Olağan Devre 32. Pazar günü B Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma 1Kr 17,10-16 Mezmur 145 2.Okuma İbr 9,24-28 İncil Mk 12,38-44

İbranilere mektup bize Mesih İsa’dan, tapınağa giren Başkahin olarak bahsediyor. Fakat İsa insanların inşa ettiği tapınağa, “antlaşma ahdinin” bulunduğu, “Allah’ın sadece ayaklarını uzattığı yere” değil, Allah’ın olduğu yere girdi.

İsa Allah’ın yanındadır ve orada Baba’nın hoşuna giden nihai kurbanı, yani mükemmel sevgisini, yaşamını sunan sevgisini Baba’ya sundu. Bu şekilde günahı, yani insanlığın Allah’ın sevgisine ve merhametine olan uzaklığını yok etti.

İsa’nın Kendisi, sevgisini ve merhametini yaşayarak gerçek ve ebedi tapınağa Kendi girişini hazırladı. İncil yazarları tarafından bize anlatılan İsa’nın her eylemi, bize O’nun sevgisinin güzelliğini ve mükemmelliğini gösterir. 

Bugün öğrencilerine iki öğretisini dinliyoruz. Biraz önce onlar, yazıcılardan birinin Allah’ın ve insanların sevgisi hakkında bir konuşmasını hayranlık ile duydular. İsa öğrencilerinin ruhsal hayatlarının tehlike içinde olduğunu bilmektedir. Yazıcılar çoğu kez kendilerini beğenmişlik, kibir ve hırs örneği olarak verilmekte idiler; onlar kendilerini korumasız ve fakir dulların koruyucusu olarak da gösterirlerdi. İsa, öğrencilerinin onlara benzemelerini istememektedir. Kendini beğenmişlik ve kibir Kilise dışında kalmalıdır, gurur cemaati yönetenlerin niteliği olmamalıdır. İsa’ya ait olmak isteyenlerde para hırsı olmamalıdır, çünkü bu hırs fakirlerin acı çekmesine neden olur. İsa’ya ait olmak isteyenler bu davranışlardan tiksinmelidir. “Yazıcılardan sakının!”. 

Tam da en meşhur Yazıcıların bulundukları Mabetteyiz. Celile’den gelen İsa’nın öğrencileri, hep Yeruşalim’li bu Yazıcıları, herkes tarafından saygı ile selamlanan bu din adamlarını görmek isterlerdi. İsa, tam da onlara karşı öğrencilerini dikkatli olmaya çağırmaktan korkmamaktadır. Gerçekten onlar, Mabette insanları eğitmekten çok insanlar için “skandal”, yani engel sebebi olmaktadırlar. Öğrencilerin ruhani yaşamı; hırslı, kendilerini beğenmiş, gururlu, zenginliği seven kişilere bakarak hiçbir kazanç elde etmeyeceklerdir.

İsa mabette gözlerini kapamıyor: “Babamın evi” dediği yerde ne olursa dikkatle izliyor. Bağış kutusuna çok para atanları görüyor ve ‘muhasebeci’ bilsin diye, yüksek sesle ilan edilmiş bağış miktarını duyuyor. Ve işte O, dul bir kadının verdiği küçük bağışı da görüyor. 

Hemen öğrencilerini çağırıyor, onlara göstermek için güzel bir şey buldu: “bu yoksul dul kadın kutuya herkesten daha çok para attı” diyor. 

Öğrenciler merak ediyor, kim bilir bu kadın ne kadar bağış yaptı diye. Zenginler gece olunca yaptıkları bağışın miktarını hatırlamıyorlar bile, çünkü verdiklerinin eksikliğini hissetmeyecekler: Sofralarında hiçbir şey eksik olmayacak. 

Fakat bu dul kadının akşam sofrasında yiyecek hiçbir şeyi olmayacak! 

Bu kadın, İlyas peygamberin karşılaştığı dula benziyor: O, nesi varsa İlyas’a ikram etmişti, çünkü Allah’ın onu düşüneceğinden emindi. İsa o kadının, kendi Başkahin olma tarzına katıldığını gördü. Nitekim o, Kendisi gibi yaşamını sundu!

Olağan Devre 31. Pazar Günü B Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma Yas 6,2-6 Mezmur17/18 İkinci Okuma İbr 7,23-28 İncil Mk 12,28-34

Mesih’i tanıtan işaretlerden biri “sağırların işitmelerini sağlamasıdır”!

