15 Ağustos 2024 – Meryem’in Göğe Alınması Bayramı 

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Esin 11,19;12,1-6.10; Mezmur 44 2.Okuma 1Kor 15,20-26 İncil Lk 1,39-56

Mezmur bize şu ilahiyi söyletir: “Kraliçe Ofir altınıyla senin sağındadır”. İbranilerde kralın annesine kraliçe unvanı verilerek onurlandırılırdı. Allah’ın hükümdarlığının kralı İsa’dır. Annesi, bakire Meryem, bugün O’nun yanına alınmaktadır. O burada, annelik misyonunu sürdürmektedir, Oğlu’nun gizemine dahil olanları sevmeye devam etmektedir. Meryem gençliğinden beri Allah’tan anne olma görevini almıştır. Tek Oğluna karşı bu görevi sona erdiğinde, öğrencilere annelik yapmıştır. Yeryüzü yaşamı sona erdiğinde de Allah’ın sevgisini tüm insanlara iletme görevini sürdürmektedir. Onun adına ithaf edilmiş yerlerde sadece Hristiyanlar değil, Müslümanlar, Hindular ve diğer din mensupları da güven ve sevinçle toplanmaktadır. Bir Müslüman kadının Meryem hakkında şu sözleri söylediğini duydum: “Tüm annelerin en güzelisin!”. Çok kişi onun “ruhu ve bedeni” ile Allah’ın şanına alındığını bilmez, ama herkes, onun canlı ve Allah’ın yanında olduğuna inanır.

Bizler, Oğlu’nun ebediyetten söylediği gibi, Meryem’in de “Evet”’ ini söyleyerek, Baba’nın arzusuna tam olarak katıldığını bilmekteyiz. Sonra Oğul’un beden almasına vasıta oldu, O’nun için beslenerek ve O’nu kendi kanı ile yaşatarak, O’nunla aynı yaşamı paylaştı. Sonra da her fiziksel ve duygusal ihtiyacını O’na anne sevgisiyle verdi. İmkanlarına göre Kana’dan başlayarak, Kefernahum’da, Celile yollarında, Kudüs’e kadar, Golgota’da dahil, misyonunu paylaştı. Şimdi Oğlu ile bu özel ilişkinin ve yakınlığın sona ermediğini, tersine bizim faydamız için devam ettiğini görmekten mutluyuz.

Meryem’in kendisini imanı sayesinde tüm kadınlar arasında en kutsal diye çağıran Elizabet’in selamına cevap vermesini hatırlamamız hem faydalı hem de çok zevkli. Dua şeklinde olan cevabında Meryem kendi erdemlerini durup düşünmedi. Hem kendisinin hem de kuzeninin bakışlarını Allah’a ve büyüklüğüne çevirdi.

Allah küçüklüğümüzü görecek ve buna eğilecek kadar büyük: ”O, alçakgönüllü kuluna sevgiyle baktı”. Meryem, doğruların mutluluğuna ulaştıysa bu sadece Allah’ın marifetidir. Çünkü Meryem’de “büyük şeyler yapan”, O’dur. Allah’ın onda yaptığı, yüzyıllar boyunca nesillere sevinç vermektedir. Ancak dünyanın büyükleri diye çağrılanlar bunu hayal bile edemiyorlar ve elbette paylaşamıyorlar. Bu övgü ilahisi aracılığıyla Meryem dünyanın alkışladığı büyüklüklerden bakışlarımızı çevirmemize yardım etmek istiyor, çünkü bunlar yalanlarından ötürü sadece acı çektirir.

Gerçekten de çok hırslı olanlar devriliyor, zengin olanlar elleri boş kalacaktır ve kendini büyük zanneden, insanlar tarafından unutulacaktır. Allah’ın kendi planları vardır ve insanlar, bizler de, bunları takip etmeliyiz. Meryem, iman ederek, bunları gerçekleştirmek için kendini sundu. O, görmeden iman etti ve böylece Allah onu, en harika eseri için, yani insanlar arasında ebedi Oğluna beden vermek için, “kullanabildi”.

