Olağan Devre  26. Pazar Günü – B Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Say. 11,25-29 Mezmur 18 2.Okuma Yakup 5,1-6 İncil Mk. 9,38-43.45.47-48

Bugünkü okumalarda iki öğreti bulunur:

Yakub’un kardeşi havari Yuhanna, Rab’bin hoşuna gittiğini sandığı bir şeyi yapmaktan emin olarak bir kişinin İsa adına şeytan kovmasını engelledi. O, Rab’binin ve Öğretmen’inin adına sadece öğrencilerinin, yani kendileri dışında hiçbir kimsenin yalvaramadığını sanıyordu. Bu fikir, kıskançlık mıydı? Yoksa “ait olma” duygusu muydu? Yani, tıpkı öğrencilerin İsa’ya ait oldukları gibi, Öğretmenlerinin de onlara ait olduğunu mu düşünüyordu? 

Musa’nın, onlara peygamberlik ruhu verilmesi için yetmiş kişi seçtiğinde yaşanan olay tekrarlandı: Bu yetmiş kişi, halkın çölde kaldığı kırk yıl boyunca mabet olarak kullanılan çadırda dua etmek için kamptan çıkmışlardı. Dışarı çıkmayan iki kişi de peygamberlik ruhunu almıştı: Yeşu bu sebepten Musa’ya huzursuz olarak geldi. Fakat Allah tarafından esinlenen Musa ona şöyle dedi. “Keşke Rab tüm halkın üzerine Ruh’unu indirseydi de tüm halk peygamber olsaydı!”

Aynen öğrencilerinin dışında başka kimseler de O’nun adına yalvarırsa ve böylece şeytanı kovup insanların acılarını dindirirse, İsa memnun olur: O Yuhanna’ya şöyle cevap veriyor: “Hiç kimse benim adımla mucize yapıp da, hemen ardından beni kötüleyemez”. Eğer bir kişi İsa’yı sevmeye başlayıp O’nu – kısmen olsa da – tanıyarak O’nun için ve O’nunla birlik içinde bir şeyi yapıyorsa, yavaş yavaş O’nun gerçek öğrencisi olacaktır. Kim “bizlerden” değilse de, tam da İsa’nın adına yalvarıp O’nu sevmeye başlayarak kolayca O’nun öğrencisi olabilecek. Sonra da İsa emin olarak şu sözü ekliyor: Herhangi bir sevgi eylemi, küçük de olsa, O’nun adına, yani O’na olan sevgi için yapılıyorsa, Baba’dan taraf ödüllendirilecektir.

İkinci öğreti skandal ile ilgilidir. İsa’ya iman etmeye konan her engel bir skandaldır. Madem ki İsa kurtarıcı, insanın tek kurtarıcısı, birinin O’na iman etmesine engel olacak her söz veya hareket, o kişinin kurtulmasına engeldir. Kim birini İsa’ya olan imanından uzaklaştırırsa o kişinin mahvolmasından sorumlu olur. Bu sebepten İsa paradoks gibi kulağa gelen şu sözü söylüyor: “Boynuna kocaman bir değirmen taşı bağlanıp denize atılması kendisi için daha iyidir”. Başkalarının imanına, söz ve örneklerle destek olmaya çok dikkat etmeliyiz. Aynı zamanda İsa, kararlarımız ile imanımızı engellemememizi tavsiye etmektedir. Şunu bile diyor: Eğer elin, ayağın veya gözün bana yaklaşmana engel olacaklarsa onlardan vazgeç. Bunlar, az sözle çok şey açıklayan imajlardır.

Elimiz her çeşit işimizi hatırlatır. İşin sebebiyle İsa’ya itaatsizlik mi ediyorsun? Bu işi hemen bırak! Ayak ise yolculukları, karşılaşmaları simgeler: Bazı arkadaşlıkların veya gittiğin bazı yerler Rab’be olan imana karşı ya da duana engel midir? Hiç düşünmeden bunlardan vazgeç! 

Gözün imanını ve Rab’bini hor gören resimlere, filmlere, gösterilere mi takılıyor? Bunlara bakma, kapat, değiştir, uzaklaş! Kiliseni genellikle lanetleyen gazeteler ve dergiler mi alıyorsun? İmanın ve iman kardeşlerinin seni bu kadar az mı ilgilendiriyorlar? Kurtuluşun seni hiç mi ilgilendirmiyor? Senin ve evlatların, yeğenlerin, dostların gibi etkileyebileceğin kişilerin kurtuluşu seni hiç mi ilgilendirmiyor? 

