Dimanche, 2ème Semaine du Temps Ordinaire
2ª Domenica del Tempo Ordinario
2nd Sunday of Ordinary Time
CET - Katolik Ruhani Reisler Kurulu
Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu -|- Թուրքիոյ Կաթողիկէ Եպիսկոպոսներու Համաժողով -|- Conférence Episcopale de Turquie -|- Conference of Catholic Bishops in Turkey -|- Conferenza Episcopale Turchia -|- مؤتمر الأساقفة الكاثوليك في تركيا
Dimanche, 2ème Semaine du Temps Ordinaire
2ª Domenica del Tempo Ordinario
2nd Sunday of Ordinary Time
Kutsal Kitab’ın Okunması
İlk Okuma Yeş. 62,1-5 Mezmur 95
İlk Okuma 1Kor. 12,4-11 İncil Yh. 2,1-12
“Çünkü Rab sevincini sende bulacak, ülken de “gelinim” olacaktır”. Bu sözler yenilik ve sevinç peygamberlikleridir. Acı çeken halk teselli olacak, yenilenecek: Allah’ın onu sevdiğinden emin olacak, kanıtı olacak ve yaşamının her şeklinde kutsanacak. Bu peygamberlik Mesih’in gelişiyle gerçekleşir. O, vaat edilen “güveydir”, Allah’ın halkının mutluluklarını gerçekleştirecektir, sevinç ve barış çağı başlatacaktır. İşte bugünkü İncil bize bu sevinç döneminden konuşmaktadır.
Fırsat bir düğün ile çıkar. İsa’nın da annesiyle ve O’nun etrafında toplanmaya başlayan ilk öğrencileri ile davetli olduğu bu düğünde evliler nerdeyse ikinci plandadır. Onların kutlaması İsa’nın kendisini Yeşaya’nın peygamberliğini gerçekleştiren Mesih, halkın gerçek ve tek Güvey’i olarak göstermesi için iyi bir fırsattır. Gerçekten tüm Kana köyünün, hatta tüm dünyanın sevindiği gerçek Güvey, Allah’ın Oğlu ve Mesih, O’dur. Sadece Annesi bunu bilmekte ve O’nu tanımaktadır. Öğrencileri bile O’nun en gerçek ve en derin kimliğinden haberdar değiller!
Kutsal Yazılarda Allah’ın gelini olarak daima İsrail halkı gösterilmektedir. Fakat o halk; Allah’tan korkan bir halktır, O’na sevgiyle hizmet etmez, varlığından zevk almaz, sözlerini hazine gibi saklamaz ve nerdeyse O’nu unutmuştur. Halkın Allah’a davranma şekli, sadakatsiz bir eşin davranışına benzer, bir eş ki başka yerde zevk arar ve okşamalarını başkalarına verir. Halkta var olan ümitsizliğin ve üzüntünün kaynağı budur: Halk üzgün, mutsuz, çünkü sevildiğinin farkında değil ve sevgisini veremez durumdadır!
Kana düğününde ilk söylenen söz annenin, Meryem’indir. O misafirlerin masasında şarabın bittiğini fark etmektedir.
Şarap bu kadar önemli mi? Düğünde şarap; sevincin, eşlerin yaşamları için kutsamanın işareti ve kaynağıdır. Şarabın olmadığını söyleyerek Meryem, sevincin olmadığını söylemek istedi. O; gerçek şarabın, Allah’ın ve insanların sevincinin İsa olduğunu anladı. O var olmakta, fakat ne bilinmiş ne de tanınmıştır. Biz Anne’nin dikkatini anlamaktayız. Tüm halkın sevincinin eksiği var, tam da çünkü Allah ile ilişkisi sevgisizdir; bu, İsa’dan verilecektir. Mutlaka Meryem bu yöne daha çok önem vermektedir. Oğul bunu anladı.
