OLAĞAN DEVRE – 5. Pazar Günü – C

Litürji

Kutsal Kitab’ın Okunması

İlk Okuma Yeş. 6,1-2.3-8; Mezmur 137; İkinci Okuma 1Kor. 15,1-11; İncil Lk. 5,1-11

“Rabbim, sevgin ve sadakatin için bütün kalbimle sana şükrederim”! Okuma metinleri arasındaki mezmur aynen bunu söylemektedir. Zaten bugünkü tüm okumalar Rab’bin merhametiyle karşılaşmamıza yardım etmektedirler.

Duccio di Buoninsegna, La pesca miracolosa (1308-1311), Museo dell’Opera Metropolitana del Duomo, Siena
Duccio di Buoninsegna, La pesca miracolosa (1308-1311), Museo dell’Opera Metropolitana del Duomo, Siena

Yeşaya, Allah’ın şanını gördüğü için korku içindedir: Ölmekten korkuyor, çünkü günahkar olduğunu ve günahkar bir milletin evladı olduğunu bilmektedir. O, Allah’ın saflığının ve kutsallığının insanın günahı ile uyuşmayacağını biliyor. Kendi günahı onu göreve çağıran Allah’a cömertlikle cevap vermesini de engellemektedir. Bu alçakgönüllü pişmanlık durumunda Allah ona arınma tecrübesini yaşatmaktadır. Bir melek, imansız sözlerle günahın görünmesine sebep olan dudaklarını, yakıyor. Bu şekilde peygamber bizlerin tek başımıza arınma imkanımız olmadığını, Allah’ın müdahalesine ihtiyacımız olduğunu da anlamaktadır. Allah da bunu yapıyor! Allah, kutsallığını kendine saklamıyor, bizim de buna katılmamızı istiyor. Ateşiyle arınınca, insanların ve halkların çok ihtiyaç duyduğu, Sözü’nü müjdelemek için kendimizi O’nun hizmetine adayabiliriz!

Simon’un tecrübesi de aynıdır. O da kendi günahını düşünmemektedir, ama yeryüzünün ve denizlerin Rab’bi olan İsa’nın varlığını yanında hissedince kendine geliyor, O’ndan çok uzak olduğunu yani günahını tanıyor. Petrus bunu nasıl anladı? Bunu bir itaat eylemi aracılığıyla anladı. “Senin sözüne güveniyorum, ağları atacağım”. Petrus bütün gece uğraşmıştı ve hiçbir balık yakalayamamıştı. Sonra İsa’nın öğretisini herkese ulaştırması için kayığını O’nun hizmetine adamıştı, sonunda da O’na güvenmişti. Düşünüyorum ki, Petrus’a ağları tekrar atmak, üstelikte balık avlanamayacağını bildiği bir saatte, hem de bir gölü daha önce görmemiş olan Nasıralı birinin sözüne güvenerek, zor geldi. Bunu “O’nun Sözüne’ güvendiği için yaptı.

Bu bir yeniliktir. İsa’nın Sözü insan sözü değildir. İsa’nın Sözü, güvenli bir temeldir, araştırılması gerekmeyen hakikattir, kesindir. İsa’nın Sözü’ne itaat etmenin meyvesi nedir? Balık dolu bir, hatta iki ağ mıdır? Hayır. Söze itaat etmenin meyvesi, Simon’un kendini İsa’nın ayaklarına atması ve günahkar olduğunu tanımasıdır. Mucize budur: İnsanın İsa’yı Allah’ın yolladığını tanımasıdır, O’nun önünde alçalması, günahkar durumunu itiraf etmesi, ayaklarına kapanması ve Sözünü beklemesidir. İşte, İncil’in bu sayfasında karşılaştığımız mucize budur, bugün de Sözü’n yüreğimizde ve cemaatimizde gerçekleştirdiği mucize, budur.

Bu mucizenin aynısı Pavlus’un yüreğinde de gerçekleşti: Pavlus, İncil için birçok zorluğa katlanmasına rağmen kendini herkesten daha küçük ve en büyük günahkar olarak sayıyordu. Bu şekilde o, kendimizi günahkar kabul etmenin bir felaket değil, tersine Baba’nın merhametini tecrübe etmek için bir başlangıç noktası olduğunu gösteriyor. Pavlus Kilise’ye zulmetti: Her bir günahım Kilise’ye zulmetmek oluyor! Ağzımdan imansız sözler çıkınca, adımlarım Allah’ın bulunduğu yönün tersine gidince, düşüncelerim boş, yüzeysel olduğunda, zamanımı kimsenin kurtuluşuna yararlı olmadan geçirdiğimde, eylemlerimi Baba’ya sunmadığımda, O’nun tasdik etmediği şeyleri yaptığımda, ben Kilise’ye zulmediyorum. İsa’nın sevgisinin karşısında günahkar olduğumu kabul edeceğim ve Kilise’den, İsa’nın ona emanet ettiği affı vermesini dileyeceğim!

