OLAĞAN DEVRE VI. CUMARTESİ

İncil: Markos 9, 1-12

İsa, “Size doğrusunu söyleyeyim” diye devam etti, “Burada bulunanlar arasında, Tanrı Egemenliği’nin güçlü biçimde gerçekleştiğini görmeden ölümü tatmayacak olanlar var.”

 Altı gün sonra İsa, yanına yalnız Petrus, Yakup ve Yuhanna’yı alarak yüksek bir dağa çıktı. Onların gözü önünde İsa’nın görünümü değişti. Giysileri göz kamaştırıcı bir beyazlığa büründü; yeryüzünde hiçbir çamaşırcının erişemeyeceği bir beyazlıktı bu.

O anda Musa’yla İlyas öğrencilere göründü. İsa’yla konuşuyorlardı. Petrus İsa’ya, “Rabbî, burada bulunmamız ne iyi oldu! Üç çardak kuralım: Biri sana, biri Musa’ya, biri de İlyas’a” dedi. Ne söyleyeceğini bilmiyordu. Çünkü çok korkmuşlardı.

Bu sırada bir bulut gelip onlara gölge saldı. Buluttan gelen bir ses, “Sevgili Oğlum budur, O’nu dinleyin!” dedi.

Öğrenciler birden çevrelerine baktılar, ama bu kez yanlarında İsa’dan başka kimseyi göremediler. Dağdan inerlerken İsa, İnsanoğlu ölümden dirilmeden orada gördüklerini hiç kimseye söylememeleri için onları uyardı. Bu uyarıya uymakla birlikte kendi aralarında, “Ölümden dirilmek ne demek?” diye tartışıp durdular.

İsa’ya, “Din bilginleri neden önce İlyas’ın gelmesi gerektiğini söylüyorlar?” diye sordular.

O da onlara şöyle dedi: “Gerçekten de önce İlyas gelir ve her şeyi yeniden düzene koyar. Ama nasıl oluyor da İnsanoğlu’nun çok acı çekeceği ve hiçe sayılacağı yazılmıştır?

OLAĞAN DEVRE VI. CUMA

Markos 8, 34-39

Öğrencileriyle birlikte halkı da yanına çağırıp şöyle konuştu: “Ardımdan gelmek isteyen kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin. Canını kurtarmak isteyen onu yitirecek, canını benim ve Müjde’nin uğruna yitiren ise onu kurtaracaktır. İnsan bütün dünyayı kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur? İnsan kendi canına karşılık ne verebilir?

Bu vefasız ve günahkâr kuşağın ortasında, kim benden ve benim sözlerimden utanırsa, İnsanoğlu da, Babası’nın görkemi içinde kutsal meleklerle birlikte geldiğinde o kişiden utanacaktır.”

OLAĞAN DEVRE VI. PERŞEMBE

İncil: Markos 8, 27-33

İsa, öğrencileriyle birlikte Filipus Sezariyesi’ne bağlı köylere gitti. Yolda öğrencilerine, “Halk benim kim olduğumu söylüyor?” diye sordu. Öğrencileri O’na şu karşılığı verdiler: “Vaftizci Yahya diyorlar. Ama kimi İlyas, kimi de peygamberlerden biri olduğunu söylüyor.”

O da onlara, “Siz ne dersiniz, sizce ben kimim?” diye sordu.

Petrus, “Sen Mesih’sin” yanıtını verdi.

Bunun üzerine İsa bu konuda kimseye bir şey söylememeleri için onları uyardı.

OLAĞAN DEVRE VI. ÇARŞAMBA

İncil: Markos, 8, 22-26

İsa ile öğrencileri Beytsayda’ya geldiler. Orada bazı kişiler İsa’ya kör bir adam getirip ona dokunması için yalvardılar. İsa körün elinden tutarak onu köyün dışına çıkardı. Gözlerine tükürüp ellerini üzerine koydu ve, “Bir şey görüyor musun?” diye sordu.

Adam başını kaldırıp, “İnsanlar görüyorum” dedi, “Ağaçlara benziyorlar, ama yürüyorlar.”

Sonra İsa ellerini yeniden adamın gözleri üzerine koydu. Adam gözlerini açtı, baktı; iyileşmiş ve her şeyi açık seçik görmeye başlamıştı. İsa, “Köye bile girme!” diyerek onu evine gönderdi.

OLAĞAN DEVRE VI. SALI

İncil: Markos 8, 14-21

Öğrenciler ekmek almayı unutmuşlardı. Teknede, yanlarında yalnız bir ekmek vardı.

İsa onlara şu uyarıda bulundu: “Dikkatli olun, Ferisiler’in mayasından ve Hirodes’in mayasından sakının!”

Onlar ise kendi aralarında, “Ekmeğimiz olmadığı için böyle diyor” şeklinde tartıştılar.

Bunun farkında olan İsa, “Ekmeğiniz yok diye niçin tartışıyorsunuz?” dedi. “Hâlâ akıl erdiremiyor, anlamıyor musunuz? Zihniniz köreldi mi?

Gözleriniz olduğu halde görmüyor musunuz? Kulaklarınız olduğu halde işitmiyor musunuz? Hatırlamıyor musunuz, beş ekmeği beş bin kişiye bölüştürdüğümde kaç sepet dolusu yemek fazlası topladınız?” “On iki” dediler.

“Yedi ekmeği dört bin kişiye bölüştürdüğümde kaç küfe dolusu yemek fazlası topladınız?” “Yedi” dediler.

İsa onlara, “Hâlâ anlamıyor musunuz?” dedi.

OLAĞAN DEVRE VI. PAZARTESİ

İncil: Markos 8, 11-13

Ferisiler gelip İsa’yla tartışmaya başladılar. O’nu denemek amacıyla gökten bir belirti göstermesini istediler.  İsa içten bir ah çekerek, “Bu kuşak neden bir belirti istiyor?” dedi. “Size doğrusunu söyleyeyim, bu kuşağa hiçbir belirti gösterilmeyecek.” Sonra onları orada bırakıp yine tekneye bindi ve karşı yakaya yöneldi.

AZİZLER KİRİLLOS VE METODİOS BAYRAMI

14 ŞUBAT

İncil: Markos 16, 15-20

İman edip vaftiz olan kurtulacak, iman etmeyen ise hüküm giyecek. İman edenlerle birlikte görülecek belirtiler şunlardır: Benim adımla cinleri kovacaklar, yeni dillerle konuşacaklar, yılanları elleriyle tutacaklar. Öldürücü bir zehir içseler bile, zarar görmeyecekler. Ellerini hastaların üzerine koyacaklar ve hastalar iyileşecek.”

 Rab İsa, onlara bu sözleri söyledikten sonra göğe alındı ve Tanrı’nın sağında oturdu. Öğrencileri de gidip Tanrı sözünü her yere yaydılar. Rab onlarla birlikte çalışıyor, görülen belirtilerle sözünü doğruluyordu.

OLAĞAN DEVRE VI. HAFTA PAZAR

İncil:

Luka 6, 17. 20-26

İsa bunlarla birlikte aşağı inip düzlük bir yerde durdu. Öğrencilerinden büyük bir kalabalık ve bütün Yahudiye’den, Yeruşalim’den, Sur’la Sayda yakınlarındaki kıyı bölgesinden gelen büyük bir halk topluluğu da oradaydı. İsa, gözlerini öğrencilerine çevirerek şöyle dedi:

“Ne mutlu size, ey yoksullar!

Çünkü Tanrı’nın Egemenliği sizindir.

Ne mutlu size, şimdi açlık çekenler!

Çünkü doyurulacaksınız.

Ne mutlu size, şimdi ağlayanlar!

Çünkü güleceksiniz.

