Olağan Devre 12.Pazar – B

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

23/06/2024 – OLAĞAN DEVRE -12. Pazar Günü – B

1.Okuma Eyüp 38,1.8-11 Mezmur 106 2.Okuma 2Kor. 5,14-17 İncil Mr. 4,35-41

Rab’bin Eyüp’e yönlendirdiği soru hayret edicidir. Kim denizlere sınır koydu? Kim bu sınırları belirledi ve aşmalarını engelledi? Sen misin yoksa? Senin, doğa üzerinde ne gücün var? Doğanın güçleri de bir yasaya itaat etmez mi?

Jesus lulls a storm – Mark 4:35-41

Bu sorular kendimizi Allah’ın hikmetine emanet etmemiz için yardımcı olmalılardır. Yaşamımızda ve tarihte her şey O’nun eli tarafından yönlendirilir: Bunlara isyan etmek görevimiz değildir, şikayet etmek de görevimiz değildir. Allah’ın izin verdiği veya karar verdiği şey mutlaka iyiliğimiz içindir. Biz O’nun yaptığınıyargılayamayız, çünkü gelecekte ne olabileceğini bilemeyiz. Eyüp’ün sessiz kaldığı sorular bizleri İncil’i dinlemeye hazırlar.

Fırtınalı denizde İsa sakin sakin uyumaktadır. Öğrencileriyle birlikte bizler de bu sakinliğinin, sorumsuz olmasından mı ileri geldiğini kendi kendimize soruyoruz. İsa ise korku içerisindeki öğrencilerini azarlamaktadır ve korkularına şaşırmaktadır. Korku imansızlık işaretidir. Korkuyorsan Allah’ın her şeye kadir olduğuna inanmıyorsun demektir. O, rüzgara ve denize hükmedebilir; bu tehlike durumunu kendi gizemli sebepleri için de kullanabilir, sana veya Kilise’ye veya halka bir fayda getirmek için kullanabilir. İsa daima korkularımızın üzerindedir. İlk önce bizi güvenmeye çağırmak için bütün korkularımıza karşı İsa kalkıyor. O korkmuyor, ben niçin korkayım?

Fırtınada olan denizden geçen kayık, Kilise’nin güzel bir imgesidir. O, daima İsa’nın mevcudiyetine sahiptir, bazen O uyuyormuş veya yokmuş gibi görünse de. Öğrenciler İsa’nın daima yanlarında olduğunu biliyorlar ve bu onlar için yeterli olmalıdır. Kilise dünyada daima değişik yönlerden gelen “rüzgarların” etkisi altında bulunur ve deniz “dalgalarının” onu boğma tehlikesini yaşar: Dünyanın düşünce tarzları ve alışkanlıkları Kilise içine girdiğinde içinde olanlar da, dışındakilerin yaşadığı aynı tehlike içinde olurlar. Ama İsa mevcuttur. O’nun var oluşu barış ve cesaret verir.

O’nun görmediğine ve duymadığına mı inanıyorsun? Kendisinin dinlendiği kayığın durumu ile ilgilenmediğine mi inanıyorsun? O, Babasına güvenmeye devam eder, Babasının her şeyi gördüğünü ve evlatlarının her ihtiyacına, her şeye hikmetiyle yetiştiğini biliyor.

Aziz Pavlus, İsa öldü diyor ve ölümü bizim kurtuluşumuzdur diye ilan ediyor. O, bizim kurtuluşumuz için öldü, o zaman sen de yaşamını ve ölümünü O’na sunarak kendini Baba’ya emanet edemez misin? İsa ile yaşamak, seni yeniden yaratır; o kadar çok yenilik getirebilir ki, yaşamında hiç yapmadıklarını yapmaya başlayabilirsin: “eski şeyler gitti, işte her şey yepyeni oldu”.

İsa ile yaşadığında Baba, senin gözlerinle gördüğün şeylerden daha çok belirgin olur: Bu şeyler geçicidir, ama O sonsuza dek kalır.