“Saatim daha gelmedi” söyleyerek “gelin” için, yani halk için yaşamını verme zamanının gelmediğini söylemekte. Şimdi kendi düğününün “saati” değil; o saat, acılarının ve ölümünün saati olacaktır. Küplerde yıkanmak ve temizlenmek için toplanan sudan yapılan yeni şarabı sunarak İsa, Allah ile ilişkimizin yüzeysel değil, içsel olması gerektiğini anlatmaktadır: O zaman ilişki bize sevinç, birlik ve neşe verecektir!
İsa; seven ve gerçek sevinç kaynağı olan Baba’ya karşı gerçek sevgiyi doğuran, gerçek güveydir. Biz de öğrencileriyle birlik olup O’na iman ediyoruz, O’nun üzerine sevgi Allah’ına imanımızı inşa ediyoruz. Sevgi olan Allah, ikinci okumada okuduğumuz gibi, gelinini güzelleştiren ve çekici kılan mücevherler gibi armağanlar ve erdemlerle kuşatır. Ve Gelin herkesi kendine çekerek onları İsa’ya getirir, barış ve birlik Gizem olur. Ve İsa yüreğin sevinci ve tesellisi olan gerçek şarabı vermeye devam ediyor.
Böylece İsa Allah’ın Kendisini göstermesini, yani Allah’ın tüm dünyaya beslediği sevgisini göstermeyi tamamlamaktadır: Bu gösterme, önce çobanlar, sonra yıldız bilimciler, sonra da Ürdün nehrinden çıkan günahkarlar için gerçekleşti!
Kana’da gösterilen sevinç, Allah’ın sevinci, peygamber tarafından ilan edilmiş sevinçtir: “Güvey gelinle nasıl sevinirse, Allah’ın da seninle öyle sevinecek”.
P. Vigilio Covi
Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it
The Baptism of the Lord — C
Il Battesimo del Signore — C
Le Baptême du Seigneur — C
Rabbimiz Mesih İsa’nın Vaftizi’nin Bayramı — C
Kutsal Kitab’ın Okunması
İlk Okuma Yeş. 40,1-5.9-11 Mezmur 103
İkinci Okuma Titus 2,11-14; 3,4-7 İncil Lk. 3,15-16.21-22
Yeşaya halkın köleliğinin sona erdiğini ilan etmektedir; bu, yüksek yerlerden bağırılması gereken bir haberdir: Allah kendi gelmekte, ödülü getirerek sürüsüne özen gösteren bir çoban gibi gelmekte! Bu, Yahudi halkının teselli edilmesi için gereken sözdür, tarihin her çağında her halkın duymaya ihtiyaç duyduğu teselli sözüdür. Bizim de bugün ihtiyacımız olan sözdür.
Kaç kişi bağımlı yaşamakta, çeşitli efendiler tarafından yaşamak istediklerinden başka şekilde yaşamaya zorlanmaktalar! Buyurmak isteyen efendiler; modalardır, ideolojilerdir, televizyonlardaki terbiyesiz konuşmalardır, komşuların, iş arkadaşlarının ilgisiz, meraklı, yüzeysel bakışlarıdır ve bunlardan da kötüsü, egoizmle beslediğimiz arzularımızdır. Bu efendilerin hükmü altında, özgürce seçilmiş bu kölelikte ne kadar acı ve hüzün var!
”Müjde getiren sen, sesini yükselt!”. Maalesef Rabbimiz İsa’nın yaşamımıza girdiğinin, günahlarımızdan kurtardığının, gözlerimizi açarak herkesle barış ve birlik yolunu gösterdiğinin iyi haberini hafif sesle söylemeye, hatta söylememeye bile alışığız. ”Sesini güçle yükselt” diyor bize Yeşaya. Bunu Vaftizci Yahya gerçekleştirdi.
Yahya gerçeği söyleyerek kendisinin sadece herkesin yüreğinde beklediği kişinin gelişini hazırlayan biri olduğunu bildirir: İçimize gelerek sevinç ve sevgi ateşi yakacak Kutsal Ruh’u bize verebilecek tek kişi İsa’dır.