Meryem gerçekten de gökte beliren görkemli bir belirtidir. Esinleme Kitabı bu belirtiyi şöyle tanımlamaktadır: “Güneşle kuşanmış bir kadın göründü. Ayakları altında ay ve başında on iki yıldızdan oluşmuş bir taç vardı. Hamileydi ve doğum sancılarıyla kıvranıyordu”. Bu metinle Meryem’i düşünmek şart değildir, hatta onun yerine Kilise’yi düşünmek daha kolaydır. Kilise vaftiz kıyafeti ile Allah’ın Oğlunun mevcudiyetini tüm milletlerde doğurmaya devam etmektedir ve bu sebepten O’nun gibi zulüm görmekte ve inkar edilmektedir. Ama Kilise’yi temsil edebilecek kişi Meryem’den başka kim olabilir ki? O’ndan çok kim Oğul’u dinledi, ondan fazla kim Baba’nın Söz’ünü kendi yaşamına kabul etti? Kilise hakkında söylediğimiz her şeyi tam olarak Meryem için de söyleyebiliriz: Meryem Kilise’nin ilk üyesidir ve onun imajıdır. O, Allah’ın insanlara olan büyük sevgisinin “görkemli belirtisidir”. 

Kilise “güneşle kuşanmıştır”: Peder, Oğul ve Kutsal Ruh’un adına büründüğünden beri kıyafeti parlaktır ve Allah’ın belirtisidir. Ancak Kilise’de sadece Meryem itaatkar sevginin parlaklığını muhafaza etti. O Kadın, Kilise’de olan Meryem’dir!

Değişikliklere uğrayan ay ayakları altındadırKadın; geçici olayların, güçlüler, zenginler, kibirlerin (Lk 1,51-53) kendi faydalarına çevireceklerini aldandıkları o olayların etkisinde değildir. Meryem o kişileri uyarılarla uyarıyor, aynı zamanda da onlara tesellileri ile eşlik etmektedir. O Kadın Meryem’dir; aynen Kilise’nin, Rab’bin sevgisini tüm milletlere ulaştırdığı gibi, o da herkesi sever.

Başında on iki yıldızdan oluşmuş taç”: Bu on iki yıldız Meryem’in otoritesini göstermektedir. Kral tarafından sevilen gerçek kraliçe Meryem, Oğluna daima itaat etmemizi, O’nun söylediklerini daima yapmamızı teklif eder. O Oğlu şimdi dünyaya Söz’ünün hizmetkarı ve Ruh’unun mirasçısı olarak kurulan Kilise aracılığıyla konuşur.

Meryem; Kilise’ye dünyanın kurtarıcısı olan Çocuğu doğurmayı öğretmek için, Kilise’nin merkezinde olmaya devam eder (Esin. 12,2.5). O, sevdiğimiz, Rab’bimizi, Kralımızı sevmeyi öğrendiğimiz kraliçedir!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre 19. Pazar Günü- B Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma 1Kr 19,4-8 Mezmur 33 2.Okuma Ef 4,30 – 5,2 İncil Yh 6,41-51

Bugünkü okumalarda ekmekten bahsediliyor. İlyas, onu mutlaka öldürmek isteyen kraliçe İzebel tarafından arandığı için kaçmaktadır. O, tüm halk önünde gerçek Allah’a imanı korudu. Halk kraliçenin putlarının, peygamberlerinin yalanının farkına varabildi. Ama bu ne işine yaradı? Şimdi o uzağa kaçmalıdır. O, artık iman eden tek kişi olarak kaldığını bilmektedir, bu sebepten halk için hayatının artık faydasız olduğunu düşünüyor. Hatta Allah’tan onu almasını açıkça istemekte. Bu neredeyse ümitsiz duadan sonra, çöldeki bir süpürge otunun altında uyuyakalıyor. 

Allah’ın cevabı ne olacaktır? Allah ona ekmek ve su bulundurtarak, cevap veriyor. Ve Rab’bin bir meleği onu yemeye ve içmeye davet etmek için onu uyandırıyor. İlyas itaat ediyor, fakat tekrar uykuya dalıyor. Melek kararlı davetini tekrar etmelidir: Umutsuzluk imanlılarda yer bulamaz.

