allah’ın düşüncelerinden değişik olduklarını anlamamıza yardım eden başka bir şey, maaş verme şeklidir. Biz maaş saptamanın tek yolunun bir kişinin yaptığı işi değerlendirmemiz olduğunu düşünüyoruz. Göklerin egemenliğinde başka düşünme şekli vardır. Allah’ın başka kriteri vardır. O; Kendisi için çalışanların tüm yaşamlarını Kendisine bağladıklarını, dolayısıyla yaşam desteğini hak ettiklerini de biliyor. Bu ne bölünebilir ne de artırılabilir. Allah’ın verdiği maaş, Kendi sevgisidir. Bu, Kurtarıcı İsa’da insan olmuş sevgidir, Kurtarıcıdan gelen kurtuluştur. O, kurtuluşu yarıya indiremez, sevgisini de ikiye katlayamaz. O halde hepimiz aynı “parayı” alacağız ve herkesin, sadece gününün son bölümünü harcamış olanların da, kurtulmalarından ve Oğul İsa aracılığıyla Baba tarafından sevilmelerinden sevineceğiz! Peder’imizin karşılıksız sevgisine katılmaktan daha iyi düşünme şekli yoktur!

Bu harika ve yeterli ödülden Filipililere Mektubunda aziz Pavlus da bahsediyor. Havari herkesin kendisinin alacağı ödülü alması için yaşamını vermek isterdi: o kendini tam vererek çalıştı ve acı çekti, korkunç zulümler ve yorgunluklar çekti ve bizlerin zayıf olmamıza ve Allah’ın hükümranlığı için çok çalışmamamıza rağmen kendisininki aynı kurtuluşu ve sevinci paylaşacağımızı ümit ediyor. Allah’ın düşünceleri ne kadar güzel ve yolları ne kadar harika! Ve de bizi kıskançlığın, çekememezliğin, kötülülüğün bile köleleri kılan dünyadaki düşünme şekillerini bırakarak O’nun gibi düşünmek ne kadar güzel ve sevinçli olmaktadır. Bütün toplumda ve kişisel olarak her insanda bu düşmanları yok etmek için bağın bütün işçileri çalışmaktadırlar. Onlar bu düşmanları ilk önce kendi kendilerinde yok etmek için çalışacaklar.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 24. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

17/09/2023 – OLAĞAN DEVRE – 24. Pazar Günü – A –

1.Okuma Sirak 27,30.28,7 Mezmur 103 2.Okuma Rom 14,7-9 İncil Mt 18,21-35

Rab bizi beraber yaşamaya yönelik eğitiyor. Geçen pazar gününün okumaları aracılığıyla bize birbirimizi sevgiyle düzeltmeyi öğretti. Bugün bize başka önemli bir öğretiş de vermektedir. Cemaat içinde de günahkarlar, bize haksızlık eden veya bizi incitenler vardır. Onlara nasıl davranmamız gerekiyor? Kayin gibi yedi katı intikam alarak mı? “Göze göz, dişe diş” kuralı uygulayarak mı?

Jan Sanders van Hemessen (1500–1579), The Parable of the Unmerciful Servant
Jan Sanders van Hemessen (1500–1579), The Parable of the Unmerciful Servant

Aziz Pavlus kendimiz için değil, Rab için yaşadığımızı bize hatırlatıyor! Bundan dolayı davranışlarımızın ve ‘haklı’ tepkilerimizin motivasyonlarını burada bulmamız gerekiyor: ‘Rab için ne daha iyidir?’. Kardeşlerimizin, Hristiyan cemaate ait olmayanların da hayatımızda Allah’ın yüzünün nurunu görebilmeleri lazım.

Allah nasıldır? İnsanların günahının karşısında nasıl bir davranış gösterir? O’na hakaret edene nasıl davranır? Bunu bilmediğimizi söyleyemiyoruz. Mezmurlar’da dua ederek şunu öğrendik: “O, tüm günahlarını bağışlar ve bütün hastalıklarından seni kurtarır;… günahlarımıza göre davranmaz bize, suçlarımıza göre ceza vermez… Doğu batıdan ne kadar uzaksa, o kadar uzaklaştırır bizden günahlarımızı” .