İşte İsa! O’nun Kendisi gelmekte! O da Yahya’yı dinleyip vaftiz oluyor. Biz O’nun, günah, kibir, şiddet, cinsel sapkınlıklar, hırsızlıklar, cinayetler, küfür, sihir ve kandırmalarla dolu insanların indikleri suya inişinde büyük bir alçakgönüllülük görüyoruz.
“Sen, İsa, o suda ne yapıyorsun? Sen bizim kibirimizle ve egoizmimizle lekelenmedin, sen hiçbir zaman bizim işlediğimiz günahları işlemedin, yıkanmaya ihtiyacın yok. Yahya’nın elinin altında ne yapıyorsun? Niçin bizim kirlettiğimiz suya giriyorsun?”
İsa sessiz; üzerine bir yığın kötülük, acı, intihar, cimrilik, haksızlık, aldatma, yalan, zina ve cinsel sapkınlık, kibir ve kendini beğenmişlik saklayan iyi eylemleri de yüklenmektedir. O bize cevap vermemekte: Çok ağır bir haç taşımaya başlamakta, her birimizin taşıması gereken haçı o taşımakta!
Bize cevap veren, Baba’dır: Göklerden, sessizliğinden… O, ilk önce göğü yararak bize cevap vermektedir. Bunu “Keşke gökleri yarsan da insen!” diyen bütün halkın haykırışı diliyordu. Sonra da İsa’nın üzerine güvercin şeklinde, Kutsal Ruh’u yollamaktadır. Bu güvercin, Nuh’unkindeki gibi, Allah’ın dünyaya verdiği hayatın nerede bulunduğunu gösteriyor: İnsanlar için hayat İsa’dır. Baba İsa’dan hoşnut, çünkü O bu anda her insanın işlediği ve kimsenin onarmadığı günahların yükünü üzerine almakta.
O suya inerek İsa o kadar büyük bir sevgi eyleminde bulunmakta ki, Baba’nın Kendisi bundan duygulanmakta. Gerçekten İsa o eylemi gerçekleştirerek sanki şunu söylemiş gibi: “İman ve sevgi nehrinin suyunu bulandıran günahların hak ettikleri cezaları bana ver, Baba! Kendimi sana sunarak ben onları onaracağım”. İşte, her insanın kurtulmasını isteyen Baba İsa’da kendi sevgisinin büyüklüğünü ve tamlığını görüp şöyle demekte: “Sen gerçekten benim Oğlumsun, Bana benzemektesin, senin sevgin, benim sevgimdir!”.
P.Vigilio Covi
Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it
L’Épiphanie du Seigneur
Epiphany of the Lord
Epifania del Signore
Kutsal Kitab’ın Okunması
İlk Okuma Yeş. 60, 1-6 Mezmur 71
İkinci Okuma Ef. 3, 2-3. 5-6 İncil Mt. 2, 1-12
Bugün kutladığımız gizem; Rabbin Kendisini göstermesidir, yani O’nu Allah’ın Oğlu olarak ve Peygamberlerin vaat ettikleri Mesih olarak gösteren bir olaydır. İncil metni insanların O’nu iki şekilde aradığını gösterir. Ayrıca aynı sayfayı okuyarak, O’nu arayışta başarılı olabilmemiz sadece O’nun bizi karşılamaya gelmesiyle mümkün olabileceğini anlarız.
Uzaktan, dolayısıyla putperest ülkelerden gelen yıldızbilimciler O’nu aramaktadır. Onların metotlarının kökleri, astrolojiden bile yararlanmaktadır. Yani imana tamamen yabancı düşüncelerden. Ama onlar başka şey yapamıyorlar. Metotlarının acayip, aradıkları kişiye yabancı olmalarına rağmen, arayışları gerçektir. İyi bir noktaya varmakadırlar, fakat sadece Yahudi halkının bilginlerinin yardımı sayesinde, bunun için sadece Kutsal Yazılar sayesinde arayışlarına devam edebilmektedirler.
