Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu -|- Թուրքիոյ Կաթողիկէ Եպիսկոպոսներու Համաժողով -|- Conférence Episcopale de Turquie -|- Conference of Catholic Bishops in Turkey -|- Conferenza Episcopale Turchia -|- مؤتمر الأساقفة الكاثوليك في تركيا
RESPONSORİUM 2.Tim1,10;Yu.1,16; Kol. 1,16-17 ¥ Kurtarıcımız Mesih İsa ölümü etkisiz kılmış, yaşamı ve ölümsüzlüğü Müjde aracılığıyla ışığa çıkarmıştır. * Nitekim hepimiz O’nun doluluğundan lütuf üzerine lütuf aldık.
¶ Her şey O’nda yaratıldı. Her şey O’nun aracılığıyla ve O’nun için yaratıldı. * Nitekim hepimiz O’nun doluluğundan lütuf üzerine lütuf aldık.
1. Okuma Bil 1,13-15;2,23-24 Mezmur 29 2. Okuma 2Kor 8,7.9.13-15 İncil Mk 5,21-43
Papa’nın bağış programına katılma günü!
Aziz Pavlus Korintosluları, Kudüs’teki fakirler yararına topladığı bağışlara sevinçle ve cömertlikle katılmaya çağırmaktadır. Havariler, Pavlus’un fakirleri hatırlamasını rica etmişlerdi ve o da bunu yapacağına söz vermişti. Aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen verdiği sözü unutmadı ve işte şimdi bunu yapmaktadır.
Fakir, ama İsa’nın öğretilerini ateşli bir şekilde uygulanan iman kardeşlerine karşı cömert olmanın sebebi Rabbin Kendisinin verdiği örnekte aranmalıdır. Gerçekten de O, “zengin iken sizler için kendini fakir yaptı”.
İki çeşit zenginlik vardır: Maddi zenginlik ve ruhani zenginlik. Maddi zenginlik, dünyanın mallarına bağlı olmadan, kardeşlik sevgimizi yaşamak için ve dolayısıyla ruhani zenginliği tadabilmek için verildi!
Ruhani zenginlik imandır ve Rabbimiz Mesih İsa’ya olan imanımızdan doğan her şeydir. O bize muhteşem zenginlik olan yaşamını verir, bu da kendimizi daima her çeşit kutsama ile dolu hissetmemizi sağlar. Tam bugün biz de tüm Katolik Kilise’nin topladığı bağışlara katılıyoruz, toplanan bağışlar Papa’ya yollanacaktır, böylece o da dünyada muhtaç olan fakirlere episkoposlar aracılığıyla yardım edebilsin. Bizler de cömert olmaya çalışalım, cömertliğimiz Allah tarafından çok ihtiyacımız olan ruhani yardımlarla mükafatlandırılacaktır.
Bugünkü İncil metni İsa’nın insanların ihtiyaçlarına cevap verdiğini göstermektedir. İnsanlar O’na güvenle gitmektedirler ve ihtiyaçlarını değişik şekillerde göstermektedirler.
Yair İsa’nın sevgisine olan güveni sözlerle belirtmektedir, ölmekte olan kızını ziyarete çağırmaktadır. Kanama geçiren kadın ise gizli bir hareketle, Rabbin kıyafetine dokunarak aynı güveni göstermektedir. Her ikisi de başkalarında olmayan bir güven göstermekteler.
Yair’in evinin etrafında toplananlar İsa’yı hor görmekteler.
Kanamalı kadın, alay edilmemek için İsa’ya gizlice dokunmaktadır. Fakat İsa insanların göstereceği tepkiden çekinmiyor: O’nunla alay edenleri kovalıyor ve kadının alay edilme korkusunu aşarak imanını belirtmeye zorluyor.
Böylece anlıyoruz ki, imanda insanların beğenisinin arayışı olmamalıdır. Kadın on iki yıldır acı çekmekte, kız on iki yaşında ölmekte. On iki yıl acıdan sonra ya da ölüme doğru giden bir yaşamdan sonra İsa ile karşılaşma gerçekleşiyor ve dolayısıyla yeni bir yaşam başlıyor. Bu ‘on iki’ uzun yıl bize hiçbir zaman ümidimizi kaybetmememiz gerektiğini göstermekte.