İnsani düşünme tarzları yeni düşüncelere yer verir. Yeni düşüncelerde sevgi ve Allah’ın gücü, belirsiz alışkanlıklarımız ve insani davranışlarımızdan daha önemlidir. Şimdi veya gelecek için korkuya kapıldığımda İsa’nın kayıktaki uykusunu hatırlamaktayım. O’nu uyandırmayacağım, yanına yaklaşıp O’nunla birlikte dinleneceğim!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre 11.Pazar – B

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

16/06/2024 – OLAĞAN DEVRE – 11. Pazar Günü – B

1.Okuma Hezekiel 17,22-24 Mez 92/91 2.Okuma 2 Kor 5,6-10 İncil Mk 4,26-34

”Her zaman cesaretimiz vardır. Şunu biliyoruz ki, bu bedende yaşadıkça Rab’den uzaktayız. Gözle görülene değil, imana dayanarak yaşarız. Cesaretimiz vardır diyorum ve bedenden uzakta, Rab’bin yanında olmayı yeğleriz”. Havari’nin bu sözleriyle bizler ümidi, yani Rab tarafından sevilmemizin eminliğini kaybetmemeye davet edilip yüreklendirilmiş olmaktayız.

Vincent van Gogh (1853–1890), The Sower

‘Bedende yaşadıkça” Rab’den uzaktayız, fakat uzaklık sadece fizikseldir. İsteklerimiz şimdiden O’nunla olmak, O’nunla bir bütün olmaktır, bu nedenle Cesaretimiz vardır: O’nunla oturma sevincimiz olacaktır.

Bize ümidimiz de güvenimiz de küçük gözüküyor, fakat Hezekiel’in bahsettiği filiz gibi çok büyük bir şeyden gelmektedir. Bu filiz büyük sedir ağacının tepesinden koparılmıştır ve yüksek bir dağın üzerine dikilmiş, kıskanılacak bir şekilde, bol bol dallar ve meyveler ile büyüyecektir o kadar ki ”Her çeşit kuş dallarına tüneyecek, gölgesinde barınacak”. Bir küçüklükten gelen, bütün ağaçların yerini alacak ve her çeşit kuşta temsil edilen bütün halklar için faydalı olacak bu ağaç ne olacaktır? 

Bugün İsa’dan anlatılan iki simgeyi dinledikten sonra buna cevap verebileceğiz. 

Birinci simge ile İsa ”Allah’ın Egemenliği”nden, kralın geldiği için artık yakın olduğu o ”Allah’ın Egemenliği” nden bahsetmektedir. Her kim isterse bu krala katılabilecektir ve bu şekilde Egemenlik büyüyor, genişliyor ve yetişiyor. İsa onu toprağa ekilen bir tohumla karşılaştırıyor. O tohum yavaş yavaş büyüyor fakat artık hiç kimse onun büyümesini durduramaz. Tohum ile hiç kimse ilgilenmiyor; ekici de uyuyabilir, buna rağmen büyüme devam etmektedir. Ve olgunlaşma gelecektir ve besleyen ekmek yapmak için meyve verecektir. Artık başlanmış Egemenlik öyle olacaktır: İsa’nın öğrencilerinin sayısı yavaş yavaş artacaktır ve hayatları dünyayı değiştirecektir. Artık hiç kimse Egemenliği durduramaz. Onda sevgi yetişecek, barış yayılacak, sevinç, bütün insanların daima aradıkları o sevinç olacaktır. 

İkinci simge bu Egemenlğin başka niteliklerini gösteriyor: O’nun küçüklüğünün sayesinde göze çarpmayacaktır. Fakat küçük kalması ile birlikte büyüyecektir. Tarladaki fidanların arasında büyük olacaktır, fakat başka ağaçlarla yarışmayacaktır. Buna rağmen: ‘‘Görkemli bir sedir ağacı olacak.

Her çeşit kuş dallarına tüneyecek, gölgesinde barınacak”Onun iyiliği ve yararı herkeste, bütün halklarda değerlendirilmiştir: Nitekim peygamber Hezekiel’e göre göğükuşları, din ve kültür özellikleri ile bütün halkları temsil etmektedirler. Onlar göklerin egemenliğini hayatlarına uygun bulacaklar öyle ki kendileri ondan korunmuş gibi hissedecekler. Dünyanın bütün dinleri; bu ağacın, yani İsa’yı izlemekte birlikte olanların hayatlarının iyiliğini ve yararını tanıyacaklar.

O zaman, Aziz Pavlus’un söylediği gibi, ”emelimiz Rab’bi hoşnut etmektir”. Bu, İsa’nın bize ”emrettiği” gibi yaşamaya çalışacağız demektir: Birbirimizi severek, herkese dikkatimizi ve hazır oluşumuzu sunarak, başkalarını Allah’ın armağanı olarak kabul ederek yaşayacağız. Onların üstün olmalarını tanıyacağız, çünkü Baba onların aracılığıyla sevgisini bize bağışlamaktadır.