Kutsal Yazılara sahip olan Yahudi halkın başrahipleri ve yazıcıları O’nu aramaktadırlar. Buna Herodes tarafından zorlanıyorlar ve Kutsal Yazılarda cevapları buluyorlar da, ama O’nunla karşılaşma arzuları yok: Beytlehem’e doğru yürüyebilmek üzere somut adımları atmak için gerekli arzuları yoktur.
Yahudiler, gerçeğe sahip olduklarından emin olarak O’nu sevgisiz bir şekilde aramaktadırlar, O’nun, günlük yaşamlarında bir şeyler değiştirmesinden endişe duymaktadırlar.
Putperestler ise, hatalı olmalarına rağmen, sevgi ile, O’nsuz yaşayamayacaklarının bilinci ile, O’nunla karşılaşarak yaşamlarında büyük bir değişiklik olacağının umudu ile hareket etmektedirler.
Birileri de, ötekileri de kapıya varıyor, arzularının “amacına” çok yaklaşıyorlar. Ama onlardan hiç biri yukarıdan gelen ışık olmadan etkin karşılaşmaya ulaşamazdı.
Bugünkü duamız, Allah’ın ışığını bize göndermeye devam etmesidir, böylece yakın olanlar ve uzaktan gelenler… İsa’yı bulabilsinler!
Bugün çok kişi uzaktan gelmektedir. Uzaktan gelenler arasında, sadece Betlehem’deki Bebeğin adını duymayanlar değil, kendilerini Hristiyan zannedip o Bebek hakkında sadece O’nu sevmeyenlerden, yaşamlarına Bebeği kabul etmek istemeyenlerden aldıkları haberlerle yetinenler de vardır.
Ve bizler İsa’yı Annesinin kollarında karşılamış olmaktan şükran duyarak dua ediyoruz. O’na, O’nun varlığından emin olma güvenini, O’na hizmet etme lütfunu da kaybedebilmekten kaygılı olarak şükrediyoruz. Bunun için teşekkürümüz yakarışa dönüşüyor: Allah’tan Herodes’in o Bebeğe karşı olan nefretini hissettiğimizde de O’na alçakgönüllülükle sadık kalma lütfunu da insanlardan ve onlar tarafından ret edilmeyi korkmama gücünü de diliyoruz. Aynı zamanda duamızda, bir taraftan bizim de Yazıları anlayan bilginler gibi olup, Allah’ın Oğlu ile nerede karşılaşabileceklerini soran kardeşlerimize yardım edebilmeyi, öte taraftan aydınlık içersinde olup, kelimelere bile ihtiyaç olmadan yaşamımızla O’nu işaret edebilmeyi de istiyoruz.
Allah’sız bir dünyada ya da hakikatle Kendisini tanıtan Allah’ı kabul etmeyen, tersine kendi fikrine göre yaratılmış bir ‘allah’a hizmet eden bir dünyada yaşıyorsak da, cesaretimizi kaybetmeyelim: Allah’ın Kendisi, tüm insanların gözünde anlamlı bir ışık parlatabilir. Müslümanlar arasında birilerinin İsa’yı samimiyetle aramaya başlayabildikleri gibi, aynen, yolunu şaşırmış, gözü kör gençlerimiz arasından bazılarına da İsa’ya yöneltecek yıldız gözükebilir. Yaşamı isteyen herkes, yürekleri için ekmek ve su isteyen, gerçeği arayan herkes O’na ulaşmalı: Bu, kesin bir gerçektir!
