Olağan devre – 27. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

08/10/2023 – O. D. – 27. Pazar Günü – A

Yeş. 5,1-7 Mez 79 Fil 4,6-9 Mt 21,33-43

İsa’nın benzetmesi ve Yeşaya’nın metni, ikisi de bir bağdan bahsetmektedir. Her iki metinde de bağ, sahibi tarafından sevgi ve özen ile yetiştirilmektedir.

Marten van Valckenborch (1535–1612), Parable of the wicked husbandmen
Marten van Valckenborch (1535–1612), Parable of the wicked husbandmen

Yeşaya’nın metninde bağa sahip olan ve yorularak ve devamlılıkla bakan “sevgilim”dir. İsa’nın benzetmesinde ise bağın sahibi çok hizmetkarları ve tek oğlu olan biridir.

Yeşaya’da bağ, sahibi o kadar hayal kırıklığına uğratır ki o üzerine yağmur yağmasın diye bulutlara bile emreder. Bundan bağın sahibinin, bulutlara tek emir verebilen olan Allah’ın Kendisi olduğunu anlıyoruz: O, bağı ekti, O onu yetiştirdi. O, bağ tarafından hayal kırıklığına uğratılmaktadır. Her şey çok açık: Bağ; Allah’ın gösterdiği özenlere ve bekleyişlere karşılık vermeyen İsrail halkıdır; halk Allah’a itaatkar bir sevgi ile hizmet etmemektedir.

Aynen İsa’nın benzetmesini de adım adım dinlerken, İsa’nın bahsettiği halkın Baba’ya sevgi ile cevap vermeyen halk olduğunu anlarız. Başkanlar halkı buna teşvik etmediler, öğretilerle, özellikle de örneklerle halka yardım etmediler. Yüzyıllar boyunca halkın din başkanları; peygamberlerin bildirdiği Allah’ın Söz’ünü bile ret ettiler, peygamberlere kötü davranarak Allah’ın Söz’ünü ret ettiler. Şimdi Oğlu, Baba’nın kendilerine yolladığı biricik Oğlu öldürmeye hazırlananlar tam da başkanlardır.

İsa bu şekilde kendi acı çekişini ve ölümünün anlamını bildirmekte, ama aynı zamanda bunların sonuçlarını da sezdirmektedir: Halkın rehberliği başkalarına teslim edilecek, Allah’ın halkının görevi “meyvelerini yetiştirecek başka bir halka verilecektir”.

İsa’nın zamanında gerçekleşenleri düşündükçe her şey çok açık. Ama bu sözün bugün de bildirildiğini düşününce bizim için onun ne anlam taşıyabileceğini düşünelim. Gerçekten de onda öyle bir uyarı var ki sakin oturamayız.

Tarih boyunca birçok kere Kilise’nin yaşamının “tatsız” olduğu yerlerde, yani Hristiyanların dünyevi ilgilere ve zevklere kapıldıkları yerlerde, Hristiyanların İsa’yı ve O’nun öğretilerini, bazen bilerekte, unuttukları yerlerde Hristiyanların mevcudiyeti, birbirlerine güvenebilen, yardımlaşabilen üyeleri olan toplumun iyiliği de yok oldu. Tüm Batı’daki toplum yavaş yavaş İncil’in tadını kaybetti ya da onu kaybetmektedir: Gerçekten de İsa’nın var olmasını inkar etmekte! O halde bu topluma Allah’ın halkı denilemez, artık Hükümranlığının taşıyıcısı değildir. Göksel Hükümranlık başka uluslara verilecektir, onlar İncil’in var olmasından ve meyvelerinden faydalanacaklar, Baba’ya karşılıklı sevgi ve barış eylemlerini sunacaklardır.

Biz buna boyun eğemeyiz: Baba’nın bize yolladığı Oğul’u kabul ederek yaşamımızı İsa’nın Sözü ile doldurmaya çalışacağız, o zaman toplumumuza yeniden yaşam vermek için, onu sevgiye ve barışa daima ihtiyacı olan insanın hayatına uygun kılmak için yeryüzünün tuzu ve dünyanın ışığı olmaya devam edeceğiz.