O gıdanın verdiği güçle kırk gün ve kırk gece Allah’ın Dağı Horev’e kadar yürüdü”: İlyas yeniden yola koyuldu, yeni bir güç buldu, yaşamının amacını tekrar keşfetti: Ne olursa olsun Allah’ının emrine amade olmak.

Şimdi, yalnızlık, denenme, dua ve derin derin düşünme zamanından sonra, bilinmez planları için O’nu mutlaka kullanmak isteyen Rab’bini dinlemeye hazır. 

Yüzyıllar içerisinde Kilise’nin bulunduğu durum, büyük kişiler tarafından zulmedilen ve herkesten uzak tutulan İlyas’ın durumuna benzetilebilirdi. Günümüzde de dünyanın bazı yerlerinde ve toplumun bazı alanlarında Kilise neredeyse kendini görevinin sonunda görebilir. Büyükler uzaklaşıyor, gençler yaklaşmıyor, kimse ışık ve yaşam verebilecek bilgelik dolu öğretileri dinlemiyor. Huzur içinde ölmekten, iman ve Kilise’nin yürüyüşünü sessizlik içerisinde sona erdirmekten başka bir çarenin kalmamasının düşünme denenmesi güçlü olmaktadır. Ama Allah buna razı mı? O’nun beklenmedik çıkışları var, bunları da kendi gücümüze güvenemeyeceğimiz zamanlarda sunar. Aynen İlyas ümitsizliğe kapıldığında ona yolladığı ekmek gibi. 

Gökten gelen canlı ekmekten bahseden İsa’yı dinleyen İbraniler O’nu ciddiye almakta yetenekli değillerdi. Onlar da ümitsizdi ve Allah’ın dünyanın durumunu değiştirebileceğini düşünmüyorlardı. Onların diğerleri gibi bir insan sandıkları İsa’nın, gerçekten hayat veren, kuvveti yenileyen, Allah’ın tamlığından zevk almaya kadar yürümeyi sağlayan ekmek olduğunu anlamamışlardı. O; insanlardan değil, göklerden gelen bir ekmektir: O, bir armağandır, bedelsizdir, beklenmedik olandır, o halde onunla beslenenlerin kazandıkları sonuçlar da beklentilerin çok üzerindedir. Meleğin düşman dünyada yürüyen Kilise’ye sunduğu ekmek, İsa’dır; sadece ölümü düşündüren kuraklıkta olan Kilise’yi destekleyen su, O’dur. 

Kilise bu ekmekle beslenmeye devam etmektedir, bu sebepten morali bozulamaz, ona ümitsizliğe kapılmaya izin verilmez. Yürüyüşü devam etmelidir, bir devre için anlayışsızlık ve terk edilme çölünü aşması gerekse de. Öyle bir an gelecektir ki ona tekrar güç verilecek ve o verimli, dünyaya yaşam vermeye kabiliyetli olacaktır!

O halde Aziz Pavlus’un önerisini sevinçle kabul edelim: “Öyleyse, sevgili çocuklar gibi, Allah’tan örnek alın. Siz de aynı şekilde sevgi yolunda yürüyün”. Dünyanın hoşuna gitmek ve bu düşman tarafından kabul edilmek için çalışmayalım: Yoksa kendi ellerimizle yıkılacağız. Tersine bakışlarımızı hayat ekmeği olan İsa’dan ayırmayarak gözümüzün önünde Allah’ın yapma şeklini tutalım. O zaman güç alacağız ve O’na benzeyeceğiz, dünya için bir yenilik olacağız, merakla bakılacak bir yenilik değil, ailelerin ve toplumun tüm ilişkilerini yenileyen bir yenilik olacaktır. 

Allah’ın ekmeği, yani İsa ile besleneceğiz ve her gün yeni olacağız!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre 18. Pazar Günü – B

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Çıkış 16,2-4.12-15 Mezmur 77 2.Okuma Ef. 4,17.20-24 İncil Yh 6,24-35

Bugünkü ilk okumada ve İncil’de ekmekten bahsedilir. İsrailliler Musa ve Harun’a çöldeki uzun yürüyüşleri sırasında acıktıkları için şikayette bulunuyorlar. Mısır’da oldukları zamanı özlemle hatırlıyorlar. Çünkü orada karınlarını doyuracak ekmekleri ve etleri vardı, ancak özgürlükleri yoktu. Özellikle de Rablerine hizmet etmek için özgür değillerdi ve dolayısıyla emirlerine itaat etme imkanları da yoktu. Onların homurdanması Allah’a karşı güvensizlik gibi gelmektedir. Sanki maddi refah, ruhani refahın üzerindeymiş gibi… Sanki putlar gerçek Allah’tan üstünmüş gibi!

