Olağan Devre 19. Pazar Günü- B Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma 1Kr 19,4-8 Mezmur 33 2.Okuma Ef 4,30 – 5,2 İncil Yh 6,41-51

Bugünkü okumalarda ekmekten bahsediliyor. İlyas, onu mutlaka öldürmek isteyen kraliçe İzebel tarafından arandığı için kaçmaktadır. O, tüm halk önünde gerçek Allah’a imanı korudu. Halk kraliçenin putlarının, peygamberlerinin yalanının farkına varabildi. Ama bu ne işine yaradı? Şimdi o uzağa kaçmalıdır. O, artık iman eden tek kişi olarak kaldığını bilmektedir, bu sebepten halk için hayatının artık faydasız olduğunu düşünüyor. Hatta Allah’tan onu almasını açıkça istemekte. Bu neredeyse ümitsiz duadan sonra, çöldeki bir süpürge otunun altında uyuyakalıyor. 

Allah’ın cevabı ne olacaktır? Allah ona ekmek ve su bulundurtarak, cevap veriyor. Ve Rab’bin bir meleği onu yemeye ve içmeye davet etmek için onu uyandırıyor. İlyas itaat ediyor, fakat tekrar uykuya dalıyor. Melek kararlı davetini tekrar etmelidir: Umutsuzluk imanlılarda yer bulamaz.

O gıdanın verdiği güçle kırk gün ve kırk gece Allah’ın Dağı Horev’e kadar yürüdü”: İlyas yeniden yola koyuldu, yeni bir güç buldu, yaşamının amacını tekrar keşfetti: Ne olursa olsun Allah’ının emrine amade olmak.

Şimdi, yalnızlık, denenme, dua ve derin derin düşünme zamanından sonra, bilinmez planları için O’nu mutlaka kullanmak isteyen Rab’bini dinlemeye hazır. 

Yüzyıllar içerisinde Kilise’nin bulunduğu durum, büyük kişiler tarafından zulmedilen ve herkesten uzak tutulan İlyas’ın durumuna benzetilebilirdi. Günümüzde de dünyanın bazı yerlerinde ve toplumun bazı alanlarında Kilise neredeyse kendini görevinin sonunda görebilir. Büyükler uzaklaşıyor, gençler yaklaşmıyor, kimse ışık ve yaşam verebilecek bilgelik dolu öğretileri dinlemiyor. Huzur içinde ölmekten, iman ve Kilise’nin yürüyüşünü sessizlik içerisinde sona erdirmekten başka bir çarenin kalmamasının düşünme denenmesi güçlü olmaktadır. Ama Allah buna razı mı? O’nun beklenmedik çıkışları var, bunları da kendi gücümüze güvenemeyeceğimiz zamanlarda sunar. Aynen İlyas ümitsizliğe kapıldığında ona yolladığı ekmek gibi. 

Gökten gelen canlı ekmekten bahseden İsa’yı dinleyen İbraniler O’nu ciddiye almakta yetenekli değillerdi. Onlar da ümitsizdi ve Allah’ın dünyanın durumunu değiştirebileceğini düşünmüyorlardı. Onların diğerleri gibi bir insan sandıkları İsa’nın, gerçekten hayat veren, kuvveti yenileyen, Allah’ın tamlığından zevk almaya kadar yürümeyi sağlayan ekmek olduğunu anlamamışlardı. O; insanlardan değil, göklerden gelen bir ekmektir: O, bir armağandır, bedelsizdir, beklenmedik olandır, o halde onunla beslenenlerin kazandıkları sonuçlar da beklentilerin çok üzerindedir. Meleğin düşman dünyada yürüyen Kilise’ye sunduğu ekmek, İsa’dır; sadece ölümü düşündüren kuraklıkta olan Kilise’yi destekleyen su, O’dur. 

Kilise bu ekmekle beslenmeye devam etmektedir, bu sebepten morali bozulamaz, ona ümitsizliğe kapılmaya izin verilmez. Yürüyüşü devam etmelidir, bir devre için anlayışsızlık ve terk edilme çölünü aşması gerekse de. Öyle bir an gelecektir ki ona tekrar güç verilecek ve o verimli, dünyaya yaşam vermeye kabiliyetli olacaktır!

O halde Aziz Pavlus’un önerisini sevinçle kabul edelim: “Öyleyse, sevgili çocuklar gibi, Allah’tan örnek alın. Siz de aynı şekilde sevgi yolunda yürüyün”. Dünyanın hoşuna gitmek ve bu düşman tarafından kabul edilmek için çalışmayalım: Yoksa kendi ellerimizle yıkılacağız. Tersine bakışlarımızı hayat ekmeği olan İsa’dan ayırmayarak gözümüzün önünde Allah’ın yapma şeklini tutalım. O zaman güç alacağız ve O’na benzeyeceğiz, dünya için bir yenilik olacağız, merakla bakılacak bir yenilik değil, ailelerin ve toplumun tüm ilişkilerini yenileyen bir yenilik olacaktır. 

Allah’ın ekmeği, yani İsa ile besleneceğiz ve her gün yeni olacağız!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it