Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu -|- Թուրքիոյ Կաթողիկէ Եպիսկոպոսներու Համաժողով -|- Conférence Episcopale de Turquie -|- Conference of Catholic Bishops in Turkey -|- Conferenza Episcopale Turchia -|- مؤتمر الأساقفة الكاثوليك في تركيا
İncil: Matta 9, 35-10, 1. 6-8 İsa bütün kent ve köyleri dolaşarak havralarda öğretiyor, göksel egemenliğin Müjdesi’ni duyuruyor, her hastalığı, her illeti iyileştiriyordu. Kalabalıkları görünce onlara acıdı. Çünkü çobansız koyunlar gibi şaşkın ve perişandılar. O zaman İsa öğrencilerine, “Ürün bol, ama işçi az” dedi, “Bu nedenle ürünün sahibi Rab’be yalvarın, ürününü kaldıracak işçiler göndersin.” İsa on iki öğrencisini yanına çağırıp onlara kötü ruhlar üzerinde yetki verdi. Böylece kötü ruhları kovacak, her hastalığı, her illeti iyileştireceklerdi. Bunun yerine, İsrail halkının yitik koyunlarına gidin. Gittiğiniz her yerde Göklerin Egemenliği’nin yaklaştığını duyurun. Hastaları iyileştirin, ölüleri diriltin, cüzamlıları temiz kılın, cinleri kovun. Karşılıksız aldınız, karşılıksız verin.
Papa Franciskus’un yönergelerine göre yeryüzündeki her episkoposluk bölgesinin episkoposları tarafından belirlenen bu kiliseler, bir araya gelme ve buluşmak için özel yerler olarak belirlenmiş ve ümidi doğuran yerler olarak adlandırılmışlardır. Bu nedenle hacı olarak buraya varan ve gerekli koşulları sağlamış olan kişiler Roma şehrindeki kutsal mekanları ziyaret ediyormuşçasına buradan Jübile indüljansını alabilecekler. Türkiye için bu jübile Kiliseleri aşağıdaki şekilde belirlenmiştir:
İncil: Matta 9, 35-10, 1. 6-8 İsa bütün kent ve köyleri dolaşarak havralarda öğretiyor, göksel egemenliğin Müjdesi’ni duyuruyor, her hastalığı, her illeti iyileştiriyordu. Kalabalıkları görünce onlara acıdı. Çünkü çobansız koyunlar gibi şaşkın ve perişandılar. O zaman İsa öğrencilerine, “Ürün bol, ama işçi az” dedi, “Bu nedenle ürünün sahibi Rab’be yalvarın, ürününü kaldıracak işçiler göndersin.” İsa on iki öğrencisini yanına çağırıp onlara kötü ruhlar üzerinde yetki verdi. Böylece kötü ruhları kovacak, her hastalığı, her illeti iyileştireceklerdi. Bunun yerine, İsrail halkının yitik koyunlarına gidin. Gittiğiniz her yerde Göklerin Egemenliği’nin yaklaştığını duyurun. Hastaları iyileştirin, ölüleri diriltin, cüzamlıları temiz kılın, cinleri kovun. Karşılıksız aldınız, karşılıksız verin.
İncil: Matta 9, 27-31 İsa oradan ayrılırken iki kör, “Ey Davut Oğlu, halimize acı!” diye feryat ederek O’nun ardından gittiler. İsa eve girince körler yanına geldi. Onlara, “İstediğinizi yapabileceğime inanıyor musunuz?” diye sordu. Körler, “İnanıyoruz, ya Rab!” dediler. Bunun üzerine İsa körlerin gözlerine dokunarak, “İmanınıza göre olsun” dedi. Ve adamların gözleri açıldı İsa, “Sakın kimse bunu bilmesin” diyerek onları sıkı sıkı uyardı. Onlar ise çıkıp İsa’yla ilgili haberi bütün bölgeye yaydılar.