Allah’ımız öyle ise, O’ndan farklı olmaya nasıl kendi kendimize izin verebiliriz, bu hakkı kendimizde nereden buluruz? Eğer Allah affeder ve daima affetmeye hazır olursa, intikam almak için ya da kin duygularını beslemek için nasıl kendi kendimize izin verebiliriz?

Biz Allah’ımızın evlatları olmak, bunun için O’na benzemek de istiyoruz. Allah’a benzerlik dış görünüşle olamaz, davranışlarımızla, canımızın ve ruhumuzun tepkileriyle olması lazım.

Sirak Kitabından okuduğumuz bölüm bize değerli ve inandırıcı öğretişler vermektedir. “Bir insan başkasına karşı öfke beslerse, Allah tarafından bağışlanmayı nasıl isteyebilir?”. “Yaşamın sonunu hatırla ve kin beslemekten vazgeç”. “Yüce Allah’ın ‘Antlaşma’sını’ hatırla ve yakınının suçunu unut”.

Bu öğretişler, İsa’nın Petrus’a anlattığı çok güzel ve etkili benzetmenin temelidir. İsa Petrus’un, “yedi kez değil, yetmiş kere yedi kez” sözünü anlaması için bu misali anlattı. Petrus, İsa’ya kendisini inciteni kaç kez bağışlaması gerektiğini sormuştu. Petrus yedi kere’yi önererek kendinin çok bağışlayıcı olduğunu düşünüyordu! Bir yandan gerçekten bağışlayıcıydı, çünkü biz de sık sık “ikinci kez seni affediyorum, ama üçüncü…” diyoruz. İsa ise hesap etmemizi istemiyor. Sevgi eylemlerimizi hesaplamamızı istemiyor: Anneler de onları saymaz! Sevgi eylemlerini sayan, sevmekte değildir! Kaç kez affettiğini sayan, affetmez! Allah böyle davranmaz!

Bugünkü benzetmede İsa, uşağın efendisine şöyle dediğini anlatıyor: “Bana karşı sabırlı ol! Sana bütün borcumu ödeyeceğim!”. Efendisi yalnız sabırlı olmakla kalmadı, ona acıyıp, bütün borcunu bağışladı! Bu, Allah’ın bize verdiği örnektir, sevinçle ve hakiki bir minnetle tutmamız gereken davranıştır.

Baba’nın bize davrandığı gibi davranmayan, aldığı aftan da mutlu olamayacaktır. O’nun ebedi hayatını, yani ilahi hayatı kabul edemez, çünkü affı reddederek bu hayatı reddetti.

Affetmek zordur, fakat bunu yaptığımızda büyük bir sevinç, kardeşlik, huzur ve hayat kaynağı olduğunun farkına varırız. Affetmemiz sayesinde Allah’ın hayatından birazcığı sanki dünyaya girer.

Rab İsa, kardeşlerimize, Peder’in sevgisinin ve kucaklaşmasının işareti olarak, affı verebilmemizi sağladığın için sana teşekkür ediyoruz. Böylece O’nun iyiliğini tanıtıp sevdiriyoruz, böylece O’na ve Sana şan veriyoruz, böylece dünyaya Hayat kaynağı olan Yaşamı ‘ithal ediyoruz’!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 23. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

10/09/2023 – OLAĞAN DEVRE – 23. Pazar Günü – A

1. Okuma Hez. 33,7-9 Mezmur 94 2.Okuma Rom 13,8-10 İncil Mt 18,15-20

Aziz Pavlus’u dinlemekle başlayalım. O İsa’yı şahsen tanımadı, ama Ruh’unu aldı. Bu sebepten öğretileri İsa’nın birçok durumda öğrencilerine öğrettikleriyle tamamen uyum içerisindedir.

James Tissot (1836–1902), Two or Three are Gathered in my Name (Deux ou trois personnes assemblées en mon nom)
James Tissot (1836–1902), Two or Three are Gathered in my Name (Deux ou trois personnes assemblées en mon nom)

Pavlus, Hristiyanlar arasında hüküm sürmesi gereken karşılıklı sevgiden bahsediyor. Bu sevgi hiçbir zaman ödeyemediğimiz bir borçtur, Allah’a karşı olan bir borcumuzdur. O bizi o kadar çok sevdi ki, biz etrafımızdakileri ne kadar çok sevsek bile O’na borcumuzu hiç ödeyemeyiz.