İnsanoğlu’na bağlılığınız yüzünden

İnsanlar sizden nefret ettikleri,

Sizi toplum dışı edip aşağıladıkları

Ve adınızı kötüleyip sizi reddettikleri zaman Ne mutlu size! O gün sevinin, coşkuyla zıplayın!

Çünkü gökteki ödülünüz büyüktür. Nitekim onların ataları da Peygamberlere böyle davrandılar.

Ama vay halinize, ey zenginler,

Çünkü tesellinizi almış bulunuyorsunuz!

Vay halinize, şimdi karnı tok olan sizler,

Çünkü açlık çekeceksiniz!

Vay halinize, ey şimdi gülenler,

Çünkü yas tutup ağlayacaksınız!

Bütün insanlar sizin için iyi sözler söyledikleri zaman,

Vay halinize!

Çünkü onların ataları da

Sahte peygamberlere böyle davrandılar.”

OLAĞAN DEVRE V. CUMARTESİ

İncil: Markos, 8, 1-10

O günlerde yine büyük bir kalabalık toplanmıştı. Yiyecek bir şeyleri olmadığı için İsa öğrencilerini yanına çağırıp, “Halka acıyorum” dedi. “Üç gündür yanımdalar, yiyecek hiçbir şeyleri yok. Onları aç aç evlerine gönderirsem, yolda bayılırlar. Hem bazıları uzak yoldan geliyor.” Öğrencileri buna karşılık, “Böyle ıssız bir yerde bu kadar kişiyi doyuracak ekmeği insan nereden bulabilir?” dediler. İsa, “Kaç ekmeğiniz var?” diye sordu.

“Yedi tane” dediler.

Bunun üzerine İsa, halka yere oturmalarını buyurdu. Sonra yedi ekmeği aldı, şükredip bunları böldü, dağıtmaları için öğrencilerine verdi. Onlar da halka dağıttılar. Birkaç küçük balıkları da vardı. İsa şükredip bunları da dağıtmalarını söyledi. Herkes yiyip doydu. Artakalan parçalardan yedi küfe dolusu topladılar. Orada yaklaşık dört bin kişi vardı. İsa onları evlerine gönderdikten sonra öğrencileriyle birlikte hemen tekneye binip Dalmanuta bölgesine geçti.

BAKİRE MERYEM’İN LOURDES’TE BERNADETTE SOUBIROUS’A GÖRÜNMESİ

(İsteğe bağlı anma)

İncil: Luka 1, 41-45

Elizabet Meryem’in selamını duyunca rahmindeki çocuk hopladı. Kutsal Ruh’la dolan Elizabet yüksek sesle şöyle dedi: “Kadınlar arasında kutsanmış  bulunuyorsun, rahminin ürünü de kutsanmıştır! Nasıl oldu da Rabbim’in annesi yanıma geldi? Bak, selamın kulaklarıma eriştiği an, çocuk rahmimde sevinçle hopladı. İman eden kadına ne mutlu! Çünkü Rab’bin ona söylediği sözle gerçekleşecektir.”

OLAĞAN DEVRE V. CUMA

İncil: Markos 7, 31 -37

Sur bölgesinden ayrılan İsa, Sayda yoluyla Dekapolis bölgesinin ortasından geçerek tekrar Celile Gölü’ne geldi. Ona sağır ve dili tutuk bir adam getirdiler, elini üzerine koyması için yalvardılar. İsa adamı kalabalıktan ayırıp bir yana çekti. Parmaklarını adamın kulaklarına soktu, tükürüp onun diline dokundu. Sonra göğe bakarak içini çekti ve adama, “Effata”, yani “Açıl!” dedi. Adamın kulakları hemen açıldı, dili çözüldü ve düzgün bir şekilde konuşmaya başladı. İsa orada bulunanları, bunu kimseye söylememeleri için uyardı. Ama onları ne kadar uyardıysa, onlar da haberi o kadar yaydılar. Halk büyük bir hayret içinde kalmıştı. “Yaptığı her şey iyi. Sağırların kulaklarını açıyor, dilsizleri konuşturuyor!” diyorlardı.

OLAĞAN DEVRE V. PERŞEMBE

İncil: Markos, 7, 24-30

İsa oradan ayrılarak Sur bölgesine gitti. Burada bir eve girdi. Kimsenin bunu bilmesini istemiyordu, ama gizlenemedi. Küçük kızı kötü ruha tutulmuş bir kadın, İsa’yla ilgili haberi duyar duymaz geldi, ayaklarına kapandı. Yahudi olmayan bu kadın Suriye-Fenike ırkındandı. Kızından cini kovması için İsa’ya rica etti. İsa ona, “Bırak, önce çocuklar doysunlar” dedi. “Çocukların ekmeğini alıp köpeklere atmak doğru değildir.” Kadın buna karşılık, “Haklısın, Rab” dedi. “Ama köpekler de sofranın altında çocukların ekmek kırıntılarını yer.” İsa ona, “Bu sözden ötürü cin kızından çıktı, gidebilirsin” dedi. Kadın evine gittiğinde çocuğunu cinden kurtulmuş, yatakta yatar buldu.

OLAĞAN DEVRE V. ÇARŞAMBA

İncil: Markos 7, 14-23

İsa, halkı yine yanına çağırıp onlara, “Hepiniz beni dinleyin ve şunu belleyin” dedi. “İnsanın dışında olup içine giren hiçbir şey onu kirletemez. İnsanı kirleten, insanın içinden çıkandır.” İsa kalabalığı bırakıp eve girince, öğrencileri O’na bu benzetmenin anlamını sordular.

O da onlara, “Demek siz de anlamıyorsunuz, öyle mi?” dedi. “Dışarıdan insanın içine giren hiçbir şeyin onu kirletemeyeceğini bilmiyor musunuz? Dıştan giren, insanın yüreğine değil, midesine gider, oradan da helaya atılır.” İsa bu sözlerle, bütün yiyeceklerin temiz olduğunu bildirmiş oluyordu.

İsa şöyle devam etti: “İnsanı kirleten, insanın içinden çıkandır. Çünkü kötü düşünceler, fuhuş, hırsızlık, cinayet, zina, açgözlülük, kötülük, hile, sefahat, kıskançlık, iftira, kibir ve akılsızlık içten, insanın yüreğinden kaynaklanır. Bu kötülüklerin hepsi içten kaynaklanır ve insanı kirletir.”

OLAĞAN DEVRE V. SALI

İncil: Markos 7, 1-13

Yeruşalim’den gelen Ferisiler ve bazı din bilginleri, İsa’nın çevresinde toplandılar. O’nun öğrencilerinden bazılarının murdar, yani yıkanmamış ellerle yemek yediklerini gördüler.

Ferisiler, hatta bütün Yahudiler, atalarının töresi uyarınca ellerini iyice yıkamadan yemek yemezler. Çarşıdan dönünce de, yıkanmadan yemek yemezler. Ayrıca kâse, testi ve bakır kapların yıkanmasıyla ilgili başka birçok töreye de uyarlar. Ferisiler ve din bilginleri İsa’ya, “Öğrencilerin neden atalarımızın töresine uymuyorlar, niçin murdar ellerle yemek yiyorlar?” diye sordular.

İsa onları şöyle yanıtladı: “Yeşaya’nın siz ikiyüzlülerle ilgili peygamberlik sözü ne kadar yerindedir! Yazmış olduğu gibi, ‘Bu halk, dudaklarıyla beni sayar, Ama yürekleri benden uzak. Bana boşuna taparlar. Çünkü öğrettikleri, sadece insan buyruklarıdır.’ Siz Tanrı buyruğunu bir yana bırakmış, insan töresine uyuyorsunuz.” İsa onlara ayrıca şunu söyledi: “Kendi törenizi sürdürmek için Tanrı buyruğunu bir kenara itmeyi ne de güzel  beceriyorsunuz! Musa, ‘Annene babana saygı göstereceksin’ ve, ‘Annesine ya da babasına söven kesinlikle öldürülecektir’ diye buyurmuştu. Ama siz, ‘Eğer bir adam annesine ya da babasına, benden alacağın bütün yardım kurbandır, yani Tanrı’ya adanmıştır derse, artık annesi ya da babası için bir şey yapmasına izin yok’ diyorsunuz. Böylece kuşaktan kuşağa aktardığınız törelerle Tanrı’nın sözünü geçersiz kılıyorsunuz. Buna benzer daha birçok şey yapıyorsunuz.”

