Olağan Devre – 6. Pazar Günü – C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma Yer. 17,5-8 Mezmur 1 

İkinci Okuma 1Kor. 15,12.16-20 İncil Lk. 6,17.20-26

İlk okumanın başlangıcı korkutabilir: “İnsana güvenen, ölümlü yaratıklara sığınan ve yüreği Allah’tan uzaklaşan insan lanetlenir”. Lanetlenir, sözcüğünün kullanılabileceğini hiç beklemezdik. Elbette Rabbimiz, bu sözüyle kimseyi lanetlemek istemez ama içimizde özel bir dikkat uyandırmak istemektedir. Kim Allah’a değil, tersine insana güveniyorsa, kendini hayal yoluna ve acı hayal kırıklıkları yoluna yöneltmektedir. Hiçbir insan, yaşadığı müddetçe tamamıyla güvenilir olamaz: Bedensel bir hastalığa kapılabileceği gibi, ayartmalarda da düşebilir. Maalesef bu; tarihte, hatta Kilise tarihinde de birçok defa gerçekleşti. Bunun için bizler ancak ve ancak Rabbimize güvenmeliyiz. Kendimize bile tamamen güvenemeyiz. 

Elbette seçimlerimiz için bazı kişilere danışabiliriz, onların hikmetine güvenebiliriz, ama bunu sadece onların da Allah’ın Sözüne sıkıca bağlı olduklarından dolayı yapmalıyız.

Peygamber şöyle devam eder: “Ne mutlu Rabbe güvenen insana, Rab onun güvencesidir”. Böyle bir insana rastladığımızda sevinebiliriz: O bizim için de Rabbin bir armağanı olacaktır, onu dinleyip yaşamımız için fikir danışabiliriz; fakat bunu, daima Allah’a güvenerek yapacağız. Biz birinin sözüne ve tavsiyesine hep ihtiyaç duyacak şekilde yaratıldık. Birçok kişinin, kimseyi bulamadıklarından çok paralar vererek onları dinlemeleri için psikoloji okumuş kişilere başvurduklarını görürüz. Bunun faydasını görebiliyorlar mı? Bazen evet, yüreklerini açtıkları kişi Rabbe güvenen birisi ise!

Károly Ferenczy (1862–1917)

İsa’nın ağzından çıkan ve bugün duyduğumuz sözler peygamberin öğretisini başka görüntülerle tekrar ediyorlar. Ne mutlu beklentilerini ve ümitlerini zenginliklere değil de, Allah’a bağlayanlara! Aynı zamanda bu dünyanın şeylerinden mahrum olan ve insanların şefkatinden yoksun olanlara da ne mutlu! Kendi mutluluklarını Allah’ın iyiliğine bağlamaktadırlar! Ne mutlu Baba’ya itaat eden ve Oğul’u seven insana: Zulmedilse de alay edilse de mutluluğunu Allah’ın iyiliğine bağlamaktadır! Onun mutluluğu; bir takım şeylerden ve insani şefkatten yoksun olması değil, bu eksik sayesinde olgunlaşan onun Allah’a güvenidir. 

Kim Allah’a devamlılıkla bağlı ise yüreği barış içerisindedir, etrafındakiler için de barış kaynağı olur. Dünya için bir kutsama olur. Dünya, kendilerini Allah’a sunanlar, Allah’ı dinleyenler ve acılarıyla O’na tanıklık edenler sayesinde yaşar. 

Etrafımızı saran ve bizi elde etmek isteyen tüm kötülüğe rağmen, Rabbe güvenmemiz için gücü nerede buluruz? Hristiyan’ın imanında sağlam kalabilmesi için sebepleri nereden kaynaklanır? Bunun cevabını bize Havari Pavlus verir: “Oysa Mesih ölmüş olanların ilk örneği olarak dirilmiştir”. Bu; bizi emin, güçlü, sabit kılan gerçektir. Bu, bizi dünyaya geri getirmek isteyen tüm ayartmalara karşı zaferdir. 

Mesih İsa, ölüme kadar Rabbe güvendi ve tüm ümidini Baba’ya bağladı, O gerçek yoksul, O etrafındakilerin günahlarından dolayı acı çeken zavallı ağlayandır, O, herkes için yaşamını feda etmesine rağmen, herkes tarafından hor görülendir. Evet, O öldü, fakat Baba O’nu ölülerden diriltti: Böylece O bizlere yolunun Allah’ın yolu, yaşam yolu olduğunun ve dirilişin bizi de beklediğinin garantisini verir. Bu eminlik, imanımıza ve Rabbe güvenimize değer ve emniyet verir.

Etrafımızda diriliş gerçeğini yaşayan kişileri arayacağız, onlarla aynı imanı ve ümidi paylaşacağız. Böylece dünyaya hükmeden inançsızlık ve maddiyatçılık bizi etkilemeyecek, yalnızlık ve acıda yardım alabileceğiz.

P. Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan Devre 5. Pazar Günü C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma Yeş. 6,1-2.3-8 Mezmur 137 II Okuma 1Kor. 15,1-11 İncil Lk. 5,1-11

Rabbim, sevgin ve sadakatin için sana bütün kalbimle şükrederim”! Okuma metinleri arasındaki Mezmur aynen bunu söylemektedir. Gerçekten bugünkü tüm okumalar Rabbin merhametiyle karşılaşmamıza yardım etmektedirler. 

Yeşaya Allah’ın şanını gördüğü için korku içindedir: Ölmekten korkuyor, çünkü günahkar olduğunu ve günahkar bir milletin evladı olduğunu bilmektedir. O, Allah’ın saflığının ve kutsallığının insanın günahı ile uyuşmayacağını biliyor. Ve kendi günahı onu göreve çağıran Allah’a cömertlikle cevap vermesini engellemektedir. 

Bu alçakgönüllü pişmanlık durumunda Allah ona arınma tecrübesini yaşatmaktadır. Bir melek, imansız sözlerle günahın oluşmasına sebep olan dudaklarını, yakıyor. Bu şekilde peygamber bizlerin tek başımıza arınma imkanımız olmadığını anlamaktadır. Daima Allah’ın müdahalesine ihtiyacımız var. Allah da bunu yapıyor! O, kutsallığını kendine saklamıyor, bizim de buna katılmamızı istiyor. Ateşiyle arınınca, insanların ve halkların çok ihtiyaç duyduğu, Sözünü müjdelemek için kendimizi Allah’ın emrine sunabiliriz.

Raphael, The Miraculous Draught of Fishes

Simon’un tecrübesi de aynıdır. O da kendi günahını düşünmemektedir, ama yanındaki İsa’nın varlığının yeryüzünün ve denizlerin Rabbi olan Allah’ın Kendisinin varlığı olduğunu fark edince kendine geliyor, O’ndan çok uzak olduğunu yani günahını tanıyor. 

Petrus bunu nasıl anladı? Bunu itaatli bir iman eylemi aracılığıyla anladı. “Senin sözüne güveniyorum, ağları atacağım”. Petrus bütün gece uğraşmıştı ve hiçbir balık yakalayamamıştı. Sonra İsa’nın öğretisini herkese ulaştırması için kayığını O’nun hizmetine adamıştı, sonunda da O’na güvenerek O’nun garip bir emrine itaat etti: Elbette Petrus’a ağları tekrar atmak zor geldi hem çünkü balık avlanamayacağını bildiği bir saat idi hem de çünkü Nasıralı İsa belki bir gölü daha önce görmemişti. 

Bunu “O’nun Sözüne’ güvendiği için yaptı. Bu, bir yeniliktir. İsa’nın Sözü, insan sözü değildir. İsa’nın Sözü, güvenli bir temeldir, araştırılması gerekmeyen hakikattir, kesindir. 

İsa’nın Sözüne itaat etmenin meyvesi nedir? Balık dolu bir, hatta iki ağ mıdır? Hayır. Söze itaat etmenin meyvesi, Simon’un kendini İsa’nın ayaklarına atması ve kendisinin günahkar olduğunu tanımasıdır. Mucize budur: İnsan; İsa’yı Allah’ın yolladığını tanıyor, O’nun önünde kendini alçaltıyor, günahkar durumunu itiraf ediyor, ayaklarına kapanıp Sözünü bekliyor. 

İşte, İncil’in bu sayfasında karşılaştığımız mucize budur, bugün de Sözün yüreğimizde ve cemaatimizde gerçekleştirdiği mucize, budur. 

Bu mucizenin aynısı Pavlus’un yüreğinde de gerçekleşti: Pavlus İncil için birçok zorluğa katlanmasına rağmen kendini en son, en büyük günahkar olarak tanıdı. Bu şekilde o, kendimizi günahkar kabul etmenin bir felaket değil, tersine Baba’nın merhametini tecrübe etmek için ve İsa’dan Kendisi ile işbirliği yapmak üzere çağrılmak için bir başlangıç noktası oduğunu gösteriyor. 

Pavlus Kilise’ye zulmetti: Her bir günahım Kilise’ye zulmetmektir! Ağzımdan imansız sözler çıkınca, adımlarım Allah’ın bulunduğu yönün tersine gidince, düşüncelerim boş, yüzeysel olduğunda, zamanımı kimsenin kurtuluşuna yararlı olmadan geçirdiğimde, eylemlerimi Baba’ya sunmadığımda, hatta O’nun tasdik etmediği şeyleri yaptığımda, ben Kilise’ye zulmediyorum. İsa’nın sevgisinin karşısında günahkar olduğumu kabul edeceğim ve Kilise’den, yüreğine ve ağzına İsa’nın koyduğu affı vermesini dileyeceğim! Göklerin egemenliği için çalışmaya uygun olacağım!

P. Vigilio Covi

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it