Allah, halkını ne ekmeksiz ne de etsiz bırakma niyetindedir. Sadece O’na güvenmek ve O’na alçakgönüllülükle dua etmek yeterlidir. Sadece maddi ekmeği düşünen gerçekten de ruhani besinden –dolayısıyla içsel sevinçten– de yoksun kalabilir. 

İşte bu, günümüzde içinde bulunduğumuz gerçek fakirliktir. Ekmeğimiz eksik değil, etimiz eksik değil, hatta birçok gerekli olmayan şeyimiz bile eksik değil, ama içsel özgürlüğümüz ve Babamız Allah’ı dinleme ve sevme kabiliyetimiz eksik. Bu eksiklik, sevinç eksikliğine, özellikle de kardeşlik sevgisi eksikliğine dönüşür. Bunun sonucunda bulunduğumuz yalnızlık için gerçekten Allah’a şikayet edemeyiz. 

O’nu dinleseydik, halkımızın arasında sevinç olurdu, birçok kardeşi olanın sevinci olurdu ve kendimizi yalnız hissetmezdik.

İncil, İsa’nın Kendisinin, O’nu arayan halka verdiği işareti anlatmaktadır. Her şeyden önce şaşırıyor çünkü O’nu arayanlar sadece yiyecekleri ekmeği arıyorlar ve O’ndan yine sadece bunu bekliyorlar. Tersine onların “ebedi yaşam için gerekli olan besini” aramaları gerekirdiİşte bu, O’nun vermek istediğidir. O, bunu vermek istemektedir çünkü bu, insanı tam olarak besleyen tek “ekmek” tir ve insanın yaşamının her boyutunda onu gerçekleşmiş olarak hissettirendir. Bu ekmeği ancak ve ancak O, insana verebilmektedir. Çünkü bu ekmek O’nun yaşamıdır: “Ben yaşam ekmeğiyim, bana gelen hiçbir zaman acıkmayacak ve susamayacaktır!”.

İsa ile yaşam tecrübemiz olan bizler O’nun ne kadar değerli ve gerçek bir ekmek olduğunu biliyoruz. Günümüz O’nsuz ne olurdu? O’nsuz, insanlarla ilişkilerimiz ne olurdu? O’nsuz, toplumumuz, yaşadığımız ortam düşmanlık, kargaşa, güvensiz bir ortamdan başka ne olabilirdi?

Havari Pavlus güç ile, Hristiyanları yaşamlarını değiştirmeye çağırmaktadır. Bugünkü konuya göre ekmeklerini, besinlerini değiştirmeye çağırmaktadır. Onlar pagan gibi yaşamaya alışkınlar ama bu, Hristiyan olmakla bağdaşmamaktadır. Kim İsa’yı tanıyor ve dinliyorsa, içgüdüsel olarak yaşayan, diğerlerinden başka bir şekilde yaşamaktadır. Birçok kere bu sözleri dinleriz: “Herkes böyle yapıyor”; bu cümle ile birçok yüzeysel davranışı doğruluyoruz! Fakat herkes öyle yapıyor olsa da biz İsa’ya iman edenler böyle yapmamalıyız! Bir örnek ararsak, bunu azizlerden alacağız! 