İki çeşit sağırlık vardır. Bir tanesi maddi sağırlıktır, yani hiçbir ses duyulamayan sağırlık; bir diğer sağırlık ise daha derin olanıdır. O zaman kurtuluşumuzu sağlayacak olan ve sevgiyle bize yöneltilen Sözü, Allah’ın Sözünü dinlemediğimiz zamanlardır. Bu sağırlıktan istediğimiz zaman iyileşmek, bizim elimizdedir. Fakat tabii ki, Allah’ın kutsal ve karşılıksız eylemini kabul ederek. 

Ve işte birçok Yazı’da şu daveti, bazen de bu emri buluruz: “Dinle”! İsa’nın Kendisi Musa’nın bu davetini O’na en önemli emrin hangisinin olduğunu soran Yazıcıya tekrar etmektedir. Sanki emir: “Dinle”dir. Dinlemek temel olarak bir sevgi eylemidir. Sevmeyen dinlemez, seven ise daha dikkatle, daha ilgiyle, daha hazır halde dinlemeye çalışır. Seven, öyle şekilde dinler ki ona konuşanın arzularını belirtip tüm hikmetini gösterebilmesine yardım eder. 

Seven kişi, sevdiği kişinin arzularını gerçekleştirmek için dinler. Eşler arasında, evlatlar ve ebeveynler arasında da olan dinleme bu şekilde olmaktadır. Aynen Allah’ı dinleme de böyledir! Allah’ın Kendisi onunla konuşmamızı ister, bunun için de İsa bizi şunu yapmaya çağırır: “Kapıyı çalınız, size açılacaktır!”. Bunu söylerken Allah’ın bizi dinlemeye ve arzularımızı gerçekleştirmeye hazır olduğunu söylemektedir. 

Fakat biz de şöyle bir şekilde Allah’ı dinlemek istiyoruz ki O’na, arzularını bize göstermesine izin veriyoruz. O’nun hikmetli olduğunu ve bizi sevdiğini biliyoruz, geleceğimizi de bildiği için eylemlerimizin getireceği en küçük sonucu da bildiğinin farkındayız. Bunun için Sözü’nün yürüyüşümüze ve eylemlerimize açık ışık olmasını istiyoruz. O zaman “Dinle” diyen davet ve gerisinde gelen “Rabbin Allah’ı bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle sev” sözleri, bir bütün oluyor. Dinleyen, artık sevgi yolundadır. Dinleyen, sevgisine artık gerçek ve somut bir yön vermektedir. Sevgi, hissedilecek ve sevinç yaratacak bir seri duygu değildir; sevgi; hareketlerimizin, zamanımızın, enerjimizin, yaşamımızın sunulmasının somutlaşmasıdır. Rabbin Allah’ı seveceksin! 

İsa şunu da ekliyor: “Komşunu kendin kadar seveceksin!”. Allah’ı seven, yani O’nu dinleyen, insanları da sevmeye devam eder, çünkü Allah ona karşılaştığı insanlar aracılığıyla da konuşabilir.

Sevgi sayesinde Allah’ın hükümranlığına yaklaşırız! İsa tam da bunu ona yaklaşan o Yazıcıya- Kutsal Kitabı o okuyana- söylemektedir: “Allah’ın hükümranlığından uzak değilsin!”. Bizler şunu soruyoruz: Sevmek yeterli değil midir? Allah’ın Hükümranlığına girmek için sevgiden başka ne gereklidir? Sevgi; bizi Allah’ın Hükümranlığına yaklaştırır, fakat yeterli değildir. 

İbraniler’e mektup yardımımıza koşmaktadır. Biz Allah’ın Hükümranlığına sadece kendi gücümüzle girmeyiz, sevgimizin gücü de yeterli değildir! Biz Allah’ın Hükümranlığına, Kendini Peder’e sunan, kutsal, saf başrahip İsa’nın kurbanı sayesinde gireriz. Sevgimiz, bizi Allah’a yaklaştırır, fakat bize yolladığı Oğlunu kabul ederek, O’nun lekesiz, mükemmel sunuşuna katılarak O’na varabiliriz. O zaman her şeyden çok İsa’yı dinlemeye, O’nu sevmeye, O’nu her şeyin ve herkesin üzerine koymaya çalışacağım. Bu sevgi sayesinde Peder’i sevmem ve insanları sevmem yoğunluk kazanacaktır. 

İsa’yı sevdiğim zaman Allah ve insanlar da sevildiklerini anlamaktadırlar. İsa’yı sevdiğim zaman, O’na güvenle itaat ederek O’nun Egemenliğine girmekteyim. 

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it