On iki yaşında İsa, açıkça hayatının Baba’ya ait olduğunu göstermişti. Bunu ebeyenlerine o kadar güçlü bir şekilde söylemişti ki onlar cevap veremediler. O andan itibaren İsa’nın hayatı, yani ebeyenleri ve akrabaları ile olan ilişkileri kökten değiştiler, her ne kadar dışta her şey önceki gibi gözüküyor olsa da: Ebeyenlere boyun eğiyordu, fakat bu şekilde Kendinin gökteki Baba’ya itaat etmekte olduğunu bilmekte idi.
İsa kurtuluşumuz için, bencilliğimizin, dolayısıyla şeytanın da etkisinden kurtulmamız için gönderildi: O, sadece O bize yardım edebilir, bu sebepten O’na güvenmeye devam edelim. Allah bizi seviyor ve O’nun sevgisi, aramızdaki Biricik Oğlu İsa’dır.
Ölüm gerçekleştiği için artık yalvarmasının yararsız olduğu söylenen adama İsa şöyle dedi: “Korkma, sadece iman et!”.
Bu davet bize de yönetilmektedir. İman etmeye devam edelim ve bunu yanımızdaki ve uzağımızdaki kardeşlerimizin acılarını paylaşarak gösterelim.
Rab’bin Eyüp’e yönlendirdiği soru hayret edicidir. Kim denizlere sınır koydu? Kim bu sınırları belirledi ve aşmalarını engelledi? Sen misin yoksa? Senin, doğa üzerinde ne gücün var? Doğanın güçleri de bir yasaya itaat etmez mi?
Bu sorular kendimizi Allah’ın hikmetine emanet etmemiz için yardımcı olmalılardır. Yaşamımızda ve tarihte her şey O’nun eli tarafından yönlendirilir: Bunlara isyan etmek görevimiz değildir, şikayet etmek de görevimiz değildir. Allah’ın izin verdiği veya karar verdiği şey mutlaka iyiliğimiz içindir. Biz O’nun yaptığınıyargılayamayız, çünkü gelecekte ne olabileceğini bilemeyiz. Eyüp’ün sessiz kaldığı sorular bizleri İncil’i dinlemeye hazırlar.
Fırtınalı denizde İsa sakin sakin uyumaktadır. Öğrencileriyle birlikte bizler de bu sakinliğinin, sorumsuz olmasından mı ileri geldiğini kendi kendimize soruyoruz. İsa ise korku içerisindeki öğrencilerini azarlamaktadır ve korkularına şaşırmaktadır. Korku imansızlık işaretidir. Korkuyorsan Allah’ın her şeye kadir olduğuna inanmıyorsun demektir. O, rüzgara ve denize hükmedebilir; bu tehlike durumunu kendi gizemli sebepleri için de kullanabilir, sana veya Kilise’ye veya halka bir fayda getirmek için kullanabilir. İsa daima korkularımızın üzerindedir. İlk önce bizi güvenmeye çağırmak için bütün korkularımıza karşı İsa kalkıyor. O korkmuyor, ben niçin korkayım?
Fırtınada olan denizden geçen kayık, Kilise’nin güzel bir imgesidir. O, daima İsa’nın mevcudiyetine sahiptir, bazen O uyuyormuş veya yokmuş gibi görünse de. Öğrenciler İsa’nın daima yanlarında olduğunu biliyorlar ve bu onlar için yeterli olmalıdır. Kilise dünyada daima değişik yönlerden gelen “rüzgarların” etkisi altında bulunur ve deniz “dalgalarının” onu boğma tehlikesini yaşar: Dünyanın düşünce tarzları ve alışkanlıkları Kilise içine girdiğinde içinde olanlar da, dışındakilerin yaşadığı aynı tehlike içinde olurlar. Ama İsa mevcuttur. O’nun var oluşu barış ve cesaret verir.
O’nun görmediğine ve duymadığına mı inanıyorsun? Kendisinin dinlendiği kayığın durumu ile ilgilenmediğine mi inanıyorsun? O, Babasına güvenmeye devam eder, Babasının her şeyi gördüğünü ve evlatlarının her ihtiyacına, her şeye hikmetiyle yetiştiğini biliyor.