Bulunduğumuz durum çok ağır, ama bugün Havari Pavlus’un bize emrettiği gibi sıkıntıya kapılmayacağız. Dualarımızı, Baba’ya şükranımızı ve Allah’ın Sözünü dinleyişimizi çoğaltacağız öyle ki O’nun düşünceleri aklımızı doldursun. O zaman dünyaya yeni hayatı verebilen, evlatlarının hayatını güzel ve kutsal kılarak Allah’ın yüreğini sevindirebilen maya olarak bizler halen dünyada mevcut olacağız!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 26. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

01/10/2023 – OLAĞAN DEVRE – 26. Pazar Günü – A

1.Okuma Hez. 18,25-28 Mezmur 23 2.Okuma Fil 2,1-11 İncil Mt 21,28-32

Geçen Pazar günü düşüncelerimizin Allah’ınkilerden değişik ve çok zayıf olduklarını görmüştük. Buna rağmen peygamber Hezekyel istediğimizi yapmakta direndiğimizi, adaletten uzaklaşarak kötülük yaptığımızı söylüyor. Bu ölüm yoludur, tersine yaşam yolu gerçek tövbeden geçer, bu da Allah’ın Söz’ünü dinledikten sonra, Rab’bin düşünme şeklinin üzerinde hikmet ile düşündükten sonra gerçekleşebilir.

St Elizabeth of Hungary - Caring and Sharing
St Elizabeth of Hungary – Caring and Sharing

İsa’nın anlattığı kısa benzetme derin düşünmenin değerini gösteriyor. Babalarının bağında çalışmaya çağrılan iki oğul arasındaki fark şudur: Birinin sevgiden kaynaklı düşünme kabiliyeti var, öteki ise kendisini ve kendi menfaatini ortaya koymaktadır. İkisi de babalarına hemen ve içgüdüsel olarak cevap veriyorlar. Biri sadece içgüdüseldir ve sonra kendi kaprisini izliyor. Ani bir ‘evet’ diyor, fakat sonra bu ‘eveti’ gerçekleştirmek için hiçbir şey yapmıyor; bu şekilde verdiği sözü bile tutmuyor. Diğeri ise kesin bir ‘hayır’ diyor, ama sonra düşünüyor, pişman olup davranışıyla babasını kendisinden daha çok sevdiğini gösteriyor.

Dinleyenler İsa’nın kendilerine söylemek istediğini kesinlikle anlamakta idiler, İsa’nın Kendisi de açıklama yaptı. Vaftizci Yahya Allah’ın arzusunu açıkladığında, kendini Allah’ın hizmetine ve tapınmaya adamış kişiler hiçbir şey yapmadılar, yani ona inanmadılar. Tövbe etmediler, kendi düşünme şekillerini değiştirmeye çalışmadılar. Tersine Allah’ın emirlerine itaat etmemiş oldukları için O’ndan uzak olanlar, yani gerçekten günahkar olanlar, ona iman etmeyi ve hayatlarını değiştirmeyi becerip Vaftizci Yahya’nın ”Allah’ın Kuzusu” olarak gösterdiği Kişi’yi dinlemeye başladılar.

Rab’bin bu açıklamasının; Allah’ın Söz’üne dikkatli olmamıza, Baba’nın isteğine kendi kaprislerimizden çok önem vermemize yardım etmesi gerekirdi. Allah’ın istediğini yaptığımızda yaşamımız değer kazanıp Baba’nın hükümranlığı için faydalı olmaktadır.

Bunu birçok kişi anlayıp çok basit ve anlaşılabilen bir şekilde bunu başkalarına anlatmayı da başardı. Bunlardan biri Kalkütta’lı azize Tereza’dır. O şöyle diyordu: ”Ben Allah’ın elinde bir kurşun kalem gibiyim; O, sevgisini yazmak için beni kullanıyor”. Allah’ın elinde olan bir kurşun kalem, roman veya spor makaleleri yazan yazarın elindeki altın bir dolma kalemden çok çok daha değerlidir. Bu sebepten kim olduğum ya da var olan marifetlerim önemli değil, önemli olan kendimi tamamen Allah’a, Baba’nın ellerine emanet etmem, itaatim sayesinde kendimi O’nun kullanmasına izin vermemdir!

