Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu -|- Թուրքիոյ Կաթողիկէ Եպիսկոպոսներու Համաժողով -|- Conférence Episcopale de Turquie -|- Conference of Catholic Bishops in Turkey -|- Conferenza Episcopale Turchia -|- مؤتمر الأساقفة الكاثوليك في تركيا
Bugün Kilise takvimini Rab’bimiz İsa’nın krallığı bayramı ile tamamlıyoruz. Matta İncil’inin metinsel hikayesinde İsa kendisi için “kral” unvanını kullanmaktadır. O, “İnsan Oğlu”; “görkemli tahtına oturacaktır”. Gerçekten de yargısını bildirmek için ağzını açtığında adı “kral” olacak!
O, tüm milletlerin O’nun önünde toplanmaları gerekecek olan kraldır ve O, kral olarak, herkes için yargısını bildirecektir. Kim beraat ettirilecektir? Kim mahkum olacaktır? Bu noktada kral bir çobana benzetilmektedir, kuzuları keçilerden ayırarak sürüsünü toplayan bir çoban! Çoban figürü, Eski Ahit’teki peygamberlerden alınmadır, özellikle de bugün metnini okuduğumuz Hezekyel peygamberden. Bu metinde çobanın dağılan kuzuları topladığını ve onlara baktığını, gıdasız kalmamaları için onları beslediğini ve hasta olanların tedavi edilmesini sağladığını okuyoruz. Bu metin, çobanın kendisinin “Koyunla koyun arasında yargıyı ben vereceğim” garantilemesiyle sona eriyor.
Bu söz güven verir, çünkü çoban koyunlarını seviyor, bu sebepten yargılaması elbette onların faydasına olacaktır. İsa, hikayeyi iyiliğinin ve adaletinin bir örneğini vererek devam ediyor. Milletlerin arasında O’nu sevmiş olan herkes, bilmeden de olsa, kutsanmış olarak çağrılır ve kraliyet mirasını alacaktır! Onlar, insanlara acıyıp durumları ve ihtiyaçları ile ilgilenen insanlardır. “En küçük kardeşlerimden biri için ne yapmamışsanız, onu benim için de yapmamış oldunuz”: İsa Kendini en küçük, en muhtaç kardeşleriyle bir tutmakta.
“En küçük kardeşlerim” kimlerdir? Bu cümle geniş veya dar anlamda anlaşılabilir: İsa O’na iman edenleri düşünebilir, yani imanları yüzünden zülüm gördükleri için acı çeken Hristiyanları, ama her hangi bir sebep için acı çeken insanları da düşünüyor olabilir. Bu metni okuyan azizler genelde bu son anlamı çıkartılar; böyle anlamak bizlere de kolay gelir, hele İsa’nın diğer öğretilerini de göz önünde tutarsak, yani İsa’nın, tüm insanları, günahkar, putperest, düşman, tanıdığı veya tanımadığı herkesi sevdiğini düşünürsek.
Rab’bin bu hikayesi iman ve sevgi arasında ahenk kurar ve onları birleştirir: O’na iman etmek daima aktif ve faydalı bir sevgiyi doğurur, aynı biçimde her insana gösterilen sevgi, gösteren kişi İsa’yı tanımasa bile, imanın hakkını eşitler.
Bu hikaye aynı zamanda ufkumuzu geleceğe, ölümden sonrasına açar. Ölüm boşluk yaratmaz: Ölümden sonra yargı vardır, bunu bilmeyen ve bilmezlikten gelmek isteyen için de öyledir. Yargı, Baba’nın herkes için ölmeye ve dirilmeye yolladığı Oğul’a, yani ancak ve ancak İsa’ya aittir.
Aziz Pavlus bunu bugün de tekrar ediyor:“Herkes Mesih’te yaşama kavuşacak”ve de “Bütün düşmanlarını O’nun ayakları altına serinceye dek O’nun egemenlik sürmesi gerekir”. O halde bakışlarımız daima Rab’be, dikkatimiz Sözü’ne, arzularımız yüreğine çevrilecektir öyle ki İsa gerçekten kral olacaktır, evrenin kralı olmaktan önce, irademizin, eylemlerimizin, Allah’ın evlatları ile her ilişkimizin kralı olacaktır!