Komşumuzu sevmek yani ihtiyacı olan herkesi sevmek Kutsal Yasa’nın gerçekleşmesidir: Allah bize emirlerini, sevginin değişik yüzlerini yaşamamız için verdi. Zina işlememek gerçek sevginin, sadık bir yüzüdür. Aynı şekilde öldürmemek ve hırsızlık yapmamak da Allah’ın armağanı olan yaşama değer ve saygı vermemize yardım eden emirlerdir. Başkasına ait olan şeylere göz dikmemek, sevinci kısıtlamaz, aksine bu emir, kendimizin ve başkalarının birçok acılar çekmesini önlemek içindir. Aziz Pavlus zamanında da birçok erkek ve kadın sevmenin kendi duygularını ve hayallerini doyurmak olduğunu düşünürlerdi. Ama Havari, “Seven kişi komşusuna kötülük etmez” diye söylüyor: Bunu eşlerini ve çocuklarını bırakarak başkasını “sevmeye” kalkışan evlilere söyleyelim. Bunlar başkalarına karşı büyük bir kötülük yaparlar ve bunun “sevgi” olduğunu söylerler!

Bunu söylemek gerekiyor: Hezekyel peygamber bizi buna inandırıyor: Kötü kişiye, ‘Ey kötü kişi, kesinlikle öleceksin’ dediğim zaman, onu uyarmaz, kötü yolundan döndürmek için konuşmazsan, o kişi günahı içinde ölecek; ama onun kanından seni sorumlu tutacağım.

Sonra İsa bize bir kardeşe yaptığının “kötü”, yani acı kaynağı olduğunu “nasıl” söylememiz gerektiğini öğretiyor. O bize dikkatli ve nazik olmayı öğretiyor.

Birisine yaptığının kötü olduğunu anlasın ve kendisini düzeltsin diye yardım etmek için bir şey söylüyorsak, bunu nezaketle ama emin bir şekilde yapmalıyız.

Eğer onu tek başımıza inandıramayacaksak, bunu daha becerikli kişilerle yapalım.

Eğer kötülük yapan bunu yapmaya ısrar ediyorsa tüm cemaat ona yardım etmek için karışmalıdır, onu cemaat birliğinden bile men edebilir. Bu şekilde durumunun ciddiyetini belki anlayabilir ve başkalarını da onun yaptığı kötülüğe sürüklemesi önlenebilir.

Hristiyan cemaatinin kararları önemlidir, çünkü Allah da onları önemli ve kararlı görür: Kendisi bunları onaylar! Allah Ruh’unu Kilise’ye yollarında yön vermesi için verdi. Allah niçin İsa’nın öğrencilerinin cemaatine bu kadar önem vermektedir?

İsa, kendi adına toplanan iki veya üç kişi arasında olacağını söyledi. Allah İsa’yı dinliyor, bu sebepten İsa’nın adına toplananları da dinliyor ve arzularını gerçekleştiriyor. İsa’nın adına toplanmak ne demektir? Elbette O’nun çıkarlarından başka çıkar aramamaktır. İsa, Baba’ya şan vermek istiyor, tüm insanların kurtarıcısı olmak istiyor, dünyayı şeytanın etkisinden kurtarmak için ve dünyaya sadece kendisinden gelebilen ışığı ve barışı vermek için O’nunla işbirliği yapmamızı istiyor. Ölülerden dirilen O, dünyaya sadece ölümden dirilmiş kendisinden gelebilen ışığı ve barışı vermek istiyor. O’nun sayesinde insanlar arasında gerçek, sadık, alçakgönüllü, sevinçli sevgi hüküm sürebilecektir!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 22. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

03/09/2023 – OLAĞAN DEVRE – 22. Pazar Günü – A

1.Okuma Yer. 20,7-9 Mezmur 62 2.Okuma Rom 12,1-2 İncil Mt 16,21-27

İsa’nın bugünkü açıklamaları Petrus’un hoşuna gitmemektedir, çünkü kendi düşünce tarzından çok değişik, arzularından çok uzaktır. İsa, yaşamında Allah’ın Hizmetkarı hakkındaki peygamberliklerin gerçekleşeceklerini açıklamakta. Bu peygamberlikler acı çekeceğini, halkın başkanları tarafından ret edileceğini, öldürüleceği ve dirileceğini söylüyordu.