Aziz Pavlus, İsa öldü diyor ve ölümü bizim kurtuluşumuzdur diye ilan ediyor. O, bizim kurtuluşumuz için öldü, o zaman sen de yaşamını ve ölümünü O’na sunarak kendini Baba’ya emanet edemez misin? İsa ile yaşamak, seni yeniden yaratır; o kadar çok yenilik getirebilir ki, yaşamında hiç yapmadıklarını yapmaya başlayabilirsin: “eski şeyler gitti, işte her şey yepyeni oldu”.
İsa ile yaşadığında Baba, senin gözlerinle gördüğün şeylerden daha çok belirgin olur: Bu şeyler geçicidir, ama O sonsuza dek kalır.
İnsani düşünme tarzları yeni düşüncelere yer verir. Yeni düşüncelerde sevgi ve Allah’ın gücü, belirsiz alışkanlıklarımız ve insani davranışlarımızdan daha önemlidir. Şimdi veya gelecek için korkuya kapıldığımda İsa’nın kayıktaki uykusunu hatırlamaktayım. O’nu uyandırmayacağım, yanına yaklaşıp O’nunla birlikte dinleneceğim!
¥ Onların gözü önünde kutsallığımı sizin aracılığınızla kanıtlayacağım. Üzerinize temiz su dökeceğim, size yeni bir yürek verecek, içinize yeni bir ruh koyacağım. * Ruhumu içinize koyacağım; kurallarımı izlemenizi, buyruklarıma uyup onları uygulamanızı sağlayacağım.
¶ Kutsal olun. Çünkü ben kutsalım. * Ruhumu içinize koyacağım; kurallarımı izlemenizi, buyruklarıma uyup onları uygulamanızı sağlayacağım.
¥ Allah’ın ve meleklerinin huzurunda nasıl yaşayabileceğimize bakalım * Ve kalbimiz ve sesimiz uyum içinde mezmurları söyleyelim.
¶ Allah’ın ettiğimiz duaların çokluğundan değil, kalbimizin arılığından ve günah için duyduğumuz üzüntüden hoşlandığını hatırlayalım. * Ve kalbimiz ve sesimiz uyum içinde mezmurları söyleyelim.
”Her zaman cesaretimiz vardır. Şunu biliyoruz ki, bu bedende yaşadıkça Rab’den uzaktayız. Gözle görülene değil, imana dayanarak yaşarız. Cesaretimiz vardır diyorum ve bedenden uzakta, Rab’bin yanında olmayı yeğleriz”. Havari’nin bu sözleriyle bizler ümidi, yani Rab tarafından sevilmemizin eminliğini kaybetmemeye davet edilip yüreklendirilmiş olmaktayız.
‘‘Bedende yaşadıkça” Rab’den uzaktayız, fakat uzaklık sadece fizikseldir. İsteklerimiz şimdiden O’nunla olmak, O’nunla bir bütün olmaktır, bu nedenle ”Cesaretimiz vardır”: O’nunla oturma sevincimiz olacaktır.
Bize ümidimiz de güvenimiz de küçük gözüküyor, fakat Hezekiel’in bahsettiği filiz gibi çok büyük bir şeyden gelmektedir. Bu filiz büyük sedir ağacının tepesinden koparılmıştır ve yüksek bir dağın üzerine dikilmiş, kıskanılacak bir şekilde, bol bol dallar ve meyveler ile büyüyecektir o kadar ki ”Her çeşit kuş dallarına tüneyecek, gölgesinde barınacak”. Bir küçüklükten gelen, bütün ağaçların yerini alacak ve her çeşit kuşta temsil edilen bütün halklar için faydalı olacak bu ağaç ne olacaktır?
Bugün İsa’dan anlatılan iki simgeyi dinledikten sonra buna cevap verebileceğiz.