İstanbul’da İsa Mesih’in Mabede Sunulması Bayramı Kutlandı

Kaynak: SAT7Turk Haber

SAT-7 TÜRK/ Diyakon Peder Burhan

İstanbul’da İsa Mesih’in Mabede Sunulması Bayramı

Latin ritinde kutlanan ayini, Mgr. Massimiliano Palinuro yönetirken ayine Ermeni Katolik Kilisesi Başepiskoposu Mgr. Levon Zekiyan, rahipler, diyakonlar ve İstanbul Latin Katolik Kilisesinin rahipleri ve diyakonu eşlik etti.

Ayinden önce, Msgr. Massimiliano Palinuro, Peder Vartan tarafından hoş geldiniz konuşmasıyla karşılandı. Efkaristiya tapınmasında çeşitli dillerde dualar okunurken Efkaristiya tapınmasına fokolare cemaati ilahiler ile eşlik etti.

Kutsal ayin sırasında İncil’in Luka bölümünden okunan kutsal sözlerden sonra, Mgr. Massimiliano Palinuro vaazında, bu kadim bayramın, Noel sevincinden yeni bir tat almamız sağladığını, ihtiyar Simeon gibi Rab İsa’yı kollarımıza aldığımızı ve O’nu “ulusları aydınlatan ışık” olarak selamladığımızı belirtti.

Işık Olmazsa Hayat Olmaz

Vaazının devamında, “ışığın belirtisini düşünürsek, son derece etkileyici ve anlamlı olduğunu görürüz. Işık olmazsa hayat olmaz. Aynı şekilde İsa olmadığında, yaşamımız ölümün bekleme odasından başka bir şey değildir. Işık olmazsa özgürlükte olmaz. Aynı şekilde İsa olmadığında her seçimimiz felçli gibidir, her hareketimiz koşullara bağlı kalır. Işık olmazsa etrafımızda ne var ne yok bilemeyiz, çünkü nesneleri ayırt edemeyiz. Aynı şekilde İsa olmazsa iyiyi kötüden ayıramayız ve her şey cehaletin ve şüphenin karanlığına saplanıp kalır” sözlerini ekledi.

Son takdisten önce Mgr. Massimiliano Palinuro, Mgr. Levon Zekiyan’a nazik ve içten davetleri nedeniyle teşekkür ederken, Mgr. Levon Zekiyan Latin Katolik cemaatinin katılımı için teşekkür etti ve duygusal anlar yaşandı. Daha sonra davetliler ile bir kokteyl gerçekleştirildi.

Fotoğraflar: Alfonso Zamuer

OLAĞAN DEVRE V. PAZARTESİ

İncil: Markos 6, 53-56

İsa’yla öğrencileri gölü aştılar, Ginnesar’da karaya çıkıp tekneyi bağladılar.  Onlar tekneden inince, halk İsa’yı hemen tanıdı. Bazıları koşarak bütün yöreyi dolaştı. İsa’nın bulunduğu yeri öğrenenler, hastaları şilteleriyle oraya götürmeye başladılar. Köy olsun, kent ya da çiftlik olsun, İsa’nın gittiği her yerde, hastaları meydanlara yatırıyor, sadece giysisinin eteğine dokunmalarına izin vermesi için yalvarıyorlardı. Dokunanların hepsi de iyileşti.

OLAĞAN DEVRE V. PAZAR

C Yılı: Luka 5,1-11

Halk, Ginnesar Gölü’nün kıyısında duran İsa’nın çevresini sarmış, Tanrı’nın sözünü dinliyordu. İsa, gölün kıyısında iki tekne gördü. Balıkçılar teknelerinden inmiş ağlarını yıkıyorlardı.  İki tekneden Simun’a ait olanına binen İsa, ona kıyıdan biraz açılmasını rica etti. Sonra oturdu, teknenin içinden halka öğretmeye devam etti.  Konuşmasını bitirince Simun’a, “Derin sulara açılın, balık tutmak için ağlarınızı atın” dedi. Simun şu karşılığı verdi: “Efendimiz, bütün gece çabaladık, hiçbir şey tutamadık. Yine de senin sözün üzerine ağları atacağım.” Bunu yapınca öyle çok balık yakaladılar ki, ağları yırtılmaya başladı.

Öbür teknedeki ortaklarına işaret ederek gelip yardım etmelerini istediler. Onlar da geldiler ve her iki tekneyi balıkla doldurdular; tekneler neredeyse batıyordu.

Simun Petrus bunu görünce, “Ya Rab, benden uzak dur, ben günahlı bir adamım” diyerek İsa’nın dizlerine kapandı. Kendisi ve yanındakiler, tutmuş oldukları balıkların çokluğuna şaşıp

kalmışlardı. Simun’un ortakları olan Zebedi oğulları Yakup’la Yuhanna’yı da aynı şaşkınlık almıştı. İsa Simun’a, “Korkma” dedi, “Bundan böyle balık yerine insan tutacaksın.” Sonra onlar tekneleri karaya çektiler ve her şeyi bırakıp İsa’nın ardından gittiler.

OLAĞAN DEVRE IV. CUMARTESİ

İncil: Markos 6, 30-34

Elçiler, İsa’nın yanına dönerek yaptıkları ve öğrettikleri her şeyi O’na anlattılar. İsa onlara, “Gelin, tek başımıza tenha bir yere gidelim de biraz dinlenin” dedi. Gelen giden öyle çoktu ki, yemek yemeye bile vakit bulamıyorlardı. Tekneye binip tek başlarına tenha bir yere doğru yol aldılar. Gittiklerini gören birçok kişi onları tanıdı. Halk civardaki bütün kentlerden yaya olarak yola dökülüp onlardan önce oraya vardı. İsa tekneden inince büyük bir kalabalıkla karşılaştı. Çobansız koyunlara benzeyen bu insanlara acıdı ve onlara birçok konuda öğretmeye başladı.

13 -15 Ocak 2022 tarihleri arasında Türkiye Katolik Episkoposları İzmir’de 113. Genel Kurul Toplantısı için bir araya geldiler.

Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu 113. Genel Kurul Toplantısı

13 -15 Ocak 2022 tarihleri arasında Türkiye Katolik Episkoposları İzmir’de Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu’nun 113. Genel Kurul Toplantısı için bir araya geldiler.

Toplantıda yerel kilise için önem taşıyan çeşitli konular ele alındı. Episkoposlar Sinodu, küçüklerin ve savunmasız kişilerin korunması, Kilise’nin yasal konumu, CET komisyonları ve temsilciler, Maranatha ve Presence dergilerinin formatları gibi konularda fikir alış verişi yapıldı.

İzmir Başepiskoposluğu tarafından başlatılan ve Kilisemize yardımcı olabilecek bir kateşizm hazırlamaya yönelik bir proje de sunuldu. Bu belge, Hristiyan imanını tanımak ve bu imanda derinleşmek isteyenler için yararlı bir araç olacaktır. Bu çalışma daha sonra Latin Riti’nde litürjik kitapların (Missale ve Lezionario) tercümesi ve baskısı için onaylandı.