Bugünkü Mezmur Rab’be sunduğumuz güvene destek olmaktadır: ”Böyleleri yaşlanınca da meyve verecek, taptaze ve yeşil kalacaklar”. Yaşlanmak ve bu dünyada hareket etmek bizi korkutmamaktadır, çünkü hayatımız, git gide daima daha hafif olmasına rağmen, göklerin egemenliği için hala yararlıdır.

Bunun için bugünkü litürjinin bizi davet ettiği gibi, şöyle dua edeceğiz: ‘‘Ümidimiz ve kurtuluşumuz olan yüce Allah, dileklerimizi dinle ve kabul et. Emirlerine uyarak, düşüncelerimiz, sözlerimiz ve tüm yaşantımızla hoşnutluğunu kazanabilmemiz için, bizlerden yardımını esirgeme”.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre 10. Pazar – B

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

09/06/2024 – OLAĞAN DEVRE – 10. Pazar Günü – B

1.Okuma Yaratılış 3,9-15 Mez 129/30 2.Ok. 2 Kor 4,13-5,1 İncil Mk 3,20

Birinci okumanın sayesinde Cennet Bahçesinin (Eden) dramatik bir anına girmekteyiz. Artık o, Cennet değil, çünkü insan, Havva ile Adem, korkup saklandı. Artık ışık, huzur, barış yok! Dışta her şey önceki gibidir: Ağaçlar ve otlar ve hayvanlar, fakat insan değişti: O her şeyi yeni bir şekilde görmektedir.

Chagall Marc, Adam and Eve (1887-1985)
Chagall Marc, Adam and Eve (1887-1985)

Ağaçları, kendi saklanması için faydalı ya da yararsız olarak görmektedir. Niye? Ne oldu? Ayrıca ruhu kendi bedenini fark etmeye başladı ve ondan iğrendi. Bunun için kaçtı öyle ki kendisini hiç kimse görmesin. Kim onu görmemelidir? İlk önce kendisi ve de kendisine sadece sevgi veren Allah. Artık O’nunla samimiyet içinde yaşamayı istemiyor. O’ndan uzaklaşmak istiyor! Fakat O’ndan uzak kalarak onun korkusu ve onun utancı kalmaktadır.

Adem’in bu davranışı, sıkça gördüğümüz aynı davranıştır: Bir erkek ya da bir kadın kendi isteklerine dayanan ve Allah’ın Kilise’sinin öğretimlerinden öngörülmemiş kendi kişisel yürüyüşüne başladığında İsa’nın var olduğu karşılaşmalara katılamaz ya da bunlara katılmayı istemez. 

Bu uzaklaşma Allah’ın hoşuna gitmez! O, korkan insanı aramaktadır: onu acı çeken halde görmekte ve bundan acı çekmektedir. Onun cevap verip vermediğini görmek için onu çağırmayı denemektedir. Adem’in hala, hatta daha çok kendini sevilmiş hissetmeye ihtiyacı var. Allah onu kendi sesi ile çağırıyor, sanki her şeyi bilen O, onun nerede olduğunu bilmezmiş gibi: ”Neredesin?”.

Sonradaki diyaloğu duydunuz. Korku ve utanç cenneti düşman bir yere dönüştürmektedirler. Korku ve utanç nereden gelmektedirler? Bunu bilmekteyiz: Kendini bir kurtuluş, sınırsız bir refah olarak gösteren günah onları doğurdu. Gerçekten doydukları ses, onlara olumlu, nazik, ikna edici geliyordu, fakat günah cazip idi. Şimdi aldatmayı fak etmektedirler, fakat… fazla geçtir! Onlar Allah’larından şüphelendiler ve o ana kadar hala hiçbir iyiliği almadıkları bir yabancıyı tercih ettiler.

O ses hala yankı yapmaktadır. İsa’nın akrabalarının kulaklarına girdi ve şimdi din bilginleri ve Ferisilerin kulaklarına girmektedir. Bunun için bizden de uzak değildir. Mademki onların İsa’ları kendisinin daima Peder’i dinlemesini söyluyor, akrabaları O’nun ”kendinden geçtiğini” düşünüyorlar. Evden çıkıp O’nu, gerekirse zor kullanarak almak için yola koyuluyorlar. Aynı zamanda da dinsel yorumcular daha çok açık bir şekilde konuşuyorlar: Onlar, İsa’nın mucizelerinin insanın düşmanından, hatta insanın düşmanlarının başından doğurulduklarını doğrulamaktadırlar. O kadar eminler ki bunun adını bile, ”Baalzevul” olarak telaffuz etmektedirler.

