NOEL’E HAZIRLIK DEVRESİ 1. Pazar C Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma Yer. 33,14-16 Mezmur 24/25

İkinci Okuma 1 Sel. 3,12.13-4,2 İncil Lk. 21,25-28.34-36

Yeni litürjik yıla yani Kilise’nin takvimine başlıyoruz: Bir yıl içerisinde Allah’ın Oğlu İsa’nın gelişinden başlayarak, tüm yaşamını ve yaptıklarını, biz günahkarlar için kendini Peder’e sunmasını, anıyoruz. 

Bu anıları yaşarken Allah’ın Sözü bize eşlik etmektedir ve bizi isteklendirmektedir. Böylece tövbe yürüyüşümüzde yani Peder’e bütün yürekle, bütün akılla, bütün güçlerle yapılan dönüşümüz, ilerlemektedir. Bu yürüyüşümüz hiçbir zaman sona ermemektedir, tersine biz ilerledikçe O’ndan uzaklığımız daha da belli olmaktadır. Fakat Allah’a ulaşmayı gerçekleştiren biz değiliz, bizi karşılamaya gelmek isteyen O’dur ve O, Oğul İsa aracılığıyla bizi karşılamaktadır: Bu, büyük tesellimizdir! İşte, bugün peygamber Yeremya’nın bize hatırlattığı budur. Allah söz verdi ve verdiği sözü tutmaktadır. O bizi kurtaracağına söz verdi ve bunun için “adalet filizini” yollamaktadır. Bu “adalet filizi” hiçbir insanın görmediği ve tecrübe etmediği bir iyilikle yeryüzünü dolduracaktır. Biz bu filizin hangi adı taşıyacağını şimdiden biliyoruz, bunun için O’nun gelişini yeniden beklemeye başlıyoruz. O filizyeşerdi bile, ama filiz vermeye devam etmektedir, çünkü bizler egoizm dolu eski yaşam tarzımıza, yani Baba’mızın sevgisinden ve sevincinden bizi uzakta tutan günahları doğuran o yaşama, dönmeye devam ediyoruz.

Bize acı çektiren egoist yaşam tarzına değer vermeye alıştık. Sanki bununla mutlu oluyoruz ve bu yaşam tarzını bırakmak istemiyoruz. Bizi başkalarına karşı bencil kılan, toplumsal yaşamımıza heves ve sevinç verecek olan birliği engelleyen şey; tam da bu kendi içimize kapanmamızdır. 

Jesse Tree from Notre-Dame de Reims

Allah’ın bize söz verdiği adalet filizini kabul etmek için alışık olduğumuz yaşam tarzını ve olma şeklimizi bırakmamız, onu inkar etmemiz gerekir. Bu bizi korkutabilir, sanki dünya üzerimize düşecek gibidir, sanki güneş ve ay, yani alışık olduğumuz o şeyler yok olmuş gibidir. 

İsa, öğrencilerine konuşarak bu durumu çok iyi ve enerji ile anlattı ve şimdi bize şunu güçle tembihlemektedir: “Her an uyanık kalın ve hazır olun”! Mutluluğu istiyor muyuz? Bizim için ve etrafımızdaki insanlar için yeni bir yaşam istiyor muyuz? Bu, kendi uğraşımız sayesinde değil, çünkü İnsanoğlu’nun bulut içinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler. Sevincin ve her gerçek barışın kaynağı O’dur. O zaman her gün bekleyip duamızda ısrarla Kurtarıcı’yı, Allah’ın kurtuluşunu (= İsa’yı) isteyerek bize söz verilen “kurtuluş” arzusunu besleyeceğiz.

Aziz Pavlus Rab’den ateşli duası ile dilemekte, aynı zamanda da bizi tembihlemektedir: Kardeşler ile ilgilenin öyle ki “Birbirinize ve bütün insanlara olan sevginizi, bizim size olan sevgimiz ölçüsünde çoğaltıp artırsın!”. İsa’nın emri de budur: “Birbirinizi sevin”. Uyanık olacağız ki kutsallıkta kusursuz olmanız için yüreklerinizi pekiştirsin”. Bu uyanık kalmanın, dünyanın yüzünü değiştirmeye gelen adalet filizini bekleyip karşılamanın yoludur.