Başka sözlerle Havari Pavlus da aynı şeyi yazmaktadır. O; Allah’ın hizmetinde olalım diye, bizleri Kutsal Ruh’ta, Birlik Ruh’unda yaşamaya çağırıyor. Maalesef bizi bölünmeye ve rekabete götüren egoizmin bizi yenmesine izin vermemiz çok kolaydır: Bu, bizlerin İsa’nın tanıkları olmamızı engelliyor.

Biz İsa’dan, yani O’nun alçakgönüllülüğünden öğreneceğiz. O, bize ve Baba’ya olan sevgisini ölüme, haçta ölüme kadar yaşadı. Bunu nasıl unutabiliriz?

Bunu unutan bir Hristiyan, artık Hristiyan değildir! Alçaltmaları kabul etmemiş ve kardeşleriyle birlik içerisinde olmak için alçakgönüllülüğü yaşamamış bir Hristiyan, kendine Hristiyan diyemez. Yaşam yolu yorucu, ama buna değer. Oğul’un alçakgönüllülüğünü yaşayarak da, Baba’ya itaat edeceğiz!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 25. Pazar Günü – A

24/09/2023 – OLAĞAN DEVRE – 25. Pazar Günü – A

1.Okuma Yeş 55,6-9 Mezmur 144 2.Okuma Fil 1,20-27 İncil Mt 20,1-16

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

Benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz gibi değil”. Bunu Allah söylüyor ve de bunu birçok defa tekrar söylemek zorundadır. Bunu İsa, Petrus’a dedi: O, İsa ile uzun zaman yaşamasına rağmen hala dünyaya göre yaşamakta idi. Peder yüreklerin derinliğine bakıyor ve bizim düşüncelerimizin O’nun kilerine benzemedikleri zaman bunu fark ediyor.

Millet, Jean François, 1814-1875. In the Vineyard
Millet, Jean François, 1814-1875. In the Vineyard

Gerçekten de O, sevgiden başlayarak, bir şeylere mal olan sevgi aracılığıyla sevgiye ulaşıyor, bizler ise ya başta ya da sonda içine bencillik katıyoruz. İçimizde kendiliğinden doğan ve büyüyen bencillikten, sadece bir zevk arayışı olan ve sevgi kelimesinin altını bile örten bencillikten tamamen serbest hiç olmuyoruz. Allah’ın bu acı sözlerini dinlerken, içimizdeki düşünceleri değiştirmeyi, O’nun düşüncelerine uygun düşünmeyi arzulamalıyız. Bunu nasıl yapabiliriz? Kolaydır: İsa’yı dinlemek yeterlidir. O, öğrencilerini ve kalabalığı eğitmek için çok zamanını ayırdı, onlara Baba Allah’ın düşüncelerini öğretiyordu. İncil’de okuduğumuz hükümranlık hakkındaki benzetmeler de çok güzel ve anlam doludurlar: Onların vasıtasıyla İsa bizlere Allah’ın düşüncelerini aktarıyor, onlardan zevk almamızı sağlıyor ve onları imanla kabullenmemize yardım ediyor.

Bugün dinlediğimiz benzetme, Baba’nın sevgisinin değişik yönlerini görebilmemiz için özellikle zengin ve faydalıdır. Sevginin bu yönlerini tek başımıza geliştiremiyoruz.

Bir ev sahibi, bağı için işçi aramaktadır. İsa’yı dinleyenler bağdan bahsedildiği zaman Allah’ın halkından bahsedildiğini biliyor. O halde bağın işçileri; halkın iyiliği için, Allah’tan bütün halklar için özel bir görev alan o halkın iyiliği için çalışacak olan kişilerdir.

O ev sahibi sanki her üç saat başında evden çıkmaktan, kendisi için çalışmak isteyenleri aramaktan başka şeyi yapmak istememiş gibidir. Mademki o kadar çok işçi çalıştırmakta, bağının çok büyük olduğu anlaşılıyor. Ev sahibi bağına çok düşkün, aynı zamanda başkalarından yardım kabul edip kendisi ile işbirliği yapmaya aralıksız çağırıyor. O, işini tek başına ileri götürmek istemez. Bunun için o, kimsenin zamanını boşa harcadığını görmek istemiyor. Bağında herkes için yer var!