İsa hazırdır: Önceden peygamberler, Allah’ın dostları için tuzakların, denemelerin hazır olduklarını söylemişlerdi, fakat İsa bunları doğruluğun kanıtları olarak kullanıyor. O davacılarının, hatta iftiracılarının düşünmeleri için çalışıyor. Eğer Baalzevul bazı kişilere kendine karşı savaşmak için güç ve silahlar verseydi gerçekten akılsız olurdu. Her takdirde bunu yapsaydı, onun egemenliği bitmiş olurdu. Tek alternatif Baalzevul’a karşı savaşmak için gereken gücün Allah’tan gelmesi: O zaman onun egemenliği gerçekten bitti ve bu dünyada Allah’ın egemenliği başlamış oldu. Çok basit bu düşünceye karşı hiç kimse gelemez.

Düşman bir insanın, hatta bir Hristiyan’ın yüreğine, nasıl girebilir? Düşman ona dua zamanlarını terk ettirerek, Allah’ın Söz’ünü unutturarak, iman kardeşleriyle karşılaşma anlarından uzaklaştırarak onun yüreğinde İsa’nın varlığını yok etmeye çalışır. Bunun için ona egemen olmak diye imanlı hayatını işgal etmeyi becerdi. İsa’nın öğrencileri; kendi yüreğinde, kendi evinde, kendi toplumunda saklandığı dünyanın prensini nasıl yenebilecek? İsa onlara yardım etmek istiyor. Düşmanı bağlamak gerekiyor ve onu bağlamak için ondan güçlü olmak gerekiyor. İnsanda bu yetenek yok, bunun için o, kendi Çobanı ile birlik içinde kalmalıdır. Her gün kendi yüreğinde, kendi ailesinde, yaşadığı ve çalıştığı küçük toplumda İsa’ya yer verecek. Böylece Hristiyan daima güven içinde yaşayacak, fakat kendisine değil, yüreğinde Oturan’a güvenecektir. Bizler dünyadaki hayatımızın ölüme doğru gidişini gördüğümüzde bile ”Cesaretimizi yitirmeyiz”. Her ne kadar dış varlığımız harap oluyorsa da, iç varlığımız günden güne yenileniyor”. İsa ile olan samimiyetimiz sayesinde ”Dış varlığımız harap oluyorsa da, iç varlığımız günden güne yenileniyor”: Bundan biz eminiz. Gerçekten de yaşlandıkları halde gençleşmiş gibi görünen insanları tanımaktayız. Onlardaki İsa’nın varlığı onları daha çok hür, daha çok sevinçli, herkesi anlamaya dikkatli, merhamet ve acıma yeteneği ile zengin kılmaktadır. Günah yürekte yok olup düşman yenilmiştir. Onlara cennet yeniden yaklaşmaktadır!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Kutsal Efkaristiya Bayramı – B

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

02/06/2024-EFKARİSTİYA BAYRAMI – B –

1.Okuma Çık. 24,3-8 Mezmur 115 2.Okuma İbr. 9,11-15 İncil Mk. 14,12-16.22-26

Her Pazar günü Rab’bimiz Mesih İsa’nın ölümden Dirilişini kutlarız ve havarilerin hazırladığı ve Yeruşalim’in bir evinin büyük bir odasında özenle hazırlanmış olan “Son yemeği” anarız. O Yemek, Paskalya Yemeği idi, törenlerle ve anılarla zengindi, ama onu anlatan İncil yazarları özellikle iki niteliği üzerinde durmaktadırlar.

Gebhard Fugel, Miraculous Multiplication of Bread (1926)

Bunlar, mayasız ekmeğin ve şarap kupasının dağıtımına eşlik eden hareketler ve sözlerdir. Her ikisi de, halkın Musa’yı takip ederek Mısır’dan kurtuluşunu, buna eşlik eden mucizevi işaretleri ve beslendikleri kuzunun öldürülmesi, ve kanı ile kapıların işaretlenmesini de anmalıydı. İsa elinde mayasız ekmekle basit ama çok anlamlı bir hareket yapmaktadır: Allah’ın kutsama duasını söylemekte, ekmeği bölmekte ve dağıtmaktadır. Buraya kadar yeni bir şey yoktur. Fakat bu hareketlerle birlikte söylediği sözler her zamankiler değildir: “Alınız, bu benim bedenimdir”. Havariler çok şaşırmış olmalılardı, anlayamamışlardı. İsa insanlar tarafından öldürüleceğini önceden bildirmişti, ama onlar bunu ciddiye almamışlardı. Şimdi O, bölünmüş ekmeğe sunulmuş bedeninin anması anlamını vermektedir. 

