Olağan devre – 24. Pazar Günü – A

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

17/09/2023 – OLAĞAN DEVRE – 24. Pazar Günü – A –

1.Okuma Sirak 27,30.28,7 Mezmur 103 2.Okuma Rom 14,7-9 İncil Mt 18,21-35

Rab bizi beraber yaşamaya yönelik eğitiyor. Geçen pazar gününün okumaları aracılığıyla bize birbirimizi sevgiyle düzeltmeyi öğretti. Bugün bize başka önemli bir öğretiş de vermektedir. Cemaat içinde de günahkarlar, bize haksızlık eden veya bizi incitenler vardır. Onlara nasıl davranmamız gerekiyor? Kayin gibi yedi katı intikam alarak mı? “Göze göz, dişe diş” kuralı uygulayarak mı?

Jan Sanders van Hemessen (1500–1579), The Parable of the Unmerciful Servant
Jan Sanders van Hemessen (1500–1579), The Parable of the Unmerciful Servant

Aziz Pavlus kendimiz için değil, Rab için yaşadığımızı bize hatırlatıyor! Bundan dolayı davranışlarımızın ve ‘haklı’ tepkilerimizin motivasyonlarını burada bulmamız gerekiyor: ‘Rab için ne daha iyidir?’. Kardeşlerimizin, Hristiyan cemaate ait olmayanların da hayatımızda Allah’ın yüzünün nurunu görebilmeleri lazım.

Allah nasıldır? İnsanların günahının karşısında nasıl bir davranış gösterir? O’na hakaret edene nasıl davranır? Bunu bilmediğimizi söyleyemiyoruz. Mezmurlar’da dua ederek şunu öğrendik: “O, tüm günahlarını bağışlar ve bütün hastalıklarından seni kurtarır;… günahlarımıza göre davranmaz bize, suçlarımıza göre ceza vermez… Doğu batıdan ne kadar uzaksa, o kadar uzaklaştırır bizden günahlarımızı” .

Allah’ımız öyle ise, O’ndan farklı olmaya nasıl kendi kendimize izin verebiliriz, bu hakkı kendimizde nereden buluruz? Eğer Allah affeder ve daima affetmeye hazır olursa, intikam almak için ya da kin duygularını beslemek için nasıl kendi kendimize izin verebiliriz?

Biz Allah’ımızın evlatları olmak, bunun için O’na benzemek de istiyoruz. Allah’a benzerlik dış görünüşle olamaz, davranışlarımızla, canımızın ve ruhumuzun tepkileriyle olması lazım.

Sirak Kitabından okuduğumuz bölüm bize değerli ve inandırıcı öğretişler vermektedir. “Bir insan başkasına karşı öfke beslerse, Allah tarafından bağışlanmayı nasıl isteyebilir?”. “Yaşamın sonunu hatırla ve kin beslemekten vazgeç”. “Yüce Allah’ın ‘Antlaşma’sını’ hatırla ve yakınının suçunu unut”.

Bu öğretişler, İsa’nın Petrus’a anlattığı çok güzel ve etkili benzetmenin temelidir. İsa Petrus’un, “yedi kez değil, yetmiş kere yedi kez” sözünü anlaması için bu misali anlattı. Petrus, İsa’ya kendisini inciteni kaç kez bağışlaması gerektiğini sormuştu. Petrus yedi kere’yi önererek kendinin çok bağışlayıcı olduğunu düşünüyordu! Bir yandan gerçekten bağışlayıcıydı, çünkü biz de sık sık “ikinci kez seni affediyorum, ama üçüncü…” diyoruz. İsa ise hesap etmemizi istemiyor. Sevgi eylemlerimizi hesaplamamızı istemiyor: Anneler de onları saymaz! Sevgi eylemlerini sayan, sevmekte değildir! Kaç kez affettiğini sayan, affetmez! Allah böyle davranmaz!

Bugünkü benzetmede İsa, uşağın efendisine şöyle dediğini anlatıyor: “Bana karşı sabırlı ol! Sana bütün borcumu ödeyeceğim!”. Efendisi yalnız sabırlı olmakla kalmadı, ona acıyıp, bütün borcunu bağışladı! Bu, Allah’ın bize verdiği örnektir, sevinçle ve hakiki bir minnetle tutmamız gereken davranıştır.

Baba’nın bize davrandığı gibi davranmayan, aldığı aftan da mutlu olamayacaktır. O’nun ebedi hayatını, yani ilahi hayatı kabul edemez, çünkü affı reddederek bu hayatı reddetti.

Affetmek zordur, fakat bunu yaptığımızda büyük bir sevinç, kardeşlik, huzur ve hayat kaynağı olduğunun farkına varırız. Affetmemiz sayesinde Allah’ın hayatından birazcığı sanki dünyaya girer.

Rab İsa, kardeşlerimize, Peder’in sevgisinin ve kucaklaşmasının işareti olarak, affı verebilmemizi sağladığın için sana teşekkür ediyoruz. Böylece O’nun iyiliğini tanıtıp sevdiriyoruz, böylece O’na ve Sana şan veriyoruz, böylece dünyaya Hayat kaynağı olan Yaşamı ‘ithal ediyoruz’!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
miriam@cinquepani.it

Olağan XXIII. Cuma

RESPONSORİUM Bkz.  Yu. 17,20.21.22.18                  ¥   Onlar için dua ediyorum hepsi bir olsunlar. Baba, senin bende olduğun ve benim sende olduğum gibi, Bana verdiğin yüceliği onlara verdim.* Öyle ki, bizim bir olduğumuz gibi bir olsunlar. ¶ Sen beni dünyaya gönderdiğin gibi, ben de onları dünyaya gönderdim.* Öyle ki, bizim bir olduğumuz gibi bir olsunlar.