Olağan devre – 27. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

08/10/2023 – O. D. – 27. Pazar Günü – A

Yeş. 5,1-7 Mez 79 Fil 4,6-9 Mt 21,33-43

İsa’nın benzetmesi ve Yeşaya’nın metni, ikisi de bir bağdan bahsetmektedir. Her iki metinde de bağ, sahibi tarafından sevgi ve özen ile yetiştirilmektedir.

Marten van Valckenborch (1535–1612), Parable of the wicked husbandmen
Marten van Valckenborch (1535–1612), Parable of the wicked husbandmen

Yeşaya’nın metninde bağa sahip olan ve yorularak ve devamlılıkla bakan “sevgilim”dir. İsa’nın benzetmesinde ise bağın sahibi çok hizmetkarları ve tek oğlu olan biridir.

Yeşaya’da bağ, sahibi o kadar hayal kırıklığına uğratır ki o üzerine yağmur yağmasın diye bulutlara bile emreder. Bundan bağın sahibinin, bulutlara tek emir verebilen olan Allah’ın Kendisi olduğunu anlıyoruz: O, bağı ekti, O onu yetiştirdi. O, bağ tarafından hayal kırıklığına uğratılmaktadır. Her şey çok açık: Bağ; Allah’ın gösterdiği özenlere ve bekleyişlere karşılık vermeyen İsrail halkıdır; halk Allah’a itaatkar bir sevgi ile hizmet etmemektedir.

Aynen İsa’nın benzetmesini de adım adım dinlerken, İsa’nın bahsettiği halkın Baba’ya sevgi ile cevap vermeyen halk olduğunu anlarız. Başkanlar halkı buna teşvik etmediler, öğretilerle, özellikle de örneklerle halka yardım etmediler. Yüzyıllar boyunca halkın din başkanları; peygamberlerin bildirdiği Allah’ın Söz’ünü bile ret ettiler, peygamberlere kötü davranarak Allah’ın Söz’ünü ret ettiler. Şimdi Oğlu, Baba’nın kendilerine yolladığı biricik Oğlu öldürmeye hazırlananlar tam da başkanlardır.

İsa bu şekilde kendi acı çekişini ve ölümünün anlamını bildirmekte, ama aynı zamanda bunların sonuçlarını da sezdirmektedir: Halkın rehberliği başkalarına teslim edilecek, Allah’ın halkının görevi “meyvelerini yetiştirecek başka bir halka verilecektir”.

İsa’nın zamanında gerçekleşenleri düşündükçe her şey çok açık. Ama bu sözün bugün de bildirildiğini düşününce bizim için onun ne anlam taşıyabileceğini düşünelim. Gerçekten de onda öyle bir uyarı var ki sakin oturamayız.

Tarih boyunca birçok kere Kilise’nin yaşamının “tatsız” olduğu yerlerde, yani Hristiyanların dünyevi ilgilere ve zevklere kapıldıkları yerlerde, Hristiyanların İsa’yı ve O’nun öğretilerini, bazen bilerekte, unuttukları yerlerde Hristiyanların mevcudiyeti, birbirlerine güvenebilen, yardımlaşabilen üyeleri olan toplumun iyiliği de yok oldu. Tüm Batı’daki toplum yavaş yavaş İncil’in tadını kaybetti ya da onu kaybetmektedir: Gerçekten de İsa’nın var olmasını inkar etmekte! O halde bu topluma Allah’ın halkı denilemez, artık Hükümranlığının taşıyıcısı değildir. Göksel Hükümranlık başka uluslara verilecektir, onlar İncil’in var olmasından ve meyvelerinden faydalanacaklar, Baba’ya karşılıklı sevgi ve barış eylemlerini sunacaklardır.

Biz buna boyun eğemeyiz: Baba’nın bize yolladığı Oğul’u kabul ederek yaşamımızı İsa’nın Sözü ile doldurmaya çalışacağız, o zaman toplumumuza yeniden yaşam vermek için, onu sevgiye ve barışa daima ihtiyacı olan insanın hayatına uygun kılmak için yeryüzünün tuzu ve dünyanın ışığı olmaya devam edeceğiz.

Bulunduğumuz durum çok ağır, ama bugün Havari Pavlus’un bize emrettiği gibi sıkıntıya kapılmayacağız. Dualarımızı, Baba’ya şükranımızı ve Allah’ın Sözünü dinleyişimizi çoğaltacağız öyle ki O’nun düşünceleri aklımızı doldursun. O zaman dünyaya yeni hayatı verebilen, evlatlarının hayatını güzel ve kutsal kılarak Allah’ın yüreğini sevindirebilen maya olarak bizler halen dünyada mevcut olacağız!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it