Aynı yeniliği şarap kupası ile de yapmaktadır. Hatta kupa için daha fazla şeyler de eklemektedir: O, “benim kanımdır, birçokları için dökülen Antlaşma kanıdır”. Peygamberlerin bahsettiği bu antlaşma yeni ve ebedi antlaşmadır, bu antlaşmaya bizi daima seveceğine söz vererek sadece Allah bağlanmaktadır.

Mademki günahın kötülüğü yüzünden biz Allah’a hiçbir zaman sadık kalmayı beceremiyoruz, işte Allah sözlerimizi tutmaya kabiliyetli olmasak da O Kendisini bizim müttefikimiz yapmaktadır. Bu antlaşma İsa tarafından kanını dökerek yapılıyor. İsa Bedeni ve Kanı ile bizleri besleyerek O’nun yaşamı ve sadakati bizim oluyor. İsa’nın sunduğu Ekmeği yiyen ve İsa’nın sunduğu Şarabı içen, O’nun sadık sevme kapasitesine, beklentilerden çok sevmeye, beklenmedik sevme kabiliyetine kavuşur. Ekmek ve Şarap; İsa’nın Bedeni ve Kanı, bizim sunak masasına koyduklarımız ve sonradan beslendiklerimizdir. Buraya gelen, almak için gelmektedir, yani Allah’ın verdiği yaşamı ve sevgide yaşayabilmek için güç ve sebat almaktadır. Fakat buraya gelen aynı zamanda vermeye de hazırdır. O, yenilenmiş kadın veya erkek varlığını bağışlar, o önceden Allah’tan aldığı ve şimdi İsa’nın Ekmeğiyle beslediği sevgiyi, verir.

Efkaristiya Ayinine katılmak yaşamın önemli bir anıdır: Sadece bir tören değildir, bir markete gidip hoşumuza gideni almak değildir, tiyatroya gidip başkalarıyla zaman geçirmek de değildir. Efkaristiya Ayinine katılmak ne tarz bir yaşama sahip olduğumuzu gösterir. Aynı zamanda hem günlük yalnızlığımızda hem de sosyal yaşamımızda nasıl yaşamak istediğimizi gösterir. Efkaristiya Ayinine katılmak sadece dinlemek istediğimiz Allah’a karşı değil, tüm insanlara karşı da, bizlerle ilahi ve dua edenlere karşı, Ayine katılmayan ve yolumuzda karşılaştığımız herkese karşı da somut bir sevgi eylemidir. 

Sen Efkaristiya Ayinine gideceğine yatağında yattığında veya eğlenceye gittiğinde ya da işlerinin peşinden koştuğunda cemaatin zayıflanmış olur. Bu şekilde senin günahın, hem kendini ancak ve ancak Efkaristiya Ayininden elde edebileceğin ‘zenginlikten’ mahrum etmektedir, hem de cemaatini ve tüm Kiliseyi senin varlığından, imanının tanıklığından, senin değerli sevginden yoksun bırakmaktır. 

Aile veya çevre ilişkilerinin bozulmasından acı çeken birçok kişiyle karşılaşıyorum. Anlattıklarıyla bu kadar acının sebebini anlıyorum. Bu kişilerin çoğu, uzun zamandır İsa’nın Bedeniyle beslenmemektedirler, Allah’ın merhametini sunan Barışma Gizeminden uzaktalar, kardeşlerinin iman tanıklığına katılmıyorlar, İsa’nın dünyayı yenilemek ve iyileştirmek için verdiği Ayine katılmıyorlar. Hekimin verdiği ilaçları ve tedaviyi reddeden hasta uzun zaman hasta kalır ve acısı artar. Rab’bin armağanını görmezlikten gelen ve reddeden Hristiyan günahın dünyada meydana getirdiği düzensizlikte ve günahta kalır.

Bugünkü bayram Rab’be yakın kalmaya, içimizde “ebedi” yaşamın büyümesi için bize bıraktığı armağanları sevinçle kabul etmeye verdiğimiz kararı yenilemek için bir fırsattır. Bugün Mesih’in Bedeni ile yürüyüş yaparken ve O’nu ilahilerle överken O’na olan imanımızı ve sevgimizi belirtmek istiyoruz ve aynı zamanda herkese gerçek yaşamın İsa olduğunu, birliğimizin kaynağı, sevgimizin ve hizmetimizin kaynağı O olduğunu ilan etmek istiyoruz. 