Biz herkesten farklı oluruz, çünkü farklı bir ekmek yemekteyiz. Yeni olan içsel insanımızı yeni bir ekmekle besliyoruz. Bizler Allah’a benzemeye çalışıyoruz, çünkü O’nun evlatları olduğumuzu biliyoruz. Bu benzerlik tam olarak İsa tarafından gerçekleştirilir. Bu sebepten bizler O’na bakarız ve O’nun içimize sevgi yoluyla girmesini kabul ederiz. O bize yardım edecektir, ya kardeşler vasıtasıyla ya da Kutsal Ruh’un bizi içsel olarak aydınlatmasıyla… Sabahtan akşama, yeni, İsa’sız olanlardan farklı bir şekilde yaşamamızı sağlayacaktır. Bu yeni yaşama şekli, zamanımızı nasıl harcadığımızla, insanlara nasıl gülümsediğimizle, cana yakınlığımızla, giyinişimizle, günlük kötü haberlerden gelen korkular ve endişeler karşısında başa çıkabilme şeklimizle gözükecektir. İsa ile beslenmenin verdiği sevinç, karşılaştığımız her kişiyi sevmeye hazır olmamıza ve içimizde içsel güvene dönüşür. 

Gerçek ve canlı ekmek olan Rab İsa, teşekkürler!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre 17. Pazar Günü – B Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma 2Kr. 4,42-44 Mezmur 144 2.Okuma Ef. 4,1-6 İncil Yh 6,1-15

Elişa peygamberin hizmetkarı ona itaat edemiyordu. Öğretmeninin emri çok farklıydı. Kendi bakış açısına göre, başkalarının önünde çok kötü bir izlenim bırakacaktı. Yüz kişinin önüne sadece yirmi tane arpa ekmeği koymak gerçekten yetersizdi: Hiçbir şey vermemek daha iyiydi, başlarının çaresine baksınlar! 

Ama Elişa emrini tekrar ediyordu. Hizmetkarı ona itaat etmeliydi. Böylece Allah’ın şanı belirebiliyordu. Allah’ın Kendisi, hizmetkarının sevgi sözlerine itaat ediyor. 

Baba’nın sevgisinin işareti, İsa’nın sözleriyle tekrarlanıyor. Öğrencileri, peygamberin bulunduğu durumdan daha zor bir durumda bulununca, sadece para hesabı yapabilmekteler. İlk önce Filipus, sonra da Petrus, Elişa’nın durumunu hatırlamıyor ve biri gereken paranın hesabını, diğeri ise torbasının fakirliğinin hesabını yapıyorlar. Her ikiside o insanlara yardım etmek için ümitsizliğe kapılmaktadırlar. İsa ise, Baba tarafından sevildiğini bilmekte, Baba’nın parayla değil, sevgisiyle hesapladığını bilmektedir. Baba sadece öğrencilerini değil, günlerce O’nu dinlemek için O’nu izleyen beş bin kişiyi de sevmektedir. O, Baba’nın gerekeni yapacağından emindir!

Dağın Allah’ın insanlara kendini ve güzelliğini gösterdiği yer olduğunu bilerek İsa dağa çıkıyor. Orada İsa’nın imanı sayesinde, şükredeceği sözleri sayesinde, basit ama aynı zamanda Baba’ya olan emin güvenini gösteren davranışları sayesinde Allah kendisini gösterecektir. Allah’ın yakınlığının ve iyiliğinin belirmesini gerçekleştirmek için İsa, insanlardan işbirliği istemektedir. Hem öğrencilerden, hem de az şeyleri olan ve tamamen O’na teslim eden çocuktan yardım alacaktır.

Beş ekmek ve iki balık Allah’ın mucizelerinin sembolü oluyor! Bir kişi Allah’a her şeyini vermeyi biliyorsa, elindeki her şeyi ve kendisini de O’na sunuyorsa, O mucizeler yapar. Böylece bizler için olan arzusunu gösterir. O, her şeyimizi bölüşmemizi, kardeş gibi yaşamamızı, sevgi olan tek Allah’ın gerçek evlatları olmamızı ister. 

Havarinin Hristiyanlara verdiği tavsiyeler de bu yöndedir: Kardeş olursunuz, bu yüzden… birbirinizi kardeş gibi severek yaşayın! 

Kardeşsizin, ama mükemmel değilsiniz: Hala günahkarsınız, o halde birbirinize sabredin, kusurlarınızın ve günahlarınızın kardeşliğinizi daha çok etkilemesine izin vermeyin! Kardeşsiniz, o halde birlik, barış içerisinde olun, tatlılık, alçakgönüllülük ve cömertlik içerisinde yaşayın! 