Birinci simge ile İsa ”Allah’ın Egemenliği”nden, kralın geldiği için artık yakın olduğu o ”Allah’ın Egemenliği” nden bahsetmektedir. Her kim isterse bu krala katılabilecektir ve bu şekilde Egemenlik büyüyor, genişliyor ve yetişiyor. İsa onu toprağa ekilen bir tohumla karşılaştırıyor. O tohum yavaş yavaş büyüyor fakat artık hiç kimse onun büyümesini durduramaz. Tohum ile hiç kimse ilgilenmiyor; ekici de uyuyabilir, buna rağmen büyüme devam etmektedir. Ve olgunlaşma gelecektir ve besleyen ekmek yapmak için meyve verecektir. Artık başlanmış Egemenlik öyle olacaktır: İsa’nın öğrencilerinin sayısı yavaş yavaş artacaktır ve hayatları dünyayı değiştirecektir. Artık hiç kimse Egemenliği durduramaz. Onda sevgi yetişecek, barış yayılacak, sevinç, bütün insanların daima aradıkları o sevinç olacaktır.
İkinci simge bu Egemenlğin başka niteliklerini gösteriyor: O’nun küçüklüğünün sayesinde göze çarpmayacaktır. Fakat küçük kalması ile birlikte büyüyecektir. Tarladaki fidanların arasında büyük olacaktır, fakat başka ağaçlarla yarışmayacaktır. Buna rağmen: ‘‘Görkemli bir sedir ağacı olacak.
Her çeşit kuş dallarına tüneyecek, gölgesinde barınacak”. Onun iyiliği ve yararı herkeste, bütün halklarda değerlendirilmiştir: Nitekim peygamber Hezekiel’e göre göğün kuşları, din ve kültür özellikleri ile bütün halkları temsil etmektedirler. Onlar göklerin egemenliğini hayatlarına uygun bulacaklar öyle ki kendileri ondan korunmuş gibi hissedecekler. Dünyanın bütün dinleri; bu ağacın, yani İsa’yı izlemekte birlikte olanların hayatlarının iyiliğini ve yararını tanıyacaklar.
O zaman, Aziz Pavlus’un söylediği gibi, ”emelimiz Rab’bi hoşnut etmektir”. Bu, İsa’nın bize ”emrettiği” gibi yaşamaya çalışacağız demektir: Birbirimizi severek, herkese dikkatimizi ve hazır oluşumuzu sunarak, başkalarını Allah’ın armağanı olarak kabul ederek yaşayacağız. Onların üstün olmalarını tanıyacağız, çünkü Baba onların aracılığıyla sevgisini bize bağışlamaktadır.
Bugünkü Mezmur Rab’be sunduğumuz güvene destek olmaktadır: ”Böyleleri yaşlanınca da meyve verecek, taptaze ve yeşil kalacaklar”. Yaşlanmak ve bu dünyada hareket etmek bizi korkutmamaktadır, çünkü hayatımız, git gide daima daha hafif olmasına rağmen, göklerin egemenliği için hala yararlıdır.
Bunun için bugünkü litürjinin bizi davet ettiği gibi, şöyle dua edeceğiz: ‘‘Ümidimiz ve kurtuluşumuz olan yüce Allah, dileklerimizi dinle ve kabul et. Emirlerine uyarak, düşüncelerimiz, sözlerimiz ve tüm yaşantımızla hoşnutluğunu kazanabilmemiz için, bizlerden yardımını esirgeme”.
¥ Zaman dolunca gerçekleştireceği bu tasarıya göre, * yerdeki ve gökteki her şeyi Mesih’te birleştirecek.
¶ Çünkü Allah bütün doluluğunun O’nda bulunmasını uygun gördü. Her şeyi O’nun aracılığıyla kendisiyle barıştırmaya razı oldu. * yerdeki ve gökteki her şeyi Mesih’te birleştirecek.
¥ Sizin için acı çektiğime şimdi sevini-yorum. * Mesih’in, kendi bedeni, yani kilise uğruna çektiği sıkıntılardan eksik kalanlarını kendi bedenimde tamamlıyorum.
¶ O’nun kudretle bende etkin olan gücüne dayanarak uğraşıp emek vermemin amacı da budur. * Mesih’in, kendi bedeni, yani kilise uğruna çektiği sıkıntılardan eksik kalanlarını kendi bedenimde tamamlıyorum.