Bize bıraktığın armağan için, ekmekte saklı olan mevcudiyetin için teşekkürler, İsa! Gücün, bu ekmek vasıtasıyla bize, küçük, büyük, hasta, sağlıklı, günahkar, iyi, sadakatsiz hepimize, gizemli bir şekilde gelmektedir! Seni övüyoruz ve Seni kutsuyoruz: Daima bizimle kal, biz de seninle hep birlikte olmak istiyoruz!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Kutsal Üçlü – Birlik bayramı – B

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

26/05/2024 – KUTSAL ÜÇLÜ-BİRLİK BAYRAMI – B

1. Okuma Yasa 4,32-34.39-40 Mezmur 32 2. Okuma Rom 8,14-17 İncil Mt 28,16-20

Biz Katolikler sıkça haç işaretini yaparız, bu görünür ve anlamlı işareti sağ elimizle yaparız. Bunu başkaları için değil, kendimiz için yapıyoruz, Allah’ın bize olan sevgisini hatırlamak ve kutlamak için.

Jan Polack (1450-1519), Gnadenstuhl / Trinity (An iconographical representation of the Trinity in which God the Father holds Christ the son, either on a cross or after the crucifixion, and the Holy Spirit appears near or on God's shoulder in the form of a dove)
Jan Polack (1450-1519), Gnadenstuhl / Trinity (An iconographical representation of the Trinity in which God the Father holds Christ the son, either on a cross or after the crucifixion, and the Holy Spirit appears near or on God’s shoulder in the form of a dove)

Başkalarının bunu görmesi bizim için problem değildir, çünkü onlar aynı zamanda kendilerine karşı olan sevgimizi, Allah’tan kaynaklanan sevgimizi görüyorlar. Bizim ve herkesin, sevgimizin kaynağının ne olduğunu bilmeleri iyidir!

Haç işaretimizi yaparken ağzımızla da “Peder, Oğul ve Kutsal Ruh’un adına” diyerek Allah’ımızın adını anarız. Bu şekilde vaftizde bize söyleneni tekrar etmiş oluruz: Peder, Oğul ve Kutsal Ruh’un adına! Biz yaşamaya ve işlerimizi yapmaya bu isim adına devam etmekteyiz, yani Allah’ımızın sevgisinin yaşamı içerisinde.

Kutsal Yazının dediği ve Büyük İman Açıklanmasında tekrarladığımız gibi Allah’ımız tektir. O halde biz niye üç Şahında O’na taparız? Tek bir Allah üç Kişi olabilir mi?

Bu haklı bir sorudur ve tüm Hristiyanlar buna cevap verebilmeli. Bu soruyu başkaları sorduğunda bazen cevap veremiyoruz, çünkü uygun sözcükleri bulmak kolay değildir, ama bu soru aklımızdan veya yüreğimizden geçtiğinde en azından kendi kendimize cevap verebilmeliyiz.

Allah tektir, ama yalnız ve kendi içine kapanmış değildir. O, sevgidir ve sevgi, kendini sunmaktır: Bu sebepten Allah verilen, bunun için alınan da Sevgidir. Allah’ın sevgi olduğunu düşündüğümde O’nu bir aile gibi düşünmek bana sevinç vermekte, hatta ancak bu şekilde O’nu sevgi olarak anlayabilmekteyim.

Tek sevgide inisiyatif alan sevgiye de (Peder’e), diğerinin önerilerini kabul eden sevgiye de (Oğu’la), diğerinin sevgisine destek vererek işbirliği yapan sevgiye de (Kutsal Ruh’a), yer vardır. Tek Allah’ta Peder’e, Oğul’a ve Kutsal Ruh’a yer vardır. Onlar, birbirlerinden uzak veya bağımsız üç varlık değil: Tek bir yüreğin üç sevme kabiliyetidir.

Bizler Kutsal Üçlü-Birlik olan Tek Allah’ımızı anlatabilmek için uygun sözlere veya imajlara sahip değiliz: Sadece kısmi bir anlama ile yetinmeliyiz, ama aslında içten içe anlıyoruz ki, eğer Allah, birbirini seven Üç Şahıs olmasa, O’ndan korkmamız gerekecekti. Dahası var, biz O’nu sadece anlamakla yetinmiyoruz, O’nda bir yerimiz var, O’nunla yaşıyoruz ve O’ndan birliğimizi besleyen sevgiyi alıyoruz.