Çalışmaların sonunda Episkoposlar Meryem Ana Evi’nin (Casa di Maria) “Millî İbadethane” statüsünü yeniden teyit eden bir kararnameye imza attılar. Bu yerin gelecekte ibadethane yeri olarak sunulmasını amaçlayan Tüzük’ün birinci okuması ve analizi de yapıldı. Bu belgenin daha sonra onaylanması gerekmektedir.

15 Ocak 2022 Cumartesi günü Episkoposlar şükretmek ve Türkiye’deki Kilisenin tamamı için Allah’ın Annesi Meryem’den şefaat dilemek üzere Meryem Ana Şapeli’ne gittiler.

OLAĞAN DEVRE IV. CUMA

İncil: Markos 6, 14-29

Kral Hirodes de olup bitenleri duydu. Çünkü İsa’nın ünü her tarafa yayılmıştı. Bazıları, “Bu adam, ölümden dirilen Vaftizci Yahya’dır. Olağanüstü güçlerin onda etkin olmasının nedeni budur” diyordu.

Başkaları, “O İlyas’tır” diyor, yine başkaları, “Eski peygamberlerden biri gibi bir peygamberdir” diyordu. Hirodes bunları duyunca, “Başını kestirdiğim Yahya dirildi!” dedi.

Hirodes’in kendisi, kardeşi Filipus’un karısı Hirodiya’nın yüzünden adam gönderip Yahya’yı tutuklatmış, zindana attırıp zincire vurdurmuştu. Çünkü Hirodes bu kadınla evlenince Yahya ona, “Kardeşinin karısıyla evlenmen Kutsal Yasa’ya aykırıdır” demişti. Hirodiya bu yüzden Yahya’ya kin bağlamıştı; onu öldürtmek istiyor, ama başaramıyordu. Çünkü Yahya’nın doğru ve kutsal bir adam olduğunu bilen Hirodes ondan korkuyor ve onu koruyordu. Yahya’yı dinlediği zaman büyük bir şaşkınlık içinde kalıyor, yine de onu dinlemekten zevk alıyordu.

Ne var ki, Hirodes’in kendi doğum gününde saray büyükleri, komutanlar ve Celile’nin ileri gelenleri için verdiği şölende beklenen fırsat doğdu. Hirodiya’nın kızı içeri girip dans etti. Bu, Hirodes’le konuklarının hoşuna gitti. Kral genç kıza, “Dile benden, ne dilersen veririm” dedi.

Ant içerek, “Benden ne dilersen, krallığımın yarısı da olsa, veririm” dedi. Kız dışarı çıkıp annesine, “Ne isteyeyim?” diye sordu.

“Vaftizci Yahya’nın başını iste” dedi annesi.

Kız hemen koşup kralın yanına girdi, “Vaftizci Yahya’nın başını bir tepsi üzerinde hemen bana vermeni istiyorum” diyerek dileğini açıkladı.

Kral buna çok üzüldüyse de, konuklarının önünde içtiği anttan ötürü kızı reddetmek istemedi.

Hemen bir cellat gönderip Yahya’nın başını getirmesini buyurdu. Cellat zindana giderek Yahya’nın başını kesti. Kesik başı bir tepsi üzerinde getirip genç kıza verdi, kız da annesine

götürdü. Yahya’nın öğrencileri bunu duyunca gelip cesedi aldılar ve mezara koydular.

OLAĞAN DEVRE IV. PERŞEMBE

İncil: Markos 6, 7-13

On iki öğrencisini yanına çağırdı ve onları ikişer ikişer halk arasına göndermeye başladı. Onlara kötü ruhlar üzerinde yetki verdi. Yolculuk için yanlarına değnekten başka bir şey almamalarını söyledi. Ne ekmek, ne torba, ne de kuşaklarında para götüreceklerdi. Onlara çarık giymelerini söyledi. Ama “İki mintan giymeyin” dedi. “Bir yere gittiğiniz zaman, oradan ayrılıncaya dek hep aynı evde kalın” diye devam etti. “İnsanların sizi kabul etmedikleri, sizi dinlemedikleri bir yerden ayrılırken, onlara uyarı olsun diye ayağınızın altındaki tozu silkin!”

Böylece öğrenciler yola çıkıp insanları tövbeye çağırmaya başladılar. Birçok cin kovdular; birçok hastayı, üzerlerine yağ sürerek iyileştirdiler.

2 ŞUBAT MESİH İSA’NIN MABETTE SUNULMASI

BAYRAM

İncil: Luka 2, 22-40

Musa’nın Yasası’na göre arınma günlerinin bitiminde Yusuf’la Meryem çocuğu Rab’be adamak için Yeruşalim’e götürdüler. Nitekim Rab’bin Yasası’nda, “İlk doğan her erkek çocuk Rab’be adanmış sayılacak” diye yazılmıştır. Ayrıca Rab’bin Yasası’nda buyrulduğu gibi, kurban olarak “bir çift kumru ya da iki güvercin yavrusu” sunacaklardı. O sırada Yeruşalim’de Şimon adında bir adam vardı. Doğru ve dindar biriydi. İsrail’in avutulmasını özlemle bekliyordu. Kutsal Ruh onun üzerindeydi. Rab’bin Mesihi’ni görmeden ölmeyeceği Kutsal Ruh aracılığıyla kendisine bildirilmişti. Böylece Şimon, Ruh’un yönlendirmesiyle tapınağa geldi. Küçük İsa’nın annesi babası, Kutsal Yasa’nın ilgili kuralını yerine getirmek üzere O’nu içeri getirdiklerinde, Şimon O’nu kucağına aldı, Tanrı’yı överek şöyle dedi:

“Ey Rabbim, verdiğin sözü tuttun;

Artık ben, kulun huzur içinde ölebilirim.

Çünkü senin sağladığın,

Bütün halkların gözü önünde hazırladığın kurtuluşu,

Ulusları aydınlatıp

Halkın İsrail’e yücelik kazandıracak ışığı

Gözlerimle gördüm.”

İsa’nın annesiyle babası, O’nun hakkında söylenenlere şaştılar. Şimon onları kutsayıp çocuğun annesi Meryem’e şöyle dedi: “Bu çocuk, İsrail’de birçok kişinin düşmesine ya da yükselmesine yol açmak ve aleyhinde konuşulacak bir belirti olmak üzere belirlenmiştir.

Senin kalbine de adeta bir kılıç saplanacak. Bütün bunlar, birçoklarının yüreğindeki düşüncelerin açığa çıkması için olacak.”

Anna adında çok yaşlı bir kadın peygamber vardı. Aşer oymağından Fanuel’in kızıydı. Genç kız olarak evlenip kocasıyla yedi yıl yaşadıktan sonra dul kalmıştı. Şimdi seksen dört yaşındaydı. Tapınaktan ayrılmaz, oruç tutup dua ederek gece gündüz Tanrı’ya tapınırdı.

38 Tam o sırada ortaya çıkan Anna, Tanrı’ya şükrederek Yeruşalim’in kurtuluşunu bekleyen herkese İsa’dan söz etmeye başladı. Yusuf’la Meryem, Rab’bin Yasası’nda öngörülen her şeyi yerine getirdikten sonra Celile’ye, kendi kentleri Nasıra’ya döndüler. Çocuk büyüyor, güçleniyor ve bilgelikte yetkinleşiyordu. Tanrı’nın lütfu O’nun üzerindeydi.