İncil: Matta 7, 21. 24-27 “Bana, ‘Ya Rab, ya Rab!’ diye seslenen herkes Göklerin Egemenliği’ne girmeyecek. Ancak göklerdeki Babam’ın isteğini yerine getiren girecektir. “İşte bu sözlerimi duyup uygulayan herkes, evini kaya üzerine kuran akıllı adama benzer. Yağmur yağar, seller basar, yeller eser, eve saldırır; ama ev yıkılmaz. Çünkü kaya üzerine kurulmuştur. Bu sözlerimi duyup da uygulamayan herkes, evini kum üzerine kuran budala adama benzer. Yağmur yağar, seller basar, yeller eser, evi sarsar. Ev yıkılır; yıkılışı da korkunç olur.”
İncil: Matta 15, 29-37 İsa oradan ayrıldı, Celile Gölü’nün kıyısından geçerek dağa çıkıp oturdu. Yanına büyük bir kalabalık geldi. Beraberlerinde kötürüm, kör, çolak, dilsiz ve daha birçok hasta getirdiler. Hastaları O’nun ayaklarının dibine bıraktılar. O da onları iyileştirdi. Halk, dilsizlerin konuştuğunu, çolakların iyileştiğini, körlerin gördüğünü, kötürümlerin yürüdüğünü görünce şaştı ve İsrail’in Allah’ı’nı yüceltti. İsa öğrencilerini yanına çağırıp, “Halka acıyorum” dedi. “Üç gündür yanımdalar, yiyecek hiçbir şeyleri yok. Onları aç aç evlerine göndermek istemiyorum, yolda bayılabilirler.” Öğrenciler kendisine, “Böyle ıssız bir yerde bu kadar kalabalığı doyuracak ekmeği nereden bulalım?” dediler. İsa, “Kaç ekmeğiniz var?” diye sordu. “Yedi ekmekle birkaç küçük balığımız var” dediler. Bunun üzerine İsa, halka yere oturmalarını buyurdu. Yedi ekmekle balıkları aldı, şükredip bunları böldü, öğrencilerine verdi. Onlar da halka dağıttılar. Herkes yiyip doydu. Artakalan parçalardan yedi küfe dolusu topladılar.
İnsanın hayatını çok ağır bir şekilde değiştiren ilk günahın anlatımı, Allah’ın bir çağrısıyla devam etmektedir. Allah insanı çağırıyor, sesini dinletiyor, kendi varlığını onun yanında gerekli olduğunu hissetmesini sağlıyor. Kendisinin Allah tarafından aranması insanın hoşuna gitmiyor: O’nunla birliği bozduğunun farkında ve bunu tekrar kurmamak daha kolayına geliyor. Fakat Allah, Baba gibi olan sevgisi sayesinde, insanın bu şekilde davranmasıyla mahvolma yolunda olduğunu biliyor: En yakınlarıyla bile birlik içerisinde olmayı beceremeyecek, içerisinde barışı bulamayacak ve onu çevreleyen yaratığın hiçbir şeyinden haz alamayacaktır. Bu günahkar durumunda insan sadece kendisini veya başkalarını yok etmeyi becerecektir. Maalesef bu hepimizin yaşamış olduğu ve halen gözümüzün önünde olan tecrübedir.
Allah’a ciddi bir şekilde itaatsizlik eden bir genç, birlik içerisinde yaşanılan yerlerden kaçınır. Onun gözlerinin içine saf bir bakışla bakabilecek kişilerden kaçar. Geceyi, karanlığı ve siyah gözlükleri tercih eder.
İnsanlık bu karanlık durumu yaşıyor, insanlar yalan veya yalnızlık, eğlence veya daimi kahkahalar içerisinde saklanmak istiyor. Artık sadece Adem değil, yeryüzündeki tüm Ademler birlikten gelen sevinci ve ahengi tanımıyor.
Allah buna nasıl el atabilir? Allah insanı saklandığı birçok yerden nasıl tekrar çağırabilir?