Kutsal Kitap metinleri bize yardım etmektedirler: “Rab Allah yukarda göklerde ve burada yeryüzünde Rab’dir”: Allah göklerde olan Peder’dir, insanlığımız kadar bizim için inen Oğul’dur ve de “evlat kılan Ruh’tur”, bu sebepten İsa’nın sözlerini kullanarak Peder’e: “Abba, Baba” diyebiliriz. 

Allah’ın yaşamı, onu tanıdıkça yaşamımızın birçok yüzünü açıklamakta ve yeni sevgi ve birlik imkanı yaratmaktadır. O’nu tanımamız önemlidir: Haç işaretimizi yaparken sadece vaftizimizin sözlerini tekrarlamakla yetinmeyelim, aynı zamanda bu sözleri derin düşünelim, onları daha iyi anlamaya çalışalım. Allah’ın eylemlerini görebilmemiz ve İsa’nın sevgisini paylaşabilmemiz için Kutsal Ruh’un aklımızı aydınlatmasını dileyelim.

Bu armağan bize artık sunuldu, ama biz onu kabul ettiğimizden daha çok kabul edebiliriz. Yüreğimizi açalım öyle ki Peder’in ve İsa’nın sevgisinin gücünü ve ışığını almaya devam edelim!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Kutsal Üçlü Birlik Görkemli Bayramı – B


Jan Polack (1450-1519), Gnadenstuhl / Trinity (An iconographical representation of the Trinity in which God the Father holds Christ the son, either on a cross or after the crucifixion, and the Holy Spirit appears near or on God's shoulder in the form of a dove)
Jan Polack (1450-1519), Gnadenstuhl / Trinity (An iconographical representation of the Trinity in which God the Father holds Christ the son, either on a cross or after the crucifixion, and the Holy Spirit appears near or on God’s shoulder in the form of a dove)

Solemnity of the Most Holy Trinity – B

Santissima Trinità – Solennità – B

Sainte Trinité – B


Meditasyon


Pentekost Bayramı – B

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

19/05/2024 – PENTEKOST BAYRAMI – B –

1.Okuma Hav. 2,1-11 Mezmur 103 2.Okuma Gal. 5,16-25 İncil Yh. 15,26-27; 16,12-15

Gel Kutsal Ruh, gel, göklerden bize ışığını yolla! Bugün tüm Kilise ile beraber işte böyle dua ederiz. Kutsal Ruh’un üzerimize döküldüğünü biliyoruz, ancak gelişini istemeye devam etmekteyiz. Çünkü süzgeç gibi olduğumuzu biliyoruz, aldığımız hediyeleri içimizde tutabilme kabiliyetimiz yok! Biz halen ve daima günahkarız, bu sebepten Allah’ın Ruhu çoğu kez yüreğimizde, bedenimizde kalmamaktadır.

JESUS MAFA. Pentecost, from Art in the Christian Tradition, a project of the Vanderbilt Divinity Library, Nashville, TN. (Pentecost – Acts 2:1-4)

Egoizmimiz ve günahımız Kutsal Ruh’u üzmektedir, çünkü yaşamımızda Allah’ın kutsallığını yansıtmasını engelliyor. Bu sebepten de O’na şunu sormaya devam etmekteyiz: Gel, gel, bizi iyileştir, yıka, temizle, doğru yolda ilerlememizi sağla, yüreğimizi ısıt, yüzeysel ve dünyasal ruhlarımızın yerini al! 

Aziz Pavlus, Galatyalılara mektubunda seçici olmamız yönünde açıkça bizi eğitmektedir, Allah’ın Ruh’unu irademizle kabul etmemizi ve bizleri O’ndan uzak tutan her şeyi kararlıkla ret etmemizi tavsiye etmektedir. Pavlus, bedensel arzuların Ruh’u engellediğini söylemekte. Çünkü bunlar, hırs, oburluk, cinsellik, güç içgüdülerini tatmin etmeye götürmektedirler ve bunlar, sevgiyi yani Allah’ın varlığını ve eylemini engeller. Saf ve karşılık beklemeyen sevgi olan Allah’ın gerçeğini, sadece Kutsal Ruh gösterir ve iletir. 