OLAĞAN DEVRE IV. ÇARŞAMBA

İncil: Markos 6, 1-6

İsa oradan ayrılarak kendi memleketine gitti. Öğrencileri de ardından gittiler. Şabat Günü olunca İsa havrada öğretmeye başladı. Söylediklerini işiten birçok kişi şaşıp kaldı. “Bu adam bunları nereden öğrendi?” diye soruyorlardı. “Kendisine verilen bu bilgelik nedir? Nasıl böyle mucizeler yapabiliyor? Meryem’in oğlu, Yakup, Yose, Yahuda ve Simun’un kardeşi olan marangoz değilmi bu? Kızkardeşleri burada, aramızda yaşamıyor mu?” Ve gücenip O’nu reddettiler. İsa da onlara, “Bir peygamber, kendi memleketinden, akraba çevresinden ve kendi evinden başka yerde hor görülmez” dedi. Orada birkaç hastayı, üzerlerine ellerini koyarak iyileştirmekten başka hiçbir mucize yapamadı. Halkın imansızlığına şaşıyordu.

OLAĞAN DEVRE IV. SALI

İncil: Markos 5, 21-43

İsa tekneyle karşı yakaya dönünce, çevresinde büyük bir kalabalık toplandı. Kendisi gölün kıyısında duruyordu. Bu sırada havra yöneticilerinden Yair adında biri geldi. İsa’yı görünce ayaklarına kapandı, “Küçük kızım can çekişiyor. Gelip ellerini onun üzerine koy da kurtulsun, yaşasın!” diye yalvardı. İsa adamla birlikte gitti. Büyük bir kalabalık da ardından gidiyor, O’nu sıkıştırıyordu.

Orada, on iki yıldır kanaması olan bir kadın vardı. Birçok hekimin elinden çok çekmiş, varını yoğunu harcamış, ama iyileşeceğine daha da kötüleşmişti. Kadın, İsa hakkında anlatılanları duymuştu. Bu nedenle, kalabalıkta O’nun arkasından gelip giysisine dokundu. İçinden, “Giysilerine bile dokunsam kurtulurum” diyordu. O anda kanaması kesiliverdi. Kadın, bedeninin derinliğinde acıdan kurtulduğunu hissetti.

İsa ise, kendisinden bir gücün akıp gittiğini hemen anladı. Kalabalığın ortasında dönüp, “Giysilerime kim dokundu?” diye sordu. Öğrencileri O’na, “Seni sıkıştıran kalabalığı görüyorsun! Nasıl oluyor da, ‘Bana kim dokundu’ diye soruyorsun?” dediler. İsa kendisine dokunanı görmek için çevresine bakındı. Kadın da kendisindeki değişikliği biliyordu. Korkuyla titreyerek geldi, İsa’nın ayaklarına kapandı ve O’na bütün gerçeği anlattı.

İsa ona, “Kızım” dedi, “İmanın seni kurtardı. Esenlikle git. Acıların son bulsun.”

İsa daha konuşurken, havra yöneticisinin evinden adamlar geldi. Yöneticiye, “Kızın öldü” dediler. “Öğretmeni neden hâlâ rahatsız ediyorsun?” İsa bu sözlere aldırmadan havra yöneticisine, “Korkma, yalnız iman et!” dedi. İsa, Petrus, Yakup ve Yakup’un kardeşi Yuhanna’dan başka hiç kimsenin kendisiyle birlikte gitmesine izin vermedi. Havra yöneticisinin evine vardıklarında İsa, acı acı ağlayıp feryat eden gürültülü bir kalabalıkla karşılaştı.

İçeri girerek onlara, “Niye gürültü edip ağlıyorsunuz?” dedi. “Çocuk ölmedi, uyuyor.”

Onlar ise kendisiyle alay ettiler. Ama İsa hepsini dışarı çıkardıktan sonra çocuğun annesini babasını ve kendisiyle birlikte olanları alıp çocuğun bulunduğu odaya girdi. Çocuğun elini tutarak ona, “Talita kumi!” dedi. Bu söz, “Kızım, sana söylüyorum, kalk” demektir.

On iki yaşında olan kız hemen ayağa kalktı, yürümeye başladı. Oradakileri derin bir şaşkınlık aldı. “Bunu kimse bilmesin” diyerek onları sıkı sıkıya uyardı ve kıza yemek verilmesini buyurdu.

OLAĞAN DEVRE IV. PAZARTESİ

İncil: Matta 5, 1-20

Gölün karşı yakasına, Gerasalılar’ın memleketine vardılar. İsa tekneden iner inmez, kötü ruha tutulmuş bir adam mezarlık mağaralardan çıkıp O’nu karşıladı. Mezarların içinde yaşayan bu adamı artık kimse zincirle bile bağlı tutamıyordu. Birçok kez zincir ve kösteklerle bağlandığı halde, zincirleri koparmış, köstekleri parçalamıştı. Hiç kimse onunla başa çıkamıyordu.

Gece gündüz mezarlarda, dağlarda bağırıp duruyor, kendini taşlarla yaralıyordu. Uzaktan İsa’yı görünce koşup geldi, O’nun önünde yere kapandı. Yüksek sesle haykırarak, “Ey İsa, yüce Tanrı’nın Oğlu, benden ne istiyorsun? Tanrı hakkı için sana yalvarırım, bana işkence etme!” dedi. Çünkü İsa, “Ey kötü ruh, adamın içinden çık!” demişti.

Sonra İsa adama, “Adın ne?” diye sordu.

“Adım Tümen. Çünkü sayımız çok” dedi. Ruhları o bölgeden çıkarmaması için İsa’ya yalvarıp yakardı. Orada, dağın yamacında otlayan büyük bir domuz sürüsü vardı. Kötü ruhlar İsa’ya, “Bizi şu domuzlara gönder, onlara girelim” diye yalvardılar.

İsa’nın izin vermesi üzerine kötü ruhlar adamdan çıkıp domuzların içine girdiler. Yaklaşık iki bin domuzdan oluşan sürü, dik yamaçtan aşağı koşuşarak göle atlayıp boğuldu.

Domuzları güdenler kaçıp kentte ve köylerde olayın haberini yaydılar. Halk olup biteni görmeye çıktı. İsa’nın yanına geldiklerinde, önceleri bir tümen cine tutulan adamı giyinmiş, aklı başına gelmiş, oturmuş görünce korktular. Olayı görenler, cinli adama olanları ve domuzların başına gelenleri halka anlattılar. Bunun üzerine halk, bölgelerinden ayrılması için İsa’ya yalvarmaya başladı.

İsa tekneye binerken, önceleri cinli olan adam O’na, “Seninle geleyim” diye yalvardı.

Ama İsa adama izin vermedi. Ona, “Evine, yakınlarının yanına dön” dedi. “Rab’bin senin için neler yaptığını, sana nasıl merhamet ettiğini onlara anlat.”

Adam da gitti, İsa’nın kendisi için neler yaptığını Dekapolis’te duyurmaya başladı. Anlattıklarına herkes şaşıp kalıyordu.

OLAĞAN DEVRE IV. PAZAR

Luka 4, 21-30

İsa, “Dinlediğiniz bu Yazı bugün yerine gelmiştir” diye konuşmaya başladı. Herkes İsa’yı övüyor, ağzından çıkan lütufkâr sözlere hayran kalıyordu.

“Yusuf’un oğlu değil mi bu?” diyorlardı.

İsa onlara şöyle dedi: “Kuşkusuz bana şu deyimi hatırlatacaksınız: ‘Ey hekim, önce kendini iyileştir! Kefarnahum’da yaptıklarını duyduk. Aynısını burada, kendi memleketinde de yap.'”

“Size doğrusunu söyleyeyim” diye devam etti İsa, “Hiçbir peygamber kendi memleketinde kabul görmez. Yine size gerçeği söyleyeyim, gökyüzünün üç yıl altı ay kapalı kaldığı,

bütün ülkede korkunç bir kıtlığın baş gösterdiği İlyas zamanında İsrail’de çok

sayıda dul kadın vardı. İlyas bunlardan hiçbirine gönderilmedi; yalnız Sayda bölgesinin Sarefat

Kenti’nde bulunan dul bir kadına gönderildi. Peygamber Elişa’nın zamanında İsrail’de çok sayıda cüzamlı vardı. Bunlardan hiçbiri iyileştirilmedi; yalnız Suriyeli Naaman iyileştirildi.”