Gerçek kardeşlikte evlatları toplayan tek Oğul, tüm insanları doyuran tek Ekmek, yüreklerin bekleyişlerine cevap veren tek Gerçek; O’dur. Alçakgönüllü olan O’nu bulur, çünkü alçakgönüllü olan O’nun işaretlerini anlar, O’nun Yazılarını açıklayanların sözlerini kabul eder. Allah’ın Oğlunun tahtının fakir, duacı, sessiz bir Annenin kolları olduğunu tanır!
Sen de O’nda Allah’ını görebil! Baba bizi bunun için İsa’nın yanına çağırır. O biliyor ki bizler, bu Bebeği sevip kabul edersek, bu Bebek tarafından mükemmel, dolu yaşamına, çok kardeşle birliği olan o yaşamına girmeye yöneltilebileceğiz.
P.Vigilio Covi
Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it
Seconda domenica dopo Natale
Second Sunday After Christmas
Deuxième dimanche après Noël
Kutsal Kitab’ın Okunması
Birinci okuma Sirak 24,1-4.8-12 Mez 147 İkinci okuma Efes 1,3-6.15-18 İncil Yh 1,1-18
Bu pazar gününün okumaları çok ciddidir. Onlar bizi, Allah’ın insanlıktaki mevcudiyeti hakkında derin derin düşündürmektedir. Bu mevcudiyet Söz’ün beden alması sayesinde somut ve görülür oldu.
Aziz Yuhanna bugünkü İncil metninde bize diyor ki: “Söz, aramızda yaşadı”, daha doğrusu, kelimesi kelimesine tercüme edilirse şöyle diyor: “Kendi çadırını aramızda kurdu” ve Sirak Kitabında, “O, şöyle dedi: ‘Çadırını Yakup’ta kur, İsrail senin mirasçın olsun… Kutsal Tapınakta O’nun katında hizmet ettim'” diye okuduk. Burada konuşan, kendi Oğlunda beden alan Allah’ın Hikmetidir. Allah’ın Hikmeti somut bir beden aracılığıyla insanlara, kendi halkı için ve bütün dünya için, Allah’ın sevgisini getirdi. İnsanlar arasına gelen bu Bilgelik, Aziz Yuhanna’nın İncil’inde, Yunanca’da ‘logos’, Latince’de ‘Verbum’ olarak söylenir. Tercüme ederek, ‘Söz’ veya ‘Kelam’ kelimesi, yetmez. Nitekim Allah’ın ‘Sözü’, O’nun bize beslediği ve bizimle paylaşmak istediği bütün sevgisidir. Ve bu sevgi bize, sadece sözler aracılığıyla değil, daha çok bir yaşam ilişkisi aracılığıyla, ulaşıyor. Bu kelime, Allah’ın, bizi karşılamak, kurtarmak ve sevindirmek için, sevgi projesini kapsayıp, ifade etmektedir.
“Başlangıçta Söz vardı”, yani bütün yaradılışın ve bizimle ilgili olan bütün olayların temelinde O vardır. Peder’in sevgi projesi, her zaman vardı. Bu proje ‘statik’, durgun değil, çünkü özgürlüğümüze bağlıdır. Allah bizim kötülük yapmamızı ve günah işlememizi istemiyor, projesinde bu yoktur. Buna rağmen, biz günah işliyoruz ve Allah, işlediğimiz kötülüğü yok etmek için ve bunu, sevginin yeni bir fırsatına çevirmek için, projesini uyduruyor. Allah’ın ‘Kelamı’, her şeye, özellikle yaşamımıza anlam kazandıran, Allah’ın sevgi projesidir. Yaşamımız, Peder’in arzusunu yerine getirdiği zaman, nur olur.
Peder’in arzusunun görülebilen ve somut olması gerekiyor, çünkü biz dokunulabilen ve somut olanın dışında, hiçbir şeyi göremiyoruz. Bunun için Söz insan oldu, beden aldı: bizim, O’nu görmemizi, O’na dokunmamızı, O’nu sevmemizi ve kabul etmemizi sağlamak için!