Nitekim Ruh’un içimizde olması “sevgi, sevinç, barış, uyum, iyilik, sadakat, uysallık ve kendine hakim olmayı” sağlar. Bu meyvelerden hiç biri insana zarar vermez, tersine onun büyümesini, zenginleşmesini ve diğer insanlarla birlik içerisinde yaşayıp tüm halkları kabul edebilen bina olan Kilise’yi inşa etmeye hazırla. 

Gel, Kutsal Ruh! Her gün bizde dünya bazı zaferler kazanır, her gün egoizmimiz, arzularımızdan ve sözlerimizden çıkageliyor. Bu sebepten Rab’bin Ruh’unu çağırmaya devam edelim. İsa bize O’nu söz verdi ve O’nu yollayacaktır. 

Ruh Baba’dan gelir, o halde sevgidir ve İsa bize O’nu Paraklitos (yani ‘Yanına Çağırılan’) ve Gerçek Ruhu olarak göndermektedir. O, Paraklitos olarak, her zayıflık durumumuzda bize yardımcı olacaktır. Baba’nın evlatları ve İsa’nın öğrencileri olarak yaşayabilmemiz için kuvvete, teselliye, tavsiyeye, teşvik edilmeye, korunmaya, desteğe ihtiyacımız var. Kutsal Ruh, Paraklitos’tur, yani yolculuğumuzda bize dostluk eder, zayıf ve yersiz kaldığımız her durumda bize destek olmaya ve yardım etmeye çağrılmaktadır. O, aynı zamanda Gerçek Ruh’udur, bu sebepten davranışımızı ve var olmamızı, göklerde Oturan’ın, bu yüzden de saklı Olan’ın, herkes tarafından görülemeyenin, göstergesi kılar. Gerçekten de Kutsal Ruh içimizde ve bizim sayemizde sevgi eylemleri, sevgi veren davranışlar, Baba’nın sevgisini canlı ve aktüel kılan sözler gerçekleştirmektedir. 

İsa öğrencilerine birçok şey söyleyip tüm söylediklerini akıllarında tutmalarını isterdi. Fakat onlar Allah’ın isteğinin gizemini, kendi merkezinde haç tutan o gizemi anlamaya ve kabullenmeye hala hazır değiller. Bu sebepten İsa, gerektiğinde hatırlatma ve yüreklerini eğitme görevini Ruh’a emanet etmektedir. O bizleri “gerçeğe yöneltecektir” ve tüm işittiklerini söyleyecek”, “benden alıp size müjdeleyecektir”. İsa gözü arkada kalmadan, huzur içinde gidebilir, çünkü O’na ait olanlar tam eğitilmiş ve emin olmasalar da Ruh gelecek ve tarihin değişik ve zor zamanlarında onlara destek olacaktır. 

Biz bugün Kutsal Ruh’un Kilise’nin yaşamındaki varlığından emin olabiliriz. Tarihine bir göz atmamız yeterlidir. En zor çağlarda, içsel sebeplerden bile ya da yetkili üyelerinin günahlarından veya bölünmelerden, anlaşmazlık ve şiddettin varlığından dolayı, Kilise çökecekmiş gibi gözüken zamanlarda, özellikle o zamanlarda kutsallık ve yeni İncil yaşamı yeşeriyordu. 

Kilise’nin tarihi, evet, insanın günahı ile örülü bir tarihtir, fakat özellikle yeni kişilerin, Allah’ın varlığını ve İsa’nın tatlığını gösteren hareketler ve eylemlerle dolu bir tarihtir. Allah’ın Ruh’u Kilise’ye yön vermeye devam etmektedir, ona her halktan Allah’ın evlatları çağrılmaya devam etmektedir, yüreklerde ve yeni faaliyetlerde Baba’nın kutsallığını ve merhametini göstermeye devam etmektedir.

Kutsal Ruh’un Havarilerin üzerine inmesiyle tüm dünyada bir değişim meydana geldi. Aziz Luka herkesin Allah’ın eylemlerinin anlatımını kendi dilinde duyduklarını söyleyerek bunu belirtmektedir. İlk sonuç hayrettir, ama hayret dinlemeye dönüşür, sonra da karara. Allah’ın büyük eylemleri İsa’nın ölümü ve dirilişi ile doruk noktasına varır: Kim bu haberi duyuyorsa, Kutsal Ruh tarafından Allah’ın Oğlu ile birleşmeye teşvik ediliyor, böylece O’nun sevgisine doyar ve O’nunla birlikte tüm dünyayı sever.

Gel, Kutsal Ruh!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it