Havradakiler bu sözleri duyunca öfkeden kudurdular. Ayağa kalkıp İsa’yı kentin dışına kovdular. O’nu uçurumdan aşağı atmak için kentin kurulduğu tepenin yamacına götürdüler. Ama İsa onların arasından geçerek oradan uzaklaştı.

OLAĞAN DEVRE III. CUMARTESİ

İncil: Markos 4, 35 -41

O gün akşam olunca öğrencilerine, “Karşı yakaya geçelim” dedi.

Öğrenciler kalabalığı geride bırakarak İsa’yı, içinde bulunduğu tekneyle götürdüler. Yanında başka tekneler de vardı.

Bu sırada büyük bir fırtına koptu. Dalgalar tekneye öyle bindirdi ki, tekne neredeyse suyla dolmuştu. İsa, teknenin kıç tarafında bir yastığa yaslanmış uyuyordu. Öğrenciler O’nu uyandırıp, “Öğretmenimiz, öleceğiz! Hiç aldırmıyor musun?” dediler. İsa kalkıp rüzgârı azarladı, göle, “Sus, sakin ol!” dedi. Rüzgâr dindi, ortalık sütliman oldu. İsa öğrencilerine, “Neden korkuyorsunuz? Hâlâ imanınız yok mu?” dedi. Onlar ise büyük korku içinde birbirlerine, “Bu adam kim ki, rüzgâr da göl de O’nun sözünü dinliyor?” dediler.

OLAĞAN DEVRE III. CUMA

İncil: Markos 4, 26 -34

Sonra İsa şöyle dedi: “Tanrı’nın Egemenliği, toprağa tohum saçan adama benzer.

Gece olur, uyur; gündüz olur, kalkar. Kendisi nasıl olduğunu bilmez ama tohum filizlenir, gelişir. Toprak kendiliğinden ürün verir. Önce filizi, sonra başağı, sonunda da başağı dolduran taneleri verir. Ürün olgunlaşınca, adam hemen orağı vurur. Çünkü biçim vakti gelmiştir.”

İsa sonra şöyle dedi: “Tanrı’nın Egemenliği’ni neye benzetelim, nasıl bir benzetmeyle anlatalım?

Tanrı’nın Egemenliği, hardal tanesine benzer. Hardal, yeryüzünde toprağa ekilen tohumların en küçüğü olmakla birlikte, ekildikten sonra gelişir, bütün bahçe bitkilerinin boyunu aşar. Öylesine dal budak salar ki, kuşlar gölgesinde barınabilir.”

İsa, Tanrı sözünü, buna benzer birçok benzetmeyle halkın anlayabildiği ölçüde anlatırdı. Benzetme kullanmadan onlara hiçbir şey anlatmazdı. Ama kendi öğrencileriyle yalnız kaldığında, onlara her şeyi açıklardı.

OLAĞAN DEVRE III. PERŞEMBE

İncil: Markos, 4, 21-25

Onlara, “Kandili, tahıl ölçeğinin ya da yatağın altına koymak için mi getirirler?” dedi.  “Kandilliğe koymak için değil mi? Gizli olan ne varsa, açığa çıkarılmak üzere gizlenmiştir; saklı olan ne varsa, aydınlığa çıkmak üzere saklanmıştır. İşitecek kulağı olan işitsin!”

İsa şöyle devam etti: “İşittiklerinize dikkat edin! Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız. Hatta size daha fazlası verilecek. Çünkü kimde varsa, ona daha çok verilecek. Ama kimde yoksa, elindeki de alınacak.”

26 OCAK AZİZLER TİMOTEUS VE TİTUS

İncil:  Luka 22, 24-30

Ayrıca aralarında hangisinin en üstün sayılacağı konusunda bir çekişme oldu. İsa onlara, “Ulusların kralları, kendi uluslarına egemen kesilirler. İleri gelenleri de kendilerine iyiliksever unvanını yakıştırırlar” dedi. “Ama siz böyle olmayacaksınız. Aranızda en büyük olan, en küçük gibi olsun; yöneten, hizmet eden gibi olsun. Hangisi daha büyük, sofrada oturan mı, hizmet eden mi? Sofrada oturan değil mi? Oysa ben aranızda hizmet eden biri gibi oldum.

Denendiğim zamanlar benimle birlikte dayanmış olanlar sizlersiniz. Babam bana nasıl bir egemenlik verdiyse, ben de size bir egemenlik veriyorum. Öyle ki, egemenliğimde benim soframda yiyip içesiniz ve tahtta oturarak İsrail’in on iki oymağını yargılayasınız.

25 OCAK AZİZ PAVLUS’UN İHTİDASI

İncil:  Markos 16, 15-18

İsa onlara şöyle buyurdu: “Dünyanın her yanına gidin, Müjde’yi bütün yaratılışa duyurun.

İman edip vaftiz olan kurtulacak, iman etmeyen ise hüküm giyecek. İman edenlerle birlikte görülecek belirtiler şunlardır: Benim adımla cinleri kovacaklar, yeni dillerle konuşacaklar, yılanları elleriyle tutacaklar. Öldürücü bir zehir içseler bile, zarar görmeyecekler. Ellerini hastaların üzerine koyacaklar ve hastalar iyileşecek.”

OLAĞAN DEVRE III: PAZARTESİ

İncil: Markos 3, 22-30

Yeruşalim’den gelen din bilginleri ise, “Baalzevul O’nun içine girmiş” ve “Cinleri, cinlerin önderinin gücüyle kovuyor” diyorlardı. Bunun üzerine İsa din bilginlerini yanına çağırıp onlara benzetmelerle seslendi. “Şeytan, Şeytan’ı nasıl kovabilir?” dedi. “Bir ülke kendi içinde bölünmüşse, ayakta kalamaz. Bir ev kendi içinde bölünmüşse, ayakta kalamaz. Şeytan da kendine karşı gelip kendi içinde bölünmüşse, artık ayakta kalamaz; sonu gelmiş demektir.

Hiç kimse güçlü adamın evine girip malını çalamaz. Ancak onu bağladıktan sonra evini soyabilir. Size doğrusunu söyleyeyim, insanların işlediği her günah, ettiği her küfür  bağışlanacak, ama Kutsal Ruh’a küfreden asla bağışlanmayacak. Bunu yapan, asla  silinmeyecek bir günah işlemiş olur.” İsa bu sözleri, “O’nda kötü ruh var” dedikleri için söyledi.

OLAĞAN DEVRE III. PAZAR

C Yılı: Luka 1, 1-4; 4, 14-21

Sayın Teofilos,

Birçok kişi aramızda olup bitenlerin tarihçesini yazmaya girişti. Nitekim başlangıçtan beri bu olayların görgü tanığı ve Tanrı sözünün hizmetkârı olanlar bunları bize ilettiler. Ben de bütün bu olayları ta başından özenle araştırmış biri olarak bunları sana sırasıyla yazmayı uygun gördüm.Öyle ki, sana verilen bilgilerin doğruluğunu bilesin.

İsa, Ruh’un gücüyle donanmış olarak Celile’ye döndü. Haber bütün bölgeye yayıldı.

Oranın havralarında öğretiyor, herkes tarafından övülüyordu.

İsa, büyüdüğü Nasıra Kenti’ne geldiğinde her zamanki gibi Şabat Günü* havraya gitti. Kutsal Yazılar’ı okumak üzere ayağa kalkınca O’na Peygamber

Yeşaya’nın Kitabı verildi. Kitabı açarak şu sözlerin yazılı olduğu yeri buldu:

“Rab’bin Ruhu üzerimdedir.