İsa’nın meraklı öğretisi, Aziz Yakup’un çok ciddi sözlerinde zenginleştirilmektedir. Bu sözler; zenginlikleri haksızca kullananlar, kardeşlerin işlerini ve yorgunluklarını sömürenler içindir: Böyle davranan kişiler için imanı hiç değerlendirmektedirler; iman ise çok çok değerlidir, tutarlılıkla ve ciddiyetle yaşanmalıdır.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre 25. Pazar Günü B Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Bil 2,12.17-20 Mezmur 53 2.Okuma Yak 3,16-4,3 İncil Mk 9,30-37

Allah’ın Sözü, günümüzde de Hristiyanların kendi kendilerine sordukları bir soruya cevap vermektedir: Niçin dünya bize karşıdır? Ne kötülük yapıyoruz? Niçin imanımızın, ve sadece bizim imanımızın, her türlü işareti resmi yerlerden yok edilmek isteniyor? Geçmişte Azizlerinin aracılığıyla ve şimdi de dünyanın her yerinde ve her alanda çalışan üyelerinin aracılığıyla Kilise’nin yaptığı bütün iyiliğe karşı niçin O ve onun temsilcileri bu kadar kin buluyorlar?

Bilgelik kitabı, bu durumun çok normal olduğu konusunda bizi ikna etmektedir. Eski zamanlarda da Allah’ın arzusunu yapanlar, emirlerine uyanlar ve dürüstçe yaşayanlardan nefret edilirdi. Bu kişiler denenirler, cani gibi ölüme mahkum edilirlerdi. Onların suçu neydi? 

Onların dürüst davranışı, Allah’ın varlığını ve yargısını görmezden gelmek isteyenler için bir azarlama gibidir. Severek ve ciddi bir şekilde yaşayan kişi, bencillilikle ve insanlara doğru saygısızca yaşayan kişi için bir azarlama olur. Günümüzde de durum aynıdır, gelecekte de böyle olacaktır. Günah insanların duygularını ve iradelerini bozdukça hep böyle olacaktır. 

Biz korkmayacağız. Biliyoruz ki herkesten çok denenen dürüst olan, Öğretmenimiz ve Rabbimiz İsa’dır. İsa’nın kendisi, öğrencilerine Bilgelik Kitabının sözlerinin kendisinde gerçekleşeceklerini söyledi. “İnsanoğlu insanların ellerine teslim edilecek ve O’nu öldüreceklerdir”. Öğrenciler O’nun, İnsanoğlu olduğunu biliyorlardı; O, hastaları iyileştirmiş, şeytanlardan kurtarmış, körlerin gözleri açmıştı, dilsizleri konuşturmuş, ekmekleri çoğaltmıştı. Ne kötülük yapmıştı? Öğrenciler niçin O’nun öldürülmesi gerektiğini anlamıyorlardı. Fakat O, kendisi hakkında bunu söylüyordu. Hatta üç gün sonra dirileceğini de söylemişti: Bu sözünü anlamak daha da zor, gerçekleştirmesine Allah’ın tüm gücünü bağlayan sözdür.

Öğrenciler aralarında ölümünden veya dirilişinden konuşmuyorlardı, oysa gerçekten İsa’nın ölmesi durumunda, yerini kim alacağı hakkında tartışıyorlardı. Aralarında en büyük kimdir? 

Bunu görmek, İsa için büyük bir acı oldu: O reddedileceği için üzülürken öğrencilerinin bu merakı O’nu daha da çok üzüyor. Onlar hala anlamamışlardı, O’nun için en önemli kişiler, acı çekenler ve küçük olup hor görülenlerdir: İşte hizmet edilecek büyükler bunlardır. Öğrenciler işte bu “büyüklere” hizmet etmelidirler, ilk bunlara saygı göstermeli, dikkatlerini ilk onlara çevirmelidirler. İsa’nın kendisi aralarında olmayacağında O yine de kabul edilebilecektir: Hangi şekilde? “Her kim böyle bir çocuğu benim adıma kabul ederse, beni kabul etmiş olur ve her kim beni kabul ederse, beni göndereni kabul etmiş olur”. 