Allah, Babanız olduğu için kardeşsiniz, o halde günahlarınızın veya kardeşlerinizin günahlarının bu kimliğinizi silmesine izin vermeyin. Birbirinizi affedin, merhametli olun, menfaatlerinizi korumak için değil, Babanıza şan vermek için yaşayın! 

Aziz Pavlus, İsa sayesinde tek bir beden olduğumuzu ısrarla söylüyor, bu yüzden birliği bozmak için de hiçbir geçerli hakkımızın ve sebebimizin olmadığını söylüyor. Bizler kardeşlerimizin günahlarının veya kendi menfaatimizin kavga etmek için sebepler olduğunu düşünürüz, ama bu şekilde elimizdeki en değerli şey olan birliğimizi bozarız. Özellikle de Allah’ın hükümdarlığının gerçekleşmesini engelleriz. 

İnsanların maddi menfaate olan ilgileri İsa’nın dağıttığı ve duasının ürünü olan ekmekle doymuş kalabalıktan uzaklaşmasına sebep oldu. Kalabalık O’nun kral olmasını istiyordu, bedava ekmek dağıtan bir kral, onların isteklerine itaat eden bir kral olarak! Ekmeği sevinç içerisinde yemek için herkesin kardeş olması ve kendi menfaatini unutması gerektiğini anlamamışlardı. 

İnsanlar, O’nun Allah tarafından, bizi ayıran günahı yok etmek için yollandığını anlamamıştı. İsa bu sefer dağa tek başına çıktı, insanların kendi sorumluluklarını alarak yaşadıkları olayı derin düşünmelerine yardımcı olmak için. Dağda, tek başına, O’nda yeniden Baba’sı ile samimiyet ile yaşamak için, O’nu dinlemek için, isteğine itaatte Kendisini kuvvetlendirmek için, Baba’nın planlarına Kendini sunmak için değerli fırsat olacaktır. Bu şekilde O’nun bir daha, ayartıcının bencil ve yalancı aldatmalarından kurtarmak için geldiği o dünyanın yöntemlerini kullanma denenmesini yenmektedir.

Bizler İsa’yı izlemekteyiz: Seninle birlikte sessizliğe çekiliyoruz, İsa! Ve bize senden, seninle beraber senin ve bizim Baba’nın sevgisinin tamlığını tatmamıza kadar ışık ve kuvvet verilecektir.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre 16. Pazar Günü – B Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Yer. 23,1-6 Mezmur 22 2.Okuma Ef. 2,13-18 İncil Mk. 6,30-34

Yeremya’nın sözleri Allah’ın niyetini göstermektedir: O, sevgisinin işaretlerini vermek için insanlardan faydalanmak istemektedir. İnsanları yöneten kişiler başkalarının emrine tahsis edilmişlerdir, tüm halkı Allah’ın onları sevdiği gibi sevmelidirler. Fakat insanlar bencillik tarafından denenmektedirler ve bazen denemelerde yenilmektedirler. Onlar günahkar olmaktadırlar ve günahı Allah’tan aldıkları görevin içine kadar taşırlar, böylece Allah her şeyden önce onları azarlamak için işe karışmak durumundadır.

Allah’ın azarı ciddidir: Eğer halk bir koyun sürüsüne benzetilmeseydi yöneten kişilerde çobanların yerinde olmazlardı. Sadece kendi menfaatlerini ve huzurlarını düşünen çobanlar sadece egoist değiller, aynı zamanda halkın Allah’ın verdiği faydalardan yararlanmalarını önlemektedirler. 

Paskalya Arifesinde insanlığın günahı hakkında şöyle söylüyoruz: “Felix Culpa” yani “Mutlu Günah”! Günaha neredeyse iyi tarafından bakıyoruz. Çünkü ondan dolayı İsa hayatını sundu. Böylece Allah’ın Oğlu’nun sevgisini ve O’nun aracılığıyla Allah’ın sevgisini görebiliriz ve onu tecrübe edebiliriz. Bugün Yeremya’nın sözleri bize aynı gizemi hatırlatmaktadır: Madem ki halkın çobanları sadakatsiz olmuşlardı, Allah koyunları gütmek, toplamak ve onları beslemek için kendisi işe karıştı. Bu çok güzel bir haberdir! 