Benzetmenin bütün bu ayrıntılarından ne anlıyorsun? Ben şunu anlıyorum, Allah’ın ve insanların tek bir amacı olmalı, işbirliği yapmalıdırlar. Allah’ın bağında çalışmayanlar; zaman kaybetmekte, tembeldirler ve geçinmek için hiç bir şeyleri olmayacaktır.

Düşüncelerimizin Allah’ın düşüncelerinden değişik olduklarını anlamamıza yardım eden başka bir şey, maaş verme şeklidir. Biz maaş saptamanın tek yolunun bir kişinin yaptığı işi değerlendirmemiz olduğunu düşünüyoruz. Göklerin egemenliğinde başka düşünme şekli vardır. Allah’ın başka kriteri vardır. O; Kendisi için çalışanların tüm yaşamlarını Kendisine bağladıklarını, dolayısıyla yaşam desteğini hak ettiklerini de biliyor. Bu ne bölünebilir ne de artırılabilir. Allah’ın verdiği maaş, Kendi sevgisidir. Bu, Kurtarıcı İsa’da insan olmuş sevgidir, Kurtarıcıdan gelen kurtuluştur. O, kurtuluşu yarıya indiremez, sevgisini de ikiye katlayamaz. O halde hepimiz aynı “parayı” alacağız ve herkesin, sadece gününün son bölümünü harcamış olanların da, kurtulmalarından ve Oğul İsa aracılığıyla Baba tarafından sevilmelerinden sevineceğiz! Peder’imizin karşılıksız sevgisine katılmaktan daha iyi düşünme şekli yoktur!

Bu harika ve yeterli ödülden Filipililere Mektubunda aziz Pavlus da bahsediyor. Havari herkesin kendisinin alacağı ödülü alması için yaşamını vermek isterdi: o kendini tam vererek çalıştı ve acı çekti, korkunç zulümler ve yorgunluklar çekti ve bizlerin zayıf olmamıza ve Allah’ın hükümranlığı için çok çalışmamamıza rağmen kendisininki aynı kurtuluşu ve sevinci paylaşacağımızı ümit ediyor. Allah’ın düşünceleri ne kadar güzel ve yolları ne kadar harika! Ve de bizi kıskançlığın, çekememezliğin, kötülülüğün bile köleleri kılan dünyadaki düşünme şekillerini bırakarak O’nun gibi düşünmek ne kadar güzel ve sevinçli olmaktadır. Bütün toplumda ve kişisel olarak her insanda bu düşmanları yok etmek için bağın bütün işçileri çalışmaktadırlar. Onlar bu düşmanları ilk önce kendi kendilerinde yok etmek için çalışacaklar.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 24. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

17/09/2023 – OLAĞAN DEVRE – 24. Pazar Günü – A –

1.Okuma Sirak 27,30.28,7 Mezmur 103 2.Okuma Rom 14,7-9 İncil Mt 18,21-35

Rab bizi beraber yaşamaya yönelik eğitiyor. Geçen pazar gününün okumaları aracılığıyla bize birbirimizi sevgiyle düzeltmeyi öğretti. Bugün bize başka önemli bir öğretiş de vermektedir. Cemaat içinde de günahkarlar, bize haksızlık eden veya bizi incitenler vardır. Onlara nasıl davranmamız gerekiyor? Kayin gibi yedi katı intikam alarak mı? “Göze göz, dişe diş” kuralı uygulayarak mı?

Jan Sanders van Hemessen (1500–1579), The Parable of the Unmerciful Servant
Jan Sanders van Hemessen (1500–1579), The Parable of the Unmerciful Servant

Aziz Pavlus kendimiz için değil, Rab için yaşadığımızı bize hatırlatıyor! Bundan dolayı davranışlarımızın ve ‘haklı’ tepkilerimizin motivasyonlarını burada bulmamız gerekiyor: ‘Rab için ne daha iyidir?’. Kardeşlerimizin, Hristiyan cemaate ait olmayanların da hayatımızda Allah’ın yüzünün nurunu görebilmeleri lazım.