Çünkü O beni yoksullara Müjde’yi iletmek için meshetti.

Tutsaklara serbest bırakılacaklarını,

Körlere gözlerinin açılacağını duyurmak için,

Ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak

Ve Rab’bin lütuf yılını ilan etmek için

Beni gönderdi.”

Sonra kitabı kapattı, görevliye geri verip oturdu. Havradakilerin hepsi

dikkatle O’na bakıyordu.

İsa, “Dinlediğiniz bu Yazı bugün yerine gelmiştir” diye konuşmaya başladı.

OLAĞAN DEVRE II. CUMARTESİ

İncil: Markos 4, 35 -41

O gün akşam olunca öğrencilerine, “Karşı yakaya geçelim” dedi.

Öğrenciler kalabalığı geride bırakarak İsa’yı, içinde bulunduğu tekneyle götürdüler. Yanında başka tekneler de vardı. Bu sırada büyük bir fırtına koptu. Dalgalar tekneye öyle bindirdi ki, tekne neredeyse suyla dolmuştu. İsa, teknenin kıç tarafında bir yastığa yaslanmış uyuyordu. Öğrenciler O’nu uyandırıp, “Öğretmenimiz, öleceğiz! Hiç aldırmıyor musun?” dediler.

İsa kalkıp rüzgarı azarladı, göle, “Sus, sakin ol!” dedi. Rüzgar dindi, ortalık sütliman oldu.

İsa öğrencilerine, “Neden korkuyorsunuz? Hâlâ imanınız yok mu?” dedi. Onlar ise büyük korku içinde birbirlerine, “Bu adam kim ki, rüzgar da göl de O’nun sözünü dinliyor?” dediler.

OLAĞAN DEVRE II. CUMA

İncil: Markos 4, 26-34

Sonra İsa şöyle dedi: “Tanrı’nın Egemenliği, toprağa tohum saçan adama benzer. Gece olur, uyur; gündüz olur, kalkar. Kendisi nasıl olduğunu bilmez ama, tohum filizlenir, gelişir. Toprak kendiliğinden ürün verir. Önce filizi, sonra başağı, sonunda da başağı dolduran taneleri verir. Ürün olgunlaşınca, adam hemen orağı vurur. Çünkü biçim vakti gelmiştir.”

İsa sonra şöyle dedi: “Tanrı’nın Egemenliği’ni neye benzetelim, nasıl bir benzetmeyle anlatalım?

Tanrı’nın Egemenliği, hardal tanesine benzer. Hardal, yeryüzünde toprağa ekilen tohumların en küçüğü olmakla birlikte, ekildikten sonra gelişir, bütün bahçe bitkilerinin boyunu aşar. Öylesine dal budak salar ki, kuşlar gölgesinde barınabilir.”

İsa, Tanrı sözünü, buna benzer birçok benzetmeyle halkın anlayabildiği ölçüde anlatırdı. Benzetme kullanmadan onlara hiçbir şey anlatmazdı. Ama kendi öğrencileriyle yalnız kaldığında, onlara her şeyi açıklardı.

OLAĞAN DEVRE II. PERŞEMBE

İncil: Markos 4, 21 -25

Onlara, “Kandili, tahıl ölçeğinin ya da yatağın altına koymak için mi getirirler?” dedi. “Kandilliğe koymak için değil mi? Gizli olan ne varsa, açığa çıkarılmak üzere gizlenmiştir; saklı olan ne varsa, aydınlığa çıkmak üzere saklanmıştır. İşitecek kulağı olan işitsin!”

İsa şöyle devam etti: “İşittiklerinize dikkat edin! Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız. Hatta size daha fazlası verilecek. Çünkü kimde varsa, ona daha çok verilecek. Ama kimde yoksa, elindeki de alınacak.”

OLAĞAN DEVRE II. ÇARŞAMBA

İncil: Markos 3, 1-6

İsa yine havraya girdi. Orada eli sakat bir adam vardı. Bazıları İsa’yı suçlamak amacıyla, Şabat Günü hastayı iyileştirecek mi diye O’nu gözlüyorlardı. İsa, eli sakat adama, “Kalk, öne çık!” dedi. Sonra havradakilere, “Kutsal Yasa’ya göre Şabat Günü iyilik yapmak mı doğru, kötülük yapmak mı? Can kurtarmak mı doğru, can almak mı?” diye sordu. Onlardan ses çıkmadı. İsa, çevresindekilere öfkeyle baktı. Yüreklerinin duygusuzluğu O’nu kederlendirmişti. Adama, “Elini uzat!” dedi. Adam elini uzattı, eli yine sapasağlam oluverdi.

Bunun üzerine Ferisiler dışarı çıktılar, İsa’yı yok etmek için Hirodes yanlılarıyla hemen görüşmeye başladılar.

OLAĞAN DEVRE II. SALI

İncil: Markos 2, 23-28

Bir Şabat Günü* İsa ekinler arasından geçiyordu. Öğrencileri yolda giderken başakları koparmaya başladılar. Ferisiler İsa’ya, “Bak, Şabat Günü yasak olanı neden yapıyorlar?” dediler.

İsa onlara, “Davut’la yanındakiler aç ve muhtaç kalınca Davut’un ne yaptığını hiç okumadınız mı?” diye sordu. “Başkâhin Aviyatar’ın zamanında Davut, Tanrı’nın evine girdi, kâhinlerden başkasının yemesi yasak olan adak ekmeklerini yedi ve yanındakilere de verdi.” Sonra onlara, “İnsan Şabat Günü için değil, Şabat Günü insan için yaratıldı” dedi. “Bu nedenle İnsanoğlu Şabat Günü’nün de Rabbi’dir.”

MERHUM MONSENYÖR RUBEN TIERRABLANCA GONZALEZ ofm İÇİN VEFATININ BİRİNCİ YILINDA ANMA

Bir yıl önce COVID-19 nedeniyle vefat eden İstanbul Havarisel Temsilcisi Episkopos Mons. Ruben Tierrablanca Gonzalez için mezarı başında dua edildi ve ardından Kutsal Ruh Katedrali’nde Efkaristiya Ayini kutlandı.

İstanbul Katolik Cemaati ve Din adamlarının katıldığı ayinin sonunda Monsenyör Ruben’in ailesine hitaben yazılan İspanyolca mektup,Don Nicola Masedu tarafından okundu.

Ayini, 18 Aralık’ta İstanbul Havarisel Temsilciliği görevine başlayan Monsenyör Don Massimiliano Palinuro fd, yönetti. Ayinde kendisine bir yıl boyunca İstanbul İdari Havarisel Temsilcisi olarak görev yapan eski İzmir Metroplitliği Başepiskoposu Monenyör Lorenzo Piretto op., Türkiye Ermeni Katolikleri Başepiskoposu Kerabaydzar Monsenyör Levon Boghos Zekiyan, Süryani Katolik Cemaati Korepiskoposu Monsenyör Orhan Çanlı eşlik etti. Ayine İstanbul’da bulunan rahip ve rahibeler ile İstanbul Katolik Cemaati mensupları katıldı.