İşte Allah’ın gözünde büyük olmanın gerçek yolu budur: Allah’ın kendisini içimize kabul etmek! Allah; seven Allah’tır, kendi kendine bakamayana yaşam ve barış verendir: İçimize O’nun sevgisini kabul ederek evlatları ve işbirlikçileri olabiliriz. O zaman O’ndan uzaklaşanların ve O’nu reddedenlerin düşmanlığına sabretmemiz gerekirse de, bize olan O’nun güveninden sevineceğiz.

İkinci okumada Aziz Yakub bizi uyandırmak için gerekli bir sertlik ile konuşmaktadır: O’nun sevgisi gerçek bir sevgi, azarlamayı bilen bir sevgidir. O, Hristiyanların aralarında da fazla kavgaların olduklarını söylüyor: Onlar kıskançlığa yer vermektedirler ve kıskançlık çok kötü meyvelerini getirmektedir. “Bedenlerinizin üyelerinde savaşan tutkularınız” hala canlıdırlar. Bunlar,  açgözlülük, kıskançlık ve hırslardır. Yenilmeyi sağlayan az veya güçsüz imandır. 

Fakat Havari bu hırsların ağından çıkmak için yolu da göstermektedir ve bu, gerçek bilgeliğin araştırmasıdır: “Gökten inen bilgelik her şeyden önce paktır, sonra barışçıl, yumuşak ve uysaldır. Merhamet ve iyi meyvelerle doludur”. Bu bilgelik, dünyaya dayanılmaz gelen bilgeliktir, çünkü dünyanın egoist alışkanlıklarına karşıdır, fakat İsa’nın öğrencilerinin içlerinde var olmasını istedikleri bilgeliktir, küçükleri ve acı çekenleri seven o bilgeliktir. Bu bilgeliği, daimi ve alçakgönüllü bir dua ile Baba’dan diliyoruz. Bilgeliği dilediğimizde Baba sevinçle duamızı kabul eder!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre 24. Pazar Günü – B Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Yeş 50,5-9 Mezmur 114 2.Okuma Yak 2,14-18 İncil Mk 8,27-35

Aziz Yakup; imanımızı ciddiye almamıza, tutarlı olmamıza yardım etmek istiyor. İmanımızın, eylemlerimizi yönelterek ve başkalarıyla ilişkimizi etkileyerek yaşamımızı değiştirmesi gerekecektir. Tıpkı somut cömertlik eylemleri olmadıkça sevginin var olmadığı gibi, somutluk olmadıkça iman da yoktur. İmanımızın somut olması nasıl olabilir? 

Biz haça gerilmiş ve dirilmiş Mesih İsa’ya iman etmekteyiz. İmanımız, haçımızın yükünü kabullenmemizle gözükür çünkü İsa öldü. Biz de haçımızı huzur içerisinde ve şikayet etmeden kabulleniyoruz, çünkü O’nun dirilişinden eminiz. Bizim haç kabullenmemizin içerisinde karşılaştığımız her insan için yer var, çünkü görüyoruz ki, Rab onu seviyor ve o kişi için de kanını döktü. Aziz Yakub’un söylediği gibi komşumuza bu şekilde baktığımızda ne giydiği, ne iş yaptığı, hangi kültürden veya ırktan geldiği, ne de sosyal konumu önemlidir. İsa; insan için, ebedi kurtuluşu için öldü, sahip olduğuna veya başkaları tarafından önem verildiğine bakmadan. Biz her kişi için şöyle deriz: “Sen Allah’ın evladısın, O’nun tarafından seviliyorsun, O, senin için Oğlunu gönderdi!”. Bugün İsa, bir zamanlar öğrencilerine sorduğu soruyu bize de soruyor: “Ya sen, ben kimim dersin?”. Bu soru değerlidir, çünkü Onunla ilişkimize dikkatimizi çeker, hem de çünkü Onunla olan ilişkimizden başkalarıyla olan ilişkimiz de etkilenir. İsa kimdir? Dünya için yaşamı ne anlam taşır? Benim için ne önemi vardır? Ve etrafımındaki insanlar için ne önemi vardır? Nereden geliyor? Niçin geldi, kim O’nu yolladı, amaç neydi? 