Sorelle Fraternità Gesù Risorto – Konya
konya@cinquepani.it

13 -15 Ocak 2022 tarihleri arasında Türkiye Katolik Episkoposları İzmir’de 113. Genel Kurul Toplantısı için bir araya geldiler.

Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu 113. Genel Kurul Toplantısı

13 -15 Ocak 2022 tarihleri arasında Türkiye Katolik Episkoposları İzmir’de Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu’nun 113. Genel Kurul Toplantısı için bir araya geldiler.

Toplantıda yerel kilise için önem taşıyan çeşitli konular ele alındı. Episkoposlar Sinodu, küçüklerin ve savunmasız kişilerin korunması, Kilise’nin yasal konumu, CET komisyonları ve temsilciler, Maranatha ve Presence dergilerinin formatları gibi konularda fikir alış verişi yapıldı.

İzmir Başepiskoposluğu tarafından başlatılan ve Kilisemize yardımcı olabilecek bir kateşizm hazırlamaya yönelik bir proje de sunuldu. Bu belge, Hristiyan imanını tanımak ve bu imanda derinleşmek isteyenler için yararlı bir araç olacaktır. Bu çalışma daha sonra Latin Riti’nde litürjik kitapların (Missale ve Lezionario) tercümesi ve baskısı için onaylandı.

Çalışmaların sonunda Episkoposlar Meryem Ana Evi’nin (Casa di Maria) “Millî İbadethane” statüsünü yeniden teyit eden bir kararnameye imza attılar. Bu yerin gelecekte ibadethane yeri olarak sunulmasını amaçlayan Tüzük’ün birinci okuması ve analizi de yapıldı. Bu belgenin daha sonra onaylanması gerekmektedir.

15 Ocak 2022 Cumartesi günü Episkoposlar şükretmek ve Türkiye’deki Kilisenin tamamı için Allah’ın Annesi Meryem’den şefaat dilemek üzere Meryem Ana Şapeli’ne gittiler.

OLAĞAN DEVRE IV. CUMA

İncil: Markos 6, 14-29

Kral Hirodes de olup bitenleri duydu. Çünkü İsa’nın ünü her tarafa yayılmıştı. Bazıları, “Bu adam, ölümden dirilen Vaftizci Yahya’dır. Olağanüstü güçlerin onda etkin olmasının nedeni budur” diyordu.

Başkaları, “O İlyas’tır” diyor, yine başkaları, “Eski peygamberlerden biri gibi bir peygamberdir” diyordu. Hirodes bunları duyunca, “Başını kestirdiğim Yahya dirildi!” dedi.

Hirodes’in kendisi, kardeşi Filipus’un karısı Hirodiya’nın yüzünden adam gönderip Yahya’yı tutuklatmış, zindana attırıp zincire vurdurmuştu. Çünkü Hirodes bu kadınla evlenince Yahya ona, “Kardeşinin karısıyla evlenmen Kutsal Yasa’ya aykırıdır” demişti. Hirodiya bu yüzden Yahya’ya kin bağlamıştı; onu öldürtmek istiyor, ama başaramıyordu. Çünkü Yahya’nın doğru ve kutsal bir adam olduğunu bilen Hirodes ondan korkuyor ve onu koruyordu. Yahya’yı dinlediği zaman büyük bir şaşkınlık içinde kalıyor, yine de onu dinlemekten zevk alıyordu.

Ne var ki, Hirodes’in kendi doğum gününde saray büyükleri, komutanlar ve Celile’nin ileri gelenleri için verdiği şölende beklenen fırsat doğdu. Hirodiya’nın kızı içeri girip dans etti. Bu, Hirodes’le konuklarının hoşuna gitti. Kral genç kıza, “Dile benden, ne dilersen veririm” dedi.

Ant içerek, “Benden ne dilersen, krallığımın yarısı da olsa, veririm” dedi. Kız dışarı çıkıp annesine, “Ne isteyeyim?” diye sordu.

“Vaftizci Yahya’nın başını iste” dedi annesi.

Kız hemen koşup kralın yanına girdi, “Vaftizci Yahya’nın başını bir tepsi üzerinde hemen bana vermeni istiyorum” diyerek dileğini açıkladı.

Kral buna çok üzüldüyse de, konuklarının önünde içtiği anttan ötürü kızı reddetmek istemedi.

Hemen bir cellat gönderip Yahya’nın başını getirmesini buyurdu. Cellat zindana giderek Yahya’nın başını kesti. Kesik başı bir tepsi üzerinde getirip genç kıza verdi, kız da annesine

götürdü. Yahya’nın öğrencileri bunu duyunca gelip cesedi aldılar ve mezara koydular.