Biz zayıf ve günahkârız, “karanlığız”, alışkanlıklarımıza ve bencil rahatlıklarımıza bağlıyız. Aramızda olan Allah’ın Kelamı programlarımızı karıştırıyor, değişmemizi istiyor, bu yüzden O’nu reddetmeye teşvik ediliyoruz ve günlük hayatımızda gerçekten O’nu reddetmekteyiz. Bizden Allah’ın sevgi projesini, beden alan Kelam, İsa’yı uzaklaştırıyoruz!
İsa, O’nu kabul etmemizi beklemeden, geldi. Reddedilme tehlikesi pahasına, insan olup, aramıza geldi… ve reddedilmiş oldu. Fakat Allah’ın projesi yok olamadı, O, merhametiyle bize baktı ve reddimizi bir ‘kurtuluş geçişine’ çevirdi: Nitekim, İsa’nın, reddedildiği anda, Kendisini, yaptığı sunuş sayesinde kurtulduk! Böylece O’nun yüceliğini, ölüme kadar sadık olan sevginin doluluğunu gördük. Günahları mahkum eden, ama günahkârları seven, ilahi sevgiyi gördük.
“Kendi halkına geldi, ama kendi halkı O’nu kabul etmedi”. Buna rağmen O’nun gelişi boş ve faydasız olmadı: “Kendisini O’nu kabul edenlerin tümüne Allah’ın çocukları olma yetkisi verdi”. Onlar Peder’in sevgi tasarısına girdiler!
Allah’ın çocukları: Biz de Allah’ın çocukları mıyız? İsa’yı kabul ettiğimizde biz de Allah’ın çocuklarıyız, yani Allah’ın imajının, sevgisinin, nurunun ve barışının taşıyıcıları oluyoruz. Allah’ın evlatları olarak, İsa ile beraber, Peder’in yüzünü gösterebiliriz: “Hiçbir zaman, hiç kimse Allah’ı görmedi. Ancak Baba’nın bağrında bulunan ve Allah olan biricik Oğul O’nu bildirdi”.
Aziz Pavlus bize, farklı sözlerle aynı şeyleri hatırlatıyor. Hem de, Allah’ın bize bilgelik ve vahiy ruhunu vermesi için, ve bunun aracılığıyla, bilinçli olarak, Allah’ın projesine işbirliği yapmamız için, dua etmektedir. Bu proje Mesih İsa’da zaten gerçekleşmişti, fakat evlatları olan bizlerde de devamlı gerçekleşmektedir!
Allah’ın Hikmetini övelim ve O’nu arzulayalım: Dünyayı değiştirmeye gelsin ve yenileme eserini içimizden başlayarak tüm dünyaya yaysın!
Peder Vigilio Covi
Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it
Kutsal Kitab’ın Okunması
İlk Okuma Say. 6, 22-27 Mezmur 66
İkinci Okuma Gal. 4, 4-7 İncil Lk. 2, 16-21
Beytlehem’deki çobanlar bugün bize dinlemeyi, itaat etmeyi, konuşmayı ve paylaşmayı öğretiyorlar. Onlar meleklerin olağandışı seslerini dinliyor, olağandışı bir hızla da onlara itaat ediyor ve dinlediklerini ve gördüklerini anlatmaktan çekinmiyor, yaşadıkları tecrübeyi kendi aralarında birbirlerine paylaşmaktan da sevinç duyuyorlar.
Çobanlar basit kişilerdir, kültürsüz, güvensiz, dünyanın şanından uzak, dışlanmış, alçaltılmış, sık sık hor görülmüş kişilerdir. Tam da bunun için ilk olarak, daha doğrusu tek olarak melekler korosunu dinlemek için ve onların ilahilerinin sadakatli ileticileri olmak için Allah tarafından seçildiler. Çobanlar henüz ispatları görmeyen Allah’ın Annesine sevinci tattıran ilk olanlardır, çünkü onun bildiklerini tasdik ettiler. Meryem acıyı ve reddedilmeyi yaşamıştı, bunlar onun imanını deneyebilirdi. Çobanlar gibi Allah’ın eylemlerinden zevk alanlar, diğer birçok insan için sevinç kaynağı olurlar. Çobanlar sevinçle konuşuyorlar ve Meryem sessizlik içerisinde onları dinliyor. Meryem’in bu sessizliği ne güzel!