Bunu nasıl yapacak? Bunu alçakgönüllü ve sevmeye yetenekli insanlar aracılığıyla yapacaktır. Onları ‘çobanlar’ olarak çağıracaktır. O zaman çobanlardan, ama özellikle “İyi Filiz” den faydalanacaktır: “O, gerçek bir kral olacak, akıllı davranacak ve ülkede hukuk ve adaleti sağlayacaktır” ve O’na “Rab bizim adaletimiz” adı verilecektir. Bu, İsa’yı önceden bildiren bir peygamberliktir. İncil Yazarı da bu nitelikleri İsa’ya vermekte, O’nu kendileri ile ilgilenilmeyen koyunlara karşı şefkatli ve sevgi dolu bir çoban olarak göstermektedir. 

İşte, bugün İsa’nın öğrencilerini dinlemek için topladığını görüyoruz: Onları dinlenmeye çağırmakta, kendini büyük bir şefkatle onlara sunmaktadır. Kalabalık O’nu aramasına rağmen, O öğrencileriyle zaman kaybetmekten çekinmiyor. Kalabalık O’nu bulduğunda onların merhametli, başkaları uğruna kendilerini unutmayı bilen çobanlar olmaları gerektiğini gösteriyor. 

İsa’yı arayan kalabalık, gerçekten de “çobansız kuzular gibiler”. İsa öğretisi ile onlara ihtiyaçları olan gerçek besini vermekte. O, Yeremya peygamberin bahsettiği kişidir; O, Allah’ın sadık ve güçlü sevgisinin varlığıdır; O, gerçek kral olan çobandır, O’nun aracılığıyla “Yahuda kurtulacaktır” ve “İsrail huzurlu yaşayabilecektir”. İnsanlar kendi kendilerine bunun farkına vardılar ve bu sebepten İsa’dan başkasını aramamaktalar. Başkasını arayan hayal kırıklığına uğrayacaktır. Çünkü insanlar, her ne kadar iyi niyetli olsalar da, sadece kendilerini beğenmişliğin ve günahlarının meyvesini verebilirler.

Aziz Pavlus’un bugün bize söylediklerinin ışığında, biz daima ve sadece İsa’ya bakacağız. O, Allah’ın meshettiği kişidir. Kendini tüm insanlar için, halkı ve tüm halklar için sundu. O’nun fedakarlığı hepimizi Allah’a yaklaştırmaktadır. Fedakarlığını tam ve kesin kılmak için kendi ölümünü sunmuştur.

Doğru olmak ve sonsuz yaşama hazır olmak için önemli olduğunu düşündüğümüz her şey artık bir hiçtir. Artık İbraniler için Yasalar bile gerekli değildir. Yasayı gerçekleştirmek için uğraşıyor musun? Yoruluyorsun ve çabalıyorsun, ama aynı zamanda kendini beğenme ve gururlanma riski altındasın. Bu sebepten yasalara uymak tehlikeli bir sevme şeklidir. Sadece İsa Yasa’yı, Baba’nın sevgisine tam bir cevap olarak yaşadı. Bu sebepten biz İsa ile gururlanıyoruz ve egoizm gölgesi olmayan, mükemmel sevgisini içimizde devam ettirmesi için O’nu içimize kabul ediyoruz. 

Böylece O, barışı getiriyor ve bizleri herkesle barış ve birlik içerisinde tutuyor, tek Baba’nın evlatları gibi!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre – 15. Pazar Günü – B

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Amos 7,12-15 Mezmur 84 2.Okuma Ef. 1,3-14 İncil Mk. 6,7-13

Sanki Aziz Pavlus, Baba Allah’ın bize Mesih İsa’yı yollayarak gösterdiği sevgi için hissettiği minnettarlığı açıklamak için gereken sözleri bulmakta zorlanıyor. Bugün okuduğumuz metinde O, Allah’ın sevgisinin yüceliğini özetliyor. Bu sevgi öyle bir gizem ki, tarihimizi tamamıyla değişik bir ışıkta görmemizi sağlıyor. 

Allah bizi evlatları olmamız için, dolayısıyla bizim dünyaya sevginin güzelliğini ve mutluluğunu taşımamız için de seçti. Sevgili Oğlu İsa’yı içimizekabul ederek O’nun evlatları oluyoruz. Bu Oğul sayesinde, dünyevi yaşamın bizi kirlettiği günahlarımızdan arınıyoruz. 