James Tissot (1836–1902), Get Thee Behind Me Satan (Rétire-toi Satan)
James Tissot (1836–1902), Get Thee Behind Me Satan (Rétire-toi Satan)

Diriliş konusunu Petrus duymamış gibidir: Son zamanlara bırakılacak bir fikirdir, en sonlara. Onun dikkati acı çekmek ve ölüm üzerinde kalıyor. Birçok kişiyi iyileştiren, her çeşit sınıfa ait olan insanlara mucizeler yapan, Allah’ı Baba gibi sevmeyi öğreten bir insanın tam da halkın başkanları tarafından ret edilmesi mümkün mü? Ölümden bile dirilten bir kişinin öldürülmesi mümkün mü? Petrus bunu düşünemiyor, anlayamıyor. Gerçekten sanki Petrus’un Kutsal Yazılar hakkında çok bilgisi yoktur veya Kutsal Yazıların kim bilir ne zaman gerçekleşeceklerini düşünüyor! Böylece itiraz etmek doğru, hatta kendi vazifesi olduğunu düşünüyor: Ona göre İsa o şekilde konuşmamalı.

Bu sebepten Petrus İsa’yı kenara çekiyor. İsa da körü veya sağır dilsizi iyileştirmek üzere onlara aynı şekilde davranmıştı. Öğrenci, Rab’be öğretmenlik yapmak istiyor, İsa o kör gibiymişçesine O’na öğretmek istiyor! Petrus, kendini Allah’ın yerine koymak isteyen ve Lucifer’e (Şeytan) dönüşen meleğe benziyor!

Rab ne yapmalıdır? Vazgeçmeli mi? Mesele o kadar ciddi ki vazgeçemez. Bu sebepten İsa, güçlü ve kararlı bir sevgi eylemiyle Petrus’a, çölde onu deneyen şeytana davrandığı gibi davranıyor. Nitekim şimdi burada da orada olan yine tekrarlanıyor: Petrus, itirazı ile kolay bir Mesihliği, insanların takdiri toplayacak ve kendini dünyanın kurtuluşu için sunmayacak bir Mesihliği yaşamak için İsa’yı Baba’nın arzusunu gerçekleştirmekten vazgeçtirmek istiyor. İsa bu yanlış fikri uzaklaştırmalıdır, bunu görünür ve herkesin anlayacağı şekilde yapmak için bu fikri ileten Petrus’u Kendinden uzaklaştırıyor.

Sonra İsa tüm öğrencilere yollarının Kendisininkinden uzaklaşmaması gerektiğini de eklemelidir: “Kim ardımdan gelmek isterse, nefsini yensin, haçını yüklensin ve yolumdan yürüsün”. Kim İsa’nın yanında kalmak istiyorsa kendini düşünmemeli, kendi zevkini, arzusunu aramamalı, kendini tanımaya veya tatmin etmeye çalışmamalı, tersine İsa’yı tanımalı ve kriter olarak İsa’nın Sözünü seçmeli, bu acılı yollardan geçilecek olsa bile.

Haç kötü bir şey değildir, hatta Mesih İsa’ya benzemenin yoludur. Aziz Pavlus şuna teşvik ediyor: “kendinizi (bedenlerinizi) diri, kutsal ve O’nu hoşnut eden bir kurban olarak sunun”. Bedenlerimizi sunmamız, arzularımızı ve zevklerimizi tatmin etmememizdir, İsa gibi ve İsa’nın bize öğrettiği gibi olmaya çalışmaktır.