Hazır cevaplar veya din dersinde öğrendiğim kalıplarla cevap veremem. Zaman ayırıp, dikkatle bakmalıyım. Yaşamımın, yorgunluğumun, başkalarıyla ilişkimin anlamı ve amacı nedir? Bunlardaki boşlukları, eksiklerimi görmeye çalışıyorum. İsa ebedi yaşamı vermek için geldi, yani yaşamımın boşluğunu doldurmaya, anlam vermeye geldi. Nasıl olur ki O, bütün bunları gerçekleştirebilir? O, kimdir? 

Petrus, “Sen Mesih’sin” dedi. O, Mesih’in, mesh edilmiş olan, Allah’ın dünyadaki vekili olması için kutsanmış olan olduğunu biliyordu. İsa, görünmez ve tahmin edilemez Allah’ın görülebilen ve duyulabilen mevcudiyetidir. İsa’yı dinleyerek Allah’ı dinlerim, İsa’ya bakarak, benim O’nu sevmem için, bana ve herkese karşı olan şefkatini göstermek için Baba adını seçen Allah’a bakarım. İsa’nın sorusuna cevap verirken, sadece O’nun ne olduğuna iman ettiğimi değil, bunu da O’na diyeceğim: “Gel, Rab İsa, bana senin sevgini ver, benim sevgimi de kabul et! Benim sevgim senin tamlığına hiçbir şey eklemez, ama yaşamımı kırılgan bir vazo olmaktan çıkarır, onu iyilik ve alçakgönüllülük dolu bir muhafazaya çevirir”. İsa, reddedilip öldürüldükten sonra dirilmesi gereken Mesih’tir. Petrus, aynen benim de yapabileceğim gibi, İsa’yı Kendisi’nin acıyı kabul ederek insanlar tarafından reddedilmesini ve Allah tarafından lanetliymiş gibi gözükmesini, programa koyduğu için azarlıyor. Fakat haçı reddetmek Allah’ın düşmanı olan şeytanın niteliğidir; O, Allah’ın düşmanıdır. Şeytan Allah’ın evlatlarının yaşamından yok olmalıdır, öyle ki onlar Mesih’i yolunda, yani haç yolunda takip edebilsinler. Bu dünyada yaşamımı kaybedeceğim, ama imanımı göstereceğim ve çok kişi için Allah’ın bir armağanı olacağım! İsa Petrus’a, Şeytan’a çölde söylediği gibi,“Çekil!” demedi, Arkama git” dedi. Onu öğrenci olarak hala kabul etmektedir, fakat onun öğrenci olması gerekecek ve öğrencinin öğretmenden üstün olmadığını unutmaması gerekecektir. Öğrenci, İsa’nın bildirmesini onayladığına rağmen Petrus dahil, kendi yerinde, İsa’nın arkasında olmalıdır. Kim, tıpkı İsa’nın nasıl başkanların tarafından ödürülmesi gerektiğini anlamayan Petrus’un yaptığı gibi, İsa’ya öğretmeyi ya da O’nu azarlamayı isterse, doğru olmayan yerdedir: Ayartıcının, Şeytan’nın yerindedir. 

Ve öğrencinin de, gerçek öğrenci olabilmek için, İsa’nın sevgisi için kendi hayatını kaybetmeyi öğrenmesi gerekecektir. Hayatında da peygamberin bugün duyduğumuz aynı sözleri gerçekleşecektirler: “Aşağılamalardan, tükürükten yüzümü gizlemedim”. Dünyadaki İsa’nın ödevini kabul edelim: Bu, bütün Kilise’nin ödevidir. “Yaşayanların diyarında, RAB’bin huzurunda yürüyeceğim”: Bugünkü Mezmur’un söylediğini bilerek, güven ve Baba’ya tam bir teslimiyet ile dua edeceğiz.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre 23. Pazar Günü  B Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Yeş 35,4-7 Mezmur 145 2.Okuma Yakup 2,1-5 İncil Mk 7,31-37

Markos İsa’yı halen yolda göstermektedir. O, uzak yörelerde, pagan milletler arasında yürümektedir. Oralara öğrencileriyle yalnız kalabilmek için gitmişti: Onları sabırla ve dikkat dağınıklığı olmayan bir şekilde eğitecekti. Burada da sonuçlanmayan acılar var: Sadece O’nun eli bunları durdurabilirdi. Nitekim burada O’na bir sağır ve dilsizin başının üzerine kendi ilahi ve yaratıcı elini uzatması istenmekte. Bu, anlamlı bir karşılaşma için fırsattır, aynısını biz de her vaftiz töreninde yeniden yaşamaktayız. 