Bizler sadece günahlarımızdan arınmadık, aynı zamanda lütfa kavuştuk, böylece yeni bir bilgelik ve yeni bir zekaya kavuştuk. Bunların sayesinde bizler gerçeğin sadece maddi yönünü değil, ruhani yönünü de görebiliriz ve Allah’ın projelerini anlayabiliriz. Yani Allah’ın sevgisinin, her insanı içinden yenilemek için, hangi şekilde tüm insanlığa yayabileceğini anlayabiliriz.

Allah’ın bu planına göre ilk önce Mesih her şeyin başı ve sonu olmalıdır: Tüm düşüncelerimiz ve kararlarımız O’ndan çıkmalıdır, yüreklerimizin varmak istediği nokta O olmalıdır. Havari, Peder’in planını şu şekilde gösteriyor: ”Zaman dolunca gerçekleştireceği bu tasarıya göre yerdeki ve gökteki tüm varlıkları Mesih’te birleştirecek, her şeyi kendi isteği doğrultusunda düzenleyen Allah’ın amacına göre önceden belirlenip Mesih’te seçildik”.

Bu, insanlığın hikayesini günah, acı ve uyumsuzluk hikayesinden, anlaşma, barış ve derin sevinç hikayesine dönüştürmenin tek yoludur. Bunun mümkün olması için, işte İsa’ya iman eden bizlerin artık aldığımız armağan, işte Kutsal Ruh! 

Aziz Pavlus Allah’ın bize olan mükemmel sevgisini açıklıkla görebiliyor ve bunu bize iletmeye çalışıyor, öyle ki bizler bedenimizin ihtiyacı olan bazı küçük şeylere bağımlı yaşamayıp üzüntülü, kararsız ve uykulu olmayalım. Aziz Pavlus imanının sevincini ve gerçekliğini, sevgisinin derinliğini bize iletmek istemekte. 

Bu neşeli sevgi sayesinde havariler İsa’ya sevinçle itaat ederek dünyaya yayılmaktalar. Gittikleri her yerde kabul görmeyecekler, daima hoş karşılanmayacaklar, ama yine de gidiyorlar. Onların yürüyüşü devamlı bir iman, ümit ve sevgi eylemidir.

Yürüyüşleri; imandır, çünkü kendilerini düşünmeden İsa’ya itaat etmekteler: Yanlarına kendilerine rahatlık veya güven verecek hiçbir şey almıyorlar. Onlar için, gelecek olan egemenliğin müjdeleri için gereken her şey için düşünmeyi bilen Baba’nın şefkatine güvenmekteler. 

Yürüyüşleri; ümittir, yani kendi müjdelerinin iyiliğinden emin olmaktır, yürüyüşlerinde sabit olmaktır, vaat edilen iyiliklerin hayatımıza ve Söz’ü tüm dinleyenlerin hayatına geleceklerinden duyulan güvenliktir.

Yürüyüşleri; tüm insanlara sevgidir, çünkü en çok acı çekenleri, hastaları ve insanı kibir, kıskançlık, ahlaksızlık, yüzeysellikten kurtarır- çünkü bu kötü şeylerin ürünü sadece sıkıntı ve yorgunluktur! – kölesini kılan ruhların etkisinde olanları aramaktalar. Dünyadaki günahın yükü altında ezilen bu insanlara Havariler tövbeyi teklif ediyorlar, yani İncil’i kabul etmeyi! Yani Allah’ın onları sevdiğini ve onlara Oğlu İsa’yı gönderdiğinin müjdesini veriyorlar.

Havariler insanlara değil, Allah’a güvenerek, yola çıkıyorlar. İnsanlar tarafından reddedilebileceklerini biliyorlar, ama örnek alabilecekleri peygamberler var! 

Onlar Amos gibi kabul edilmek için insani nitelikler sunmuyorlar, sadece Allah’ın çağrısına ve ağızlarına koyduğu sözlere güveniyorlar. Bugün bizler onları dikkatle dinliyoruz, böylece Baba’nın lütfunu ve armağanlarını reddetmeyeceğiz!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it