“Meryem ise, bu olaylar üzerinde derin derin düşünerek, onları kalbinde saklıyordu”.
Meryem beklediğimiz, kabul ettiğimiz, tüm adımlarını izleyeceğimiz ve tüm sözlerini dinleyeceğimiz, Çocuğun Annesidir! O Anne, sadece Annedir. Biz hiçbir zaman onu İsa’nın yerine koymayacağız: Bunu Meryem de istemez. Fakat İsa’yı kabul ettiğimiz zaman annesi Meryem’i de kabul ederiz. Meryem’in, kim bilir bize söyleyeceği ne kadar çok şeyi vardır! Bunlar yüreğinde çobanların önünde başlayan sessizliğinde olgunlaştılar.
Onun yanında kalmak bize iyi geliyor. Böylece İsa’yı sevmeyi, adımlarını takip etmeyi ve sözlerini saf, gerçek, karşılıksız bir sevgiyle dinlemeyi öğreneceğiz. Eğer bizler de İsa’yı Annesi gibi seversek, O, tarafımızdan da sevildiğini hissedecektir!
Bugün Oğul’un, sünnet acısı aracılığıyla, Allah’ın halkı tarafından kabullenildiği gündür. O’nunla acı çeken Anne de tüm halkın annesi olur. Bu, onu sevmek için ve onun melekten duyduğu şu sözleri ciddiye almasını görmek için artı bir sebep: “O kutsaldır ve O’na Allah’ın Oğlu denilecektir”.
Meryem’in kollarında taşıdığı, emzirdiği ve sünnet için acı çeken bebek, Allah’ın Oğludur! Allah’ın Oğludur, o zaman, bebek olsa da, Allah olarak kabul ediyorum, Allah’ın hak ettiği dikkati ve tapmayı O’na yapıyorum. Ve de Meryem, Allah’ın Oğlunun Annesidir! Bu yüzden Meryem, Allah’ın Annesidir!
Meryem, Elizabet’in evinde söylediği ilahideki gibi alçakgönüllü olmaya devam ediyor, sessizlikte kalıyor. O; Allah’ın Annesidir, o Allah olan bebek olarak kollarındadır, peygamberlerin vaatlerini gerçekleştiren bebek! Onlar bu Çocuğu, “barış prensi” olarak ilan etmişlerdi.
Bir çocuk barışı nasıl getirebilir? O’nu kabul eden ve seven herkes, barışı alır ve barışçı olur. O’nun barışı gerçektir, çünkü insanın yüreğine girer ve yüreğinden insanların tüm ilişkilerini iyileştirmek için çıkar. O olmadan barış asla olamaz. Güçlü adamların verdikleri barış sözleri sadece güzel sözler olarak kalır, ancak ve ancak barış prensi olan Onunla karşılaşırlarsa o sözler gerçek olabilirler.
Biz bunu yapıyoruz: İsa’yı kabul ederek insanların arzularına anlam vereceğiz, yılın bu ilk gününde söyledikleri dilekleri ve verdikleri sözleri gerçekleştireceğiz. Bu yeni yılda İsa’nın hüküm süreceği yerlerde lütuf ve gerçek barış yılı olacaktır.
Gel, Rab’bimiz İsa: Seni okşamak için ellerimiz halen çok sert ve kirli ise de, yine gel! Seni bizim için kabul etmek üzere Annen’in elleri var. Gel! Ve yanımızda kal!
Peder Vigilio Covi
Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it
Festa della Sacra Famiglia
La Sainte Famille
Feast of the Holy Family