Allah nasıldır? İnsanların günahının karşısında nasıl bir davranış gösterir? O’na hakaret edene nasıl davranır? Bunu bilmediğimizi söyleyemiyoruz. Mezmurlar’da dua ederek şunu öğrendik: “O, tüm günahlarını bağışlar ve bütün hastalıklarından seni kurtarır;… günahlarımıza göre davranmaz bize, suçlarımıza göre ceza vermez… Doğu batıdan ne kadar uzaksa, o kadar uzaklaştırır bizden günahlarımızı” .

Allah’ımız öyle ise, O’ndan farklı olmaya nasıl kendi kendimize izin verebiliriz, bu hakkı kendimizde nereden buluruz? Eğer Allah affeder ve daima affetmeye hazır olursa, intikam almak için ya da kin duygularını beslemek için nasıl kendi kendimize izin verebiliriz?

Biz Allah’ımızın evlatları olmak, bunun için O’na benzemek de istiyoruz. Allah’a benzerlik dış görünüşle olamaz, davranışlarımızla, canımızın ve ruhumuzun tepkileriyle olması lazım.

Sirak Kitabından okuduğumuz bölüm bize değerli ve inandırıcı öğretişler vermektedir. “Bir insan başkasına karşı öfke beslerse, Allah tarafından bağışlanmayı nasıl isteyebilir?”. “Yaşamın sonunu hatırla ve kin beslemekten vazgeç”. “Yüce Allah’ın ‘Antlaşma’sını’ hatırla ve yakınının suçunu unut”.

Bu öğretişler, İsa’nın Petrus’a anlattığı çok güzel ve etkili benzetmenin temelidir. İsa Petrus’un, “yedi kez değil, yetmiş kere yedi kez” sözünü anlaması için bu misali anlattı. Petrus, İsa’ya kendisini inciteni kaç kez bağışlaması gerektiğini sormuştu. Petrus yedi kere’yi önererek kendinin çok bağışlayıcı olduğunu düşünüyordu! Bir yandan gerçekten bağışlayıcıydı, çünkü biz de sık sık “ikinci kez seni affediyorum, ama üçüncü…” diyoruz. İsa ise hesap etmemizi istemiyor. Sevgi eylemlerimizi hesaplamamızı istemiyor: Anneler de onları saymaz! Sevgi eylemlerini sayan, sevmekte değildir! Kaç kez affettiğini sayan, affetmez! Allah böyle davranmaz!

Bugünkü benzetmede İsa, uşağın efendisine şöyle dediğini anlatıyor: “Bana karşı sabırlı ol! Sana bütün borcumu ödeyeceğim!”. Efendisi yalnız sabırlı olmakla kalmadı, ona acıyıp, bütün borcunu bağışladı! Bu, Allah’ın bize verdiği örnektir, sevinçle ve hakiki bir minnetle tutmamız gereken davranıştır.

Baba’nın bize davrandığı gibi davranmayan, aldığı aftan da mutlu olamayacaktır. O’nun ebedi hayatını, yani ilahi hayatı kabul edemez, çünkü affı reddederek bu hayatı reddetti.

Affetmek zordur, fakat bunu yaptığımızda büyük bir sevinç, kardeşlik, huzur ve hayat kaynağı olduğunun farkına varırız. Affetmemiz sayesinde Allah’ın hayatından birazcığı sanki dünyaya girer.

Rab İsa, kardeşlerimize, Peder’in sevgisinin ve kucaklaşmasının işareti olarak, affı verebilmemizi sağladığın için sana teşekkür ediyoruz. Böylece O’nun iyiliğini tanıtıp sevdiriyoruz, böylece O’na ve Sana şan veriyoruz, böylece dünyaya Hayat kaynağı olan Yaşamı ‘ithal ediyoruz’!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan devre – 23. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

10/09/2023 – OLAĞAN DEVRE – 23. Pazar Günü – A

1. Okuma Hez. 33,7-9 Mezmur 94 2.Okuma Rom 13,8-10 İncil Mt 18,15-20

Aziz Pavlus’u dinlemekle başlayalım. O İsa’yı şahsen tanımadı, ama Ruh’unu aldı. Bu sebepten öğretileri İsa’nın birçok durumda öğrencilerine öğrettikleriyle tamamen uyum içerisindedir.