¥ Çünkü ben Allah için yaşamak üzere Yasa aracılığıyla Yasa karşısında öldüm. Şimdi Allah Oğlu’na imanla * bedende sürdürdüğüm yaşamı, beni seven ve benim için kendini feda eden sürdürüyorum
¶ Mesih’le birlikte çarmıha gerildim. Artık ben yaşamıyorum, Mesih bende yaşıyor. * Bedende sürdürdüğüm yaşamı, beni seven ve benim için kendini feda eden sürdürüyorum
Birinci okumanın sayesinde Cennet Bahçesinin (Eden) dramatik bir anına girmekteyiz. Artık o, Cennet değil, çünkü insan, Havva ile Adem, korkup saklandı. Artık ışık, huzur, barış yok! Dışta her şey önceki gibidir: Ağaçlar ve otlar ve hayvanlar, fakat insan değişti: O her şeyi yeni bir şekilde görmektedir.
Ağaçları, kendi saklanması için faydalı ya da yararsız olarak görmektedir. Niye? Ne oldu? Ayrıca ruhu kendi bedenini fark etmeye başladı ve ondan iğrendi. Bunun için kaçtı öyle ki kendisini hiç kimse görmesin. Kim onu görmemelidir? İlk önce kendisi ve de kendisine sadece sevgi veren Allah. Artık O’nunla samimiyet içinde yaşamayı istemiyor. O’ndan uzaklaşmak istiyor! Fakat O’ndan uzak kalarak onun korkusu ve onun utancı kalmaktadır.
Adem’in bu davranışı, sıkça gördüğümüz aynı davranıştır: Bir erkek ya da bir kadın kendi isteklerine dayanan ve Allah’ın Kilise’sinin öğretimlerinden öngörülmemiş kendi kişisel yürüyüşüne başladığında İsa’nın var olduğu karşılaşmalara katılamaz ya da bunlara katılmayı istemez.
Bu uzaklaşma Allah’ın hoşuna gitmez! O, korkan insanı aramaktadır: onu acı çeken halde görmekte ve bundan acı çekmektedir. Onun cevap verip vermediğini görmek için onu çağırmayı denemektedir. Adem’in hala, hatta daha çok kendini sevilmiş hissetmeye ihtiyacı var. Allah onu kendi sesi ile çağırıyor, sanki her şeyi bilen O, onun nerede olduğunu bilmezmiş gibi: ”Neredesin?”.
Sonradaki diyaloğu duydunuz. Korku ve utanç cenneti düşman bir yere dönüştürmektedirler. Korku ve utanç nereden gelmektedirler? Bunu bilmekteyiz: Kendini bir kurtuluş, sınırsız bir refah olarak gösteren günah onları doğurdu. Gerçekten doydukları ses, onlara olumlu, nazik, ikna edici geliyordu, fakat günah cazipidi. Şimdi aldatmayı fak etmektedirler, fakat… fazla geçtir! Onlar Allah’larından şüphelendiler ve o ana kadar hala hiçbir iyiliği almadıkları bir yabancıyı tercih ettiler.
O ses hala yankı yapmaktadır. İsa’nın akrabalarının kulaklarına girdi ve şimdi din bilginleri ve Ferisilerin kulaklarına girmektedir. Bunun için bizden de uzak değildir. Mademki onların İsa’ları kendisinin daima Peder’i dinlemesini söyluyor, akrabaları O’nun ”kendinden geçtiğini” düşünüyorlar. Evden çıkıp O’nu, gerekirse zor kullanarak almak için yola koyuluyorlar. Aynı zamanda da dinsel yorumcular daha çok açık bir şekilde konuşuyorlar: Onlar, İsa’nın mucizelerinin insanın düşmanından, hatta insanın düşmanlarının başından doğurulduklarını doğrulamaktadırlar. O kadar eminler ki bunun adını bile, ”Baalzevul” olarak telaffuz etmektedirler.