Genelde bizim de olan, dünyevi düşünce tarzı bizi Allah’tan uzaklaştırır ve dolayısıyla bizi en gerçek ve derin sevinçten yoksun kılıyor. Bu sebepten dünyevi düşünce tarzlarını, alışkanlıklarını ve herhangi yerden gelen teklifleri, takip etmeyeceğiz. Biz İsa’yı izlemek ve Söz’ünü kabul etmek istiyoruz, bu bizler için yeni bir yaşam şekli için ışık ve kuvvet olacaktır. Bunu sevinçle ve inanarak yaparız. Bu olmadan artık yaşayamayız çünkü, Yeremya peygamberin dediği gibi, Rab’bimiz bizi Kendisine çekti. Sevgisiyle bizleri hemen hemen Kendisi gibi düşünmeye mecbur kılıyor çünkü yaşamın gerçeğinin ve güzelliğinin bunda olduğunu fark ettik.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 21. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

27/08/2023 – OLAĞAN DEVRE – 21. Pazar Günü – A

1.Okuma Yeş. 22,19-23 Mezmur 137 2.Okuma Rom 11,33-36 İncil Mt 16,13-20

Aziz Pavlus, Allah’ın planları karşısında şaşkınlığını bize göstermekte. O, İbranilerin başkanları tarafından ölüme mahkum edilen İsa’nın kurbanının nasıl pagan milletler için kurtuluş ve kutsama olduğunu gördü ve hatta bu olayın İbranilerin üzerine ceza çekmemekle birlikte, onlar için de kurtuluş kaynağı olduğunu görmekte! Allah’ın bilgeliği ve bilgisi gerçekten derindir ve biz hiçbir şekilde O’na tavsiye verebileceğimizi zannedemeyiz.

O bir geçiş gerçekleştirdi: İbrani halkının kutsamasını, İsa’yı kabul eden paganlara geçirdi. Yeşaya’nın anlattığı olay bunun peygamberliğidir. Rab, sarayın görevlisini makamından alarak daha çok güvendiği bir kişiye yetkiyi verir. Bu yetkiyi vermesini şöyle anlatır: “Davut evinin anahtarlarını onun omuzlarına koyacağım. O açınca, kimse kapamayacak; O kapayınca, kimse açamayacak”.

İsa’nın, Petrus ile konuşması bu sözlere benzer: İsa, yakında öleceğinin bilincindeydi ve Baba’nın arzularını yerine getirmeye dikkatliydi, havarilerin başına kimi getireceğini seçmek için Baba’dan işaret bekliyordu. Şimdi, Baba’nın Petrus’a, kendisinin gerçek kimliğini açıkladığını anlıyor. Gerçekten de Petrus şu soruya cevap verdi: “Ya siz ben kimim dersiniz?”. Verdiği cevap zeka ürünü değil, Allah tarafından esinlendi. Bu sebepten İsa ona “göklerin hükümranlığının anahtarlarını” vereceğine söz veriyor, görevi kapılarını açıp, kapamak olacaktır. Bu görevi elbette kaprislerine göre değil, Baba’dan alacağı bilgelik ve sevgiyle yerine getirecektir.

Biz İsa’nın bu sözlerinin geçmeyen sözler olduklarını biliyoruz, yani zamanla değerlerini kaybetmiyorlar, bu sebepten öğrencilerin başına geçen Petrus’un vekiline de dikkat etmekteyiz. Elbette bizler de İsa’nın sorusuna cevap vermeye çalışıyoruz: Biz de Baba’yı aynen Petrus gibi dinleyerek ve O’nun bizim uğrumuza yüreğimizde yaptığına bakarak cevap veriyoruz. Petrus’la birlikte “Sen, var olan Allah’ın Oğlu Mesih’sin” diyoruz! Bunu sevgi ile ama aynı zamanda alçakgönüllülükle söylüyoruz, çünkü bu sözleri söyleyebilmenin bizim kendi başarımız olmadığını, bunları söyleyebilmenin Allah’ın armağanı olduğunu biliyoruz.