Bu duygularla, yani İsa’nın varlığını güçle arzulayarak ve, O’nu beklerken, kardeşlerimizi yenilenmiş bir sevgiyle severek, Noel Bayramına Hazırlanış Devresine başlayalım!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Mesih İsa Evrenin Kralı Bayramı  B Yılı

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

1.Okuma Dan. 7,13-14 Mezmur 92 2.Okuma Vahiy 1,5-8 İncil Yh. 18,33-37

Bugün İsa’ya, kral, hatta evrenin kralı unvanını vermekteyiz. Bu alışkanlık nereden gelmektedir?

İsa Pilatus’a cevap verip şöyle dediğinde: “Dediğin gibi, ben kralım” peygamber Daniel’in yazdığını düşünmektedir: “Ona egemenlik, yücelik ve krallık verildi. Bütün halklar, uluslar ve her dilden tüm insanlar ona hizmet edecekler. Onun egemenliği ebedi bir egemenliktir ortadan kalkmayacak. Onun Krallığı, yıkılmayacak bir krallıktır”.

İsa, krallığının acılar ve zulümlerle hazırlanması gerektiğini bilmekte idi, bu sebepten Pilatus O’nu ölüme mahkum etse de, Baba’nın verdiği sözü tutacağına ne ümidini ne de güvenini kaybetmekte idi. Biz bugün alay edildiği ve ölüme mahkum edilmesine sebep olan unvanla İsa’nın önünde diz çökmek istiyoruz.

İsa kraldır ve evrenin kralıdır! Bunu sadece söylemekle yetinmeyeceğiz: Bu çok kolay ve bizim için faydasız olurdu. Biz, peygamberin dediği gibi, O’na hizmet etmek için O’nu kral olarak kabul etmek istiyoruz!

O’na hizmet etmek ne demektir? O’na edilen hizmetin kime faydası dokunacaktır?

Mesih İsa’ya kral olarak hizmet etmek; O’nu herkesten üstün tutmaktır, sözlerini herhangi bir filozoftan üstün kabul etmektir, emirlerini de herhangi insani kanunlardan daha önemli görmektir. Ayrıca O’nun planlarının gerçekleşmesi için, arzularının yerine getirilmesi için çalışmaktır. 

Bizim yaşamımızla, huzurumuzla, rahatlığımızla, faaliyetlerimizle ilgili birçok arzumuz vardır, çoğu zaman da bunlar iyi arzulardır, ama İsa’nınkiler ilerisini görür, barışçı, huzurlu bir ortamın oluşturması için ve ebedi yaşamımız için gerekli olanı görür. 

Gerçekten de İsa’ya hizmet etmenin en büyük yararı kendimiz içindir: Yüreğimiz huzur bulur, başkalarıyla ilişkilerimiz düzelip daha derin ve içsel boyutlar kazanır, dolayısıyla da sevinç ve huzura kavuşuruz. İsa’ya itaat ederek egoizm ve bundan gelen her şey yok olur, etrafımıza ümit ve sevinç saçarız.

İsa’nın krallığı, Kendisinin Pilatus’a söylediği gibi bir hizmettir: “Hakikatte tanıklık etmek”tir. Hakikat Allah’ın kendini, sevginin ve merhametin o Allah’ının kendini göstermesidir. İsa’nın yaşamı ve ölümü; insanları seven Allah’a, onları, herkese acı yaratan karmaşalarından ve egoizmlerinden kurtarmak isteyen o Allah’a bir tanıklıktır. 

Bu sebepten İsa’nın ardından gitmek, O’na itaat etmek, O’nu herkesten üstün tutmak istiyoruz. O’nu kralımız olarak seçiyoruz ve herkesin O’nu kral olarak görmesini teklif ediyoruz. İsa kimseye kendini zoraki kabul ettirmeyecek; O, tanıdığımız krallara benzememektedir: “Benim krallığım bu dünyadan değildir”. 

O, “ulusları” beklemektedir, çünkü onların hür olmalarını istemektedir, hatta onları ulus değil, dünyayı Baba’nın sevgisiyle doldurma arzusunu paylaşan dost veya evlat olarak istemektedir.

Sevinçle imanımızı ilan edip sevgimizi Mesih İsa’ya bağışlamaya devam edelim, çünkü O, “ölüler arasından ilk doğan, dünya krallarına egemen olan, güvenilir tanıktır”.

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Msgr. Massimiliano ile Episkoposlar Sinodu röportajı


Mons. Massimiliano ile Sinod röportajı

İndir

Röportajı yapan: Anita Intiba M. Id.