Her şeyden önce İsa’nın kendini reklam etmemeye çalıştığını görüyoruz: Merak uyandırmamak için acı çeken adamla kenara çekiliyor. O; diğer insanlarla normal bir şekilde ilişki kuramayan, özellikle de Allah’ın Söz’ünü ne dinleyebilen ne de evlatlarına ve başkalarına onu iletebilen bu zavallı ile nazikçe ve sevgiyle ilgileniyor. Bu yetenek o kadar önemli bir armağandır ki, onsuz insan tam olamamakta. İsa parmaklarını kullanarak, Baba’nın insanı yaratırken başlattığı eseri tamamlamaktadır. 

İsa’nın parmakları sağırın kulaklarına dokunuyor; bunlar her şeyden önce sadece sevgiyi ileten İsa’nın sözünü duymak için açılmaktadırlar. Sonra tükürükle nemlendirilmiş aynı parmaklar, o ana kadar dilsiz olan diline ulaşıyorlar ve etraftaki sessizlikte “Effata, açıl” diye seslenen söz yankılanmaktadır. “Açıl!” Gerçekten de şaşırtan bir sözdür! 

Bu eylemler, söylediğim gibi, her vaftizde tekrar ediliyor. Ne zaman ki Peder, Oğul ve Kutsal Ruh adına vaftiz ediliyoruz o anda kulaklarımız İsa’nın güven veren ve canlandıran Sözünü duymaya açılır, dilimiz ise O’nun Sözünü, Ruh’un verdiği gerçeklikle, tekrar edebilmemiz için çözülür. Bütün bunlar gerçekleşmedikçe insan tam değildir! Vaftiz eden rahip, Rab’bin o ilahi eylemlerini tekrarlamaktadır.

Bu işaret, İsa tarafından dokunulmak için her yaklaştığımızda bize ulaşır: İsa bizlere Kilise’nin Kutsal Gizemleriyle dokunur; bunlar bizlerden her birine olan İsa’nın sevgisinden kurulan somut işaretlerdirler.

Daha önce Yeşaya peygamberin bildirdiği gibi İsa’nın parmağının dokunması bir cesaret ve güven iğnesidir. Bu peygamber, Allah’ımız olan Rab’bimiz İsa’nın, kurtarıcı olarak geleceğini müjdelemektedir: Allah’ın kurtaran varlığının işaretleri tam da körlerin gözlerinin ve sağırların kulaklarının açılması, topalın yürümesi, dilsizin sevinç haykırmasıdır.

Bunu “yürekleri kaybolmuş olanlara” söylemeye devam etmemiz gerekecekti, böylece onlar da cesaret ve güven yeniden bulacaklardır. İmanlıların cesaretlerini ve güvenlerini kaybetmelerine izin yoktur. Her ne kadar haksızlıklar ve acılar görüyorsak, keder ve başarısızlık ile karşılaşıyorsak, şunu bilmekteyiz: “Rab’bin kolu kısalmadı” (Say 11,23). Bu güven insanlar arasında tercihler yapmamıza izin vermez. 

Bizim için hasta ve fakir, engelli ve cahil, diğerlerine yani zenginlere ve kültürlü olanlara eşittir. İkinci okumada Yakup bize Allah gibi bakmayı öğrenmemizi güçle ve basitlikle tavsiye eder: O, “dünyanın gözünde fakir olanları” O’na iman etmeleri ve herkese örnek olmaları için seçti. Biz de onları en saygıya değer ve dikkat edilecekler olarak saymayacak mıyız? Tersine sık sık bize acı çektiren ve gerçek zenginliğimiz olan imanımızla dalga geçenler, zenginlerdir. Biz de İsa gibi yapacağız, o ki kulaklarını sesine açmak için, ağzına Sözünü haykırtmak için tüm dikkatini sağır ve dilsize vermektedir!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre 22. Pazar Günü B Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Yasa 4,1-2.6-8 Mezmur 14 2.Okuma Yakup 1,17-18.21-27 İncil Mk 7,1-8.14-15.21-23

Musa halkı uyarıyor: Allah’ın verdiği kanunlara ne bir şey eklemeleri ne de eksiltmeleri gerekir. Kim Allah’ın emirlerini değiştirmek istese büyük bir gurur ve kibir günahı işlemiş olur. Bu, kendini Allah’tan daha iyi ve büyük görme anlamına gelecektir. On Emirle verilen kanunlar şahsi, ailevi ve sosyal yaşamımızı kapsarlar, tamdırlar ve başka herhangi bir milletinkilerinden daha iyidirler. Dünyanın tüm milletleri, bizden On Emir denilen bu bilgeliği, zekayı ve ileri görüşlülük kapasitesini kıskanırlar. Kim bu kanunlara uyuyorsa gerçek bir ilaha, insanları seven ve dünyadaki yürüyüşlerinde onlara eşlik eden bir Allah’a taptığını gösterir. 