İsa daha önce havarilerine şu soruyu da sormuştu: “Halkın söylediğine göre, İnsanoğlu kimdir?”. Havariler Rab’lerinin önünde, diğer insanlardan başka bir mertebede bulunduklarını biliyorlar. Onların arasında kendilerinin tanık olmaları gerekecek! Bu sebepten de halkın İsa’yı nasıl gördüğünü bilmeleri önemli. Bu; insanları tanımanın, nasıl bir dünyada yaşadığımızın farkına varmanın ve kime güvenebileceğimizi de bilmenin tek yoludur.

Siyasi düşünceleri bilmek önemli değildir, sosyal veya sıhhi durumlar da önemli değil, hatta insanların en yatkın oldukları günahları da bilmek önemli değil. İsa’nın tanığı olan Hristiyan; herkese, dürüst veya dürüst olmayanlara, sözlerle veya sözsüz olarak, herkese İsa sayesinde bize ulaşan Baba’nın sevgisini bildirmek istiyor. Kim müjdeyi kabul ederse Kutsal Ruh’u alır ve Kutsal Ruh’la birlikte kardeşlerle yaşayabilmek için birlik ruhu alır. İsa insanların yüreğinde ve aile ilişkilerinde varken, cemaatte, ailede ve sosyal toplumda o zaman yaşamak güzel ve hoş olur!

“Ya siz ben kimim dersiniz?”. İsa, sen cehennemimizi cennete çevirebilecek tek kişisin; eşler arasında, evlatlar ve ebeveynler arasında, zenginlik yüzünden uyuşmazlıkta yaşayan kardeşler arasında birliği tekrar kurabilecek tek kişisin. İsa, Baba Allah’ın hepimizi evlatlarına dönüşmemiz için yolladığı tek kişi, Sensin!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 20. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

20/08/2023 – OLAĞAN DEVRE – 20. Pazar Günü – A

1.Okuma Yeş 56,1.6-7 Mezmur 66 2.Okuma Rom 11,13-15.29-32 İncil Mt 15,21-28

Bugün Rab bize şunu söylemek istiyor: O sadece kendi milletini değil, tüm milletleri düşünüyor. O tüm insanları seviyor: Hepsinin sevinç içinde olduklarını görmek istiyor. Allah, tüm halkları, kendisini sevmeye hazırlamak için İsrail halkını kendi halkı olarak seçti.

Ilyas Basim Khuri Bazzi Rahib, The Canaanite Woman asks for healing for her daughter (1684)
Ilyas Basim Khuri Bazzi Rahib, The Canaanite Woman asks for healing for her daughter (1684)

Allah’ın bu küçük milleti tüm insanlık için büyük bir hizmet yapıyor: Tüm insanların Kurtarıcısı için yol hazırlayacak ve herkesin karşılaşacağı “evi” hazırlayacak: “Evim tüm milletler için dua evi sayılacaktır”!

Aziz Pavlus’un söylediği gibi, maalesef İsrail halkı Kurtarıcıyı ret etti: Bu şekilde İsa’nın ölümüne sebep oldu, fakat bu ölüm tüm dünya için merhamet kaynağı oldu. Pavlus İsrail’in pişman olacağını ümit ediyor: Madem ki Allah, İsa’nın kurbanı sayesinde herkesi sevmekte, belki İsrail de Rab’bi ve Kurtarıcı’yı kabul etmeye başlar. O zaman Allah’ın merhameti gerçekten tüm insanları sarabilecektir!

Allah’ın tüm insanları, tüm milletleri kurtarmak istediğini İsa da Kenanlı kadınla karşılaşmasıyla açıkça anlatıyor. İsa, Filistin’in dışındaki putperest şehirleri olan Sur ve Sayda bölgesinde bulunmakta idi. Oralara, mucizeleri için O’nu arayan kalabalıktan uzaklaşıp, öğrencileriyle yalnız kalabilmek için gitmişti. Fakat ünü buralara kadar yayılmıştı ve bu sebepten bir kadın yüksek sesle isteklerini bağırdı. Bu, üzüntülü, hatta neredeyse ümitsiz bir istek: Çünkü kimse kızını ele geçirmiş olan şeytanın kötü gücünü yenecek kapasiteye sahip değil.