İşte nihayet Allah’ın müdahalesi! Bir melek hor görülen bir bölgenin en az bilinen bir köyündeki bir bakireye bir söz getiriyor. Meleğin güç, insani direnmeleri yenebilecek bir güç gösteren bir adı var: Cebrail. Köyün de merak uyandıran bir adı var: Nasıra; çiçek kadar güzel, bir filizin, bir yeniliğin çıkmasını hatırlatan bir ad. Bakire kızın nişanlısının adı da anlamlı: Yusuf. Yusuf, Yakup’un en çok sevdiği oğlunun adıydı; Allah o oğlu diğer kardeşlerinin yolunu açması için önden Mısır’a yollamıştı. Yusuf’un adının anlamı da “Allah eklesin” dir. Gerçekten de Allah günahı sebebiyle yaşayamayacak durumda olan insana bir yaşam daha ekliyor. Bakire’nin adı o kadar güzel ki bizim kelimelerimizle tercüme edilemez, çok zengin ve değişik anlamlı bir isimdir: Meryem! Meleğin getirdiği Sözün alıcısı işte Meryem adındaki bu bakire kız.
Bu Söz yeni değil. Bu Söz, Allah’ın tüm İsrail halkına, kurtarıcıyı yollayacağına dair verdiği Sözdür. Meryem sevinmeye, ilahiyi söylemeye ve coşmaya çağrılıyor. O, bu müjdelenen sevinç sebebiyle tüm yaşamını, tam bir sevgiyle, sınır tanımadan sunmaya çağrıldığı anlamını taşıdığını biliyor.
Meryem cevabını vermeden önce biraz düşünüyor, bu eksik imandan dolayı değil, sadece alçakgönüllülükten. Yeruşalim’den bu kadar uzakta olan bir kız, Allah tarafından bu kadar büyük bir görev için seçilmiş olabilir mi?
Allah birini seçerken insanların beklentisine veya inançlarına mı bağlı olur? Allah daha önceden de Meryem’in kısır bir yakın akrabasına bir oğul bağışlayarak duasını kabul etmişti, böylece merhametini göstermişti. Allah kimsenin tavsiyesini istemiyor, özellikle de kendini büyük ve önemli olarak sayanlardan. Allah kimi isterse onu seçer ve hazırlar. Planlarını gerçekleştirmek için seçtiği kişiler ne kadar küçük ise o kadar çok Allah’ın büyüklüğü ve iyiliği belirir. Allah Meryem’i önceden seçti ve onu lütfu ile zenginleştirdi. Meryem’de Allah’ın isteğine sadece “evet” var. Yüreğinde tek bir “hayır”a bile yer yok.
Bugün Meryem’in “evet”i için ve yüreğinde herhangi bir “hayır” olmayışına seviniyoruz: Bu, lekesiz doğmuş denilen saf hayattır! Biz Allah’ın yaptıklarına, insanlığı daima baştan sevmeye hazır oluşuna seviniyoruz! Meryem bu sevginin meyvesi ve işaretidir. Meryem, günahı sebebiyle korku içerisinde olan ve saklanan insana yaklaşmak isteyen Peder Allah’ın sesidir.
Meryem’e bakarsan, seni seven Allah’ı görürsün! Meryem’i görüyorsun ve seni arayan, seni karşılamaktan mutlu olan ve senin varlığının Peder’in hoşuna gittiğini söyleyen, güven verici Sesi duyarsın. O senin günahından ötürü incinmiş değil. Günahın yaşamını bozdu ve şimdi O seni iyileştirmek istiyor. Meryem’in Kilise’deki varlığı, merhamet ve yenilik müjdesidir.
Meryem’in adını kabul et, onun bakışı ile karşılaşıp onu kabul et: Huzuru bulacaksın, yaşamının yönünü değiştirmek için, konuşan Allah’ın sesini ve senin yanında yürüyen Oğlunu kabul etmek için kuvvet kazanacaksın. Böylece seni kolları açık ve gülümseme ile bekleyen Baba’ya yönelmiş olacaksın.