Bizler Musa’nın, On Emirden kaynaklanan ve görülen hikmetine, yaptığı övgülere devam etmekten başka bir şey yapamayız. Bu bilgelik, On Emri yaşadığımızda hissettiğimiz huzur ve sevinçle parlar. Aynı zamanda onları yaşamayanların çektiği acıları ve insanın kişisel ve sosyal yaşamında kalan negatif sonuçları gördüğümüzde de belirir.

İsa, bugünkü İncil metninde de Emirlere uyma gereğinden bahsediyor. Emirler ikincil kanunlara yer vermemelidirler; zaten bu kanunlar neredeyse sadece iyi davranış ve temizlik kurallarıdır. Bunları yapmasan ciddi bir sorun yaşamazsın, ama On Emre itaatsizlik düzeltilmez bir zarar getirir. Yüreğimizde, insanların ilettiği geleneklere uyma kaygısı olmadan önce, kutsal Allah korkusu, yani O’nu üzmekten duyulan korku olmalıdır. Rab’den gelen Emirler yaşam verir, insanların ilettiği kurallardan daha önemlidirler! İnsan ve tüm yaşantısı, yediği kirli eller ile değil, Allah’ın Emirlerine itaatsizlik meyveleri olarak kendi yüreğinden çıkan kötü niyetleri ile harap olur. İsa bunlardan birkaçını sıralıyor: “Ahlaksızlık, hırsızlık, cinayet, zina, açgözlülük, kötülük, hile, sefahat, kıskançlık, iftira, kibir ve akılsızlık”. Yüreğimize ve etrafımıza bakalım: Allah’a karşı insanın aldığı özgürlüğü ve onun O’na itaatsizliklerinin büyüklüğünü göreceğiz ve bundan korkacağız. Ve de bu sahte özgürlüklerin yarattıkları acıları ve zararları da göreceğiz. 

Aziz Yakup mektubunda bizleri Allah’ın Sözünü kabul etmeye çağırıyor, böylece hayatımız ile onu görülür ve güncel kılacağız. O Söz, bizi kurtaran bir Söz’dür, çünkü bizi Babamız Allah’a benzer kılan sevgiyi yaşamaya ve geliştirmeye yöneltir. 

Aziz Yakup, tıpkı Papa Francesko’nun her gün söylediği gibi, gerçek dinin, somut sevgi olduğunu söylüyor. Bu sevgi bizleri yardıma muhtaç olanlara, zayıf ve korumasız olanlara dikkatli kılar, duyularımıza hakim olmaya alıştırır. Bu saf ve cömert sevgiyi yaşamayı becermek için “dünyanın kötülüklerinden uzak kalmak” gerekir: Gerçekten de bu dünya bizi Baba’dan uzaklaştırır, İsa’nın adından ve O’nun ardından olanlardan nefret eder, Allah’ın Emirlerine itaatsizliği vaaz eder.

Bu dünya, kötülüğü yapmaya ve onu haklı kılmaya yöneltilmektedir, hatta onu kanun olarak teklif edip parayla destekler: Bu dünya gerçekten, insana düşman olan, acı ve ölüm getiren şeytana boyun eğen bir dünyadır. 

Biz bu dünyada yön gösteren, güvenli bir yürüyüş için ışık veren yıldızlar olacağız; bu dünyada değişik, yeni bir yaşamın işareti olacağız; Allah’ın bir armağanı, gerçeğin ışığını, affın ve içsel birliğin tesellisini veren armağan olacağız. 

Bu dünyanın yaşamak ve ümit etmek için Allah’ın hikmetli Emirlerine uyan yaşamımızdan başka kaynağı yoktur! Bu dünya bizden nefret eder, ama onun bize ihtiyacı var ve o, Allah’ımızın ve Baba’mızın bilge Sözlerine itaat ettiğimizde sayemizde yaşamaktadır.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it