Sr Bendita Diez SSVM’nin yardımıyla

Fotoğraflar: © Vatican Medya

2021’den 2024’e kadar süren bu dört yıllık sinod çalışması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kısa bir süre önce sona eren Sinod’un ilerleyişi özel bir şekilde gerçekleşti. Normalde bir Sinod sınırlı bir süre içinde ve sadece episkoposların katılımı ile gerçekleşirken, bu Sinod yerel veya episkoposluk aşaması, ardından daha geniş, ulusal ve kıta aşamalarının yapılması ile hazırlandı; ve en sonunda da bir yerine iki genel kurul yapıldı ve bunlara ruhbanlarla birlikte adanmış olmayan kişiler (laikler) de katıldı.

Aslında her yerel Kilise, kendi kültürel bağlamı tarafından şekillenir. Bu nedenle Afrika’daki episkoposların Güney Amerika, Avrupa ya da Uzak Doğu’dakilerden farklı görüş ve bakış açılarına sahip olmaları normaldir. Kilise sosyal ve kültürel bir bağlamda yaşar ve kaçınılmaz olarak bu bağlamdan etkilenir. Bununla birlikte, Kutsal Ruh çok sesliliği yeniden ahenkli hale getirmiştir: Pentekost gününde gerçekleşen mucize yenilenmiştir. Kutsal Ruh sayesinde, farklı dilleri konuşan, uzak kültürlerden gelen insanlar bile birbirlerini hoş karşılayabilir, birbirlerini sevebilir, birbirlerine saygı duyabilir ve kendilerininkinden farklı olsa bile birbirlerinin bakış açısını benimseyebilirler.

Nihai belge, henüz başlamış olan sinodal sürecin ilerleyebilmesi için somut yönergeler vermeyi amaçlamaktadır. Bu Sinod bir varış noktası olarak değil, bir başlangıç noktası olarak değerlendirilmelidir, çünkü yerel danışma aşamasında ortaya atılan birçok soruya yanıt vermemiş, ancak sinodal bir Kilise olarak birlikte yürümeyi öğrenmek için elimize bir çalışma yöntemi vermiştir. Nihai belgede yer alan somut yönergeler, bir cemaatin, bir episkoposluk bölgesinin, bir Episkoposluk Konferansının ve tüm Kilise’nin olağan yaşamında sinodal tarzı teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Kilise’nin yaşamının tek bir kişi ya da küçük bir grup tarafından belirlenmesi mümkün değildir. Bir topluluğun ya da evrensel Kilise’nin büyük ya da küçük seçimleri, herkesi dahil etmeyi ve güçlendirmeyi amaçlayan bir topluluk anlayışının meyvesi olmalıdır.

Ailelere gelinrsek, nihai belgenin 35. Maddesinde sözü edilen ‘Evdeki Kilise’ hakkında ne düşünüyorsunuz?

Tanrı’nın çocuklarından oluşan bir aile olarak Kilise teması, geçen yıldan bu yana toplantıda yaptığım konuşmalarda tartışmaya ve nihai belgeye dahil edilmesini istediğim bir konudur. Sinodal Kilise’nin yüzünü tanımlayan en etkili simge, Tanrı’nın evlatlarının ailesidir. Bu ailede, yetim olan herkes, yalnızlık dramı yaşayan herkes kendi evini bulabilmelidir. Kilise kendisini Tanrı’nın çocuklarının ailesi olarak göstermelidir. Bu amaçla Kilise, müjdeleme özneleri olarak ailelerin rolünü yeniden keşfetmelidir. Bu da vurgulamaya çalıştığımız bir diğer önemli temadır. Aileler Kilise’nin yaşamına yeri doldurulamaz bir katkıda bulunabilirler, Kilise’nin kendisinin bir aile olmasına yardımcı olmalıdırlar.

Laik kişilerin müjdeleme ve hizmet çalışmalarına katılımı hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Laiklerin müjdelemeye aktif katılımı tüm Sinod’un ana temasını oluşturmaktadır. Sinod’un teması birlik, katılım ve görevdir: müjdeleme görevi açısından Kilise’nin tüm üyelerinin katılımını teşvik etmek için kardeşçe birlik. Konsil’den altmış yıl sonra, Kilise’nin birçok bölgesinde laik kişiler, kısmen belki de istemedikleri için, kısmen de müjdelemenin sadece rahiplerin ve kutsanmış kişilerin ayrıcalığı olduğu fikrine dayanan ruhbanlık nedeniyle, hala müjdelemenin aktif bir parçası olduklarını hissetmemeleri büyük bir dramdır. Laikler kendilerini aktif bir rolde hissetmelidir.