Şeytan kimseden izin istemiyor ve ne zaman ki bir insanı kendine bağlayabiliyor, bunu yapıyor: Maalesef daha önce büyük suçlar işlemiş, dua etmeyen ve Allah’a güvenmeyen, ruhani olarak korumasız kişiler ve aileler vardır. Öyle insanlar var ki, ebeveynlerinin veya atalarının, Şeytana itaat ederek, yaptıkları seçimlerin sonucuyla yaşamakta ya da dürüst olmayan yollarla elde edilmiş paralarla yaşamaktadırlar. O mallar ve seçimlerin üstünde insanın düşmanı olan şeytan hakları kazandı.

İsa o kadına cevap vermiyor. Havariler ise yalvarmasını duymaktan bezdikleri için Rab’lerinden arzularını gerçekleştirmesini istiyorlar. İsa, kendisine Allah’ın gönderdiği kurtarıcı olarak inanmayan ve sadece bir ihtiyaç için yönelen bu kadının istediklerini yapmayı doğru olarak görmemektedir. Fakat kadın İsa’ya yaklaşınca O, arzusunun büyük bir alçakgönüllülükle yapıldığını görmekte. Çünkü kadın, İsa’nın ekmeğin köpekler için değil, çocuklar için armağan olduğunu söylemesinden alınmamakta. İsa, özellikle paganlar için kullanılan bu terimi mahsus kullandı. Ama kadın kırılmadı, hatta konuyu derinleştiriyor: Köpeklerin nasıl sahipleri varsa ve sahipleri onlara bakarsa, o da İbranilerin Allah’ın yüreğinde öncelikli olmalarını kabul ediyor. Ama aynı zamanda öncelikli olduklarını söylese de, herkesin Allah’ın kalbinde yeri olduğuna inanıyor ve bundan emindir! Köpekler de sahiplerinin evlatlarının masalarından düşen kırıntılardan faydalanırlar. İsa bu alçakgönüllülükten kadının imanının büyüklüğünü anlıyor. Ve şeytan kızını bırakmaya mecbur kalıyor. Çünkü şeytan alçakgönüllülüğe dayanamıyor, o ki daima kibirlidir!

Alçakgönüllülük Allah’ın hoşuna gitmektedir çünkü bu, Allah’ın Oğlu’nun özelliğidir. Gerçekten İsa iman ve sevgi bakımından değil, mütevazilik ve alçakgönüllülük bakımından Kendisini örnek olarak almamızı istiyor.

Böylece peygamberlik gerçekleşiyor: “Rabbin hizmetinde bulunmak ve onun adını yüceltmek için, kul olarak Rabbe bağlanmış olan yabancıları… dua evimde sevindirip mutlu kılacağım”. Rab’bin kulu gibi davranan bu kadın, İsa’nın Söz’ü ve bundan kaynaklayan kurtuluş meyvesi sayesinde sevince boğulmaktadır.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Meryem’in Göğe Alınması Bayramı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

15/08/2023- MERYEM’İN GÖĞE ALINMASI BAYRAMI

1.Okuma Vahiy 12,1-6.10; Mezmur 44; 2.Okuma 1Kor 15,20-26; İncil Lk 1,39-56

Her şeye kadir ve ebedi Allah, Oğlunun Annesi, günahsız doğmuş Bakire Meryem’i bedeni ve ruhuyla birlikte göklerin şanına kavuşturdun. Onun mutluluğunu paylaşabilmemiz için, bu dünyada devamlı olarak gökteki nimetlere bağlı kalmamızı sağla”. Bugünkü Kutsal Ayinin bu duası bizleri Sözü dinlemeye ve bugün kutladığımız olayı anmamıza yöneltiyor.

Assunzione della Vergine (Tiziano Vecellio, 1535)
Duomo (Verona) – Assunzione della Vergine (Tiziano Vecellio, 1535)

Allah’ın yaptıklarını izleyelim, bunun sonuçlarını düşünerek, yaşamımıza yön verelim ve ümidimizi besleyelim! Allah, Mesih İsa’nın bakire annesi Meryem’i göklerin şanına yükseltti. Göklerin şanı nedir? Meryem bunu nasıl hak etti? Göklerin şanına yükseltilmek demektir ki, Meryem’de ve Meryem aracılığıyla Allah’ın sevgisinin ve bilgeliğinin güzelliği belirir. Meryem bu şanı hak etmedi, çünkü bu, Baba’nın bedava armağanıdır: Baba, Meryem aracılığıyla sadık ve kutsal sevgisinin bedava olduğunu göstermek istedi.