İsa hazırdır: Önceden peygamberler, Allah’ın dostları için tuzakların, denemelerin hazır olduklarını söylemişlerdi, fakat İsa bunları doğruluğun kanıtları olarak kullanıyor. O davacılarının, hatta iftiracılarının düşünmeleri için çalışıyor. Eğer Baalzevul bazı kişilere kendine karşı savaşmak için güç ve silahlar verseydi gerçekten akılsız olurdu. Her takdirde bunu yapsaydı, onun egemenliği bitmiş olurdu. Tek alternatif Baalzevul’a karşı savaşmak için gereken gücün Allah’tan gelmesi: O zaman onun egemenliği gerçekten bitti ve bu dünyada Allah’ın egemenliği başlamış oldu. Çok basit bu düşünceye karşı hiç kimse gelemez.
Düşman bir insanın, hatta bir Hristiyan’ın yüreğine, nasıl girebilir? Düşman ona dua zamanlarını terk ettirerek, Allah’ın Söz’ünü unutturarak, iman kardeşleriyle karşılaşma anlarından uzaklaştırarak onun yüreğinde İsa’nın varlığını yok etmeye çalışır. Bunun için ona egemen olmak diye imanlı hayatını işgal etmeyi becerdi. İsa’nın öğrencileri; kendi yüreğinde, kendi evinde, kendi toplumunda saklandığı dünyanın prensini nasıl yenebilecek? İsa onlara yardım etmek istiyor. Düşmanı bağlamak gerekiyor ve onu bağlamak için ondan güçlü olmak gerekiyor. İnsanda bu yetenek yok, bunun için o, kendi Çobanı ile birlik içinde kalmalıdır. Her gün kendi yüreğinde, kendi ailesinde, yaşadığı ve çalıştığı küçük toplumda İsa’ya yer verecek. Böylece Hristiyan daima güven içinde yaşayacak, fakat kendisine değil, yüreğinde Oturan’a güvenecektir. Bizler dünyadaki hayatımızın ölüme doğru gidişini gördüğümüzde bile ”Cesaretimizi yitirmeyiz”. Her ne kadar dış varlığımız harap oluyorsa da, iç varlığımız günden güne yenileniyor”. İsa ile olan samimiyetimiz sayesinde ”Dış varlığımız harap oluyorsa da, iç varlığımız günden güne yenileniyor”: Bundan biz eminiz. Gerçekten de yaşlandıkları halde gençleşmiş gibi görünen insanları tanımaktayız. Onlardaki İsa’nın varlığı onları daha çok hür, daha çok sevinçli, herkesi anlamaya dikkatli, merhamet ve acıma yeteneği ile zengin kılmaktadır. Günah yürekte yok olup düşman yenilmiştir. Onlara cennet yeniden yaklaşmaktadır!
¥ Kulaktan duymaydı bildiklerim senin hakkında, Şimdiyse gözlerimle gördüm seni. * Bu yüzden toz ve kül içinde tövbe ediyorum
¶ Bir kez konuştum, yanıt almadım, İkinci kez konuşamam artık.” Bak, ben değersiz biriyim, Sana nasıl yanıt verebilirim? Ağzımı elimle kapıyorum. * Bu yüzden toz ve kül içinde tövbe ediyorum
¥ Günahımız yok dersek, kendimizi aldatırız, içimizde gerçek olmaz. *Ama günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Allah günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır
¶ Günahlarını gizleyen başarılı olmaz, *Ama günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Allah günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır
¥ Bilin ki, bu ekmek, Mesih İsa’nın haça gerilen bedenidir ve bu kupada, Mesih İsa’nın böğründen akan kan bulunur. Bu nedenle, alın ve bedenini yiyin; alın ve kanını için. * Böylece onun bedeninin üyeleri olacaksınız.
¶ Bu kutsal yiyeceği yiyin, böylece Mesih İsa ile asla kırılmayacak olan bir bağa sahip olacaksınız. O’nun sizin için ödediği ücret olan bu kutsal kanı için, Bu sayede günahlarınız yüzünden asla ümitsizliğe düşmeyeceksiniz.
¥ Çölde yürüdüğünüz zaman süresince, Rab yaptığınız her işi kutsadı ve attığınız her adımı gözetti, * Rabbiniz Allah sizinle beraberdi, hiçbir ihtiyacınız unutulmadı.
¶ Bir baba oğullarını eğitir gibi, Allah’ımız Rab sizleri terbiye etti, * Rabbiniz Allah sizinle beraberdi, hiçbir ihtiyacınız unutulmadı.