James Tissot (1836–1902), Two or Three are Gathered in my Name (Deux ou trois personnes assemblées en mon nom)
James Tissot (1836–1902), Two or Three are Gathered in my Name (Deux ou trois personnes assemblées en mon nom)

Pavlus, Hristiyanlar arasında hüküm sürmesi gereken karşılıklı sevgiden bahsediyor. Bu sevgi hiçbir zaman ödeyemediğimiz bir borçtur, Allah’a karşı olan bir borcumuzdur. O bizi o kadar çok sevdi ki, biz etrafımızdakileri ne kadar çok sevsek bile O’na borcumuzu hiç ödeyemeyiz.

Komşumuzu sevmek yani ihtiyacı olan herkesi sevmek Kutsal Yasa’nın gerçekleşmesidir: Allah bize emirlerini, sevginin değişik yüzlerini yaşamamız için verdi. Zina işlememek gerçek sevginin, sadık bir yüzüdür. Aynı şekilde öldürmemek ve hırsızlık yapmamak da Allah’ın armağanı olan yaşama değer ve saygı vermemize yardım eden emirlerdir. Başkasına ait olan şeylere göz dikmemek, sevinci kısıtlamaz, aksine bu emir, kendimizin ve başkalarının birçok acılar çekmesini önlemek içindir. Aziz Pavlus zamanında da birçok erkek ve kadın sevmenin kendi duygularını ve hayallerini doyurmak olduğunu düşünürlerdi. Ama Havari, “Seven kişi komşusuna kötülük etmez” diye söylüyor: Bunu eşlerini ve çocuklarını bırakarak başkasını “sevmeye” kalkışan evlilere söyleyelim. Bunlar başkalarına karşı büyük bir kötülük yaparlar ve bunun “sevgi” olduğunu söylerler!

Bunu söylemek gerekiyor: Hezekyel peygamber bizi buna inandırıyor: Kötü kişiye, ‘Ey kötü kişi, kesinlikle öleceksin’ dediğim zaman, onu uyarmaz, kötü yolundan döndürmek için konuşmazsan, o kişi günahı içinde ölecek; ama onun kanından seni sorumlu tutacağım.

Sonra İsa bize bir kardeşe yaptığının “kötü”, yani acı kaynağı olduğunu “nasıl” söylememiz gerektiğini öğretiyor. O bize dikkatli ve nazik olmayı öğretiyor.

Birisine yaptığının kötü olduğunu anlasın ve kendisini düzeltsin diye yardım etmek için bir şey söylüyorsak, bunu nezaketle ama emin bir şekilde yapmalıyız.

Eğer onu tek başımıza inandıramayacaksak, bunu daha becerikli kişilerle yapalım.

Eğer kötülük yapan bunu yapmaya ısrar ediyorsa tüm cemaat ona yardım etmek için karışmalıdır, onu cemaat birliğinden bile men edebilir. Bu şekilde durumunun ciddiyetini belki anlayabilir ve başkalarını da onun yaptığı kötülüğe sürüklemesi önlenebilir.

Hristiyan cemaatinin kararları önemlidir, çünkü Allah da onları önemli ve kararlı görür: Kendisi bunları onaylar! Allah Ruh’unu Kilise’ye yollarında yön vermesi için verdi. Allah niçin İsa’nın öğrencilerinin cemaatine bu kadar önem vermektedir?

İsa, kendi adına toplanan iki veya üç kişi arasında olacağını söyledi. Allah İsa’yı dinliyor, bu sebepten İsa’nın adına toplananları da dinliyor ve arzularını gerçekleştiriyor. İsa’nın adına toplanmak ne demektir? Elbette O’nun çıkarlarından başka çıkar aramamaktır. İsa, Baba’ya şan vermek istiyor, tüm insanların kurtarıcısı olmak istiyor, dünyayı şeytanın etkisinden kurtarmak için ve dünyaya sadece kendisinden gelebilen ışığı ve barışı vermek için O’nunla işbirliği yapmamızı istiyor. Ölülerden dirilen O, dünyaya sadece ölümden dirilmiş kendisinden gelebilen ışığı ve barışı vermek istiyor. O’nun sayesinde insanlar arasında gerçek, sadık, alçakgönüllü, sevinçli sevgi hüküm sürebilecektir!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it