Vahiy kitabı göklerde beliren görkemli belirtiden bahseder. Bu belirti, güneşle kuşanmış, ayakları altında ay ve başında on iki yıldızdan oluşmuş bir tacı olan bir Kadındır. Belki de kitabın yazarı Meryem’den değil, Kilise’den bahsetmektedir. Ama niçin Kilise’yi bir oğlan doğuran kadına benzetmektedir? Mutlaka Kilise’den bahsetmek için İsa’nın annesinin imgesini kullanmaktadır.

Güneşle kuşanmış Kilise’dir, çünkü Kutsal Ruh’un lütfuyla parlamaktadır, İncil’in ışığıyla parlamaktadır ve “yükseklerden doğan güneşin”, yani İsa’nın mevcudiyetinden parlamaktadır. Fakat Kilise’de Meryem’in yeri çok özeldir, çünkü Meryem havarilerin ilk birlik ve dua tecrübelerinde onlara yardımcı oldu. İlahi ışık tüm gücüyle Meryem’de parlar, çünkü Meryem Allah’tan hiç uzaklaşmadı! Bizlerde ise ilahi ışık, günahın ve egoizmin lekelerini gün ışığına çıkarır.

Ay ise, gururla şişmiş olan zenginler ve güçlüler tarafından hükmedilen insanlığın uğradığı değişiklikleri göstermek için konmuştur. İşte, ay Kadın’ın ayaklarının altındadır! Bu kadın Kilise’dir ve Kilise aziz Meryem’in mevcudiyetiyle, onun kutsallığıyla, gururu ve gücü reddeden ilahisiyle gururlanabilir.

Yıldızlı taç Kilise’nin krallığını gösterir. Meryem bu krallığı tam olarak yaşadı, çünkü o, İsa’nın gerçek hizmetkarı oldu. O kadar hizmetkar oldu ki, vaatlere göre İsa’yla birlikte hükmedebiliyor!

Meryem ve Kilise, Kilise ve Meryem karşılıklı olarak birbirlerini desteklemektedirler ve birbirlerinin niteliklerini göstermektedirler. İkisinin de aynı amacı ve aynı varış noktası var. Meryem bizlerin, İsa’ya itaat ettiğini görmek ister, Kilise itaat eder ve üyelerinin itaat etmesine yardım eder. Meryem, İsa’nın bulunduğu yere varmaktadır, Kilise de bu varış noktasına ulaşmak için, Meryem’den öğrendiği ilahiyle Allah’ın büyüklüğünü överek, oraya doğru yürümektedir. Meryem, tüm Kilise’nin kabul edileceği yere kabul edildi. Orada ebedi nimetlere kavuşacak ve İsa’nın şanını paylaşabilecek, yani Allah’ın sevgisinin büyüklüğünü ve güzelliğini gösterebilecek.

Bu dünyada devamlı olarak ebedi nimetlere bağlı olarak yaşamaktayız: Bugünkü bayramla Meryem bize bunda yardımcı olur. Şimdi yaz mevsimindeyiz ve yüzeyselliğe kolayca düşebiliriz. Sadece eğlenceyi ve kendimizi tatmin etmeyi aramayalım! Yaşamın kutsal ve derin amaçlarını unutmayalım! Allah’n ışığını yansıtan Meryem’e bakarak gerçekten gerekli ve önemli olan ebedi yaşama, sevginin Allah’ının yaşadığı o yaşama ulaşmak için birbirimize destek olalım ve yürümeye devam edelim.

Bugün Meryem’in kabul edildiği göğe bakarak, bu dünyada kutsal bir yaşama şekline, yani içsel huzura ve insanlar arasındaki ahenkli ilişkiye, mal mülkten hür olmaya, Allah’ın içimizdeki ve aramızdaki mevcudiyetine dikkat etmeyi öğrenelim!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it