KATOLİK KİLİSELERİNDE KUTLANACAK NOEL ARİFESİ VE NOEL BAYRAMI AYİN PROGRAMLARI

Tarih:KiliseSaat
  24.12.2021Yeşilköy Aziz Stefan Kilisesi         23.30      Noel Arifesi
24.12.2021St. Esprit Katedrali23.30      Noel Arifesi
24.12.2021Lourdes Kilisesi20.00      İlahiler; 21.00 Noel Arifesi
24.12.2021St. Antuan21.00      Kutsal Ayin
24.12.2021Sacre Coeur Bebek19.30      İlahiler 20.00 Noel Arifesi
  24.12.2021Pangaltı Mıhıtaryan Okulu Kilisesi  18.00      Noel Arifesi
  24.12.2021Pangaltı Anarad Hığutyun Ermeni Katolik Kilisesi  18.00      Noel Arifesi
  24.12.2021Kadıköy Surp Levon Ermeni Katolik Kilisesi  19.00      Noel Arifesi
24.12.2021Büyükdere Kilisesi21.00     Noel Arifesi
 Galata Sen Jorj Kilisesi22.00 Noel Arifesi
 Bakırköy Rosaryo Kilisesi20.00 Noel Arifesi
25.12.2021St. Esprit Katedral10.00     İngilizce Noel Görkemli Bayramı
25.12.2021St. Esprit Katedral11.30      Fransızca Noel Görkemli Bayramı
25.12.2021Sacre Coeur Bebek18.00     Noel Görkemli Bayramı
25.12.2021Beyoğlu Surp Asvadzazin Ermeni Katolik Kilisesi10.30 Pek Muhterem Başepiskopos Levon Zekiyan Riyasetinde Noel Görkemli Bayramı
25.12.2021Pangaltı Anarad Hığutyun Ermeni Katolik Kilisesi  11.00 Noel Görkemli Bayramı
  25.12.2021Kadıköy Surp Levon Ermeni Katolik Kilisesi  11.30 Noel Görkemli Bayramı
25.12.2021Galata Sen Jorj Kilisesi10.00 Noel Görkemli Bayramı
25.12.2021Bakırköy Rosaryo Kilisesi18.00 Noel Görkemli Bayramı
25.12.2021  Büyükdere Kilisesi  18.00 Noel Görkemli Bayramı

Merhum Monsenyör Ruben Tierrablanca için Vefatının I. Yıldönümünde Dua

Değerli Kardeşler, Yarın, 22.12.2021 tarihinde Mons. Ruben Tierrablanca OFM’nin vefatının birinci yıl dönümünde sizleri Feriköy’deki mezarlığa da davet etmek istiyorum. Saat 17:00’de Frères Mineurs mezar alanında onun için dua edecek, Mons. Ruben’in mezarı kutsanacak ve çiçekler bırakılacaktır. Bu duadan sonra, daha önce ilan edildiği gibi, saat 18:00’de Katedral’de Kutsal Ayin töreni olacaktır. fr. Pawel Szymala OFMCap

NOEL HAZIRLIK DEVRESI III. SALI

İncil: Matta 21, 28-32

“Ama şuna ne dersiniz? Bir adamın iki oğlu vardı. Adam birincisine gidip, ‘Oğlum, git bugün bağda çalış’ dedi. “Oğlu, ‘Gitmem!’ dedi. Ama sonra pişman olup gitti. “Adam ikinci oğluna gidip aynı şeyi söyledi. O, ‘Olur, efendim’ dedi, ama gitmedi. “İkisinden hangisi babasının isteğini yerine getirmiş oldu?” “Birincisi” diye karşılık verdiler. İsa da onlara, “Size doğrusunu söyleyeyim, vergi görevlileriyle fahişeler, Tanrı’nın Egemenliği’ne sizden önce giriyorlar” dedi.

“Yahya size doğruluk yolunu göstermeye geldi, ona inanmadınız. Oysa vergi görevlileriyle fahişeler ona inandılar. Siz bunu gördükten sonra bile pişman olup ona inanmadınız.”

NOEL HAZIRLIK DEVRESI III. PAZARTESİ

İncil: Matta 21, 23-27

İsa tapınağa girmiş öğretiyordu. Bu sırada başkâhinler ve halkın ileri gelenleri O’nun yanına gelerek, “Bunları hangi yetkiyle yapıyorsun, bu yetkiyi sana kim verdi?” diye sordular. İsa onlara şu karşılığı verdi: “Ben de size bir soru soracağım. Bana yanıt verirseniz, ben de size bunları hangi yetkiyle yaptığımı söylerim. Yahya’nın vaftiz etme yetkisi nereden geldi, Tanrı’dan mı,

insanlardan mı?” Bunu aralarında şöyle tartışmaya başladılar: “‘Tanrı’dan’ dersek, bize, ‘Öyleyse ona niçin inanmadınız?’ diyecek. Yok eğer ‘İnsanlardan’ dersek… Halkın tepkisinden korkuyoruz. Çünkü herkes Yahya’yı peygamber sayıyor.” İsa’ya, “Bilmiyoruz” diye yanıt verdiler. İsa, “Ben de size bunları hangi yetkiyle yaptığımı söylemeyeceğim” dedi.

NOEL HAZIRLIK DEVRESI III. PAZAR

C yılı:   Luka 3, 10-18

Halk ona, “Öyleyse biz ne yapalım?” diye sordu. Yahya onlara, “İki mintanı olan birini mintanı olmayana versin; yiyeceği olan yiyeceği olmayanla paylaşsın” yanıtını verdi. Bazı vergi görevlileri* de vaftiz olmaya gelerek, “Öğretmenimiz, biz ne yapalım?” dediler. Yahya, “Size buyrulandan çok vergi almayın” dedi. Bazı askerler de, “Ya biz ne yapalım?” diye sordular.

O da, “Kaba kuvvetle ya da yalan suçlamalarla kimseden para koparmayın” dedi, “Ücretinizle yetinin.” Halk umut içinde bekliyordu. Yahya’yla ilgili olarak herkesin aklında, “Acaba Mesih* bu mu?” sorusu vardı. Yahya ise hepsine şöyle yanıt verdi: “Ben sizi suyla vaftiz ediyorum, ama benden daha güçlü Olan geliyor. Ben O’nun çarıklarının bağını çözmeye bile layık değilim. O sizi Kutsal Ruh’la ve ateşle vaftiz edecek. Harman yerini temizlemek ve buğdayı toplayıp ambarına yığmak için yabası elinde hazır duruyor. Samanı ise sönmeyen ateşte yakacak.” Yahya başka birçok konuda halka çağrıda bulunuyor, Müjde’yi duyuruyordu.

NOEL HAZIRLIK DEVRESI II. CUMARTESİ

İncil: Matta 9, 35-10, 1. 6-8

İsa bütün kent ve köyleri dolaşarak havralarda öğretiyor, göksel egemenliğin Müjdesi’ni duyuruyor, her hastalığı, her illeti iyileştiriyordu. Kalabalıkları görünce onlara acıdı. Çünkü çobansız koyunlar gibi şaşkın ve perişandılar. O zaman İsa öğrencilerine, “Ürün bol, ama işçi az” dedi, “Bu nedenle ürünün sahibi Rab’be yalvarın, ürününü kaldıracak işçiler göndersin.” İsa on iki öğrencisini yanına çağırıp onlara kötü ruhlar üzerinde yetki verdi. Böylece kötü ruhları kovacak, her hastalığı, her illeti iyileştireceklerdi. Bunun yerine, İsrail halkının yitik koyunlarına gidin. Gittiğiniz her yerde Göklerin Egemenliği’nin yaklaştığını duyurun. Hastaları iyileştirin, ölüleri diriltin, cüzamlıları temiz kılın, cinleri kovun. Karşılıksız aldınız, karşılıksız verin.

NOEL HAZIRLIK DEVRESI II. CUMA

İncil: Matta 9, 27-30

İsa oradan ayrılırken iki kör, “Ey Davut Oğlu, halimize acı!” diye feryat ederek O’nun ardından gittiler. İsa eve girince körler yanına geldi. Onlara, “İstediğinizi yapabileceğime inanıyor musunuz?” diye sordu. Körler, “İnanıyoruz, ya Rab!” dediler.

Bunun üzerine İsa körlerin gözlerine dokunarak, “İmanınıza göre olsun” dedi. Ve adamların gözleri açıldı. İsa, “Sakın kimse bunu bilmesin” diyerek onları sıkı sıkı uyardı.